• kiyamete yakin, ortaya cikip insan irkini ortadan kaldirmaya calisacak ve buyuk zararlar verecek oldugu soylenen yaratik cinsi veya bir irk gibi bir sey.. tabi bununda cogu sey gibi mecaz anlamda olma ihtimali cok fazla.. belki bir virus veya baska birsey de olabilir..
    mehdi tarafindan yok edilirler, buyuk kiyamet alametlerindendir..
  • kuran'daki (ve tevrat'taki ve incil'deki) bütün hikayeler yerel. bu durumda yecüc mecüc hikayesini de ta orta asyalara götürmeye gerek yok.

    josephus'un (ms 37 - 100) antiquitates judaicae'sindeki iki (1.123 ve 18.97) ve yahudi savaşları'ndaki bir bölümden (7.244-251) yola çıkılarak o zamanlarda anlatılan şu hikaye kurulmuş: yafes'in oğlu mecüc (magog), magogailer'in yani iskitler'in kurucusuymuş. don ırmağı (tanais) ve maotis bataklıklarında (don'un azak denizi'ne döküldüğü yer: http://en.wikipedia.org/wiki/maeotian_marshes) yaşayan iskitler güneye akınlar düzenliyorlarmış. büyük iskender'in generallerinden birini yenmişler bu akınların birinde. iskender de iskitler'i engellemek için kafkaslar'daki geçide (iskender geçidi: http://en.wikipedia.org/wiki/gates_of_alexander) demir kapılar yaptırmış. romalılar zamanında, iskitler'in ardıllarından olan alanlar, romalılarla savaşan komşu bir kralın (artabanus olarak vermiş bu kralı josephus, ki bu adda bir hirkanya hanedanı varmış) yardımıyla bu kapılardan geçmeyi başarmışlar, ermenistan ve medya'yı yağmalayıp geri dönmüşler.

    bu hikaye hristiyanlık zamanında ballandırılarak anlatılmış durmuş. hikayenin yunanca yazılan birkaç kitabından yararlanılıp suriye'de (süryanice) de bir kitap yazılmış. buradan da hikaye kuran'a geçmiş. (konuyla ilintili bkz: the syro-aramaic reading of the koran)

    bu anlatıyı historia and fabula: myths and legends in historical thought from antiquity (sayfa 122-123) adlı kitaptan (yazar: peter g. bietenholz) serbest olarak çevirdim: http://books.google.com.au/…123#v=onepage&q&f=false

    tabii meşrebinize göre hikayenin nerden geldiğine inanmak size kalmış, ama tarihsel-dilbilimsel yeniden kurumlar vuruldukları yerden kan çıkaran keskin neşterlerdir. tabii bir de hikaye kuran'da yer aldıktan sonra hikayenin hikayesi devam ediyor. öyle ucu açık bir hikaye ki bu, 1300'lerin ortadoğusunda yaşasaydınız yecüc mecüc'ün moğollar olduğuna yemin ederdiniz. vahhabi olsaydınız 1800'lerde, sizin için yecüc mecüc osmanlılardı. nursi'ye göre deccal atatürk, adnan'a göre dabbe aids (miydi?) bilmemne. yani herkes dinin mitolojik gelecek öngörülerindeki -negatif ya da pozitif- rolleri çağının reelpolitiğine göre birilerine dağıtıyor. ağız torba değil, büzemiyorsunuz. ne kadar çok kişi bir şeye inanırsa da din için o doğru oluyor, 2 milyar katolik yanılıyor olamaz sonuçta falan filan... (kuran'daki zülkarneyn'in gerçek iskender ile olan uyumsuzlukları, tabii, yorumcuları tarihsel olmayan -ama bir şekilde dünyayı yönetmiş- bir zülkarneyn kurgulamaya iter: http://nebilersilsilesi2.darulerkam.altinoluk.com/)

    çağımızda bu tip hikayeler yazılmaya devam ediyor işte. yok 2012, yok mehdi geldi gelecek, isa'nın eli kulağında, israfil'in ağzı borazanda. insanlar büyük bir felaket olsa da "hah bu kıyamet işte" diyebilsek diye bekleşiyorlar herhalde. tabii felaketler, savaşlar bir gaussyen (ya da e^-x) dağılımla olmaya devam ediyorlar. inanmak isteyen inanmak istediğine inanmaya devam ediyor.
    (bkz: israfil/@tsan chan)
    (bkz: 21 mayıs 2011 istanbul depremi/@tsan chan)

    kötü bir şeyler olacak gelecek yıllarda evet. bunu görmek için kahin olmaya gerek yok. hazır olmak lazım. umarım olmaz. olacakları baştan yanlış yorumlarsanız, yediğiniz tokat o oranda acıtabilir.
  • yassı yüzlü, küçük gözlü, büyük kulaklı ve küçük atlı diye tabir edilir bu kavimler. üstelik yafes soyundan geleceği iddia edilir. bunları baz alırsak, bu ırkın çin, moğol ve türk ırklarından başkası olamayacağı aşikardır.

    türklerdir diyebilmemiz için, islamiyet öncesine gitmemiz gerek. zira alametlerinden biri, bu ırkın kafirlerden oluşacağı yönündedir. türkler kavimler göçü'nden sonra ilk yayılmalarını taa 11. yüzyılda gerçekleştirmişlerdir ve o zamanlar islam dinine mensupturlar. islamiyetten önceki bir dönemden bahsedilmediğine göre, bu ırkın türkler olması olasılıksızdır.

    moğollar, bu duruma en yatkın ırktır. zira moğol dediklerimiz, bütün orta asya kavimleri gibi yassı yüzlü, küçük gözlüdür. büyük kulak meselesini biraz oran/orantı mevzuuna bağlıyorum ben şahsen. neticede gözlerin küçük, yüzün de ortalamadan daha genişse, kulakların tabiidir ki büyük görünecektir! bunun dışında, biliyoruz ki cengiz han orduları bir istila halinde, tek seferde dünyaya yayılmışlardı ve eski kaynaklara göz atarsak, moğollardan "küçük atlılar" diye bahsedildiğini görürüz.

    çinliler diyebilmemiz için, 20. yüzyıla kadar beklememiz gerekecektir. çünkü bu çin ırkı 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar içlerine kapalı bir yaşam tarzı seçmiş, 20. yüzyıl ortalarından itibaren ise tüm dünyaya yayılmıştır. bu noktada değişen şey, gerçekle örtüşen değil de mecazi alametlere dönüştür. çünkü düşünürsek, çin ırkı ekonomik anlamda büyük bir yayılma hareketine girmiş dünyanın amına koymuştur afedersin. ve bir alamet de, yecüc-mecüc'den her birinin bin çocuğu olduğu alametidir. e çin ırkının kalabalıklığını zaten biliyoruz.

    yecüc-mecüc alametlerinden en can alıcı olanı, bu ırkların yeryüzünü kana boyadıktan sonra halen doymayıp, mızraklarını göğe fırlatmaları ve gökten düşen mızrağın bile kana bulanmış halde geri dönmesidir.

    cengiz han hakkında anlatılan bir hikaye vardır;

    anadolu'ya kadar gelen cengiz han, bir küçük çaplı savaştan sonra bir tepe üzerine oturup savaş meydanına bakmış, yerlerde duran cesetleri ve o cesetlere saldırmak için fırsat bekleyen akbabaları bir süre izlemiş, daha sonra böyle bir gaza gelme halinden midir nedir, ayağa kalkıp kızrağını göğe doğru fırlatmış ve bir akbabayı mızrakla birlikte aşağı düşürmüştür. geri kalan akbabalar tabii bir süreliğine oradan uzaklaşmışlardır.

    bunu nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama böyle bir şey vardı bir kaynakta. sahihtir değildir, yecüc-mecüc'e bir gönderme amacıyla uydurulmuş mudur bilemeyeceğim. benim bildiğim gördüğüm yazdığım budur.
  • içinde bulunduğumuz günler itibarıyla george w bush ile tony blair'de vucut bulmuştur.
  • yecüc mecüc'ün türkçesi, yüceler ve cücelerdir.

    yani bunlar birleşik veya müttefik iki millettir ki, biri uzun boylu diğeri kısa boyludur.

    yecüc mecüc aslında genel bir kavramdır. hem zâhirde hem de bâtında karşılığı vardır ve aynı zamanda döngüseldir.

    bâtıni olan, kişinin tasavvuftaki manevi ilerleyişinin ileri aşamalarında karşılaştığı bir durumdur ve kişinin kendi içindeki şeytani ve cinni boyutların açılmasıdır. siz isterseniz buna bilinç ve bilinçaltının arasındaki duvarın yıkılması veya pandora'nın kutusunun açılışı da diyebilirsiniz.

    aslında iblis bizin alemimizde bir boyuttur. istisnasız tüm insanlarda iblis boyutu vardır. bu boyut içimizdeki daimi bir muhalefettir ve korku, endişe, şüphe, evham, vesvese, takıntı, saplantı, obsesyonların kaynağıdır. insana secde etmeyi reddeder. yani iblisi boyut karanlık ve antitez yönümüzdür.

    normalde iblisi boyut insan bilincine vesvese vermekten, korkutmaktan, şüphe tohumları saçmaktan başka bir şey yapamaz. ancak bu boyut ile bilinç arasındaki set(zülkarneyn seddi) yıkıldığında iş değişir ve yecüc mecüc her tepeden saldırır. ancak bizim seviyemizdeki bilinçlarin bunun için endişe etmesine gerek yoktur. zira bu olay ancak tasavvufun en yüksek mertebelerine ulaşmış olan zatlarda gerçekleşir.

    yecüc mecüc manasının zâhirdeki karşılığının son örneği 1200'lerde yaşanmış moğol istilasıdır. o devirdeki yecüc mecüc, türkler ve moğollar olsa gerektir. türkleri de yecüc mecüc'e dahil etmemden bazıları hoşlanmayacaktır ama o devirde durum böyledir. birilerinin hatırı için gerçekleri çarpıtmayalım şimdi. şu anki türklerin yecüc mecüc manası ile ilgisi yoktur elbette.

    söz gelimi, ergenekon destanını düşünün. dağı delip de çıkan bir kavimden bahsediliyor. set arkasında kalmış bir millet, demirden dağı eritip dışarı çıkıyor. zülkarneyn kıssasına çok benziyor değil mi?. malumunuz, zülkarneyn de bozguncu bir kavmi demir ve bakırdan bir set arkasına hapsetmişti.

    netice itibariyle, tarihin işleyiş prensibi döngüsellik olduğu için, her devrin sonunda bir yecüc mecüc istilası yaşanması kaçınılmazdır. pc oyunlarındaki bölüm sonu canavarı gibi bir şeydir yecüc mecüc.

    günümüzde yecüc mecüc manasını taşıyanların rus ve çinliler olduğu kanaatindeyim ben. dolayısıyla önümüzdeki on yıllar içinde dünyayı bu iki milletin istila edeceğini öngörüyorum. (yüceler yani uzun boylular rus; cüceler yani kısa boylular ise çinli)

    bir sonraki devrin yecüc mecüc'ü kim veya neler olur bilinmez. muhtemelen onlar da uzaydan gelecek istilacı bir takım mahlukat olacaktır. yecüc mecüc manasını yüzde yüz yansıtan da bu mahlukat olacaktır diye düşünüyorum ben. yani son çıkan yecüc mecüc, has ve hakiki yecüc mecüc olacaktır. öncekiler biraz eksik temsildirler.
  • okuduğum en başarılı yorumlar yaklaşan saat internet adresinde mevcut. site, evren teorileri, kainatın yaratılışı, cennet, cehennem, insanlık tarihi, mu atlantis lemuria kıtaları, kıyamet ve ye'cuc-me'cuc, zülkarneyn konularında önemli bilgiler vermekte.
    --- spoiler ---

    5) mitolojilerde "devler" olarak geçen ye'cuc-me'cuc, insanlık tarihinin birinci periyodunda; yani adem-nuh arasındaki dönemde; muhtemelen enok(idris) peygamberin babası yeret zamanında ortaya çıkmıştır. mu-atlantis toplumlarının kızlarıyla, lemurya cin-şeytan toplumunun öncülerinin birleşmesinden ye'cuc-me'cuc devleri ve cüceleri ortaya çıkmıştır.devler, oldukça boylu ve güçlü oldukları için insanlara büyük zararlar vermiş; dünya'da kaos oluşturmuşlar ve mitolojilere geçmişlerdir.

    bu insan-cin ilişkisinden ortaya çıkan insan benzeri yaratıkların, insanların ve cinlerin üstün özelliklerini toplayan "üstün insan" beklentisi, insanların da, cin-şeytanların da bir beklentisiydi. böylece iblis, bu ara üretimle, insanlığı tamamen kontrol altına almayı ve kendisinin kölesi yapmayı planlamıştı. ancak tüm planlar, "allah'ın planı"nın içindedir, allah neyi dilerse o gerçekleşir; allah'a köle olanlar kurtuluşa, iblis'e tabi olanlar ise yok oluşa sürüklenir. böylece şeytani beklentiler suya düşmüş; akli melekeleri zayıf, bedensel yapıları anormal büyüklükte yahut küçüklükte; hem insanlara ve hem de cinlere düşman lanetli yaratıklar ortaya çıkmıştır. işte "ye'cuc-me'cuc milleti"nin aslı budur......

    6) o halde ye'cuc-me'cuc'un iki ana üretim merkezi vardır. birincisi; asya'da mu toplumu, ikincisi; atlas okyanusunda batmış bulunan atlantis toplumu. üçüncü bir merkez gibi gözüken kafkasya'nın durumu bizce tartışmalıdır.kafkasya'da cin-şeytanlarla böyle bir ilişkiye giren bir toplumun varlığı konusunda hiçbir kayıt, delil yahut işaret yoktur. üstelikte burada ortaya çıkan ve kafkasya'da yaşayan topluluklara zarar veren devler; ye'cuc-me'cuc, nuh tufanından daha sonra ortaya çıkmıştır ve çıkış kapıları da zu'l-karneyn tarafından kapatılmıştır. biz bu devlerin, tufan'dan kaçıp kafkas dağlarında saklanan "artık devler" olduğu kanaatindeyiz.

    8) devlerin ortaya çıktığı iki ana toplum merkezi yahut bölgeden birisi yukarıda belirttiğimiz gibi asya, diğeri de atlas okyanusuydu. o halde devlerden bir kısmı helak olurken, bir kısmının bu iki bölgede saklandığını düşündürecek işaretlermevcuttur. böylece ye'cuc-me'cuc'un saklandığı üç muhtemel yerden söz edebiliriz: birincisi; dünya'nın çatısı olarak bilinen ve yüksek dağlardan oluşan tibet platosu; özellikle tibet'in güneyindeki himalayalar serisi, yahut da asya'nın doğusundapasifik denizidir. ikincisi; atlas okyanusunun kuzeyi; izlanda-iskandinav-ingiltere üçgeni. üçüncüsü ise; derbent'e yakın dağıstan-azerbaycan sınırında; şah-tufan-kızılkaya kafkas dağları bölgesidir.

    ye'cuc-me'cuc'un, "yeraltı"nda saklı olduğu kur'an ifadelerinden anlaşılsa da; yerlerini tam olarak tahmin etmek oldukça zordur. bu konuda bizim yaptığımız da, bazı işaretlere dayanarak kabaca tahminde bulunmaktır. bu üçüncü merkez kafkasyayahut "kaf dağı" konusunda yazacağımız çok şey var, ancak bu konu, başka bir çalışmanın konusu olabilecek kapsamdadır. biz burada kısaca bazı işaretlere dikkat çekeceğiz.
    nitekim kaf suresindeki 36. ayet oldukça anlamlıdır. hem surenin ismi kaf'tır, hem de 36. ayette ye'cuc-me'cuc'un yer altı sığınaklarına bir işaret vardır. işte ayetin ifadesi:
    biz, onlardan önce yakalayış bakımından daha şiddetli nice nesilleri helak ettik. (onlar), kurtuluş-kaçış var mı diye sığınaklı beldeler oydular.
    [kaf(50)/36]

    burada "kaf" harfini-kelimesini incelediğimizde; "devler" kavramıyla bağlantılı ilginç bir durum karşımıza çıkmaktadır."kaf/kof/kuf" harfi; arapça, aramice, suryanice ve ibranice de benzerlik arzetmektedir. özellikle arapça ve ibranice'de kök anlamı ortak olup; şu kök anlamlara haizdir: "iğne deliği", "delik", "boş", "baş-ense", "kof" gibi. ayrıca "kaf"tan,arapça'da "peşine düşmek", "izlemek" anlamına gelen kelimeler türetilirken; ibranice "maymun" anlamına da geldiği ifade edilir.
    özetle, "kof-kafasız-boş", "maymun" ve "delik" anlamları; "devler"e, onların açtıkları "yeraltı tunelleri"ne ve "mağaralar"ına doğrudan bir işarettir. ayrıca, özellikle kafkasya'ya devler, muhtemelen "yeraltı boşluklarını-tünelleri izleyerek-açarak" gelmişlerdir. kafkas dağları; yani "kaf" dağı bu bakımdan anlamlı bir isimdir ve "devler"in özellikleriyle ilgili mesajları kapsamında barındırmaktadır. kafkasya'da, rus bilim adamlarınca, yakın zamanda böyle "yeraltı tünelleri şebekesi"nin keşfedilmesi de bizce oldukça manidardır.

    kaf dağında ortaya çıkan ve zu'l-karneyn tarafından çıkış yerleri yahut mağaraları kapatılan ye'cuc-me'cuc olayı, doğru sonuçlara ulaşmamız için bize ışık tutmaktadır. özetle insanlıktan kaçıp kuzeye dağlara; dağlardaki dev mağaralara sığınanye'cuc-me'cuc'un(devlerin) bir kısmı, tufan öncesi felaketlerle ve tufan'la helak olurken; diğer bir kısmının, saklandıkları "yeraltı mağara şehirleri"yle birlikte battıklarını söyleyebiliriz.

    kaf dağındaki "devler"in ise buraya tufan'dan kaçarak sığındıklarını ve tufan'dan kurtulduklarını düşünebiliriz. ikinci bir durum ise 8. maddede açıkladığımız "kaf/kof/kuf" kök harfinden; "izlemek", "ardına düşmek" anlamına gelen türemiş kelimeler; bize "devler"in, kuzey doğu'dan veya kuzey batı'dan; ancak "yeraltından boşlukları-tünelleri izleyerek-açarak"kaf dağındaki çıkış mağaralarına gelmiş olmalarıdır. sonuç olarak kaf dağında tufan'dan sonra ortaya çıkan "devler"in, bu bölgede üremediklerini ve burada "saklanan artık devler" olduğuna inanmaktayız.

    11) "zu'l-karneyn" kimdir? zu'l-karneyn iki çağın adamıdır. nuh öncesi nuh sonrası çağın birleştiği yerde bulunuyor. zu'l-karneyn, arapça bir kelimedir ve "zu" ve "karneyn" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş bir sıfattır. "zu", bir şeyin sahibi demektir. "karneyn" ise tekil olan "karn" kelimesinin tesniye(ikili)sidir. "karn"; "boynuz, nesil, asır, çağ, zaman" anlamlarına gelir. dolayısıyla "karneyn"; iki boynuzlu, iki nesilli, iki zamanlı demektir. biz bu karşılıklardan "iki zamanlı"anlamını tercih ediyoruz ve "zu'l-karneyn"e, sonsuz yüce'nin ilim verdiği "iki zamanlı bir nebi" diyoruz.
    batı'ya ve doğu'ya gidiyor; adeta zamanda ileri ve geri gidiyor. ancak esas anlamı, iki zamanı yaşamış, iki zamanlı birisi ki; bize göre enok'tur(idris). yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi kur'an, insanlık tarihini ikiye ayırıyor. birinci zaman adem'den-nuh'a; ikincisi nuh'tan-yaklaşansaat'edir. idris, bu iki zaman periyodunda bulunan ve "melek boyutuna yükseltilmiş bir nebi"dir....

    12) son olarak deriz ki, yaklaşansat'te sonsuz yüce allah'ın takdir ettiği vakit-aşama geldiğinde; kuyruklu yıldız darbeleriyle arz yarılır, dağlar batar, dağlar yükselir ve ye'cu-mecuc ortaya çıkar. adeta geometrik olarak çoğalan, "o gün" için hırsla bilenen bu insanlık düşmanı yaratıklar ortaya çıkacaklar ve herbir tepeden saldıracaklardır. işte "o gün" gelmeden bizi şiddetle uyaran konuyla ilgili kur'an ayetlerinin az bir kısmı:
    (zu'l-karneyn) dedi ki: "bu rabb'imden bir rahmettir. ne zaman ki; rabb'imin vaadi gelir, o engeli(seti) yerle bir eder. rabb'imin (ye'cuc-me'cuc) vaadi gerçekleşir."

    o gün, bazısını(ye'cuc-me'cuc'u), bazısının(o hakk'ı örtenlerin) üzerine dalga dalga bırakırız. arkasından sur'a üfürülür ve onları, bir toplayışla toplarız.
    --- spoiler ---

    cin-seytanlar/yecuc_mecuc/insanlik_tarihi_mu_atlantis
  • kur'ân-ı kerîmde adı geçen ve kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan zararlı ve bozguncu iki kötü kavim.
    allahü teâlâ kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
    nihâyet ye'cûc ve me'cûc'ün seddi açılıp da her tepeden saldırdıkları ve hak olan va'd (kıyâmet) yaklaştığı vakit, işte o zaman kâfir olanların gözleri hemen dikilecek: "vah bizlere! biz bundan gaflet ettik, doğrusu kendimize zulmetmiş olduk" diyecekler." (enbiyâ sûresi: 96, 97)
    cenâb-ı hak (kıyâmete yakın) ye'cûc ve me'cûc'ü gönderir. bunlar, yüksek yerlerden akın edecekler, ilk kâfile taberiyye gölüne uğrayıp oradan geçecektir. (hadîs-i şerîf-riyâz-üs-sâlihîn)
    resûlullah efendimiz, zülkarneyn'in inşâ ettiği sed hakkında buyurdular ki: "ye'cûc ve me'cûc, onu her gün oyuyorlar. tam delecekleri sırada, başlarında bulunan reis; "bırakın artık delme işini, yarına yaparsınız" der..." (hadîs-i şerîf-müslim)
    resûlullah efendimiz, kıyâmet alâmetlerinden her ne haber verdi ise hepsi doğrudur. yanlışlık olamaz. o zaman güneş, âdet dışı olarak garbdan (batıdan) doğacaktır. hazret-i mehdî çıkacak, îsâ aleyhisselâm gökten inecek. deccâl çıkacak. ye'cûc ve me'c ûc denilen insanlar yeryüzüne yayılacaktır. (ahmed fârûkî)
    ye'cûc ve me'cûc denilen kimseler, nûh aleyhisselâmın oğlu yâfes'in soyundandır. yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır. herbirinin bin çocuğu olur. arkasında kaldıkları seddi her gün oyarlar; sed, gece eskisi gibi olur. h epsi kâfirdirler. sed arkasından çıkınca insanlara saldırırlar. (yûsuf nebhânî)
    zülkarneyn, avrupa ve asya kıt'alarına mâlik oldu. asya'nın kuzey doğusundaki mü'min türkler'in ricâsı üzerine, ye'cûc ve me'cûc kavminden korunmak için büyük duvar yaptırdı. bu, şimdiki çin seddi değildir. (nişâncızâde)
  • buyuk iskender tarafindan turkleri korumak icin yapilan surlarin ardinda yasamaktadirlar. bu surlar topragin altindadir ve yeri nerde oldugu bilinmemektedir. (buyul olasilikla orta asya) hergun bu surlari asindirmaktadirlar. vede ufak boyludurlar. kiyamete yakin yeryuzune cikacaklardir.
  • cin seddinin turklerin cin'e olan akinlarini engellemek maksadiyla oldugunu dusunur, ortacag'da dunyada ciddi anlamda en cok korkulan irkin turkler oldugunu da dusunursek (ki bizans'a yapilmaya baslanan saldirilarin ardindan gerceklestirilen kutsal ittifaklar ve hacli seferleri, avrupa'nin turklerden korkmalarina neden olmus, osmanli'nin yukselisi ise turklerin ciddi anlamda en korkulan irk olmalarini saglamistir) surlar arasina kapatilmis yecuc ile mecuc'un turkler oldugu tezi ileri surulebilir. oyle ki, kur'an-i kerim'in indigi zamanlar ile orta asya'da yasayan turklerin en aktif zamanlarinin ayni doneme rastladigini da unutmamak gerekmektedir.
hesabın var mı? giriş yap