• kendi kendine yeten erkeklerdir.

    maddi durumum yetse de yetmese de dışarıdan yemek söylemek istemiyorum uzun bir süredir, gına geldi lahmacundan, pideden, dönerden, dürümden.

    yemeyi sevdiğim basit yemekleri öğrendim. yaptıkça daha iyi yapmaya başladım. sonra biraz daha zorlara geçtim. alet edevat yetersizliğinden yapamadığım yemekler için mixerdir ıvır zıvır mutfak malzemelerini de aldım.

    artık seveceğim şüpheli de olsa yeni yemekler deniyorum, çok yorgunsam çok kolay yapılan acil durum yemekler listem var. uğraşmak istiyorsam denemek için listeye aldığım yemekler var.

    youtube'un yemek tarifinden geçilmediği bu zamanda yemek yapmayan insan yüksek ihtimalle,

    * hala dışarıda yemekten bıkmamıştır. (sonunda bıkacaktır)
    * tembeldir.
    * kadınsa piremses, erkekse errrrrkek olduğunu sanar.
  • son 2.5 aydır kendi yemeklerimi yapıp aylık 600 liralık yemek masrafımı 200 tl ye düşürdüm. fatura alıp gider göstermekte çok güzelmiş.

    yumurtanın her türlüsü, makarnanın kralı, mercimek çorbası, pilav, kuru fasülye, tavuk, balık, nohut yemekleri, et sote, tavuk sote.

    yazınca vay be dedim.

    not: parayı kendin kazanıp dışarı çok fazla para gidiyor diye ev hanımı moduna döndüm oğlum.

    edit: sol başlıkta gördüm. gündem olmuş yine bu başlık. 2016 da evlendim ve eşimle hala yemek yaparım. kadınlara çok ilginç geliyor bu durum. ama çok mutlu oluyorlar, onu görüyorsunuz.
  • abicim kendinizi harap etmeyin. kızların yemek yapan erkekten anladığı biftek yapıp şarap açmak. al işte dökme demir tencerede terbiyesiyle paça çorbası yapıyoruz herkesin suratı bir karış.
  • ne dertmiş, kardeşim.

    yıl olmuş 2012. bir erkeği bir kadından ayıran tek özellik bir çük kalmış...

    2001'den beri bu ülkede ailenin reisi değil erkek. hatta bakalım medeni kanuna ne demiş:

    "eşler birliğin (evlilik birliğinin) giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar."

    ha işte burada, kendi karnını ve becerebilirsen karının ve çocuklarının karnını doyurmak için emek gösterme görevin devreye giriyor. malum malvarlığı ile evlilik birliğine katılma konusunda da pek bir hareketin yok. muhtemelen eşin olan kadınla aynı maaşı alıyorsun. bir ihtimal, eşin senden de fazla kazanıyor.

    hangi köyün hangi kırsalından gelen garibim ananın, ev hanımlığı dışında bir becerisi olmamasından kelli babanı mutfağa sokmadığı, kadınlığı yemek pişirmekle, hamaratlıkla tanımladığı dönem çoktan geçti. ha o anan, babandan göremediği sevgiyi ve ilgiyi senden görecek diye seni yıllarca dol dola getirdi. onun farkındayız. aman oğlum, paşam oğlum, en güzel, en zengin, en hamarat kıza yakışan oğlum... sana gösterdiği ezik komşu, akraba kızını da beğenmedin, di mi? o kızı alıp, arkadaş ortamına sokamayacağını, hayatının geri kalanını tek maaşla başta 2, sonra allah ne verdiyse kişiyi geçindirmek için harcayamayacağını da anladın.

    gittin, senin gibi çalışan, sabahtan akşama yorulan bir kadın buldun. zaten başka türlü paris'i, roma'yı nasıl göreceksin? (bak ötesini demiyorum. hayalin de muhtemelen bu kadar en fazla. olmadı bi de ameriga. her yeri bir oranın da.).

    hah şimdi ananın dol dollarını unutma zamanın geldi. aslında çoktan geçti bile de hani belki son anda kurtarırsın. üniversiteyi uzata uzata okuduğun dönemde makarna yapmanın, öğle yemeğini bisküvi ile geçirmenin ötesine geçebilmiş olman lazımdı aslında. kendine bakamamakla gurur duymak yerine öğrenmen lazımdı ama neyse. hadi şimdi zamanı geldi kıçını kaldırmanın, diyelim.

    aman neymiş, yemek yapan erkeğe adam denmezmiş.

    30 yaşına gelip de yemek yapamayan adama ne denir? daha kendi karnını doyuramıyorsun. gören de köy ağası, her yemekte kuzu çevirtiyor uşaklarına, olmadı vali kebabı söylüyor kebapçıdan zanneder.

    insan kendini doyurmayı becerecek kadar yemek yapar. kadın, erkek fark etmez. ha damak tadın gelişmiştir, başkasının yaptığı uskumru dolmasındaki eksiği fark eder, kendin evde daha iyisini de yapabilirsin. ama bu şart değil.

    hepimiz hayallerle, masallarla büyüdük. misal ben de tansu çiller'in iki anahtar hikayesini dinledim televizyondan küçükken. olmayınca unutuyorsun, arkadaş. kendi yoluna bakıyorsun.
  • kişisel hijyenine dikkat de ediyorsa gerçekten iyi erkektir, çok meşakkatli olmasa da lezzetli yemekler yapıp evine uğradığınızda "hoşgeldin, aç mısın? çok güzel fasülyem pilavım var" diyen erkeği de kadını da severim, ama bunu sadece kendiniz için ya da karşı cinsi tavlamak için öğrenmiş olmayın, mesela biri demiş ki:

    "emin olun kadını hünerli ve iyi yemek yapsa mutfağa çay koymaya dahi girmeyecek erkektir."

    girin, dünyanın en hünerli kadınıyla da evli olsanız o mutfağa girin, her akşam "bu akşam ne yiyeceğiz?" diye soran bir yüzle bir kadının suratına bakmayın, bazı akşam yemeği yapmak için de, çay koymak için de kahve yapmak için de girin o mutfağa, "ben yiyeyim kadın yıkasın" diye bulaşığınızı lavabonun içine atmayın, çok iş yaptım sanıp yalandan akıtıp kenarına da koymayın. herkes insan, "aşık olduğum erkeğin çayını kendi ellerimle içiririm" diye en işkembeden sallayan geyşagül bile gün gelir o "eee ne yemek var?" diye soran gözlerden illallah eder, lavabo kenarına dizilmiş bardağı mutfak penceresinden gizli bazen aleni atıp hırsını bardaktan çıkarır. insanları bu raddeye getirmeyin, bir konuda maharetli diye pertini çıkarmaya çalışmayın ki aradızdaki sevgi, saygı değişip "keşke şu evden defolup gitse" noktasına gelmesin. birine herhangi bir konuda bel bağlamak kötüdür, sizi karşıdakinin gözünde fırsatçı bir dingile dönüştürür, böyle bir sıfatı kendinize de reva görmeyin.

    edit: beğenerek takip ettiğim, tarifleri dışında istanbul'u anlatışını da sevdiğim ilhan bey'in blogu, http://festigan.blogspot.com.tr/
  • yapıyorsak sebebi var;
    çevremdeki arkadaşlarımın bir bölümü motor sevdasına düştü, bir bölümü fotoğraf çekmeye gidiyor. bense yemek yaparak orta yaş bunalıyorum. başka şeylerle de bunalıyorum ama en güzeli yemek yaparak bunalmak.
  • bir yerlerde okumuştum, hatun kısmı yemek yapan erkekleri çok seksi bulurmuş. kendimce fikri biraz daha genişlettim: "madem çok seksi buluyorlar, bu seksin bir kısmını da mutlaka paylaşıyorlardır" gibi bir çıkarımda bulundum. (bkz: umut fakirin ekmeğidir)

    ıslattım kuru fasulyeyi, ıslattım pirinci. eş zamanlı olarak hatunumun da ıslandığını hayal ettim. kurunun yanında yaş da yensin hesabına, üşenmeden kalktım gittim, meşhur hasan amca turşucusundan yarım kilo az acılı biber turşusu aldım.

    girdim mutfağa. düdüklüyü koydum ocağa. küp küp doğradım soğanı. bir tutam attım tuzunu. bastım salçayı. kavurdum şehriyeyi. ekledim suyunu. demledim pilavımı. çektim mesajı:

    -akşama yemek yaptım canım.

    +hımm eline sağlık, ne yaptın bakalım?

    -kuru fasulye, pilav, turşu.

    +ohh ohh mis, 3 alkış ve 2 öpücük smilesi.

    dedim kendi kendime: daha yemeğin kokusunu bile almadan hormon salgıladı zahir, tahrik oldu fakir. keyfim iyice yerine geldi, dur ben bi de traş olayım dedim. öncesinde kolonlara verdim oyun havasını. köpüklü suratımla iki döndüm banyoda. kestim sakalı. sürdüm kolonyayı.

    akşam olanda geldi hatun. oturduk sofraya. sordum karışık mı ayrı ayrı mı? ayrı ayrı istedi, yaptım servisi.

    -kuru nasıl olmuş aşkım?

    +güzel olmuş valla ama bu kadar kuşbaşını daşa koysan o bile güzel olur.

    hakkaten eti biraz fazla koymuşum, etli kuru fasulyeden ziyade kuru fasulyeli et olmuş mübarek. olsun varsın, hatun gözüne gözüne çalıyor kaşığı ya, önemli olan o. neyse tabakta bir kaç kaşık kuru kalanda hatun, şunun yanına az da pilav alayım ben, dedi. doldurdum pilavlarımızı.

    -pilav nasıl olmuş hayatım?

    +nefis olmuş valla ama bu kadar tereyağını talaşa katsan o bile nefis olur.

    bak arkadaş ya, vay arkadaş ya! bunlar alışık tabii hem cinslerine bok atarken; "o kadar boyayı kıçıma sürsem kıçım senden güzel olur" demeye, illaki bir kulp takacaklar bize de. neyse efendim, doyurduk karnımızı, topladık sofrayı. sağ olsun hatun, yerleştirdi bulaşıkları da*.

    aldık çayımızı, geçtik tv'nin başına. bir bölüm shameless izledik sonra ikimize birden bir ağırlık çöktü. kapattık ışığı. kıstık kombiyi. geçtik yatağa. çektik yorganı. sonra acı acı osuraraktan uyumuş kalmışız efendim.

    sabah uyandığımda hatunun erkenden kalkıp işe gittiğini fark ettim, böylece dilber sabah ereksiyonu da boşa gitmiş oldu. bir sigara yakıp frank gallagher mahzunluğumla pencereden dışarıya baktım, kar da yağmıyordu.
  • "tuvaletten ciktiktan sonra ellerini yikayan erkekler"le ayni kategoride olduklarini umit ettigimiz erkeklerdir..
  • nolmuş şimdi bu erkekler bulunmaz hint kumaşı mı? seksi mi? yoksa bir özelliği olmayan bir erkek türü mü? valla söylentiler değişiyor galiba ama şunu söyleyebilirim ki bazen beli kopan erkektir. dün iftara misafir gelecek diye 4 saat boyunca yemek yaptım lan! fenalık geçirdim mutfakta yap yap bitmiyor. yurtdışından çocuğu gelecek diye bütün sevdiği yemekleri yapan anne gibi hissettim kendimi. bir de o kadar yemek yaptım gelen yorumlar yine tek paydada toplandı. "sini ilicik kiz yişidi" lan bi gidin allah aşkına. yemek yapmak gayet normal bir şey niye beni alan yaşasın? belki burnundan getiricem nerden belli? bir de seksi diyenler olmuş. ulan düdüklü tencerede nohut yapmak için akşamdan nohut ıslatan adam ne kadar seksi olabilir?
  • bir kısmı yemek yapmaya zorunluluktan üniversitede öğrencilik yıllarında başlarlar.

    yurtlardan kaçılmış ve eve çıkılmıştır. hep eve çıkmadan önce oğlum evde kendimiz yapar yeriz hem ucuz da olur diye hayaller kurulur. ilk zamanlar tencere gibi malzeme eksikliğinden sadece yumurta kırılır. zamanla menemende yumurtadan yapılıyordu başka ne katılıyor diye analar aranır tarifler alınır. yaka döke zamanla menemende ustalaşılır. baktılar evde yemek güzel şey, hazır döner ısıtırız yanına da pilav olsa denir ve pilav denemeleri başlar, yine anneden ölçüler alınır, ocakta zamanlar tutulur, yemeğin pişme dönemi saniye saniye izlenir, en ideal pişirme yöntemi keşfedilir. derken pilavda öğrenilir. bir tatilde aile yanındayken, artık yemek yapabilmeye başlayan erkekler mutfakta yemek yaparken anneyi izlemeye başlarlar. kuru fasülye yapılırken düdüklünün kullanıldığını gören erkek, anneye "bende de düdüklü olsa ben de kuru yaparım" der. çocuğunun sağlığını ve kendi cebini düşünen anne hiç düşünmeden "giderken al götür bu düdüklüyü." der. zaman geçer deneye yanıla kuruyu da yapan erkek artık kafadan yemek bile üretebilir hale gelir. elinin ayarı gelmiştir bir kere yağı tuzu salçası soğanı biberi baharatı derken artık o yemek yapan bir erkektir. geri kalan ince işler için elinde internet olan telefon olan bir erkek artık herşeyin üstesinden gelecektir.

    inatla evde yemek yapmaya çalışan erkek bir sene içinde usta olacaktır. yaz tatilinde akrabalar konu komşu nerde kalıyorsun ve ardından yemek işini nasıl yapıyorsun sorusunu soracaklar, o vakit evde yapıyoruz dediğinizde çok şaşıracaklar ve kim yapıyor, nasıl öğrendin, neler yapabiliyorsun gibi bi milyon soruyla başınızın etini yiyeceklerdir. onlara cevap verirken sıkılacak, hay nerden dedim diyeceksiniz. ama akrabalar komşular gibi arkadaş ortamında kızlar da aynı soruları şaşkınlıktan ağızları açık bir vaziyette mutlaka bir vakit yönelteceklerdir hele pilav yapmayı biliyorum dediğinizde "utandım şimdi" gibi cümlelerle daha ben bilmiyorum sen nasıl biliyorsuna getirecekler ve eeee artık bi yemeğini yeriz diye kendilerini davet bile ettireceklerdir.

    yemek yapan erkek olmak iyidir başının çaresine bakarsın, arkadaşları eşi dostu doyurursun davet edersin güzel vakit geçirirsin, ilerde çoluk çocuk olur hastalık olur sağlık olur lazım olur, öğretmensindir doktorsundur dağın başında dönerci bulamazsın, şehirdesindir ama açık yer bulamamışsındır. evde 3-5 malzeme vardır hemen uydurursun bişey karnını doyurursun, yani aç kalmazsın büyük ihtimal. en önemlisi sağlıklı da beslenebilirsin. hep fast food nereye kadar canım.
hesabın var mı? giriş yap