yırtılan ipek sesiyle
-
beni öp sonra doğur beni kitabında yer alan cemal süreya şiiri*:
sen bir çocuksun, annen sinirden bir de sevinçten doğurdu seni
yırtılan ipek sesiyle;
bir çocuksun sen, bedeviler gibi ezberindeki şiirlerle bulmak
zorundasın çölde yitirdiğin yolu; yeryüzü şenliğinin azımsanamaz
bir parçasıdır yaktığın ateş, kıvrıldığın dönemeç, açtığın şemsiye,
kucakladığın yaşlı ağaç; iyi bir çocuksun; tuhaf çocuksun; ağzını
burnunu tıkasalar gözlerinle soluk alırsın; gözlerini bağlamaya
kalksalar el ve ayak tırnaklarınla; kalsiyum ve kalker destekler
seni, yeraltı suları destekler seni
yırtılan ipek sesiyle;
bütün evler boşaltılmış, herkes dışarı dökülmüş; taşıtlar adam
almıyor, sinemalar tıklım tıklım, sokaklarda insan başlarından
bir nehir; meydanlarda insani tabaka görülmemiş bir çiçeğin
taçyaprakları gibi
yırtılan ipek sesiyle;
sen ve seninkiler ovalarda değil, denizlerde değil, durgun ve
çalkantısız ve bulanık ve ılık göllerin dibinde büyüdünüz, sıkış
sıkış, en yalın, en ilkel, birbirinizi yiyerek. arada sırada
güvercin kanadı bir aydınlıkla taranıyordu bakışlarınız, o kadar.
bu yüzden seni başarı hanesine yazmıştır mavi oksijen; desteklemiştir
seni
yırtılan ipek sesiyle;
şimdi hınçla ve karışık dülüncelerle üflenmiş camdan burkulmuş
altın halini görüyorsun güneşin
yırtılan ipek sesiyle;
bir arkadaşın vardı ki
neşeliydi el ilanları kadar
ve gözlerinde küçük bir çayır sesi;
biri de vardı ki
on yıl kadar önce yenikapı'dan
kesilmiş odun yığınları arasından geçerken
ne gelirse söylerdi ağzına
her şeyi öperdi;
hep alçak sesle konuşan
biri de vardı ki
kederini soylu kılmak için
yüreğindeki kurşun yarasına
aşktandır derdi
yırtılan ipek sesiyle;
biri de vardı ki
operetlerde harcadı seni
yeraltı suları bir sebzelikten geçer gibi tatla geçiyor cesetler
arasından; alaca bir çabayla maden damarları arasından; boğazlanmış
hazine şehirlerinden;akasyaların, başı-bağlı söğütlerin, telaşlı
katırtırnakların, mis keçilerinin, ağırlıklı merinosların altından.
serinliğim duyurmayın anama. hep "ateş,tutuş, yan" diye bildi bizi;
karışmasın aklı fikri. "diyordu peder"
yırtılan ipek sesiyle;
ve şehir. ve galata kulesi (1514 yılında bizanslılar zamanında
şapkası uçmuştu, 1967'de türkler tarafından sünnet edildi), binalarını
çevresinde toplamış, yaklaşmakta olan bir fırtınaya rahatça göğüs
germenin yollarını arıyor, görüşmeler yapıyor: kavminin başında,
ve en önde, cehennemin kapısını çalmaya hazırlanan firavun gibi
yırtılan ipek sesiyle;
evet, işte tıpkı öyle,
zurayk destekler seni
evet sevgilim, vücutlarımızın arasında binbir titizlikle kurduğumuz
berzah, coğrafya anlamından taşmakta ve mimari bir olanak halinde
uzanmakta şimdi
yarının çocuklarına,
yırtılan ipek sesiyle -
bir sustur kara abanoz, kakilir fildisiyle. odu ocagi harli tutar, evi barki senlendirir. ve bir ilactir, tasla demir arasinda gunlerce dovulmus. balkiyip duran bir dermandir yaranla birlikte
yirtilan ipek sesiyle;
cakirpence hekimler tarafindan en eski bahnamelere dusulmus bir begence gibidir.
yirtilan ipek sesiyle;
serin ve rahat atesini dusun ibrahim’in. nicin serin? nicin rahat? onu dusun. iste ibrahim2in atesi gibidir. cilasi gitmis gumusu parlatir. iyi gelir sayriliklara: inme, hummalar, bayilma, gasyan, hatta olume
yirtilan ipek sesiyle
gunesle birlikte bahcelerde mavi gozlu bir aslan dolasir
yirtilan ipek sesiyle
mavi gozlu bir aslan esrik bir aslan. zurayk dediler adina. misir’da. tolunogullari zamaninda. sevgili yabanci, aslanlari dusunerek bir seyin yeni farkina varmalisin; insan sevisirken butun caglarda birden oluyor, gecmis caglarin hepsini birlikte yasiyor bugunle birlikte. ve bu gercekten boyle oluyor. bu bakimdan bir erginliktir sevismek
yirtilan ipek sesiyle;
ya gelecek zamanlar? diyorsun. sevgili yabanci, bir erginliktir ask. ne var ki mutlulugun kendisi degildir. yine de en buyuk kanitidir onun. insanın aslan kanitidir, gunes kanitidir ask
yirtilan ipek sesiyle;
cin’de aslan yoktu eskiden. marcopolo seyahatnamesindeki aslanlarin hepsini kaplan olarak duzeltmen gerekir. bu yuzden aslan kelimesi bir kere gecer cince’de. ejderha kelimesi gecer onun yerine, sayisiz gecer
yirtilan ipek sesiyle;
dilimizde sekiz kere gecer aslan: arslan, arislan, arsilan, asilan, artsan, aristan, arsil, aslan. gunes de gecer bir o kadar
yirtilan ipek sesiyle;
sevgilim, hacer’in bedeninden kesilen et parcasi butun goksuyunu dolasir. senin bedeninden et kesilmez. ama kesilse, mevsimin bir parcasi olur
yirtilan ipek sesiyle;
ekinim kalin yerdedir
ekinim yufka yerde
yirtilan ipek sesiyle;
carsilardan
erkek bakir
disi bakir
yirtilan ipek sesiyle. -
kimbilir nasıl bir sestir yırtılan ipegin sesi... ben, ses olmadan, icimden duydugum, icin icin ve dokunaklı bir aglamaya denk tutuyorum mesela...
kimbilir ustam, icli ozanım cemal sureya nasıl duydu da yazdi o şiiri...
cemal abi, guzelim,
bir ipek niye yırtılır?.. -
(bkz: burkulmuş altın hali güneşin)
-
cemal süreya'nın bir kadının gözleri dolduğunda çıkan sestir diye açıkladığı hayal edilen milat*.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap