*

  • eğer istanbuldan geldiyseniz ve burda trafik sorununun olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. şehir içi minibüsümsü otobüslerin saatte 20 km hızla gitmesiyle trafik oldukça ağır ilerliyor.
    şehrin havasından mıdır bilemem ama burda herkes ağırkanlı sanki . acele eden yok , hızlı yürümeye çalışan yok , herşey sakin bir tempoda ilerliyor. kimsenin acelesi olmuyor mu bu şehirde anlamış değilim lakin havası da bir tuhaf bu şehrin alışana kadar , özellikle migreni olanların hergün başağrısı çektiğini gördüm.
    bir çingene mahallesi var arabanızla yoldan geçerken yolunuz kesilebiliyor , kafası güzel biri yolda duruyor belki de farkında olmadan öylece dikilebiliyor korna sesine aldırış bile etmeden ..

    bunların dışında ;

    umuttepe de bulunan tıp fakültesi hastanesi oldukça güzel ,bakımlı ve donanımlı.
    outlet alışveriş merkezleri mutlaka gidilip görülmeli oldukça güzel şeyler olabiliyor.
  • (bkz: gac la gac)
  • havalar ısınmaya başlayınca, mutlaka değirmendere'ye uğrayın. depremin izlerini görün. değirmendere çay bahçesinde çay için, simit yiyin. denizin hemen kıyısında oturmanın, denizin kokusunun keyfini sürün.

    ya da karlı bir günün erken saatinde ulaşın değirmendere'ye. o gri beyaz sessizliği dinleyin, huzur bulun.
  • sanayi alanlarıyla ormanlık alanlarının büyüklüğü aynı olan, her soluk alışınızda ciğerlerin tencereye dalmış bulaşık süngerine döndüğünü düşündüren bir havası olan, ama çevre dağlarına, doğal güzelliklerine ulaştıkça binbir renk ve florayla karşılaşılabilecek, orhan mahallesinden balaban'a uzanan bir antik şehir üstüne kurulmuş (bkz: nicomedia) , ama göçebelikten çıkamayan toplumumuzun talanına ve çarpık,çirkin kent yerleşimine rastlayabileceğiniz nadide şehirdir.

    üniversite öğrencisi için oldukça pahalı, müşteri sıfatını omuzlarından atamayacakları, sosyal çevrelerini sağladıktan sonra, özellikle de ebeveynlerinden uzakta iseler terki zor bir kenttir.

    gitgide yobazlaşan, yozlaşan, rantın eline, birkaç insanın diline mahkum bir şehir halini almaktadır.

    gezilebilecek yerler: : karamürsel dağ köyleri, değirmendere ( kentin en büyük ve eski oyuncakçısını bulabilirseniz şanslısınız), derbent-balaban, yuvacık ( trekking parkurları, veysel dayı'nın yeri, camping alanları,doğa sporları için karaaslan tesisleri'ni öneririm ), merkezde orhan mahallesi civarı sit alanları, kapanca sokak, pembe köşk, sırrı paşa köşkü, sekapark('a giderken balıkçı barınaklarında çay içiniz ama sekaparka gitmeyiniz), gebze-darıca milli parkı/ ballıkayalar (ayakkabılarınız sağlam ve yağmurluğunuz daim olsun)

    (bkz: kocaeli)
  • yemek yediğiniz yerlere dikkat edin. tavuk döner diye yediğiniz şey aslında martı olabilir.
  • değirmendere'ye uğramadan etmeyin. denize ve tüpra$'ın gece manzarasına kar$ı bir iki bira yuvarlamadan ayrılmayın.
  • yürüyüş yolundaki ağaçların altından mümkün olduğunca hızlı geçin..aksi takdirde kargalar kafanıza sıçmak için,sizi çoktan hedef olarak seçmiş olabilir..
  • fethiye caddesine giderken solda yol üstünde görebileceğiniz caz cafe'ye iyi müzik ve sakinlik arıyorsanız mutlaka uğrayın. her gün başka bir dünya müziğine yer veriyorlar bildiğim kadarıyla. ben gittiğimde (bkz: cesaria evora), (bkz: cafe atlantica), distino di belita filan vardı. bayram ettim.
  • eğer istanbuldan trenle gitmeye karar verdiyseniz, gebzeden sonra ineceğiniz durağa kadar kendinizi koruyun. özellikle diliskelesi civarında tren şeytan taşlanır gibi taşlanıyor. temkinli olun..
  • halkevi durağındaki üstgeçitin bittiği yerde kapalı bir halk pazarı vardır. girişinde de camı ismiyle kaplı sarıyer börekçisi..geçitin merdivenlerinden inince görülür..burada kıymalı börek yiyerek başlayabilirsiniz. bu bile kalmak için yeterli bir sebep.
hesabın var mı? giriş yap