• alirken kadronun ve parcalarinin sizin vucut yapiniza uygunlugunun cok cok onem arz ettigi bisiklet. yol bisikletinde vucudunuz bir dag bisikletindeki gibi dik olmaz, aerodinamik durus yaratmak icin insan vucut yapisina ters gelen bir hale gecersiniz ki uzun suruslerden sonra vucudunuza sacma sapan etkileri olabilir bu durusun. gidona fazla uzansaniz boynunuz agrir, gidon cok alcaksa beliniz agrir, ellere cok yuk binerse avuclarda karpal tunel sendromu olusabilir, dirsekler agrir, kiciniz basiniz, kisacasi yaptiginiz seyden nefret edecek hale gelebilirsiniz.

    o yuzden yol bisikleti almaya karar verdiginizde nasil bir kadronun size uygun olacagini mutlaka ama mutlaka bu isi bilen birine sorun. yaris tipi bir yol bisikleti mi, konfor tipi yol bisikleti mi, triatlonlarda kullanacaksaniz time-trial tipi bir yol bisikleti mi size daha uygun olur iyi belirleyin. daha sonra materyal olarak aluminyum mu, celik mi, karbon mu istiyorsunuz ona karar verin. ozellikle 2-3 saatten uzun surusler yapacaksaniz bu cok cok onemli. karbon guzeldir hostur ama gurkan genc gibi dunyayi dolasicam, bisikleti kamyonet gibi yukleyecegim derseniz celik gibi saglam bir materyalde fayda var. aluminyum orta diregin secimidir, aluminyum kadrolu bir bisiklet alsaniz da masa ve sele borusunu karbondan secerseniz titresimlerin vucudunuza etkisi daha az olacaktir.

    bisikleti sectikten sonra ingilizcede fitting denilen, ufak ayarlar yapmak gerekecek. sele acisi, pozisyonu, bogaz acisi ve uzunlugu sonradan degistirilebilen seyler. sele pozisyonunda 0.5cmlik bi oynama, bogazda 1-2 cmlik uzunluk, 5-10 derecelik aci farki surus zevkinizi cok etkileyecektir. tabi bu ayarlar deneme/yanilma yoluyla yapilmaz, bu isin de bir teorisi vardir. bisiklet uzerindeki normal durusunuzda açı olcumleriyle, dizler, dirsekler, omuz, vs tavsiye edilen araliklarda mi ona bakilir ve ayarlar yapilir. bu konuda internette bir cok video var, bir arkadasiniz yardimiyla ya da ayna karsisinda bakabilirsiniz durusunuza. ama eninde sonunda is sizin konforunuz, kagit uzerinde tum olcumler mukemmel gozukuyor olsa da agri/sizi devam ediyorsa, kendi ayarlarinizi kendiniz yapmaya baslayabilirsiniz.

    bunlardan sonra mekanik grupsetler sram mi olsun, shimano mu olsun, 105 mi olsun, ultegra mi olsun sorusunu soracaksiniz. bu tamamen butcenizle alakali birsey. ne kadar deli manyak kullanma planiniz varsa o kadar kaliteli urun secmekte fayda var. ben efendi efendi gidecegim derseniz tutup ta dura ace almaniza gerek yok. kullanacaginiz yere gore de kaset secimi yapin, cok tirmanis yapacak misiniz, yoksa duz yolda sprintler mi sizin icin onemli? bisiklette onde 2li aynakol arkada 9/10/11li kaset bulunur ama cark oranlarinin secimi tamamen size kalmis. kaset ve aynakol sonradan degistirilebilen seyler ama bastan size uygun secimi yaparsaniz sonradan harcamaya gerek kalmaz.

    tekerlekler de cok onemli. ozellikle kilolu biriyseniz saglam tekerlere ihtiyaciniz var. genelde basit seviye tekerlekler benim de iclerine dahil oldugum +100-110 kg adamlar icin tasarlanmiyor. aldiniz 2 ay sonra birer birer jant tellerini kirmaya baslarsaniz sasirmayin. o yuzden kilonuza gore, ya da yarisacaksaniz aerodinamik ozellikleri olan tekerlekler secin. ozellikle hizlanmanizin onemli bir kalemi tekerlekler olacak. bu arada tekerlege deginmisken fiyatlarin bazen bisikletinizden de fazla oldugunu goreceksiniz (ozellikle derin kesit karbon tekerleklere bakiyorsaniz). sahsen ben kadro/grupset,vs icin odedigim fiyattan daha da fazlasini tekerleklere verme taraftari degilim ama butceniz elverdikten sonra tercih sizin. yine lastik seciminizde gunesli bir gunde kaymak gibi bir asfaltta mi sureceksiniz, yagmurlu bir gunde dangil dungul bir yolda mi gideceksiniz onemli. gidip hizli gidecegim diye 23 mm silik kuru hava icin tasarlanmis yaris lastigi alip ilk yagmur ciselemesinde yere yapisirsaniz, tutup 32mmlik kros tipi disli lastik alirsaniz da bas bas gitmezse de sasirmayin.

    kiyafet konusuna deginirsek, her ne kadar taytlarin ve vucuda yapisan formalarin aerodinamik ozellikleri varsa da bu tarz kiyafetleri secerken bir de saatlerce ayni kiyafetin icinde olacaginizi unutmayin. ornegin pedal cevirirken bol kiyafetlerde surtunme varsa bi yerden sonra pisik yapacaktir. bu sort yuzunden apis aranizda da, t-shirtten meme ucunda da olabilir. gene diyorum 10-15 km, 30-60 dakika suruslerde ne giydiginiz cok onemli olmayabilir ama 3-4 saat 80-100 km suruse cikiyorum dediginizde onem arzedecek.

    son olarak ne kadar ekmek o kadar kofte denir ama bisiklette butce-surus performansi egrisi dogrusal bir egri degildir, daha cok logaritmik bir egridir. bi yerden sonra harcayacaginiz paranin size performans olarak donusu 10 kmlik bir suruste 2-3 saniye civarinda olabilir. bu isi profesyonel yapanlar icin her saniyenin onemi vardir ama amatorler harcayacaginiz parayi, alacaginiz parcalari dikkatli secin. bir magazaya gittinizde size ihtiyaciniz olmamasina ragmen en son modeli kakalamaya calisan saticilar hep olacaktir, o yuzden parcalari almadan once internetten yorumlari okuyun, youtube'den videolari izleyin, kisacasi dersinize iyi calisin.
  • sanılanın aksine sadece düz yollarda değil, yokuşlarda da gayet iyi performans alınan, hatta hafifliği ve aerodinamik geometrisi nedeniyle diğer bütün bisiklet modellerine göre daha verimli bir şekilde tırmanılabilen, en iyi performansı asfaltta verse de gerekirse 23 mm ince lastikle bile araziye girilebilen, doğru kadro boyutu olduktan sonra 50 kiloluk insanın da, 150 kiloluk insanın da rahatça kullanabildiği bisiklet cinsi.

    hayır kızamıyorum da, zira ben de nedir-ne değildir öğrenmeden önce benzer hatalı fikirlere sahiptim, sonra sahibi oldum, zevkine vardım, aydınlandım.
    bilmemek ayıp değil, ama ne olur hayatınızda bir kere yol bisikletine binmediğiniz halde çok biliyormuş gibi sözlükte yalan yanlış ahkam kesip dezenformasyon yapmayın.
  • insanların genellikle çok hafif bu, lastikleri de ince pat diye kırılır dedikleri bisiklet türüdür. evet, görüntüsü o kadar narin, zariftir ki, insanlar böyle bir düşünceye kapılıyor. aksine dayanıklıdır, lastikleri de kolaylıkla patlamaz. bisikletimi aldığımdam itibaren 2340 km yaptım, bir kere dahi patlamadı. korkmayın, yol bisikleti alın, keyfinize bakın. bir kere bu lezzeti tadın, bakalım artık şehirde mtb kullanacak mısınız?

    türkiyemizde ne yazik ki şehirlerde bile mtb tercih ediliyor. bilinçsizce bisiklet alıyoruz. ardından lastikleri değiştiriyorlar, ama ne fayda? taş gibi ağırlar. lütfen arkadaşlar şehirde bisiklet kullanacaksanız; ya şehir bisikleti, ya da yol bisikletini tercih edin.
  • ne bir motosikletin ne de son model bir arabanın asla veremeyeceği sürüş zevkini size verebilen, asfaltın altınızda aktığını hissettiren insanlık tarihinin en mükemmel icatlarından biri. bisikletin ağırlığıyla sürüş zevki ters orantılı bir şekilde artar. 6-7 kiloluk hafif karbon bir yol bisikleti şimdiye kadar tatmadığınız eşsiz bir sürüş zevkini tatmanızı sağlar. ama hafif olması bir bisikleti mükemmel yapmaya yetmez çünkü kadronun esnemezliği de sürüş kalitesi açısından oldukça önemli bir unsurdur. rigid bir kadro her zaman iyidir çünkü sürüş zevkini maksimum düzeyde hissetmek için kadronun esnememesi gerekir.
  • tarihi kökeni 1900 den daha eskiye giden bisiklet tipi. genellikle 27 ve 28 inch tekerleklere sahiptirler. ağırlıklı olarak asfalt üzerinde gitmek için tasarlanırlar. yapımlarında esas hedef olan en uzun mesafeyi en kısa sürede gitmek üzerine olduğu için ince tekerlekli, aerodinamik ve hafif olarak tasarlanırlar. sürücü bisikletin amacına uygun olarak aerodinamik bir pozisyonda konuşlanır. halk dilinde yarış bisikleti diye de bilinir; ama bu yanlış bir tanımlamadır. zira yarışlar sadece yol bisikletleri ile yapılmaz. tarihteki ilk büyük yol bisikleti yarışı 1903 yılında fransa turu ile düzenlenmeye başladı ancak yine de bundan çok daha önce yol bisikleti yarışları olimpiyat kategorisine alınmıştı ve popülerdi.

    yol bisikleti yarışları kendi içinde pek çok kategori barındırır. etaplı yarışlar en zor ve en uzun süreli olanlardır. zorluk derecesine göre 1 ila 3 hafta arası sürer. içinde velodrom hariç tüm diğer disiplinleri barındırır. (bireysel zamana karşı, sprint, takım zamana karşı, kriteryum vs..) fransa ve giro italya turları buna örnektir. bu tip yarışlarda klasik tipte vitesli yol bisikletleri kullanılır. sonra klasikler diye tabir edilen tek günlük uzun mesafe yarışları gelir. bunlar tek günlük olmalarına rağmen 250 km'yi bulan çok uzun mesafeler sürerler ve genellikle rotalar tarihte o yarışların ilk yapıldığı rotalarla neredeyse aynıdır (çoğu zaman yol şartları bile aynıdır, parke taşlı yollar sık sık kullanılır). bunların en ünlüsü paris-roubaix örnek verilebilir. bu tip yarışlarda da yine klasik yol bisikletleri kullanılır ancak jant ve lastikler parketaşı zemin bulunan yarışlarda biraz daha darbeye karşı dayanıklı seçilirler. kriteryum yarışları çok kısa bir parkur üzerinde çok turlu olarak düzenlenen yarışlardır. bu tip yarışlar genellikle düz tempolu etaplarda yapılır, kısa mesafeli ve kısa süreli düz etap yarışları olduğu için genellikle çok sert ve çok süratli geçen yarışlardır. yine klasik tip bisikletler kullanılır. diğer disiplinler bireysel ve zamana karşı yarışlarıdır. bunlar topluca değil her sporcunun parkurda tek başına sıra ile çıkarak en hızlı zamanı elde etmesi şeklinde yapılan yarışlar olarak kabaca tarif edilebilir. burada kullanılan yol bisikletleri tamamen farklıdır, çok daha agresif ve olabildiğince sporcunun bisiklet üzerinde gidona doğru yatmasını sağlayacak aerodinamik şekilde tasarlanırlar. velodrome ise (track) tamamen kapalı beton veya parke bir sahada zamana karşı yapılan çok sert ve taktik yerine tamamen güce dayanan bir yol bisikleti disiplinidir. bu disiplinde takım takip, zamana karşı ve bir çok eleme usülü çeşitlerle alt dallara ayrılır. bu tamamen başlıbaşına bir konu gerektirdiğinden burada pas geçiyoruz efenim. bisikletleri de tamamen vitessiz, frenleri olmayan ve fixie diye tabir edilen pedalın geri döndürülemediği göbekler kullanan bisikletlerdir.

    son olarak bir konudan söz etmek istiyorum: özellikle ülkemizde yol bisikletlerine karşı hurafeler var. bunlar; lastiği patlar, mazgala düşersin, kaldırımdan hoplayamazsın, amuda kalkamazsın, çatıya çıkamazsın gibi komik ve gerçekçi olmayan şeyler. özellikle mazgala çukura düşersin gibi yakıştırmalar beni çok güldürüyor. herhalde bu kimseler yürürken de bu mazgallara, çukurlara düşüyorlar; yol yerine havaya baktıkları için. (gerçi evet, zaman zaman belediye çukuruna düşen adamları görüyoruz gazetelerde) bozuk yollara gelmez yakıştırması ise apayrı bir komedi. efenim bu bisikletler ile paris-roubeix gibi parketaş yarışlar koşuluyor, güldürmeyin insanı. esen kalın...
  • çok uzun yol için alacak olanların sadece binlerce kilometre giderken sürtünmeden patlayacağını hesap ederek, performanstan biraz kısıp kısmen daha kalın tekerlek tercih etmesi gerekli olan bisiklet tipi. yine de yedek lastik bagaja atılmalıdır. sürüş sırasında sırtınıza bagajı almak yerine bisiklete yüklemeniz kişisel performansınızı artırır, bel ve kola düşen ağırlığı azaltırsınız. her koşulda aynı yükü taşıyacaksınız zaten. kadrosu hafif olsun diye karbon alırsanız (tüm bisikletler için geçerli) yandan alınan darbeler karbonun parçalanmasına sebep olabilir, çünkü karbon örgü şeklindedir. buna önlem olarak cannondale markasının kurşun geçirmez kaplama karbon kadrosunu deneyebilirsiniz, yandan darbe aldığında kadro zarar görmeyecektir.
  • selelerinin tahta gibi olduğu doğrudur. pedli tayt giyerek bu sorun bir nebze aşılabilir. esas mesele bisiklet sürerken birkaç noktayı doğru uygulamaktır. bu şekilde yüzlerce kilometreyi sorunsuz gidebilirsiniz. öncelikle gidonu kolları dirsekten hafif kırık şekilde tutuyoruz ve ara ara tutuş şeklimizi değiştiriyoruz. ağırlığımızı daha çok pedallara veriyoruz, seleyi oturmaktan ziyade destek için kullanıyoruz. uygun zamanlarda pedal çevirmeden ayakta giderek hem kendimizi hem popomuzu dinlendiriyoruz.
  • ağırlıklı olarak düzgün asfalt parkurda bisiklet kullanan ve performans odaklı kişilerin tercih etmesi gereken bisikletlerdir. candır, canandir, sürüş zevki bambaşkadır...

    porsche alıp "abi bu bozuk yolda rahatsızmış, çukur sevmiyor, sert bir sürüş tarzı var" demek ne kadar komikse "bu yol bisikleti mıcıra gelmiyormuş, çok rahatsız" demek de o kadar komiktir.

    hem bozuk yola, toprak parkura gelsin, hem de asfalta hızlıca gidebilsin diyorsan alırsın kendine cyclocross veya maşası kilitlenebilir bir hybrid, paşalar gibi kullanırsın.
  • binmek için "bisiklet" yoluna ihtiyaç yoktur. duyarlı sürücüler olması yeterde artar bile.
  • çoğu bisiklet meraklısı gibi hayalimdi yol bisikleti. işten güçten yıllardır erteliyordum ve nihayet dün carraro’nun race 052 modelinin siparişini verdim. cumartesi günü de elime ulaşacak. 30 yaşında adamım, çocuk gibi cumartesinin gelmesini bekliyor, kafamda gideceğim rotaları oluşturuyorum. sadece bu heyacanı bile çok özlemişim.
hesabın var mı? giriş yap