• yine bir tsm şarkısı, yine bir sallama güfte daha. yapısını şöyle adam akıllı bozayım da 'anlam bütünlüğüne değil deyiş güzelliğine önem veren' tsm güftecileri sıcak nefesimi enselerinde hissetsinler.

    aynı çatı altında aşkımız bir yalanmış
    dönüp baktım maziye paylaşacak ne kalmış

    ---
    giriş kızgın, dertli. aynı çatı altında yaşanmış olması gereken bir aşk var ve o yalan'mış. ve bu, besbelli ki, yeni fark edilmiş. mazi'nin muhasebesi yapıldığında da paylaşılacak bir şey bulunamıyor. tamam. bu kadarıyla bir sorunum olmaz, olamaz. devam edelim.

    ---
    yıllar yorgun ben yorgun
    boşa geçmiş seneler
    bende hicran yarası
    bende bitmez çileler

    ---
    bu kısımda biraz işin rengi belli oluyor. yıllar yorgun falan, tamam, geç onu. boşa geçmiş seneler. o da varsayılan aşk'ın yok olması ile değer kazanıyor. ve fakat hicran yarası? ne hicranı? az evvel boş ve yalan olduğunu anladığın şeyden ayrıldığın için mi hicran? normalde bu olmuyor. ama diyelim ki, bir hayal'den ayrılmanın üzüntüsü olsun, yarası olsun. çileler de ona şey olsun. tamam. devam.

    ---
    gözlerinde kin nefret bana sevgin hiç yokmuş
    benim kalbim boş yere sana sevgiyle dolmuş
    ---

    burası işte saçma sapan. eğer aşk'ın olmayışını ayrılık anında yüzüne bakılan sevgilinin gözünden okuyorsak sıçtık. adam kızgın. yıllarca aynı çatı altında yaşandıktan sonra ayrılacak kadar bir şey olmuş ki gözde kin, nefret. yıllarca herif demir maske arkasında saklamadı ya ifadesini? son dakikadaki ifadeden geriye dönük 'yalan aşk' okuması mı yapılır? hadi diyelim, göz'den değil, beyan'dan, söz'den okuyor. o da yanlış. göz'ü dönmüş adam'ın söz'ü de döner. o kafayla da böyle 'ya herşey yalanmış, seneler boşa geçmiş, olay bulşitmiş!' diye söz yazılır. bence yazılmış da.

    tamam, söz yazarının bir edeb'i, ahlaki tutarlılığı, insafı olacak diye bir şey yok. yazmış çakmış olabilir. bestelerken de kimse gık dememiş mi buna? 'hoca, tamam ayrılık, hicran, canın sıkılmış...ama az uçmuşsun, hırçınlaşmışsın...bu tsm'ye gitmez, hande yener'e gider' dememiş mi? bundan emin olamıyorum. dememiş olabilir. ayrıldığı zaman delirip karşısındakini kıyasıya ipe çeken kesime hitap eder diye son sürat bestelenip piyasaya sürülmüş olabilir. eğer öyleyse, ki bence öyle, kimse tsm muusıkiiy demesin kardeşim bana. aynı suluzırtlak goygoycu kafa burada da işliyor. beyefendi gibi giyinip mikrofonu parmak uçlarıyla italik tutunca bitmiyor o işler. meselelere de aynı hassasiyet lutfen.
  • entrileri sasirarak okudum ve bir kez daha ikna oldum ki bu sarkinin cocuk muhayyilesinde biraktigi etki, bazi beatles sarkilarinin icine gizlenmis, kopekleri deli eden duduk sesiyle yarisir. bence bunun sebebi, cocukken sarkida gecen bazi sozcuklerin metaforik anlamlarina henuz vakif olmamis olmamiz (turkcedeki bu zaman kipinde bir sikinti var, olmamis olmak ne? sanki varlik ve zaman okuyoruz).

    mesela, ben bu "ayni cati altinda olmak" deyimini bilmedigim icin, catiyi hep grafik olarak dusunurdum. bir adamla bir kadin varmis. bunlarin ustunde bir cati varmis, ama birbirlerini tam goremiyorlarmis cunku bir duvarla ayrilmislar. o da kesin, anneannemin sekilli termometresinden girmistir aklima. elinde cicek tutan bir kadin ve semsiye tutan bir adam hava durumuna gore ev seklindeki termometrenin odaciklarina girip cikarlardi; bunlar aslinda ayni platform uzerinde durduklari icin elinizle birini ileri ittiginizde birisi otomatik olarak geri giderdi. yani hic kavusamiyorlardi. bosa geciyordu seneler.
  • yüksel uzel'in yıllar sonra yeniden yayınlanan albümü ve albüme ismini veren turhan taşan bestesi. müzik markette görünce büyük bir hevesle aldım cd'yi ama gel gör ki maksimum ve atimüzik tarafından master-band üzerinden değil de, bir kasetten kaydedilerek basılmış. tabii baslar patlıyor, stereo desen kötü, şarkının girişi bozuk.

    yapıyorsunuz bir işi, düzgün yapın. uzel'in yerinde olsaydım herhalde kahrolurdum. çünkü bildiğim kadarıyla bu albüm sonrası bir beyin kanaması geçirmiş ve müziğe veda etmişti. özellikli bir albümün böyle özensizce çıkarılmasını yakıştıramıyorum.

    edit: atimüzik yalnızca dağıtımcıymış. maksimum ve enter radyo isimli firmaların ürünüymüş bu cd baskısı.
  • çocukluğun unutulmaz hatıralarından biridir. herkeste farklı bir çağrışım yaratmış bu parça gördüğüm kadarıyla.

    benim aklımda da hep the young and the restless ile birlikte kalmış ne alakaysa, sanırım aynı dönemlerde popüler olmuşlardı o yüzden.
  • biz küçükkene şöyle söylerdik:

    yıllar yorgan ben döşşeeeek
    yıllar yorgan ben döşşeeeek
    yolda gördüm bir eşşşeeek
    yolda gördüm bir eşşşeeek

    aynı kaşık altında aşkımız bir çorbaymış falan vardı ama unuttum gerisini. tabi o zamanlar yorgun değildik.
  • sevgili mengus ve sevgili mikadonun aynı çatı altında bir ayar seansı yapmış olmalarından çağrışımla dünden bugüne dilime pelesenk olan, ve leatitia castaya gıcık olmak için bana geçerli bir sebep daha veren şarkı. (var bir alakası arkadaşım)
    nasıldı sözler hatırlayalım:

    aynı çatı altında
    aşkımız bir yalanmış
    dönüp baktım maziiiyeeeğ
    paylaşacak ne kalmış

    yıllar yorgun ben yorgun (yıllar yorgun ben yorgun)
    boşa geçmiş seneler (boşa geçmiş seneler)
    yıllar yorgun ben yorgun (yıllar yorgun ben yorgun)
    - burayı hatırlayamadım - (neyse ki)

    metin millinin içi kırmızı dışı siyah pelerinini savuraraktan söylemesini de hatırlamış olmamdan da kötüsü, bu şarkıyla beraber her nedense gözümün önüne perihan abla döneminden kalma bir perran kutman görüntüsünün gelmesi, bir yandan da kulaklarımda şarkının "yıllar yorgan ben yastık" versiyonuyla çalınmasıdır, ki bu yüzden milla jovovichden de nefret edebilirim. (alakası var dedim)
  • görünen o ki bu şarkı çocukların yaratıcılığını körükleyen gizli bir melodik kod içeriyor.

    bizim versiyonumuz şöyleydi misal:

    aynı kaşık altında
    çorbamız tarhanaymış
    dönüp baktım mutfağa
    karabiber kalmamış

    yıllar yorgan ben yastık
    eko: yıllar yorgan ben yastık..

    boşa pişmiş yemekler
    eko: boşa pişmiş yemekler..

    sende bıçak yarası
    bende soğan acısı

    hiç fena diylmiş lan! lan lun!
  • kapağında elini yanağına yaslamış kısa saçlı yüksel uzel fotoğrafı bulunan albüm ve ona adını veren şarkı.

    bu şarkının sözlerini dünyaya gelmeden önce de biliyordum gibi hissediyorum. bebekliğimden itibaren ailemin çeşitli yaşlarımda sesimi kaydettiği kasette * sanıyorum 10. dakikaya doğru annemin sesi duyuluyor, hadi başla diyor bana. "dur, anne biraz sarsın, öyle" diye karşılık verip, sunuşa başlıyorum.

    -merhaba, benim adım josef k nereye maria puder oraya, ben 3 yaşımdayım. şimdi size en sevdiğim şarkıyı söyleyeceğim.

    "aynı çatııığaltında aşkımız bir yalanmış
    dönüüüğppaktım mağğziye paylaşacak ne kalmışşş
    yıllaryorgunbenyorguuuun
    boşageçmişş seneler
    beğnde hicran yarasıbeğnde bitmeğz çileler
    beğnde hicran yarasıbeğnde bitmeğz çileler"

    tabi bir çeşit remix. hicran doluyum ama şarkıyı da hızlı söylemek ve kasette yer bırakmak istiyorum, belki de biraz sıkılıyorum. ama yine de en sevdiğim şarkı bu.

    hangi maziye dönüp bakıyorsun diye de sormamışlar. 3 yaşında ve paylaşacak şeyi kalmamış. tabi hicran, elbette çile. *
  • çocukken çok sevdiğim; yıllar domates ben patates şeklinde söylediğim, inanılmaz enerjisi olan naftalin kokulu güzel şarkı...

    bugün baktığımda gerçekten de yıllar yorgun, ben yorgun... değişmeyen şey ise; espri yeteneğim, zeka seviyem, şiir yazma becerim ve muhteşem yaratıcılığım!

    allah belanı versin ya yıllar domates ben patates ne!
hesabın var mı? giriş yap