• 1986 yılında dört kişi tarafından kaçırılarak tecavüze uğrayan nazire tarhan'ın tecavüzcülerine tck'nın 438. maddesi gereğince "seks işçilerine tecavüzlerde cezada indirime gidilmesini öngören" bir şekilde karar çıkınca, hakim anayasa mahkemesine tck'nın 438. maddesinin iptali için başvurmuştu. başvuru 4'e 1 karşı oyla reddedildi, şerh koyan üye yekta güngör özden'di.

    yekta güngör özden şerh gerekçesini şöyle açıklar:

    "devletin tüm yurttaşlarını hukuksal koruma görevinde azaltma, derecelendirme anlamındaki yaptırım ayrılığı ölçü bozukluğu niteliğindedir. zarar görenin ahlaksal durumuna göre ceza oram suçun bir insana, bir kişiye yönelik olduğunun önemsenmemesidir. yaş, görev durumu gibi suçlu ve zarar gören için yasal haklı nedenlerin dışındaki bu ölçü, iffetli-iffetsiz kadın ayırımı "cinsiyet" esasına dayanıldığını açıklamaktadır. bu durum, yurttaşların varlığına ve esenliğine, herkes için eşit biçimde değer verilmediğini, fuhşu meslek edinenlerin ikinci sınıf yurttaş yerine konulduğunu gösterdiği gibi bunlara karşı suç işleyene hak verdiren bir düşünceyi de yansıtmaktadır. önemli olan suçları azaltmaktır.

    bu tür uygulama ise suçu artırıcıdır. fuhşu meslek edinmeyen bir kadına saldın yerine, fuhşu meslek edinen üç kadına saldırıyı yeğleten eski kural, ceza yasası'nın günümüze yakışmayan maddelerinden biridir. fuhşu meslek edinsin edinmesin, hepsi bir kadındır, bir insandır, devlet için hepsi birer yurttaştır. değişen düşünceler, koşullar ve çağdaş gerekler nedeniyle artık böyle bir kural, tarihimizde, ulusal ve özel yaşamımızda büyük bir yeri ve değeri olan, toplumumuzu tümleyip güçlendiren, yurttaş ve insan olarak asla erkeklerimizden ayrı tutulmaması gereken saygın kadınlarımızı aşağılayıcı içeriktedir. bu anlayış sürdürülürse, başka başka nedenlerle yurttaşlar, kadınlar ve erkekler arasında ayrımlar yapılır, iyi durumda sayılmayanlara karşı işlenen suçlar hoşgörüyle karşılanırsa toplumsal denge bozulur.

    kişisel görüşümün bu açıklanışı, fuhşu, onu meslek edinmeyi, geçim aracı yapmayı uygun bulmak değildir. toplumun ve devletin üzerine düşenleri yapması, aralarında ruhsal rahatsızlıklarla bu yola düşenlerin de bulunduğunu kabul ederek, hepsinin özel olarak korunması beklenirken, suça özendirici, kışkırtıcı neden niteliğindeki kuralı korumak, düşündürücü olmalıdır. devletin yapısı, çağdaş tanımı, işlevleri gözetilince alışkanlıkları, eski yargıları anımsatan kuralları kaldırmakta duraksamamak gerekir.
    ceza hukukunda önemli olan, eylemin niteliği, suçlunun durumu ve bunlara uygun cezanın belirlenmesidir. zarar görenin suçluya karşı olmayan, onunla ilgili bulunmayan durumunun suçlu için haklı neden niteliğinde gözetilmesi cezaların kişiselliği ilkesinin değişik biçimde çiğnenmesi de sayılabilir. eylemin yönelik olduğu kişinin durumuyla suçlunun durumunu karıştıran, başkasının eyleminden dolayı cezalandırılmak nasıl aykırı ise, başkasının durumundan dolayı cezalandırmamak ya da az cezalandırmak da öylesine aykırıdır. kaldı ki, eylemin yönelik olduğu kişinin yaşlı-genç, güzel-çirkin, erkek-kadın ayrımı nasıl doğru değilse kadınlar arasında ayırım da doğru değildir. suç olan eylemin yönelik olduğu kişinin farklı olması farklı uygulamayı gerektirmez. özel durumlarda ağırlaştırma, indirimde her zaman geçerli sayılamaz. yasal güvenceler genel ve süreklidir. bir insana karşı işlenen suçu, onun insanlığını bir yana bırakıp cinsel güdülerine, yatkınlıklarına, dayanıksızlıklarına, güçsüzlüklerine, zayıflıklarına, zorunluluk ve hastalıklarına göre değerlendirmek, suçlu dışındaki nedenle suçluyu yargılamaktır. bu uygulama namuslu kadını korumak, ona karşı haksızlığı gidermek olmaz, indirimsiz uygulama da, fuhşu meslek edinene karşı suç işleyene az ceza verilmekle doğrulanmaz ve yücelmez. o zaten saygın ve yücedir. dolaylı biçimde doğrulanmaya gereksinimi yoktur. indirimsiz uygulama kadınlar arasında eşitsizlik yaratmaz. insan öğesi, kadın cinsi ve eylem türü birdir. seçkin, üstün, kalıcı, çağdaş ve hukuksal ölçü "insanlık"tır.

    fuhuş için, fuhuş sırasında işlendiği suç için kadına ceza verilmesinde bir aykırılık yoktur. kaldı ki, kimi avrupa ülkelerinde küçüklere fuhuş yaptıran, zorla fuhşa sürükleyen, kadınları pazarlayıp çalıştırarak onları geçim aracı olarak kullananlar dışında isteğiyle ilişkide bulunanlar hakkında yaptırım uygulanmamaktadır. fuhuş nedeniyle saldırganın cezasını indirmek bu yoldaki kadınları yasayla da yıkmak anlamındadır."

    kemalist kişilik bozukluğuna sahip olmasından dem vurulan, bi yandan da nasıl oluyosa adnan oktar yalakası olduğu ima edilen bu adam daha bu sözlükte yazan insanların azımsanmayacak bir kısmı kumda oynarken bir kadının hakkı için mücadele etmiştir. siz o adamın kişilik bozukluğuna kurban olun.
  • yekta beyefendi atatürkle ilgili bir şiir yazdığında, can yücel bu zat hakkında şöyle bir şey yazmıştı (sanırım öküz'de yayınlanmıştı):

    kabaramazsın kel fatma
    atan güzel sen çirkin
  • kendisinden ders aldığım adil ve tarafsız hukuk insanı.

    bizim dersimizin olduğu sene, türban serbestisi yeni başlamıştı. uygulama daha tazeydi. o yüzden hala sorunlar çıkabiliyordu.

    yekta güngör özden'in daha önceki seneler bu konuda menfi bir duruşu olduğu da malumdu ve bizim sınıfta türbanlı bir arkadaş vardı. neyse senenin ilk dersine yekta bey geldi oturdu, tanıştık, dersin işleyişiyle ilgili bilgi verdi. ders bitti, sınıftan çıkarken türbanlı arkadaşı yanına çağırdı. ne konuştuklarını bilmiyorum. o arkadaş derslere türbanla girmeye devam etti. yekta bey de derste herhangi bir olumsuz yaklaşımda bulunmadı.

    muhtemelen yasal olarak serbesti olsa da, başını açmasını tavsiye etti. kız da tavsiyeye teşekkür edip, kendi bildiği gibi devam etti.

    bu kısımda bir ilginçlik yok. esas ilginçlik sınavlarda yaşandı.

    vizelerden sonraki ilk derse geldik, sınıfımız az kişi olduğu için derste açıklayacağını söyledi sonuçları. sınıf listesine göre, ismi okuyup, kişi orada olduğuna dair elini kaldırınca notunu okuyordu. herkes bir not alıyor, geçiyordu. tabi esas merak edilen türbanlı arkadaşa yönelik bir kasti not vermeme davranışı olacak mıydı.

    sıra türbanlı arkadaşa geldi, sınıfın en yüksek notu onundu. yekta bey, arkadaşı ayrıca tebrik etti ve başarılarının devamını diledi.

    yekta bey, türbanı şahsen olumlamasa da, türbanlı bir öğrencinin hakkını yemedi, aksine en yüksek notu ona vermekten de çekinmedi.

    keşke herkes görüşleri birbirine uymasa bile, karşısındaki kişiye böyle adaletli biçimde davranabilse.
  • "milletvekilleri akillarini baslarina alsinlar ama bunun icin once baslarinin sonra da akillarinin olmasi gerek" diyen anayasa mahkemesi eski baskani.
  • anayasal düzenin askeri darbe ile yıkıldığı bağlamda, anayasanın önce silahla çiğnendiği sonra da askıya alındığı bir hengamede "anayasa mahkemesi" üyeliğini sürdürebilmiş onlarca üst düzey hukukçumuzdan birisidir. darbe ortamının etkilerinin taze olduğu bir konjonktürde de darbe anayasasının anayasa mahkemesi başkanlığını yapmıştır. "sözde kürt sorunu", "laik olmayan insan değildir" gibi inci tanesi kavram ve argümanlarıyla ülkenin bütünlüğünü veya laikliği savunanları dahi çileden çıkarabilen; olması gereken yerlerde toplumsallığa ve demokratik ahlaka dair bazı kıvrımları eksik vatandaşımızdır.
  • hatirladigim kadariyla, kendisi ile yapilan roportajda genc muhabirin "siz hem humanist oldugunuzu soyluyorsunuz, insan sevgisi uzerine siir kitaplari yaziyorsunuz, hem de gorevdeyken ve su anda siyasal olarak cok sert bir tutum izleyip, sert cezalari yuceltiyorsunuz, bu celiski degil mi?" mealindeki sorusuna "hanimefendi, unutmayiniz ki humanizm insanlar icindir!" seklinde cevap veren buyuk turk humanist'i.
  • yıllar önce üniversitede toplulukta çalışırken kendisiyle bir panel için randevulaştığımız eski anayasa mahkemesi başkanı.

    yekta güngör özden gelecek diye türlü türlü afişler bastırılmış tanıtımlar yapılmıştı. ancak evine, arabayla almaya gittiğimizde eşi büyük bir neşe ile kapıyı açıp kendisinin çok hasta olduğunu ve hastanede yattığını belirtip aynı neşe ile kapıyı kapatmıştı.
  • niksarlidir ve yillarca niksara kadin dogum uzmaninin gelmeyisinin tek nedeni olarak gorulmektedir. yigeni jinekolog doktor sehadet ozden niksarin tek kadin dogum uzmanidir ve amcasi sayesinde niksara baska kadin dogumcu atanmadigindan parsayi toplamistir. bu olay yakin bir tarihe (bir iki yil oncesi) kadar boyle devam etmistir. valla ben niksarlilarin yalancisiyim.
  • "...
    “zamanın yargıtay başkanı imran öktem, sıkı bir laiklik savunucusuydu. bunu da her fırsatta ifade ederdi. 1969’da ölünce sağcı-dinci fanatikler cenaze namazı kıldırmamak için olaylar çıkarmışlardı. o sırada avukat olan yekta güngör özden namaz kıldırtmayan grubun ileri gelenlerindenmiş. namaz kıldırılmaması için çıkan arbede sırasında uğur da “engelleyemeyeceklerini” söyleyerek özden’e yumruk atmış.”

    kitapta, yekta güngör özden’in anayasa mahkemesi başkanı olunca kendisini tebrik eden uğur mumcu’ya “herkes gibi ben de değiştim. ama ben olumlu yönde değiştim…” dediği de aktarılıyor.
    ..."

    http://www.odatv.com/…-neden-yumruk-atti-2811121200
    (bkz: içimden geçen zaman)
  • atatürk'ün naaşı anıtkabir'e taşınmak üzere geçici lahitten çıkarıldığında türk öğrencilerini temsilen orada bulunan, lahtin açıldığı anda orada bulunan 10 kişiden(diğerleri zamanın cumhurbaşkanı, başbakanı falan) sağ kalan tek insandır.atatürk'e, o'nun ilke ve devrimlerine gönülden bağlı olduğunu her fırsatta dile getirir, bununla ünlüdür..
hesabın var mı? giriş yap