• kemik suyu
  • ustanın eli ve o eli yemeğin içine daldırarak tadına bakmasıdır
  • sevgi desem saçma olur. 40 ıq üzeri herkes bana totosu ile güler. bence yemek yaparken kıçından ter çıkacak. zor iştir
  • 1- tuz oranı: hani bazı yemeklerde tencerenin dibini veya çeperini sıyırır, tadına doyamazsınız ya. işte onu tuz oranı altındır. tansiyon hastaları için üzgünüm ama az tuz az lezzet demektir.
    2- yağ: yemek yağa doyana kadar ne kadar çoksa o kadar iyidir. zeytinyağlı yemekleri az miktar yağla pişirip son aşamasında eklemek makbuldür. etin de tavuğun da balığın da yağlı cinsleri, yağlı yerleri daha çok tercih edilir zira daha lezzetlidir. bazı lokantalarda yağ içinde yüzdüğü için yiyemediğiniz yemekler siktiriboktan üçüncü sınıf yağlarla yapıldığı için yiyemedinizdir. kaliteli bir tereyağ veya sızma zeytin yağı ile yapılmış olsaydı parmaklarınızı bile yiyebilirsiniz; bunların dışındakini zaten yağdan saymıyoruz, yemeklerimize yaklaştırmıyoruz.
    3- soğan sarımsak acı baharat, salça: mutfakta olabileceği kadar çok miktarda ve çeşitte bulunmalıdır. mevsiminde taze soğan taze sarımsak buzdolabından eksik edilmemelidir. yemeklik kurusoğanın yanısıra salata vs için muhakkak kırmızı soğan, yahni gibi yemekler için arpacık soğanı bulundurun; asla zararını görmezsiniz. baharatlarınz mümkün olduğunca çekilmemiş şekilde hazır bulunsun, ufak miktarlarda çekin, dövün, öğütün ki hep taze hep kokulu olsun, yemeğe maksimum lezzeti versin. hatta kekiğinizi, nanenizi, fesleğeninizi falan kendiniz kurutun ya. antakya'lılar, antep'liler bu maddedeki her şeyi acımadan boca ederler yemeklerine. (annem etli sarma yaparken sarma sayısı kadar diş sarımsak koyar; lezzetinden yiyemezsiniz. )
    4- yöntem ve takip: her yiyeceğin, her yemeğin uygun pişme ve servis yöntemi farklıdır. farz-ı misal; tencere yemeklerini lezzetli kılmanın ana prensibi, çorba değil yemek yaptığının farkına varmaktır. suyunu çekmemiş bir yemeği yemenin ızdırabını insana yaşatmayın arkadaş. yemekten çatalla çıkardığın patates hala çiğmiş gibi sapsarıysa niye pişiriyorsun? haşla gitsin. domatesi hıyarı kaseye götüm kadar koca koca doğrayıp, marul yaprağını defter sayfası gibi yayıp da "salata yaptım" diyenleri o salataya rendeleyesim geliyor. taneler ufak olsun ki yağın, limonun, tuzun, baharatın, ekşinin tadı geçsin; salata yediğimizi anlayalım. pişirme aracı da önemli; çelikte, teflonda pişirdiğiniz hiç bir şey aynı şartlarla güveçte, dökümde pişenle yarışamaz. yerine göre çok kısık, yerine göre de aşırı yüksek sıcaklık lezzetin anahtarı olabilir.

    not: aslında subjektif gözlem ve deneyimlerimi yazmaya başlamıştım; yazdıkça gaza gelip kendimi oktay usta zannetmeye başlamışım. o yüzden kendimi kaybetmeden burada keseyim:)
  • yemeği yapan ellerin ayarıdır. herkeste olmaz.
  • - damak tadı

    yıllarca suşi yemiş japona hamsi tava verirsen ayıla bayıla yemez.
    karadenizliye de suşi versen japonla aynı yüz ifadesiyle yemez.

    damağının alıştığı tad senin için mükemmel bir parametredir ki anne yemeği her türlü ezer geçer. ( laf aramızda çocuklarımızın mmmmhh mmhh diye yedikleri anne yemeği benim nazarımda açlık bastırıcı. ) düşün ki o bunu okuyor

    anne evinde görmediğin tadmadığın yiyecekler içecekler için ise bence ambians ve sende oluşturduğu duygudur.

    sanırım gece gece yine acıktık.
  • benim için kesinlikle ruh halimdir, bulunduğum ortamdır. bazı zamanlar olur ki içtiğin su bile farklı gelir.
  • kesinlikle baharat
  • ölçüdür.ya lezzet katar ya da tadını mahveder.
hesabın var mı? giriş yap