• çocuk ya da ergenlerden oluşan bir sınıfta hiyerarşinin nasıl kurulduğu yere düşen paltolardan da belli olur. şimdiki durumu bilmem ama eskiden sınıfın arkasında upuzun bir kanca sırası olurdu, yaklaşık 40 kişilik filan. işte sabah giren çocuk buraya paltosunu asar. fakat bu paltolar bazen orada cereyan eden itişmeler şakalaşmalar nedeniyle asıldıkları kancadan kurtulur ve yere düşer. bu aşamadan sonrası dikkatle izlenmelidir. eğer düşen palto sınıfın popüler ve güçlü kuvvetli çocuğunun paltosu ise oradaki çocuklardan biri hemen paltoyu kaldırır ve yerine asar. ama sınıfın önemsenmeyen ya da taşak oğlanı olan veyahut silik birisine aitse bu palto? o çocuk görene kadar bir gelişme olmaz. hırgür bittikten sonra çocuk gider kendi paltosunu kendi asar. böylece sınıf içindeki pozisyonunu da bir kez daha öğrenmiş olur. insan davranışının en saf hallerini görebildiğimiz çocuk davranışlarından sıradan bir ayrıntıdır aslında bu.
  • bu hiyerarşide sınıflar arasında kalmış, geçiş dönemi yaşayan veletlerin, düşen paltolarını gördükten sonra, "hangi orospu çocuğu düşürdü lan bunu!" deme hakları saklıdır.
  • ilkokul caglarinda istemeden karsi ciktigim duzen*. hayatimin gectigi duvar tarafinda gordugum paltolari kaldirirdim yerden iyilik olsun diye. kendim diye soylemiyorum cok iyi ve yakisikli bir insandim yedimde. bu hiyerarsinin bir diger boyutu da sinifa gec gelen agir abilerin tavridir. bunlarin bir kismi paltosunu yollatir elden ele (?); "as sunuu" der bir de. asma da siksin gotunu sabah sabah. bir guzel hallolurdu. daha sosyalist olansa gelir, bir tane paltoyu cikartip rastgele bir siraya attiktan sonra kendi paltosunu asardi. bunun disinda guclu olsun olmasin uyuz olduklarinizin paltolarini dirsekten baski uygulamak suretiyle kopcasini kopartip yere dusurebilirdiniz de. kardesimden biliyorum simdiki gencler mango ve turevi buyuk posetler goturup icine koyuyorlar, onu da bir sekilde siranin altina sokuyorlar. devir degisti, e tabii celik de degisti.
  • bir de 70li yillarda benzeri gözlemler yapılmasına ortam sağlayan , ilkokulda sut dagitilirken* yasananlar vardir ki, cocuklar arası hiyerarsiden daha fazlasını da anlatırdı. söyle olurdu: beslenme saatinde süt tozlari süt haline getirildikten sonra güğümlerle siniflarin kapı önlerine bırakılır ve sütü, birisinin arkadaşlarına dağıtması gerekirdi. dağıtımı, babası bir yerde yönetici olan ersin, haydi bilemediniz bir devlet dairesinde memur olan funda, annesi bir okulda öğretmen olan murat değil, daha dün köyünden geldiği bilinen recep, aynı mahallede oturulduğu halde komşu sayılmayan satı yapardı hep. belki de onlar daha becerikliydi ondandı, kimbilir. yine de bugüne kıyasla, daha az ayrimci olduğu düşünülebilir o yılların istanbul'unda ilkokulların, ne de olsa artık herkesin yeri belli, kimisi özel okula gidiyor, kimisi de hala mahalledeki ilkokula..
  • palto, bazen de hiyerar$ide konum degi$imi amaciyla kullanilirdi. konumunu en tepeye cikarmayi arzulayan ikinci cocuk, esas oglanin paltosunu pic bir tavirla yere atmak suretiyle, muthi$ kar$ila$maya zemin hazirlardi. esas cocugun 'hangi ibne du$urdu lan bunu?' sozleriyle enfes musabaka ba$lar ve neticesinde sinifin yeni james dean'i secilmi$ olurdu.
  • bunun bir benzeri palto dağılımında yaşanır. kimi askılara birçok palto asılır, kimilerineyse sadece 1-2 mont. boş kalan askılar genelde arka sırada oturan delikanlılarımızın olurken önde ki kızların sıralarının yarısı paltoyla dolu olur. tabi kopya yada uyumak gibi bir eylemde paltolardan yaralanmak isterise dalikanlımız istediği kadar paltoyu kendi kancasına transfer etme hakkına sahitir.
  • kimi sınıflarda ise bu hiyerarşi düşen paltonun yerden kaldırılmasından değil, yerden kaldırıldıktan sonra temizlenmesinden belli olur. sınıfın tırsılan bünyesine ait palto yere düştüğünde büyük bir hızla yerine asılır ve bir güzel temizlenir. sınıfın pek iplenmeyen kişisine ait olan paltoda yere düştüğünde kaldırılır. fakat onun üzerindeki ayak izleri baki kalır...
  • insanı okul çağlarına balıklama sokacak derecede yoğun değerler içeren tespit, kopuk askı ipi geldi birden gözümün önüne, tam terimini de bilmiyorum paltoyu askıya asmak için mevcut ip. onun o gümbürtüde kopması kalp krizinin ilk sancına benzer bir yüz buruşması gibiydi, akşam eve gidildiğinde anneye hemen dikmesi söylenen acele bir mesele. silik tipin teneffüsten döndüğü zaman ceketinin paspas olduğunu görmesi de inanılmaz bir hayal kırıklığı, efsane bi kavga olmuş o arada ceketi yerden kaldırmak herkesin kafasını kurcalayan yapılması gereken bir durum ama kavga önemli abiler arasında geçiyorsa görmezden gelme opsiyonunu kullanıyor seyirci ve görmezden geliyorlar ceketi, o sırada ceketin amına kaymış tabi, sahibi durumu idrak ettiğinde hesap soracağı tipler az önceki kavganın tansiyonunu hala taşıdığı için herhangi bir "sizin belanızı sikiyim" tepkisi anında ikinci bir kavgayı tetikler, ümit edilen ikinci kavganın da askılıkların çevresinde gelişmemesi şeklindedir zira tekrar palto düşecek, iplenmeyecek, sahibinin tepkisi, tekrar kavga zincirleme bir toplu kıyıma yol açabilir.
  • ne anlamsız, faydasız bir ilkokul hayatı geçirmişim. paltoyu nereye astığımı bile hatırlamıyorum. benim zamanımda statü göstergesi bi ucu mavi bi ucu kırmızı olan kalem ve de ortasında delik bi plastik olan, altıgen, mavi, tükenmezi bile sildiği efsanesi olan silgiydi.
hesabın var mı? giriş yap