• yıldırım akbulut, 1990'da başbakan'ken, uğur dündar'ın hazırladığı ve trt1'de yayınlanan 'hodri meydan' programına katılıp, aşağıdaki fıkrayı şöyle anlatmıştı:

    "ben, zamanında erzincan'da hal müdürlüğü yaparken, yardımcım gelmiş, bir sürü matbu evrak biriktiğini, artık koyacak yer kalmadığını söylemiş. sayın müdürüm demiş, isterseniz bir kısmını imha edelim. ben de demişim ki, tamam imha edin ama bunlar resmi evraktır. birer fotokopisini çekin de öyle imha edin."
  • ingilizce bilmeyen zira eger kivrak bir zekaya sahipseniz, az cok bilinenlerle bile kendinizi bir sekilde ifade edebileceginizi hatirlatan eski bir siyasetcidir.

    ozal akbulut'a sorar:
    - ingilizcen nasil?
    - idare eder, diye cevaplar akbulut.
    - o halde kapinin onundeki muhafizi iceri cagir, der ozal.
    - coming, der akbulut muhafiza kapiyi acip. ( come in demeye calismaktadir)
    -simdi de geri gonder, der ozal buna karsilik.
    yildirim akbulut bir an duraklar ve kapinin disina cikar, oradan muhafiza tekrar coming diye seslenir.
  • anlatılan rivayet/fıkra vb. dalgaların kaynak/olay/zaman tutarsızlığının kendisi ile ilgili nasıl ısrarlı bir aşağılama politikası izlendiğini anlatır sanki.

    bu adam "özal'a rağmen" amerikanın birinci körfez savaşı'nı türkiye üzerinden yapmasını engellemiştir, ikinci denemeyi de tbmm 2003 yılında (bkz: asker bulundurma ve gönderme tezkeresi) engellemiştir. amerika'nın ırak'ta düştüğü durum bu iki dönüm noktasının bizi nasıl bir felaketten kurtardığını anlamak konusunda dikkate değerdir.

    sırf bu olay bile, bu ülkede başbakan olmuş, hakkında hiçbir yolsuzluk iddiası çıkmamış, bugün kendi mütevazi dairesinde oturan türk siyasetçisinin yaptığı hizmeti anlatmaya yeterlidir.
  • yildirim akbulut türk politik tarihinin erenkli simasıdır zannımca.özal ın reis-i cumhurluğa zafer işaretiyle çıkmasının akabinde, dizginleri elden bırakmak istemeyişi, bu formatta tabana yakın böyle bir "dizgin" ile nihayetlenmişti.yıldırım ilk dönemler tutuktu.ne zaman konuşacak diye bekliyorduk, ağzını açar gibi yapıyor, esniyor kapatıyordu.her yere içinde "yıldırım uyuma, yıldırım onayla, yıldırım sus, yıldırım kurcalama" şeklinde pusulalar bulunduğunu tahmin ettiğim kara çantası ile gidiyordu.bu formatta ki bir başbakan ı elbette dünya da görmezlikten gelmemişti.ingilterenin en saygın gazeteleri haftalık yıldırım akbulut fıkraları eki çıkaracak kadar işi abartmışlardı.komik bir adamdı bence de, hem gülerdi hem güldürürdü.
    işin daha komik kısmı onun 2 senelik rüya gibi iktidarında türkiye son 20 yılın en istikrarlı dönemine girmiş idi.büyüme hızı tavan yapmış, yatırımlarda istikrar sağlanmıştı.başarılı idi ama nedense o hamsalaklığı önünde bir duvar gibi durdu, özal öldü, mesut geldi.
    yıldırım ne kadar şen şakrak, müfettiş kluzo bir insansa, mesutta o kadar bet, nemrut bi adamdı.
  • bu sahıs bir gun bulent ersoy'u izlemeye gider ve
    -bulent hanım lutfen sabile'yi soylermisiniz
    -basbaskanım kusura bakmayın ama o kadar buyuk bir repertuar'a sahip olmama ragmen bu sarkıyı hiç hatırlayamadım biraz mirildanabilirsiniz
    -eller ayır.sabile. yollar ayır.sabile. biz ayrılamayız!!!
  • basbakanlik doneminde tek caddesi olan bayburtta kaybolmayi basarmis turk buyugu.
  • zamaninda bir konusmasinda, ulkedeki gelismeleri anlatirken, renkli televizyonlar diyecegi yerde renkli telefonlar demisti. insanlar bu lafa cok gulmustu, simdi teknolojinin geldigi noktaya bakin, ne kadar garip.
  • kızılderili kabile şefi, o değilse başbüyücüsü olabilecek bir isme sahip eski başbakanımız:
    (bkz: thunderbolt whitecloud)
  • kendisi hala italya 90 dünya kupasının gol kralını her golde ismini gördügü icin olivetti sanmaktadir..
  • kanaatindeyim gibi bir bitiriş cümleciği, fiilciği vardı.sırf onu desin diye izlerdim.yıldırım akbulut un hayatı boyunca hiç bir şeyin kanaatinde olmadığına emin olarak.
hesabın var mı? giriş yap