• ya$lanmamiza sebep olan zaman olcusu..
  • bir yil 365 gun 6 saat bilmemkac dakikadir, dakikayi gectik 6 saati bile ihmal ederiz hesap kitap islerinde. bu 6 saatler toplanir 4 yilda bir gun eder anca onu da subat ayina ekleriz.
  • yılmaz isimli insanin yapmadıgı eylem...
    cumle ichinde kullanalım:
    "yıl sende artık yılmaz"
    "olmaz vallahi yılmam"
    "peki"
  • bir başka söyleniş şekli. (bkz: sene)
  • dünya, güneş etrafındaki bir turunu tamamlarken geçen süreye verilen isim.

    peki, bu süre içerisinde dünya kaç kez kendi etrafında döner?
    365 dediğinizi duyar gibiyim.
    birileri de 365,25 dedi galiba...
    bana kalırsa işler bu noktada biraz karışıyor gibi... şöyle ki;

    (canlandırmakta zorlanırsanız herhangi bir cismi güneş, herhangi bir "küresel olmayan" cismi dünya olarak modelleyip denemenizi öneriyorum.)

    - dünya'nın güneş etrafındaki bir turunu tamamlarken kendi etrafında hiç dönmediğini varsayalım.
    bu durumda dünya, güneş etrafındaki bir turunun sonunda hiç kendi etrafında dönmemiş olmasına rağmen dünya üzerinde sabit bir noktada yaşayan biri için 1 tam gün geçmiş olur.

    - dünya'nın güneş etrafındaki bir turunu tamamlarken kendi etrafında bir tur döndüğünü, ve bunu yaparken sürekli güneşe baktığını varsayalım.**
    bu durumda dünya, güneş etrafındaki bir turunun sonunda kendi etrafında bir tur dönmüş olmasına rağmen dünya üzerinde sabit bir noktada yaşayan biri için 1 gün bile geçmemiş olur.

    - dünya'nın güneş etrafındaki bir turunu tamamlarken kendi etrafında bir tur döndüğünü, ve bunu yaparken güneş etrafındaki dönüş yönünün aksine döndüğünü varsayalım.**
    bu durumda dünya, güneş etrafındaki bir turunun sonunda kendi etrafında bir tur dönmüş olmasına rağmen dünya üzerinde sabit bir noktada yaşayan biri için 2 gün geçmiş olur.

    formül haline getirecek olursak:

    1 yıl içinde geçen gün sayısı = 1 yıl içinde dünya'nın kendi etrafındaki dönme sayısı ± 1

    güneş etrafındaki dönüş yönüyle kendi ekseni etrafındaki dönüş yönünün aynı olması durumunda "- 1"
    güneş etrafındaki dönüş yönüyle kendi ekseni etrafındaki dönüş yönünün birbirine zıt olması durumunda "+ 1"

    bu yönlerin birbirlerine zıt olması her ne kadar bana imkansız gelse de pekala olabilir de. sanırım...
    ancak dünya-güneş çifti için aynı olduğunu biliyoruz. yani, sanırım...

    yani dünya için geçerli olan formül:

    1 yıl içinde geçen gün sayısı = 1 yıl içinde dünya'nın kendi etrafındaki dönme sayısı - 1

    eğer 1 yıl içinde geçen gün sayısı 365 ise:

    365 = 1 yıl içinde dünya'nın kendi etrafındaki dönme sayısı - 1
    1 yıl içinde dünya'nın kendi etrafında dönme sayısı = 366

    yani... sanırım...**
  • "n. a period of three hundred and sixty five disappointments."

    (bkz: ambrose bierce)
  • 365 adet "dünden" oluşur.
  • bir insanın ortalama yaşam süresiyle kıyaslandığında çok kısa bir süredir.

    her yeni yılda, önüne büyük hedefler koyarak, bunları başaramayıp, bu hedefleri başka yeni yıllara aktarmak gerçekten gerekli midir? neden biz insanlar bu kadar yükleniriz yıllara?

    aslında her geçen yıl, masumiyetten bir adım daha uzaklaşmaktır. dünyanın her geçen gün nasıl yavaş yavaş kirlendiğini görmektir bir yılı yaşamak. bir yıl, bir insanın, evrenin sırlarını çözmeye çalışarak geçirdiği zaman dilimlerinden biridir. ve her yıl, bilinmezliklere açılan onlarca kapıdan biridir.

    insanlığın ihtiyaçlarından doğmuş kavramlardan biridir yıl. ve yıllar, bütün kehanetleri boşa çıkarabilecek kadar da gizemlidir. çünkü insan, geleceğe dair her şeyi bildiği an, yaşamının son bulacağını da bilir.
  • çabuk geçendir.

    saliseler çabuk geçer; zira insanın görsel algısının seçemeyeceği hızda ilerlerler. diğer bir deyişle, bir salisenin zaman algısı oluşmaz bile. çok kısa anlara gönderme yapmak için "1 salise" kullanımı yapılabilir; ama onun dışında günlük hayatta salise ile yapılan bir ölçümlendirmeye rastlamak zordur.

    saniyeler de çabuk geçer, bir bakıma salise ile aynı kaderi paylaşır; ama saliseden farklı olarak "1 saniye" gözlemlenebilir ve zaman algısı oluşur. günlük hayatta saniye üzerinden farklı olayların süresini yakınsayabiliriz. yine de, saniye, çabuk geçmeyecek kadar kısadır.

    dakikalara gelince, iş çetrefilleşmeye başlar. saniyelerle ölçülen sürelerle dakikalarla ölçülenleri kıyasladığımızda, örneğin 79 saniye vs. 79 dakika, kişisel zaman algısı ne gibi farklılıklar gösterir?

    zaman algısı, bulunduğumuz mental duruma göre değişkenlik gösterir; ama bu belli bir eşikten sonra kendini belli etmeye başlar. 1 saniyenin hızlı geçmesi söz konusu olmaz ama saniyeler biriktikçe ve ölçülebilen uzantı genişledikçe bu öznel zaman algısının varyansı da artar. süreç içerisinde yaşanan mental durum da bu varyansı etkiler. yani, iş dakikalarla ölçülen zaman aralıklarına geldiğinde, çabuk veya yavaş geçen zaman baş gösterir.

    burada şöyle bir soru da devreye giriyor: varsayalım ki, bir sürece girdiniz ve aradan 4 saat geçti. ne kadar süre geçtiğini merak ettiniz, saate baktınız ve zamanın ne kadar çok geçtiğine şaşırdınız. peki, burada saatler mi hızlı geçmiştir, dakikalar mı; yoksa ikisi de mi? saatler hızlı geçince dakikalar da hızlı geçmiş olmaz mı?

    bu soru önemli bir soru, çünkü dakikaların hızlı geçmesiyle saatlerin ya da günlerin hızlı geçmesinin arasındaki farkı ortaya koyuyor. oluşturulan bu zaman aralıklarıyla düşünüyor olmamız, bu aralıkları yorumlamada da farklılıklar yaratıyor. dakika algısıyla başladığımız bir işi düşünürsek, örneğin otobüs beklemek, dakikalar uzun sürebiliyor. uzun sürüyor; çünkü o an tek yaptığımız otobüsün gelmesine odaklanmak oluyor. yani, dakikayla özdeşleştirdiğimiz bir süreçteyiz, ve o anda bulunduğumuz mental durumla öznel bir dakika algısına giriyoruz. bu nedenle, farklı zaman birimlerinin hızlı ya da yavaş geçmeleri, bunların öznel algısı, birbirlerinden farklı ve bağımsız olarak yorumlanmalı.

    şimdi de bir hızlı geçme örneğine girelim. diyelim ki biriyle flörtleşiyorsunuz, yeni tanıştınız, odasına geldiniz ve saate baktınız. içkiler kondu, sigaralar yandı, sonra söndü (gereksiz betimlemeler). tabi içinizdeki heyecan artmaya devam etti. heyecanın artması genel olarak yakınlığın ve fiziksel temasın artmasıyla korelasyon halinde ve olmasını istediğiniz tek şey bu heyecanın ya da yakınlığın daha da artması. yani, önceki örnekte, otobüsün gelmesini ve burada partnerinizin size yaşatacağı orgazmı nihai beklentiler olarak düşünebiliriz. otobüs durumunun tersine, yaşadığımız sübliminal orgazm odaklanması ve bu süreçte yaşanan entrikalarla birlikte sürekli artan heyecan bize şunu dedirtir: bu an hiç bitmesin. off, otobüs de bir an önce gelsin. işte tam bu noktada, hiç bitmesin istediğimiz olaylar aslında zaman algımızı yavaşlatır. sanki yaşadığınız her anın tadını çıkarıyorsunuzdur. otobüs beklerken geçen her anın eziyet olması gibi. bu nedenle, geçen 6 saat size sadece dakikalar geçmiş hissi vermese de sizi büyük bir şaşkınlığa uğratır.

    bu gibi örnekleri günlere, haftalara ve hatta aylara uygulayabiliriz. bunların çabuk geçenini zaten yaşıyoruzdur. yavaş geçeni nasıl olur? mesela, aylar sonra olacak bir olay o kadar büyüktür ki, örneğin hapisten çıkmak, otobüsün gelmesini beklemenin dakikaları günlere, haftalara, hatta aylara dönüşür. otobüsün gelmesinin önemi anca dakikalarla, en fazla birkaç saatle bağdaştırılırken, özgürlüğe kavuşma süreci zaman algımızı, aylara ve hatta yıllara genişletebilir.

    buna rağmen yıllar bir yönüyle farklılaşır; çünkü yıl, aynı zamanda yaşam müddetimizin zaman algısının bir karşılığıdır. yaşımızın etiketi olan yıl ile yaşlanırız. gençliğe olan özlem ve ölüme yaklaşmamız yıl algısıyla yaşanır. kendimize ortalama bir ömrü yıl algısıyla oluştururuz. bu nedenle yılların çabuk geçmesi bir yönüyle çok insani bir olaydır. yılların yavaş geçmesini sağlayacak olan olay bir ömre bedel olmalıdır. bu olay gerçekleştikten sonra, yıllar çabuk geçmeye devam edecektir. ölüme en yakın olduğumuz an saniyelerin en yavaş, yılların da en çabuk geçtiği andır.
  • bir yıl bu kadar mı çabuk geçiyor gerçekten? metro çıkışlarındaki saatler durmamış mıydı? ben mi yanlış hatırlıyorum acaba. ama hatırlıyorum gözlerini, bana baktığını, gülüşünü, kokunu. gözlerine baktığım anda bir ömür geçirdim zaten gülüşünde, sonra tekrar doğdum. keşke nefesine hapsolsaydım, kalbine yerleşseydim o anda bir daha çıkmamak üzere.
hesabın var mı? giriş yap