• ulan siktiret girme şu konuya diyorum ama kardeşim şov tv başka bişey vermiyor sanırım. iki cümle yazayım ben.
    misafirliğe gitmekten tiksindiren program olmuştur.

    sabah kahvaltısı : açma, poğaça en fazla soğuk sandviç.

    öğle yemeği: yarım ekmek arası herhangi bir şey ya da "diyetteyim" zırvalığına tost most.

    akşam yemeği : bekarsa dışarıdan pizza ,para yoksa 3 yumurta en iyi ihtimalle makarna , ailesi ile yaşıyorsa işte evde ne pişerse;

    gibi bir beslenme hayatı olan insanlar buraya çıkıyor ve sanki 27 yıllık gurme gibi "yok taşaklı polonez ördeğinin götüne ıspanak sokulmaz" yok "yumurtanın akını kızarırken değil tavuğun götünden çıkarken çırpacaksın" gibi nereden duyduklarını bilmediğim ahkamlar kesiyorlar.
    ne zorunuz var kendinizi bir yere koymaya çalışıyorsunuz. nesiniz siz harbiden?
    en çok şu " damak zevkime uygun değildi" mevzusuna hastayım.
    kuru fasulye yap olmaz , et yap olmaz, balık yap olmaz, tatlı yap olmaz, ıspanak yap olmaz.
    hayır arkadaş nasıl bir damağınız var lan sizin. hiçbirşey uymuyor.
    adamlar malatyalı, çorumlu, aydınlı. ama maaşallah sanki bu yemekleri ilk kez görüyorlar. sanırsın ispanyol, italyan, japon bu herifler.

    lan,10 bin lira için bu kadar gariplik olur mu ki?
    oluyormuş demek ki.
  • simdi farkettim ki gercek hayat boyle bisey degil.
    annemle yarismayi izledikten sonra yemek masasina oturduk.
    her zaman parmaklarimla birlikte yedigim ayse kadin fasulyeyi tadip "damak zevkime uygun degil kubra hanim" diyerek reddettim. bir de ne goreyim kubra hanim beni masadan "git ne halin varsa gor serseri" diye kovdu; arkadan da gudumlu anne terligini firlatti.

    su an odamda web kameraya bakarak
    "bence bu hafta kubra hanim cok stres altindaydi, yemeklerin tadi yoktu" diye kayit yaparken anne yine gelip bu sefer bilgisayar kablosunu cekti, yatagima kactim.

    yorgan altinda puan kartimi kaldiriyor ve 2 veriyorum o da yarin vercegi harcligin hatrina.

    tanim: disarda olsalar hapur hupur yicekleri yemeklere sirf kamera karsisinda olduklarindan ve uc kurus para yuzunden burun kiviran ariza tipleri secen yarisma gorunumlu sahin.
  • buradan adını bilmediğim esmer kıza sesleniyorum:
    kesin ekşi sözlükten falan da haberdarsındır, girip okuyorsundur muhtemelen hakkında yazılanları - merak ediyorsundur, kim güzelliğini övdü, kim senin verdiği kurnazca ayarları, mükemmel metaforlarla süslü söz oyunlarını farkedip methiyeler düzdü diye; hazır program da yayınlanmışken bugün, bütün adana seni konuşuyorken. 19 yaşındaymışsın, henüz dünyanın pisliğini anlamamış olabilirsin. ama sana bir ağabey, bir arkadaş, bir yabancı olarak bazı şeyler söylemek istiyorum.
    hayatımda gördüğüm en antipatik, en rahatsız edici, en çirkef insansın sanırım. eğer o masadaki insanlardan herhangi birinin yerinde olsaydım, sana gerçekten ileride yiyeceğine çok emin olduğum hayatın tokadını atardım. tokatla kalmaz, yemin ediyorum ağzını yırtardım.
    lütfen bu yazıyı oku; saçını esat kıratlıoğlu gibi tarayan, karşında oturan ve sürekli konuşan adama telefon et, beraber birbirinizi dövün. ıslatıp dövün. kurutup dövün. lütfen bu entryi görünce de bana okkalı bir küfür et. hayatla ilgili en azından dürüst birşey yap uzunca süre sonra. belli ki yarışma süresince yapmacıklık kredilerini fazlasıyla kullandın.

    show tv. sana da bi çift lafım var;
    tamam, program tuttu; tamam, prime time'a taşıdınız başarınızı.
    ama ayıptır be kardeşim. bu ülkede sokaklarda onlarca aç insan varken, üç kuruş için köpek gibi çalışan onca insan varken, elin bebelerini oraya çıkarıp "ekmek yemem" "kıyma yemem" diye konuşturuyorsunuz, üstüne üstlük bunlardan küçük hikayeler yaratıyorsunuz. o kıymayı ayda bir kez görebilen insanlar varken, sizin yaptığınız düpedüz vicdansızlıktır. kimse bu hikayeleri yemiyor arkadaşım. oradaki adamın evinde taşağını karıştırıp üstüne çiğ köfte yoğurduğunu herkes biliyor. herkes biliyor, oradaki insanların da bizler gibi, üşenip televizyonun karşısında peynir ekmek yediğini zaman zaman. onların saraylarda doğmadığını, belki de hayatlarında sadece bir kere öyle bir sofra kurduklarını biz de biliyoruz.
    bu işler, reklam olmasın diye, programdaki kola şişelerinin üzerine markaları gözükmesin diye etiket yapıştırmakla olmuyor.
    o etiketleri lütfen esmer kızın ve daha nicelerinin ağzına yapıştırın.
    üzerine de yazın:
    "ayıp" diye.
  • efendim bu akşam izlerken sinirden delirmemek için şapkamı yedim. aslında şapka yoktu kafamda evet ama ne bileyim bu tabiri çok seviyorum, o nedenle kullanmak istedim.

    bakın ben öncelikli olarak bir eleştiri ile girip sonrasında kusmak istiyorum delicesine.
    yarışmacılar arasından zeka açısından en geriden gelen kişi bu akşam "ev sahibi bizimle birlikte yemek yemedi, ayıp oldu" ayarında bir laf etti. suratına tükürmek istedm bu anlayışsızlığa sahip kişinin. insanda biraz akıl, biraz mantık, biraz anlayış, biraz da "insanlık" olması lazım oraya çıkıp da edebiyle "insanlığı" temsil etmesi için. niye mi öflkeleniyorum bu konuda? anlatayım.

    bu akşam evine konuk olunan kişi, birgül hanımdı. birgül hanım kimdir, nedir, necidir beni ilgilendirmiyor, ancak herkesin ısrarlı ve umursamaz bir şekilde pas geçtiği bir şey var ki; bu kadıncağız şeker hastası. bu kadıncağızın konuştuğu sahnelerde -azıcık dikkati olan birinin görebileceği üzere- bypass veya başka türlü bir açık kalp ameliyatı geçirdiğini net bir şekilde gösteren ameliyat izi var. bu verdiğim iki bilgiden birini, yani şeker hastası olduğunu, diyabetli olduğunu tüm diğer yarışmacılar da biliyor. hadi onu geçtim, kadıncağızın yaşının ne olduğunun herkes farkında. evet, yarışma denen şeye katılan herkesin "kendine güveni" nedeniyle, orada sağlık bahanesini kullanması, bunu "hazırlık ve sunuş" aşamaları için söz konusu etmesi ahlaklı olmaz, ancak embesilin tekinin, diyabetik bir kişi hakkında konuşurken "bizimle beraber yemek yemedi" demesi, öküzlüktür, duyarsızlıktır, ahlaksızlıktır gözümde. o kadıncağız, sırf hafsalası dibek kadar yarışmacının teki tatmin olacak diye sağlığını neden tehlikeye atsın sorarım size? neden orada kendini ateşe atıp riske girsin? yapmakla yükümlü olduğu şey sadece yemek hazırlamak, sunmaktır, ve inanıyorum ki bunu diğerlerinden de iyi bir şekilde gerçekleştirdi. yani o yaştaki bir kadından su isteyip, aradan zaman geçince "su istemiştim ama gelmedi" diyebilecek ukala 24lük şıllıklardan çok daha fazla hak ediyor bu yarışmayı kazanmayı. ajitasyona gerek yok, ancak misafir olma ahlakından uzak kaldığı sürece bu kişiler, hele hele prodüksiyon bu türden ahlaksızlıklara çanak tuttukça iyice çileden çıkıyorum.

    yarışmadaki performansına laf edin, yemeğe laf edin, ama bir insanın sağlığından dolayı orada yemeğe katılamıyor olması, sizi hiç mi hiç alakadar etmez, ayıp be ayıp. hele ki bunu biliyor olduğunuz halde bunu öne sürüyor olmanız, iki yüzlülüğünüzü, ahlaksızlığınızı -daha açık olamayacak şekilde- ortaya koyuyor.

    gelelim yarışmacı leyla'ya.
    leyla, türk gencinin yozlaşmışlığının birebir örneğidir. benmerkezli yaşantının, kaybetmeye asla dayanamayan kıskançlığın, her şeyin en iyisine sadece kendisinin layık olduğu inancına ilaveten her şeyin en iyisini de kendinin yapacağına dair inancın ne olduğunu gösteren biridir. son 20-30 yılda, hani şu ağzımıza sakız olmuş olan "geleneksel hale gelmiş misafirperverlik ve saygı çerçevesinin" çatır çatır kırılışını birebir yansıtan kişidir. para veya üç gram çıkar için açık açık yalan söylemenin, karşısındakin altındaki halıyı çekmesine bahane uydurabilmek adına başkalarını da halı çekmeye iteklemenin, üç kuruşluk bilgisiyle en iyi bilenmişçesine prim toplamaya kalkışmanın ne olduğunu göstermektedir bize. yahu bir insan, nasıl olur da yarışmacı arkadaşına "neden ev sahibini eleştirmiyorsunuz" diye çemkirir? yahu bu nasıl bir umarsızlık, aynı zamanda nasıl bir çaresizliktir. altı üstü 10bin lira için, emeğini damla damla ter olarak atmış bir insanı rezil etmeye çalışmak, sonrasında da "kendimi bir numara yapmak adına neredeyse sıfır puan verecektim ama 3 verdim" diyemeyeceğinden, nasıl yapıldıklarını ekran karşısında izlediğimiz, verilen özeni gördüğümüz, her ne kadar tadamasak da az buçuk yemekten anlayan kişiler olarak ortaya çıkanın ne olduğunu tahmin etmekte olduğumuzu gözardı edip bizi salak yerine koyarak yemekleri yerden yere vurmak nasıl bir ahlak anlayışı tarafından normal karşılanır bilemiyorum.

    göz var, izan var. kadıncağızın yaptığı yemeği geçtim, yemeği sunuşu için harcadığı eforun onda birini sarf etmiş olsa ciğerim yanmaz. yahu kadın patates püresinden civciv yaptı güzel görünsün diye, daha ne yapacaktı? bir tek ağzınıza kaşıkla uzatmadığı kaldı. leyla hanım, bırakın yemeği "bir tarz eşliğinde sunmayı", yaptığınız salatanın servisini bile umursamayan siz, kalkıp da bu kadar emeği, bunca çabayı yere serdiğiniz gibi, sizin gibi yapıp ahlaksızca çıkar peşinde koşmayı tercih etmeyen adamcağızı, sırf daha önceden elde ettiği "kaba adam" imajını da koz olarak kullanarak küçük düşürmeye çalıştınız, ama anadolu insanına çattınız işte maalesef.
    anadolu insanı saftır, kolayca kandırılır, siyasetçiler bunu çok iyi bilir. ama ahlaksızlık görünce, ikiyüzlülük görünce "yavaş" der, demekle kalmaz, durdurur riyakarı. yediremediniz işte durdurulmayı ve ağlamaklı ağlamaklı kıvırmayı tercih ettiniz.

    anlatırken ben utandım ama yaparken utanmadınız. şu yaşına gelmiş, boyunca çocuk yetiştirmiş, sağlık denen şeyin, dostluğun paradan kıymetli olduğunu çoktan öğrenmiş biri olmasaydı karşınızda, sanırım üçüncü sayfadan okurduk adınızı. bu akşam gördüm ki; o sofrada bir dürüst adam (murat), görmüş geçirmiş aklı başında bir kadın (birgül), tattığı acının da etkisiyle erken büyümüş, abla olmuş bir hanım (nuray), iki büyük meme görünce dili damağına yapışmış toy çocuk (garip), para için yapmayacağı şey olmadığını belli eden yeni yetme "entel kırması" (leyla) oturmaktaydı.

    bu akşamdan itibaren kendimi de çok sorguladım.

    ne yapıyorum ben yahu? yani yemekteyiz denen programın işleyişini, biçimini düşünüyorum, karşımızdaki mahsülü inceliyorum, izleme sebeplerimi sorguluyorum bakın sonuçlara bir.

    izliyorum, ancak beni o programa çeken şey olan "yemek yapmak, sunmak, konuk ağırlamak", bu programın sadece çok ufak bir kısmını oluşturuyor. kalan büyük bir kısım ise; arkadan konuşmak, dedikodu yapmak, birbirinin ayağını kaydırmak, yalan, riya, utanmazlık, kesinlikle o alışkın olduğumuz misafirperverlikle alakası olmayan sahte davranışlar, maddiyat için haysiyet çiğneme gibi unsurlardan oluşmakta. istisnası vardır veya yoktur, artık ilgilenmiyorum bununla.

    karar ortada ey sözlükçü; izlemiyorum, izlenmesi taraftarı da değilim. yeni yemekler yapmayı öğrenmek isteyene tavsiyem oktay usta'yı takip etmesidir. hatta ebru şallı'yı takip edin, en azından pilates de yaparsınız.

    yemekteyiz; toplumumuzun, mevcut eğitim sistemi, televoleler, aydınlık denen şeyin parlak ışıklar ve ışıltılarla karıştırılması, açlık, benmerkezli yaşantıya öykünme, kültüründen utanma sonucunda ne hale geldiğini açık ve seçik ortaya koyan, ancak varlık sebebi olduğunu iddia ettiği hiçbir şeyle, hele hele yemeğe misafirliğe gitmekle alakası olmayan bir tv programıdır. benim ortaya koyabileceğim yegane tepki, burada bu sözleri sarf etmek ve programı izlememektir. evet türk televizyonlarının televizyonculuk açısından bir mucize gerçekleştirdiğine inanmış değilim, ya da bu programı izlerken bana hayatın anlamını vermesini de beklemiyordum, ancak beklediklerimi bulmayı geçtim, beklemediğim ne varsa karşıma çıkıyor. başka sözüm yok sevgili hakim, bu yiğidin yoğurt yiyişi, bana uymuyormuş.
  • dayanamayıp yazmak zorunda kaldığım için af diliyorum, ancak bir cümle kopardı beni, 20 dakika kendime gelemedim.
    yarışmacı nika, bir paket eti açarken şunu dedi:

    "hayatımda ilk defa ete dokunuyorum"

    (özür dilerim, hatta belki çok yanlış anlaşılacağım ama şunu söylemeliyim ki "ben öyle düşünmüyorum nika hanım!". bak yanlış anlamayın lütfen. ya da anlayın siz de benim gibi ve epeyce bir gülün)
  • tabağına konulan tüm çorbayı içip, çorbanın yanında ekmek yiyip, krepli böreği yiyip, et hariç sıcak tabağındaki herşeyi -mantar ve pilav-, ortadaki kırmızı biberli salatadan yiyip, üstüne profiterolü götürüp "bu gece doymadım o yüzden dört puan verdim" diyen yarışmacıya sahip yarışmamsı. teyze afedersin ama biz seni insan sanıyorduk, sen büyükbaş çıktın, bu ne lan? ye ye, bir de doyamadım de, çüş afedersin!
  • sanıyorum bu programda en çok kullanılan iki kalıp "x, x gibi değildi sanki" kalıbıyla "aç kaldım" veya "aç kaldım diyebilirim" kalıbı. birinci kalıptaki x yenilen yemek ya da "dadlı" oluyor. şunun gibi örnekleri var:

    - incir tatlısındaki incir, incir gibi değildi sanki...

    - ıslak kek yapmış ama ıslak kek ıslak kek gibi değildi sanki...

    - humus yapmış ama humus humus gibi değildi sanki... çok kuruydu...

    - tepsi kebabı yapmış ama kebap kebap gibi değildi... bir garipti tadı... aç kaldım diyebilirim.

    - sağolsun gaye arkadaşımız çok uğraşmış ama bana hitap etmedi. aç kaldım...

    - selimhan'ın sadece çiğköftesi güzeldi.... onun dışında aç kaldım diyebilirim...

    - menü çok kötüydü... aç kaldım... karnımı biraz tatlıyla doyurabildim sadece...

    ***

    ulan peki ben hayal mi görüyorum? canavar gibi yiyorsunuz ondan sonra "aç kaldım", "aç kaldım diyebilirim"... bir de şu "incir tatlısındaki incir, incir gibi değildi" meselesi var. ne gibiydi peki arkadaşım? bir incirin tadı ne kadar bozulabilir ki? ne gibiydi? uranyum gibi miydi, plütonyum gibiydi? ne gibiydi? ne demek şimdi bu? kusura bakmayın biraz asabım bozuldu... neyse nihayetinde fena program değil.... ilgiyle izliyorum, kah gülüyor, kah hüzünleniyorum.
  • 23.02.2018 - yemekteyiz finali. onur büyüktopçu yine sinir harbindedir.

    dağhan: "kıl/tüy/orlon çıktı."
    bilgin: "kum çıktı."
    sinem: "falan-feşmekan."

    final gününde yarışan ve 30 yıllık turizmci olan filiz hanım haftanın en adaletli yarışmacısına, "herkes birşey buldu, siz ne buldunuz?" gibisinden bir sual sordu..

    metin: "ben inşaat yapmıyorum birşey bulmadım."

    metin bey, siz çok yaşayın emi!
  • yalnızca final bölümünü izledim, akli dengemi yitirdim. mükellef bi sofra hazırlayan hanımabla(serpil) sondan ikinci olunca insan bekliyor ki birinci olan padişah sofrası kurmuş olsun. gel gör ki muhterem kardeşim, konuşulanlardan ve entrylerden de anladığım kadarıyla selimhan efendi dayamış baba çiğ köfteyi, güveci, omleti. bu ne lan? hemen, şu an, acilen yarışmaya başvuruyorum. dayıyorum kuru ekmeği. su da yok. katıksız hapis ibnelere.
  • bu akşamki bölümünü izlerken, yani nika isimli, elemelerde ekibi kandırdığını zaten daha önceden tahmin ettiğimiz ufaklığı izlerken yaşadığım şaşkınlıktan sonra, sadece şu soruyu sormak geçti içimden:

    "hanginizdi lan o 'türk kızları tedavülden kalksın rus kızlar gelsin' kampanyasını başlatan gerizekalı?"
hesabın var mı? giriş yap