• cok yuzeysel aciklayalim:

    faiz oranlari yuksekse, is yeri acmaya niyetli yatirumci gider parayi faize baglar. para is kurup baska insanlara is kapisi olmadigi icin issizlik artar (veya azalmaz). insanlar kazanamadigi icin de harcamalarini kisarlar. arz talep iliskisi dogrultusunda, talep olmadigindan, urunlerin fiyati artmaz, yani enflasyon* olmaz (veya az olur), ancak durgunluk* bir sorun olur*.

    bundan cikan en onemli sey, ya bakancigin ekonomi teorilerinden bihaber oldugu ya da alenen yalan soyledigidir. ikisi de benim gozumde kendisinjn istifasini gerektirir.

    cikarilabilecek diger onemli sey ise, madem enflasyon var, stagflation gibi korkutucu bir durum da olmadigina gore, faizler gereginden dusuktur. aksi degil...
  • kesinlikle hatalı olan bir zeybekçi demeci.

    türkiye'de finansman maliyetlerinin yüksek olması faiz oranlarından ziyade, sgmk ürünlerinin ve banka kredilerinin kısa vadeli olmasından dolayıdır. bunun da nedeni basittir.

    türkiye'de ortalama mevduat vadesi 42 gündür. bankaların bilançosunda pasif tarafta elindeki en güçlü silah mevduat olduğuna göre bankalar da durasyondan gol yememek için aktiflerinde kısa vadeli kredi taşımak zorundadır.

    türkiye'de mevduat yapısının kalitesizliği içerikli sorun ise faiz oranlarının düşüklüğünden kaynaklanmaktadır. enflasyondan arındırarak reel getiriye bakan bir çok mudi için tasarrufun bir faydası olmamaktadır. bu yüzden birçok mudi ise genelde yatırımlarını 32-45 gün aralığında değerlendirmektedir.

    zeybekçi'nin dışardan mantıklı gözüken ancak defolu hipotezini alıntılayalım.

    "üretim ve dağıtım şirketlerinin, yüksek faizler sebebiyle uzun vadeli üretim ve stok planı yapmak yerine kısa dönemli hareket etmesi maliyetlerde artışa yol açarak enflasyonu etkiliyor. makul stok miktarı, talep hareketleri kaynaklı fiyat artışlarının enflasyona katkısını minimize etmenin yanında stoksuzluktan kaynaklı maliyet enflasyonunun da önüne geçecektir"

    yukarıdaki bahsettiğim banka bilançosu örneği, zeybekçi'nin hatalı düşündüğünü gösteriyor. kaldı ki faiz yükseltmekte direnen tcmb'nin 2013 sonunda usd/try kurunda 2.39 seviyesini görmesi enflasyonun faiz indirimi ile çözülemeyeceğinin ispatıdır. 7 ayda ne değişti ki, hala reel sektörün finansman maliyeti üzerinden goygoy yapıyor, anlayan varsa beri gelsin. reel sektörün finansman maliyetinde faiz oranı değil, akreditif ile ham madde ve yarı mamül ithal ederken aldığı fx'in fiyatı daha etkilidir. ne diyoruz hep, cari açık veren bir ülkeyiz, nitelikli ihracat yapamıyoruz.
  • sebep sonuç ilişkisinin ters yüz edilmesine dair harikulade bir örnek.

    (bkz: dünya aydınlandığı için güneş doğuyor)

    .
  • ortalama faiz oranları e-mevduat için %9 vadeli mevduat için %6 civarlarında zaten. bugün 100.000 lira parayı vadeli mevduata bağlasan 700 lira getirmez. 100.000 lira diyorum bak az para değil. senin borsanda bir sürü yabancının sıcak parası var dolar enterasandır 2,10 civarlarında seyrediyordu biraz kıpırdadı 2,14 oldu. eğer faiz indiriminde ısrarcı olunursa ve çok yüksek primli olan borsada kar satışları gerçekleşip yabancılar hisseleri satarsa döndükleri nakiti yüksek faizle türkiye de değerlendirir. sen o parayı burda tutcak faizi vermezsen dolar sene sonu 2,50 olur.
    faizin düşürülmek istenmesinin sebebi net olarak mortgage kredi maliyetlerini düşürerek 20 bin lira peşini olan adama daire almaya yönlendirmek, para pompalamaktır. zaten inşaattan başka bi sikim yok memlekette yapılan dairelerin satılması lazım yoksa olay iyiden boka sarar.
    nissan note: enflasyon kısmı sikimde değil bence enflasyon hesaplarken kira artışlarına baksınlar
  • bunun doğru olmadığını göstermek için, merkez bankası son sunumlarında türkiye'de imalat sektöründeki firmaların finansman giderleriyle ilgili bir veri paylaşıyor. lakin çok dolaylı anlattıklarından olsa gerek pek dikkat çektiği yok. (misal, şu linkteki sunumun 33. slaytı: http://www.tcmb.gov.tr/…eni/duyuru/2014/tim2014.pdf)

    özetle diyorlar ki, firmaların finansman giderleri, 2012 verilerine göre, toplam giderlerinin %2.2'sini oluşturuyor. yani faiz giderleri iki katına bile çıksa, firma maliyetlerine etkisi en fazla bu. kaldı ki, maliyet artışları bire bir fiyatlara yansımaz; yansisa bile, bunun etkisi bir defalıktır, kalıcı enflasyona yol açmaz vs. öte yandan, parasal bir fenomen olan enflasyonu kalıcı olarak ancak, faizlerin artırılması yoluyla uygulanan parasal sıkılaştırma düşürür.

    enflasyonun sürekli yüksek seyrini açıklayacak sebep aranıyorsa, benim ilk adayım merkez bankası politikalarının kredibilite eksikliğidir. merkez bankası anketlerindeki 2 yıl vadeli enflasyon beklentisinin bile enflasyon hedefinin 1.7 puan üzerinde olmasını bunun en bariz göstergesi olarak görüyorum. (o vadede bugünkü arz yönlü şokların enflasyonda esamisinin okunmaması lazım halbuki.) merkez bankasının beklentileri çıpalayamadığı durumda, enflasyon hedefini tutturamamasını da garipsemiyorum. bakan neyse de, müstakbel cumhurbaşkanımız faiz indir diye bastırdıkça o hedef biraz zor tutar zaten.
  • ekonominin e'sinden anlamayan mal beyanı.
    birinci sınıf iktisat öğrencilerine anlatılan ilk konulardan biri de faiz-enflasyon ilişkisidir.
    eğer faiz oranları önemli miktarda düşerse, satın alma ya da alışveriş yapma kararlarını erteleyenler, ucuz krediler vasıtasıyla hayalini kurdukları alışverişleri gerçekleştirirler. yani paranın dolanım hızı ve toplam alışveriş miktarında önemli bir artış kaydedilir. paranın dolanım hızının artması ve alışveriş furyası sonucunda hayal edilen ürünlere olan talep yükselecektir. bir şeye olan talebin yükselmesi doğal olarak ta fiyatları arttıracaktır. fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi de enflasyon demektir. düşünsenize mortgage'ın %0,02'ler seviyesine düştüğünü hemen herkes ev sahibi olmak için kredilere yüklenir değil mi?

    sonuç olarak en basit haliyle jean bodin'den başlamak üzere sırasıyla meşhur amerikalı iktisatçı irving fisher ile ortaya çıkan paranın miktar kuramı (p*v=m*t) ve cambridge'in efsanevi hocası alfred marshall'ın cambridge denklemi (m = k.p.t ) ile defalarca anlatılmıştır.
    velhasıl kelam enflasyon düşük faiz nedeniyle yükselebilir yüksek faiznedeniyle değil.
    işte ekonomiyi kimlerin yönettiğini varın siz düşünün.

    yalnız tabiiki de bir maliyet enflasyonu durumu da var. yani yüksek faizlerden dolayı işini yürüten fabrikatör esnaf çok daha pahalı kredi kullanmak zorunda kalacak ve bu nedenle mal ve hizmet fiyatlarına zam yapacaktır. bu nedenle enflasyon biraz yükselecektir. ancak türkiye'deki durumun pek maliyet enflasyonu ile alakalı olduğunu düşünmüyorum.

    gerçi hayvanat bahçesi müdürünü tubitak'a yönetici olarak atayan bir hükümetin ekonomi bakanı da bu kadar olur, fazla bile...

    ayrıca mahfi hoca bana paralel bir biçimde bu durumu çok güzel açıklamış

    enflasyon faiz ilişkisi
  • herşeye kol gibi zam gelirken enflasyonun nasıl tek hanede kaldığı açığa kavuşmuş.teşekkürler zayın zeybekçi.
  • kardeşim bunun böyle olmadığını iktisat 1. sınıf açık öğretim öğrencisi bile bilir adamlar şunu biliyor hitap ettiği kitle cahil toplumda merkez bankasına karşı tepki oluşturmaya çalışıyor bak biz enflasyonu indirmeye çalışıyoruz ama merkez bankasını politikası buna engel oluyor.
  • aynı zamanda zeybekçi'nin neden ekonomi bakanı olduğunun göstergesi olan düşüncedir.

    açıklayayım;

    tayyip erdoğan 2014'ün başında yüksek finans bilgisi ve tartışmasız ekonomi yorumculuğunu konuşturarak bir ekonomi tezi ortaya koymuştu (dalga geçmiyorum);

    "ben burada bir tezimi söyleyeyim, isterseniz değerlendirirsiniz. ben enflasyon olayında enflasyon ile faizin ters orantılı değil, doğru orantılı olduğuna inanırım. yani enflasyon ile faiz arasındaki ilişki sebep netice ilişkisidir. faiz sebeptir, enflasyon neticedir. faizi yükseltirseniz, enflasyon da yükselir. düşürürseniz, ikisi beraber düşer. ters orantılı olarak düşündüğünüzde her zaman için çok daha olumsuz neticeler alırsınız."

    şimdi bu düşünce doğru mu değil mi bana kalırsa tartışılır, hatta işimin bir parçası olarak ekonomi ile yakınca ilgiliyim ve belirli koşullar gerçekleştiğinde nispeten doğru sayılabilir bir tez olduğunu düşünüyorum. fakat "evet bu böyledir ekonomistler yanılıyor" denilip geçmek, senelerin tezini hiçe saymak tam bir cehalet örneğidir.

    ekonomi bir bilimdir, ve evet kesin doğruları olan bir bilimden öte, yorumlanabilir bir bilimdir. buna rağmen sen gelip de belkide yüzyılların kabul edilmiş tezini bir kenara koyup ekonomist edasıyla konuşan imam hatipli başbakanı örnek alan bir ekonomi bakanı olursan, o ülkeyi bu düşünceyle bir yere götüremezsin.

    işte bu nokta, ekonomi bakanının ağzından çıkan bu fikrin aslında nereden geldiği gözden kaçmasın istedim.

    bu arada kaynak: .
hesabın var mı? giriş yap