• dogum yapacak her anne adayının on kosul olarak hastanelerde araması gereken unite.

    donanımlı olması, basında uzman bir yenidogan yogun bakım dr'unun olması, tecrubeli yetkin hemsireler barındırması, strerilizasyona cok dikkat edilmesi, eger dogum beklenen tarihte gerceklesecekse(sezaryen) bos yer olup olmadıgının iyice arstırılması gerekir.

    bebek dostu hastanelerde bu unitenin olması zorunludur.

    gerekli tanımlardan sonra kisisel eklemeleride yapalım tam olsun;

    kızım 33+5 dogdu. sezaryen ile alındı. varolan amniyotik sıvı azalmıs ve enfekte olmustu. dogumdan hemen sonra solunum sıkıntısı ve gelismemis akcigerlerden oturu bu uniteye alındı. orda hemen ilk mudahalelerden sonra damar yolu ile antibiyotik verilmis ve beslenmeye calısılmıs. ben kızımı dogumdan bir gun sonra gorebildim. cok beklenen bir bebek oldugu icin iyi oldugundan emin olamadım, kamerayla cekilen goruntulere ragmen kendim gormek istedim.

    soyle oluyor; sadece anne ya da babanın gormesine izin veriyor yetkililer, ozel hastane olsa bile. steril bir onluk ve bone giyiyorsunuz ellerinizi steril su ile yıkıyorsunuz ve o odaya giriyorsunuz. bir suru kuvoz var ve herbirinden sesler cıkıyor, alarma benzeyen sesler. bircok bebek oldugunu gorunce hayret ediyordunuz sonra kendi yavrunuzun kartını gorunce sasırıyorsunuz bebek ve soyadınız yazıyor.

    sonrası duygu selli. aglamamamak mumkun degil, hortum anjiyoket minnacık cıplak yavrunuz harika bir minik burun...dokunmanıza izin veriyorlar, kuvoz acılıyor ve insan ilk temastan korkuyor. kim yavrusuna dokunmaktan korkar ki demeyin. asırı bir korku yasadım ben. dokunmaya kıyamadım...

    uc gun sonunda kızım verilen mamayı reddetmis, kusunca midesi yıkanamak zorunda kalmıs. dr acil anne sutu deyince o strese ragmen sut gelmesi icin calıstık ve basardık. sonrasında bir kadının yasayabilecegi en harika duyguyu yasadım, emzirdim kuzumu. bir emzirme hemsiresi size once bir egitim veriyor sonra yogun bakım unitesinde kuzunuzun kuvozunun karsısında verilen sandalyede emziriyorsunuz. bebekcik usumesin diye ustune battaniye ortuyorsunuz ve eger sanslıysanız minik vantuzunuz sizi emiyor. gogus ucu yapısı son derece onem teskil ediyor emzirme eyleminde lakin gogus ucu belirgin olmayanlar uzulmesin eczanelerde bunun icin silikon apartalar satılıyor.

    alınana her gram gunluk olarak size bildiriliyor, bir 20 gr insanı bu kadar mı mutlu eder demeyin, ediyor. ayrıca bu uniteyi kullanmak zorunda kalan ebeveynler su cumleye hazırlıklı olsunlar: her an her sey olabilir! bebeginizin genel saglık durumuyla ilgili iyi ya da yolunda gibi olumlu bir sey soyleyeymemem cunku her an her sey olabilir. herkese soylenenen bir cumle bu,,

    kimsenin bebegi bu uniteye girmek zorunda kalmasın,
    hicbir ihtiyacı olan bebek de mahrum kalmasın.

    (bkz: bebek dostu hastane)
  • hayata gelir gelmez kendilerini gerçek bir mücadelenin içinde bulan, güçlü olmak zorunda olan bebeklerin ilk yataklarının bulunduğu ünitelerdir.
    ışıkların altında, çıplakken ve bensizken görmeye dayanamadığım bebeklerimin üçü de bu yataklarda yattı.
    allah kimsenin evladını düşürmesin buraya.
    ya da yoğun bakım ünitesiz de bırakmasın, yoğun bakım ünitesine de düşürmesin diyelim.
    burda çalışan hemşirelerin canı yanan annelere ve annesinin koynuna giremeyen bebeklere karşı daha anlayışlı, daha nazik, daha alakalı, daha özenli davranmalarını rica ediyorum.
    özel hastanelerin bu ünitelerinde çalışan hemşireler bebeklerin teyzeleri/halaları gibi davranırken, diğer yerlerdeki hemşirelerde bir dağları ben yarattımcılık gözlemlediğimi paylaşmak isterim. hemşire hanımlar, o dağlar var ya hem...
    bu hanımlar sana bakarken adeta şöyle der, allahın cezası kadın, sen ve allahın cezası kocanla yaptığın allahın cezası bebeğin için ve allahın cezası diğer ebeveynler ve yaptıkları bebekleri için gecenin şu saatinde burda nöbet tutmak zorundayım, allah topunuzun cezasını versin..vs..
    samimi söylüyorum, bizim bebeklerimize nasıl bakıyorlarsa o ünitelerde onların bebeklerine de aynı bakanlar olsun inşallah.

    (bkz: ozel hastaneyi tercih eden insan)
  • bebeği dünyaya geldikten sonra onu yenidoğan yoğun bakım ünitesine emanet etmek zorunda kalan anne ve baba ilk kez evladını kaybetme korkusuyla tanışır. onları çok zorlu bir süreç beklemektedir. bu zorluğun sebebi sadece kaybetme korkusu ya da evladından uzak olmak da değildir maalesef, aynı zamanda yoğun bakım ünitesindeki personelin tavrından, çalışma ya da çalışmama tarzından dolayı da sabırları sınanacaktır.

    bir kere yenidoğan yoğun bakım ünitesinde çalışanların çoğu sizin bebeğinizi ziyaret etmenizi, daha doğrusu bebeklerin aileleri tarafından ziyaret edilmelerini istemez ve bunu ailelere belli etmekten çekinmezler. çünkü, haspamların işleri daha doğrusu dedikoduları bölünür size giriş kapısını açarken, bone ve önlük verirken. bebeğinizi görme hakkınız olan 5 dakika süreyi de oflayıp puflayıp size zehir ederler.

    eğer siz 1 günde taburcu olabilecek durumdayken, doktorunuz bebeğinizi emzirebilmek için yemek ve yatak ücretini ödeyip 1 gece daha hastanede kalabileceğinizi söyleyince taburcu olmak yerine sırf bebeğinizi 1 gece daha emzirebilmek, koklayabilmek, kucağınıza alabilmek için hastanede 1 gece daha kalıyorken bebeğiniz acıktığında size haber vermezler. siz bütün gece uyumayıp bebeğiniz uyanınca haber verecekler diye gözleriniz yaşlı beklerken haber vermedikleri gibi ya telefona bakmazlar ya da siz arayıp bebeğinizin uyanıp uyanmadığını sordunuz diye terslerler. siz kendilerine 2 günlük bebeğin, size haber verilmeyen 7-8 saat sürede acıkmış olması gerektiğini, bu kadar uzun süre bir bebeğin aç kalamayacağını söylediğinizde de "uyandı ama sizi rahatsız etmek istemedik" şeklinde cevap verirler. bak bak zeka küpüne bak hele, ben zaten keyfimden hastanede bir gece daha kalıyorum değil mi? uyandırılmak istemiyorum zaten hastaneye uyumaya geldim değil mi? bir bebek dünyaya getirirken gece onun karnını doyurmak için bir çok kez uyanmak gerektiğini bilmiyorum değil mi?

    bitti mi? bitmedi. daha kötüsü de var. size bilgi vermek istemeyen, yenidoğan yoğun bakım ünitesinden sorumlu doktor. gecenin bir yarısı bebeğiniz kucağınızdan alınıp yoğun bakım ünitesine götürülürken sorduğunuz halde "yarın doktorundan öğrenirsiniz" dışında bir cevap alamayıp, yatış evraklarını bir şey bilmeden imzalarsınız mecburen ve ertesi gün doktorun odasına uğradığınızda, hangi bebeğin annesi olduğunuz, bebeğinizin ne zaman yoğun bakım ünitesine alındığı ve oda numarasını da söylemeniz dahil, doktorun da bebeğinizle ilgili verdiği cevap dahil toplamda doktorun odasında 1,5 dakika anca kalırsınız. ne neden yoğun bakımda olduğu hakkında bilgi alabilirsiniz, ne durumu hakkında. doktor sadece "en az 10 gün kesin kalacak, boşuna erken çıkmasını beklemeyin" der ve sizi gönderir sanki siz bebeğinizin iyileşmesini önemsemiyormuş da onu iyileşmeden götürmek istiyormuşsunuz gibi! bunu odanıza gelen başhemşire'ye ilettiğinizde başhemşire sizin gazınızı alıp "evet, doktor beyin de tarzı bu ama akşama kadar çok insanla görüştüğü için bunalıyor" olur.

    sonra ne hikmetse doktor size "10 gün dolmadan kesinlikle çıkamaz" dediği halde, 8. günün akşamında bütün kuvözler dolunca, 9. günün sabahı çocuğunuz hemen taburcu edilir. siz bebeğinizi alırken, çocuğunuz biberona alıştığı için sizi emmezse diye, onların isteği üzerine hastaneye teslim ettiğiniz ama bebeğiniz için hiç kullanmadıkları, siz sorduğunuzda da kullandık dezenfekte ediyoruz dedikleri biberon aklınıza gelir ve bebek sizi emmek yerine biberon ararsa diye haklı olarak kendi verdiğiniz biberonu istersiniz, "biz onu attık" derler çünkü sizden ne koparsalar kârdır onlar için. akşam o biberonu tezgahta gördüğünüzü söylediğinizde de yine ne hikmetse bulup getirirler.

    anlattığım gibi olmayan, işlerini olması gerektiği gibi düzgün yapan, hatta belki fazlasıyla şefkatle ya da mükemmel yapan insanlar olduğuna da eminim ama maalesef ben karşılaşmadım onlarla. umarım hiç bir anne baba ve bebek bahsettiğim şeyleri yaşamak zorunda kalmaz, bütün bebekler sağlıkla taburcu olup yuvalarına dönerler. yenidoğan yoğun bakım ünitesini mecburen deneyimlemek zorunda kalanlar da, yine de inatla var olduğuna inandığım doğru düzgün çalışanlara rastlarlar.
  • yaşamın ilk döneminde üst düzey bakım gerektiren bebeklerin araştırma, bakım ve tedavilerinin yapılmaya çalışıldığı ünitelerdir. (ydybü-nicu)

    2008 verileri ile türkiye çapında 111 neonatolog (yenidoğan yoğun bakım uzmanı) var, nisan 2011 de sadece istanbul'da ve sadece özel 281 özel hastane var. buyrun, bölün, çarpın toplayın, işin içinden siz çıkın. "gelişmiş ülkelerde her 2500 canlı doğum için bir adet yenidoğan bebek hastalıkları uzmanı (neonatolog) bulunması önerilmektedir. buna göre ülke çağında görev yapan 500-600 yenidoğan bebek uzmanı olması gereklidir."
    açığı çocuk doktorları kapatıyor. 2. basamak gereksinimi olan bebeklere bakmaları zaten doğal, daha sıkıntılı bebeklerin doğmadan önce anne karnında yada doğduktan sonra özel şartlarda 3. basamağa gönderilmesi gerekli. ama başında neonatolog olan yoğun bakımların kapasitesi belli, hasta sayısı o kapasitenin onlarca katı. o zaman sistem kendi çözümünü kendi içinde buluyor. pediatristler tamamına bakıyor, dışardan konsültasyonlar ile bilgi açığını kapatıyor-du.
    5 yıl çalıştım ydybü sorumlusu olarak. 3. basamak bebekler daima elinde kalıyor. 3. basamağa yönlendirilir kuralı asla işlemiyor. okmeydanı-haseki gibi tabelasında eğitim araştırma hastanesi yazan yerlerin bizden bebek alması gerekirken bakacak ekibimiz yok diyerek bize bebek gönderirdi. üniversiteler elbette bizi cebinden çıkaracak bilgiye sahip ama hep doludur, oralardan da ganiyle bebek aldım, vermem gerekirken. eskiden sıkışınca üniversiteden hocalarımız ailenin maliyeti karşılaması karşılığında konsültan olarak gelirdi, bakanlık tam gün yasasının kapsamını "herkesi kapsar" şeklinde tutunca bu olanak da kaybedildi. sağlık reformu konusunda bahsetmeye çalıştığım yer yer kalite kaybı böyle ortaya çıkıyor. anlamıyorum ki, zaten yok kadar az neonatolog-pediatrik nörolog-kardiolog, zibil kadar hastanen var, konsültan olarak pek çok yere yetişebilirler ama "yassah" deyip kestirip atıyorsun, olan bebeklere oluyor.
    istanbul'da neonatolog çalıştıran özel hastane 10'u bulmaz, onların da sgk anlaşması yok. 100 bin tl paran yada gebelik öncesi yaptırılmış kapsamlı bir özel sigortan yoksa 800 g 28 haftalık bebeğin için oralar sana uymaz.

    aşağıdaki linkte kapsamlı bir durum raporu var, okumazsın bilirim, elden geldiği kadar özetliyeceğim, gene de piyuu, çok. buyurun;

    http://www.neonatology.org.tr/…ges/neonbulten18.pdf
    murat yurdakök

    türk neonatoloji derneği’nin 2004 yılında yaptığı bir değerlendirmede ülkemizdeki 23 üniversite hastanesinden ancak 5’i uluslararası ölçütlere göre yenidoğan yoğun bakım ünitelerine sahip olduğu görülmüştür. bu nedenle her şeyden önce ülkemizdeki yenidoğan bebek merkezlerinin sayılarının ve kalitelerinin artırılması gerekir. burada gözden kaçırılmaması gereken kalite artırılmadan sayı artırılmasının hiçbir şeye yaramayacağıdır. aynı zamanda 120 yenidoğan bebek yatırılan bir eğitim hastanesinde her hasta için sabah 2 dakika, öğleden sonra 2 dakika ayırarak vizit yapılsa toplam 8 saat harcanması gerekir. bu kadar süre içinde ne küçük prematürelere yeterli bakım verilebilir, ne de asistanlara yenidoğan uzmanlık eğitimi yapılabilir. birkaç yenidoğan hastalıkları öğretim üyesinin bulunduğu böyle bir hastaneye yenidoğan uzmanı yetiştirme amacıyla her yıl 10-15 çocuk hastalıkları uzmanı alınmasının ne derece doğru olduğu takdirlerinize kalmıştır.

    ülkemizde her yıl doğan yaklaşık 1.3 milyon bebekten, ... her yıl vücut ağırlıkları 1500 gr’ın altında olan ve mutlaka yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde bakılmaları gereken en az 25.000 küçük prematüre bebek doğmaktadır.
    türk neonatoloji derneği’nin 2007 yılında yaptığı değerlendirmede 26’sı üniversite hastanesi olan 31 merkezde vücut ağırlıkları 2000-2500 gr olan bebeklerin %2’si, 1500-2000 gr olanların %15’i, 1250-1500 gr olanların %9’u, 1000-1250 gr olanların %17’si, 750-1000 gr olanların %36’ı, 500-750 gr olanların %66’sı kaybedilmiştir. büyük merkezlerin dışında doğan bebekler arasındaki ölüm oranlarının çok daha fazla olduğu zaten bilinen bir durumdur.

    dünyada yenidoğan bakım hizmetlerinin organizasyon genellikle üç düzeyde olacak şekilde düzenlenmektedir. düzey 1’de genellikle önemli sorunları olmayan, nisbeten büyük bebekler pratisyen hekimler veya aile hekimleri tarafından bakılmaktadır. bunun ardından bölge hastaneleri düzey 2 olarak çalışmakta, buralarda da çocuk hekimleri görev yapmaktadır. düzey 3 ise referans hastaneleri olup, yenidoğan bebek uzmanlarının çalıştığı yenidoğan yoğun bakım merkezleri bulunan hastanelerdir.
    ... toplam 7800 adet küvöz bulunması gereklidir. ülkemizdeki küvöz sayısı bunun yarısı kadardır (3785).
  • özel hastanelerin yeni para kaynağı olarak gördükleri yer. sırf bunun uğruna nice anne ve bebeği sefil ediyorlar. 2012 yılında yaşadığım olayda bunu gördüm.

    sektörün içinde olduğum için hamileliğimin başından beri özel hastane istemedim ama son anda doktorumun devletten sürpriz istifasıyla kendimi özel hastanede buldum. önceden de tahmin ettiğimiz üzere oğlumda abo uyuşmazlığı yüzünden ağır sarılık, buna bağlı emme güçlüğü ...v.s gelişti. buraya kadar herşey normaldi. çocuk doktoru görümcem bunun beklenen bir şey olduğunu, tedavi sonucu çocuk emmeye de başlayınca kısa sürede atlatacağımızı söyledi.
    asıl olay bundan sonra başladı. gördüğüm en kötü en düşüncesiz personele sahip bir yoğun bakım kurumunda evladımın kısa sürede iyileşmesini umut ederek gün geçirdim. emzirme vakitlerinde oturduğum koltuktan dikişlerim yüzünden kalkamazken bir görevli dahi yardım etmedi. çocuğun altını değişmem tembihlendi, ben daha yavrumu dahi nasıl tutacağımı bilmezken. oradaki tecrübeli anneleri yardımıyla ilk geceyi atlattık ertesi gün oğlumu emzirmeye çıktım. indiğimde taburcu edilmişim meğerse. odam dolmuş bile. gözünü para hırsı bürümüş itler hastayı görmeden elimde damar yoluyla taburcu ettiler beni. damar yolunu sinirden evde kendim çıkardım. akşamına oğlumu emzirmeye geldim. hala ememiyordu. o sırada sevinçle bir hemşire girip artık yenidoğan yoğun bakımdan çıkabileceğimizi doktorun bizi taburcu ettiğini söyledi. saniyelik sevinci kenara bırakıp , oğlumun ememediğini söyleyince dondu kaldı ve doktor beyle görüşmemizi söyledi. oğlumun küvözünün dolduğunu özellikle belirtti. bir baktım yanımdaki annelere de aynı haber geldi hepimizi apar topar kontrol tarihi vererek yolladılar. kontrole kadar yavrum sarardıkça sarardı. kontrolde doktor geri aldı ve beni çocuğumda hasar kalacağına dair korkuttu. o sırada bir kaç gün önce taburcu edilen herkesin tekrar yatırıldığını farkettim. doluluktan faydalanmak adına yenidoğan servisindeki sarılıklı bebeklerle resmen doldur boşalt yapmışlardı. nasıl olsa kontrolde geri alırlardı içeriye. görümcemle konuştum durumun o doktorun dediği kadar acil olmadığına , artık emdiği için daha hızlı iyileşeceğine ikna olduktan sonra çocuğumu o cehenneme bir süreliğine daha geri verdim. bu arada çocuğumu görebileceğim tek aralık emzirme vaktinde çocuğuma mama verip bana göstermeyen daha bir de pişkin pişkin sonra görürsünüz diyen oruspuya en sevdiğin şeyden mahrum kal diye dua ediyorum buradan.
    bu taraklarda bezi olmayıp kısa geç diyenlere özetleyeyim. yenidoğan yoğun bakım ünitesi istisnası olsa da anne bebek bütünlüğünün bebeğe faydasına inanmayan insanlarla dolu. birçok çocuk doktoru o çocuğu iyileştirecek en kuvvetli ilaç anne sütü olsa da anneyi hırpalamaktan zevk alıyor. özel sektöre güvenmeyin, devlette halledin işinizi. devlet yenidoğan yoğun bakım hizmetini karşılıyor diye bokunu çıkarıyorlar işin. anneler güçlü olun, sütünüz gelsin ki çocuğunuzu en kısa sürede oradan kurtarın.
  • yeni annenin ve bebeğin ilk sınav mekanıdır. anneyi ve babayı ama özellikle de hormonları çıldırmış anneyi çok zorlar. yanılmıyorsam ziyaret politikaları da hepsinde aynı değil. bazı hastanelerde bütün gününü burada geçirip bebeği emzirmek mümkünken bazılarında ise günde 2 kere o da 2 dakika görme hakkınız var.
    haliyle zor bir süreç. doğum yaptın ama yanında bebek yok, emzirmen lazım ama süt yok, ziyaret saati geliyor ama dikişlerin acıtıyor.
    ama bu bebeler de güçlü oluyor işte. siz ağlayıp dururken onlar toparlıyorlar kendilerini. tedavi süresinin sonunda ise kucağınıza alıp bir daha da indirmiyorsunuz zaten telafi ediyorsunuz o günleri.
    nispeten geç bir erken doğum yaptığım için büyük konuşmak istemem ama sanıyorum bu süre boyunca yapılabilecek en iyi şey kendinizi harap etmek yerine enerjinizi toplamak için bol bol uyumak, dinlenmek, her şeyin iyi olacağına inanmak, bebeğin eksiklerini tamamlamak, google'da çok yardırmamak.
  • bebeğimi orda bırakıp çıkarken elbette buruktum ama ciddi bir sağlık sorunu olmadığı ve kısa sürede çıkacağını bildiğim için belki,belki de en önemlisi bebeğime benden bile iyi bakacak şevkatli hemşire arkadaşlar sayesinde, hamile iken okuduğum tüm yoğun bakım hikayelerinin ve ızdıraplı annelerin dışındaydım.

    şanslıydım.

    peki bu kadar şanslı olmayanlar

    hamileliğim sırasında erken doğum riskim ortaya çıktığı zaman yeni doğan yoğun bakım ünitesi konusunda daha önce bilmediğimiz duymadığımız bir çok gerçekle yüzleştik. allah kimseyi düşürmesin.. benim durumum stabil seyretti ve atlattım ama aniden de başıma bir şey gelebilirdi. hiç sinyal vermeden. işte o zaman insanlar ve bebekleri ortada kalabiliyor.

    birincisi her yeni doğan yoğun bakımı aynı donanımda değil. bebeğinizin riskinin durumuna göre tam donanımlı bir yere ihtiyaç olabilir.

    küvöz sayısı yeterli değil. belli başlı özel hastaneler hariç hiç bir yer siz bir anda buna ihtiyaç duyduğunuz zaman sizi hemen kabul edemeyebilir.

    her yoğun bakımın başında neonatal uzman doktor bulunmayabilir .oysa ki yoğun bakım tedavisi alan bebeklerin aldıkları tedavinin niteliği onun gelecekte kalıcı engelleri olmaması için önem arz ediyor. tek konu makineler küvözler değil.. bunları kimin nasıl kullandığı da...

    diyelim ki aniden suyunuz geldi ve en yakındaki özel hastaneye gittiniz. tam donanımlı yoğun bakımı da var.süper hatta herkes şey.

    ama, eğer bu hastanenin yoğun bakım anlaşması yoksa sgk ile, günlük tutarlar bebeğin ihtiyaç duyduğu bakıma göre üç beni beş bini bile bulabilir. bazen bebekle aylarca yoğun bakımda kalmak zorunda kalabiliyor. o zaman bebeği en kısa sürede anlaşmalı bir kuruma taşımak gerekiyor. ama bebeğin taşınması tabi ki enfeksiyonlar başta olmakta üzere pek çok risk taşıyor.

    diyelim ki sizin erken doğum hikayeniz var ya da erken aylarda bir risk ortaya çıktı, ya da çoklu hamilelik yaşıyorsunuz ; o zaman yapmanız gereken uzman doktorlu, tam donanımlı, sgk anlaşmalı bir hastane bulmak.. oraya günün hangi saati hangi güzergahtan daha kolay gidilir belirlemek.yani ortaya bir acil eylem planı koymak. çünkü bunu yapmaz ve gafil avlanırsanız, ambulansla hastane hastane dolaşır ve kimi tarafından dolu oldukları için, kimi tarafından doğum haftanıza uygun donanım olmadığı gerekçesi ile geri çevrilirsiniz. ortalık böyle hikayelerden geçilmiyor. keşke her bebek sağlıklı ve zamanında doğsa ama zamanı gelmemiş bir bebeğin gerektiği anda devlet güvencesi ile bir yoğun bakıma yerleştirilememesi bu çağda kabul edilebilecek şey değil.

    üstelik ben istanbul şartlarından bahsediyorum. anadolu da bu imkansızlıkların kat be kat fazla olduğunu tahmin etmek zor değil..

    neyse...

    tez vakitte üstünde durulması, bu ünitelerin olması gerektiği şekilde çoğaltılması şart bence. elbette toplam doğumlar ve risk oranları düşünülünce her hastanede olmadı beklenemez ama hamile bir anneyi kara kart düşündürecek kadar da kıt olmamalı imkanlar.
  • yoğun bakıma yatırılan bebeğin başına ne geleceğini müneccim olmadığımızdan kimse bilemiyor, 24'üncü haftada doğup o %1 hiç bir komplikasyon yaşamayan gruba giren çocuklar da var. dolayısıyla yaşam hakkı vs yaşam kalitesi tartışması yapıldığını ve bebeklere ötenaziden bahsedildiğini görünce kanım dondu bir an, elinize silah vereyim sıradan tarayın isterseniz? kısa yoldan?

    manyak dolu şu sözlük yemin ederim.
  • yoğun bakımın önündeyim.kızım doğdu.siz hiç ağlayan baba gördünüz mü dostlar?sessizce bekliyorum.allah’a dua ediyorum.kafamı dağıtmaya çalışıyorum sözlükte.
  • -burada yapılan bir uygulama sınavından kesit-

    hoca ambuyu göstererek 'bu ne?'
    cevap: ambu

    (bkz: işaret zamiri)
hesabın var mı? giriş yap