• 4 gece nöbetçi olarak çalıştığım işime yine nöbete gittiğim bir gün, kadın olarak gece çalışınca her türlü duruma hazırlıklı olmak adına yanımda yedek takım önlük çamaşır ve çorap mutlaka götürürüm. çalıştığım yerde erkek çalışan çoğunlukta. işbaşı yaptığım gibi önlüklerimi çantamdan çıkarıp giyinmek için soyunma odasına gittim. geldiğimde erkek çalışan arkadaşlardan biri “yerde siyah bir şey buldum senin olabilir sanırım hırkanın cebine koydum” dedi. duruma şaşırarak hırkamın cebine baktığımda çamaşırımı buldum. yedek çamaşır önlüğü çantadan çıkarırken yere düşmüş çocuk da almış koymuş cebime. dantelli mantelli bir de asortik de bir don. bulduğumda utançtan yerin dibine girdim gerçekten.
  • kayınavildemi kanserden kaybettik maalesef. ruhu şad olsun. kayınvalidemin son günleri. sabah 6 da telefon çalar. çocuk bana bırakılarak hanım koşa koşa hastaneye gider. ben de nolduğunu anlayamadığım için bari kızım uyanana kadar ben de uyuyayım derken bir telefon daha bacanak hadi hastaneye gidiyoruz kayınvalide vefat etmiş der. neyse beni kızımla evden alır doğru hastaneye. rahmetlinin yattığı odaya gittiğimde kapıdan içeri girilir ve manzara şöyledir. karım bağırarak ağlıyor. baldızım ağlamaktan gözleri kan çanağı olmuş koltuğa yatmış. kayınbiraderim duvarın önünde çömelmiş ağlıyor. kayınvalidem de oda da yok. herkes bana bakar kapıdan içeri girince ve benden ilk söz başımız sağolsun. meğerse rahmetli annemi yoğun bakıma kaldırmışlar. herkes suratıma bakar ne diyor bu değişik diye. ben de mal gibi kalırım çıkarım odadan asabım bozulur. sonra bacanak çağrılır senin vereceğin istihbaratı öpeyim diye. o da derki napayım karım aradı şöyle bir şey dedi annemöğğğğğ. ben de vefat etti sandım. ona hak verilir ve yerin dibinde volta atılır.
  • zamani vaktinde istiklal'de zuhal muzik dukkanina girmistim gitarlara bakmak icin. uzun sacli bir arkadas gelip "fena degil, caliyomusun birileriyle" diye sormustu ben de evet gurubum var murat net'le birlikte, trash yapiyoruz demistim. bana ismimi sordu "tolga" dedim. memnun oldum tolga ben de murat, murat net.
    yalana togbe ettigim tasavvufa dondugum gundur o gun benim icin.
  • bizim gelinin akrabası öldü ama kız ismini duydukça ağlıyor o derece seviyor. annemde kadının terliğini hatıra diyemi rahat diyemi getirdi bilemedim bende evde terlikle takılıyorum gelin geldi kardeşimle oturdular ettiler yolculucaz kapının önünde ‘ aman iyiki öldü ölünün terliğini ayağımdan çıkarmıyorum’dedim aaa tüm gözler üstümde
  • askerde yeni gelen askerlere ya da kısa dönemlere ( geleneksel ) şöyle bir şaka yapardık:

    ahizeli telefonu gece vakti herkes uyurken koğuşa sokardık. yeni gelen askerler horul horul uyurken hafiften dürtüp '' kalk baban telefonda seninle konuşacak '' ya da '' annen, amcan '' falan arıyor telefona bak derdik. genelde çoğu bu numarayı yerdi. uyku sersemi sevinçli ya da şaşkın bir ifadeyle telefonu alır '' alo baba-anne nasılsın '' şeklinde cevap verirdi.

    yine bir gün aynı şakayı yapıyoruz, bir tane tombiş kısa boylu kısa dönem asker vardı, daha yeni gelmiş. dürttük hadi kalk baban arıyor al telefonu konuş diye, uykusunda gayet sakince uyanıp hüzünlü bir şekilde şu cevabı verdi: '' benim babam 3 ay önce öldü arkadaşlar ''

    o an hepimiz afalladık, mahcubiyetten ve pişmanlıktan yer yarılsa da yerin içine girsek diye çabaladık. gerçekten kötü bir durumdu. sonrasında kimse o şakayı bir daha tekrarlamadı.
  • geğiriğe harcadığımız havayıda konuşmada kullanmak. şöyle anlatayım,

    tanımadığın birine bir şey anlatırken, geğirme hissinin gelmesi ile sesinizin kalınlaşıp, konuşmanızın yavaşlayıp, gazımızı attıktan sonra da normal ses modunda devam etmek.
  • annem ve sosyetik arkadaşı başka arkadaşlarının çalıştığı lüks otelden indirimle masaj üyeliği almışlar. annem sen de çok seversin gel götüreyim dedi ve hep birlikte gittik.

    gerçekten elit bir yer olduğu asansörden bile belli oluyordu neyse masaj katına indik annemin orada çalışan arkadaşı geldi bana şurası soyunma odası orada hazırlanabilirsin biz lobide kahve içeceğiz dedi. hazırlanabilirsinden kasıt altında şort oluyor üzerine de havlu alıyormuşsun.

    cahil bendeniz dal taşak soyunup belime bağladım havluyu ve soyunma odasının diğer ucundan doğruca masaj alanına geçeceğim sanarken yine lobiye çıkıverdim. şaşırdım bizimkileri görünce ama çaktırmadan yanlarına gidip oturdum. lobiye sürekli çok şık hanımlar ve beyler gelip gidiyor ben de içlerinde yarı çıplak mahatma gandhi gibi duruyorum.

    kahveleri bittikten sonra hepsi bana masaj odasına kadar eşlik etmeye başladılar ben önde yürüyorum bunlar arkamda. on adım atmadan havlu belimden çözülüp yer çekimine yenik düştü. arkamdan çığlık ve kahkaha sesleri gelmeye başladı. masaj odasının kapısında beni bekleyen çekik gözlü hanım ablamız odaya doğru koştu. sonuç olarak onun görüş açısı daha tatsızdı.

    annemin arkadaşının çaresiz ve şaşkınca -e bunun boxerı yok cümlesi eşliğinde yere çömelip havluyu alıp yeniden bağladım ve apar topar odaya girdim. aylarca goygoya alındım sözlük. laf açıldıkça hala dalga geçerler.
  • uzun zaman önce başa gelen her hatırladığında aynı utancı yaşatan an'dır.
    damarlarda kanın en deli dolaştığı çağlardır.ilk sevişmeli ilişkinin başlangıcıdır.kız tava getirilmiştir ev boştur.hemen fırsat değerlendirilir.hiç oyalanmadan vukuat başlanır.tabi zamanın nasıl geçtiği farkedilmemiştir.ilişkinin en 'cıbıl' anında kapı çalar.gelen aileden biridir aşağıdan zile basmıştır. kapı açılmayınca yukarı çıkar anahtarı çıkarır sen akıllılık yapmışsındır anahtarı kapının arkasında bırakmışsındır ama kapıyı açamayan aile ferdi arkada anahtar olduğunu anlayınca herhalde uyuya kaldı diye düşünerek zile abanır. yanındaki kız korkudan ağlamak üzeredir. sen "kapıyı çalar çalar sonra bir komşuya gider" diye beklerken cep telefonunu düşünememişsindir. aynı anda hem kapının hem cep telefonunun çalması olayı korku filmi sahnelerindeki panik havasına çevirir. azim ettiniz kapıyı açmayacaksınız açarsanız eve kız attığınız bariz görülecek. biraz daha bekleyelim diyerek kızı sakinleştirmeye çalışırken. bütün komşular ve felaket tellalı yöneticide gelmiştir dışardan gelen sakın başına bir iş gelmiş olmasın? polise haber verelim sözleriyle yanındaki kız zırıl zırıl ağlamaya başlayınca artık iyice işlerin zıvanadan çıktığı anlaşılır. çaresiz kapı açılır. dışardakilere arkadaşla müzik dinliyorduk duymamışız tarzı o dakika akla gelen bir şeyler saçmalanır. komşunun ve şerefsiz yöneticinin "yemedik" bakışları altında eve gelen aile ferdine arkadaş tanıştırılır. yer yarılsa içine girilir ama,yer yarılmaz.
  • bir pazar günü şantiyeye geç kalınılınır.iki üç saatlik uykuyla şantiyeye yakın bir noktadan, şantiye çalışanlarından her hangi biri tarafından alınmak için beklenilinir..süre uzayınca şantiye aranır.kimin geleceği sorulur..mustafa usta'nın geleceği öğrenilince..rehber açılır, mustafa usta aranır..

    -alo, nerdesin mustafa usta, okulun arka tarafındayım bir türlü gelemedin abi.
    -şef sen şantiyeye mi geldin, hayırdır ? (işten ayrılmıştın hayırdır ne işin var buralarda gibisinden sorar)
    -geldim, tabi sana mı soracam ? (pazar günü ne işin var amacıyla anlaşılır)
    -şef araba benzinlikte kaldı akşam, hem bir araç ayarlayıp geliyorum.
    -tamam hadi bekliyorum.

    15 dakika sonra :

    -nerdesin mustafaa ?
    -şef yoksun okulun orda
    -ulan nasıl yokum.arka cephesine baksana.
    -yav dur sen diğer okula gittin herhalde..
    -ağaç oldum mustafa..
    -tamam geliyorum hemen..

    10 dakika sonra :

    -şef nerdesin ?
    -abi nerede olabilirim.okulun arka cephesindeyim işte..
    -bende ordayım.
    -ne içtin sen akşam ?
    -şef vallhahi okulun arkasındayım.
    -dur konum atayım bekle dur beklee abi..

    mustafa konumu açar:

    -şef 450 km diyor.
    - ...!! (üç ay önceki formenim mustafa aranmıştır.aha sıçtık dedim içimden..pazar sabahının verdiği uykusuzluk ve o alışılmış kavgalı dialoğumuz mala bağlanmış şekilde devam etmektedir.bilinçaltı bizi farklı bir noktaya getirmiştir.aramızda geçen başka diaologlarda detaya girmek istemediğim için yazmıyorum..ben işten ayrılınca mustafa aynı yerde devam ettiğinden; benim şantiyeye geri geldiğimi düşünmüş, beni okulun etrafında arayıp duruyor..)
    -şef orda mısın ?
    -şeyy hıı burdayım burda ben bir araç buldum.şantiyeye gelmiyecem.başka bir yere geçecem acil işim çıktı..gebze'ye gelmişken şantiyeye uğrayacaktım hallettim he hee..
    -tamam şef görüşürüz (anladıda bozuntuya vermedi muhtemelen.çünkü attığım konum farklı bir şantiyenin başında okul olunca çakmıştır.)

    telefon ele alınır şantiye mustafa 2 aranır. (rehberde asıl aranacak doğru kişi şantiye mustafa'dır.ama yanlışlıkla ilk aramada şantiye mustafa gebze aranmıştır.şuan aranan şantiye mustafa 2'de şantiye mustafa gebze'nin ikinci hattıdır)

    -alo mustafa?
    -efendim şef ?
    -beni şu okulun ordan alsana ?
    -şef allah'ını seversen nerdesin ?

    yer yarılmadı ve ben o gün o okulun önünde en fazla bordür taşının kotuna inebilecek kadar düşebildim :)
  • hastanede sıra bekliyorum, yanıma bir amca oturdu, rıfat amca. sorular soruyordu, barkodunda yazan her şeyi soru haline getirerek herkese soruyor. gelmiş yanıma oturmuş ama beklediği bölüm görüş alanının dışında. sıra geldi mi acaba dedi bana, gittim birkaç defa baktım geldim falan en son sıramın gelmesine yakın bir defa daha bir bakayım dedim gittim. bir geldim yaşlı bir amca bana seslendi, kızım ben şeker hastasıyım biraz otursam yerine olur mu diyor, nasıl utandım var ya anlatamam. rıfat amca benim oturduğum yere eşyalarını koymuş, oturtmuyormuş kimseyi. kaç yaşında amca da gelmiş benden izin istiyor. millet de bana bakıyor sanki ben dedim yer tut diye. rıfat amca ya seni hiç unutmucam djdjfjjssjdjk
hesabın var mı? giriş yap