• tanrı dolu mitoloji. amk bakanlık verir gibi tanrılık vermişler. bi tarım ve köy işleri tanrısı eksik.

    düzeltme: o da varmış amk.
    (bkz: demeter)
  • kendi adıma, takip etmeyi en sevdiğim mitoloji kültürdür.

    hızlıca özet:

    hesiodos’un, hiçbir şekil almamış olan, sınırsız boşluk ve karanlık olarak tanımladığı khaos’tan, her şeyin dayanağı olan gaia, yani yer meydana gelmiştir. gaia topraktır, dünyanın tabanıdır. gaia’dan doğan uranos, aynı zamanda gaia’nın da eşidir.
    uranos, gaia’nın her doğurduğu çocuklardan korkuyor ve onların bazılarını yutarken, bazılarını da zindana atıyor. buna dayanamayan gaia, en sonunda bir anlaşma yapıyor ve oğullarından biri olan kronos’la anlaşıp, uranos’u öldürüyorlar. kronos daha sonra kız kardeşi rhea ile bir ilişki yaşıyor, ancak o da babasının kaderinden korkup öldürüleceğini düşüneceğinden tüm çocuklarını yiyor.

    rhea, kronos’u kandırıp bu çocuklardan biri olan zeus’u kaçırmayı başarıyor ve zeus’un büyüyüp babasını yerin ve denizlerin en altına sürgün etmesiyle beraber doğan tüm çocukları kurtarıyor. bu çocuklar ise 12 olimposlu olarak adlandırılan tanrı ve tanrıçaların bir kısmıdır. bunlar: hestia, demeter, hera, hades, poseidon ve zeus’tur.

    zeus’un kronos’u yenmesiyle beraber tanrıların başı oldu ve dünyayı on iki tanrı ve tanrıçayla yönetti. bu on iki tanrı ve tanrıçaların çeşitli görevleri bulunur.

    zeus, babasını sürgün etmesiyle beraber tanrı ve tanrıçaların yöneticisi konumuna gelmiştir. keçi amelthe tarafından büyütülen zeus, tanrılar devrinin başı olarak kabul edilen zeus, en güçlü tanrıdır ve göklere hükmetmektedir. diğer tüm tanrı ve tanrıçalar onun kurallarına bağlıdır.

    insanın yaratılışı ise prometheus sayesinde gerçekleşmiştir. prometheus, zeus’a ve diğer tanrılara öfkeli olduğundan, onların başına bela olacak bir mahluk yaratmak istemiştir. bu öfkenin sebebi ise prometheus’un bir titan olmasıdır. zeus tüm titanları yok etmiş, ancak prometheus ve kardeşi ona saygı gösterip tarafsız kaldığından onlara zarar vermemiştir. aslında prometheus diğer tanrılardan çok daha zeki ve kurnaz olması sebebiyle zeus’a itaat eder gibi davranırken bir yandan da ondan intikam almaya karar vermiştir.

    zeus, prometheus’un bu sadakatini ödüllendirmek için onu da olimpos’a kabul etmiştir. bunun sonrasında ise prometheus, kilden ve kendi gözyaşından insanı var etmiş, onları tanrı ve tanrıçalara benzer bir şekil vermiştir. prometheus’un yarattığı insan birçok bakımdan aciz bir mahluktu. giysileri yoktu, yemeklerini çiğ yiyorlardı, kendilerini diğer canlılara karşı savunamıyorlardı. böylece prometheus, insanları daha iyi yaşatmak adına madenleri işletmeyi öğretmeye ve ateşi vermeye karar verdi.

    ateşi çalmaya kararlı olan prometheus, bir başka tanrı olan hephaistos’un maden ocağından bir kıvılcım çaldı ve ilahi ateşi insanlara hediye etti.

    “zeus gizledi ateşini insandan. /ama iapetos'un güçlü oğlu prometheus /çaldı zeus'un ateşini insanlar için…” ateşi elde insan, gelişmesiyle birlikte şımardı ve tanrılarla kendilerini eşit görmeye başladı. buna sinirlenen zeus, hephaistos’u çağırdı ve prometheus’u kafkas dağlarının en yüksek tepesinde bir kayaya zincirletti.
    zeus ona bin yıl sürecek bir ceza verdi, her gün bir kartal tarafından ciğeri yenilecekti, ancak bu cezayı vermesinin bir süre sonrasında zeus ona acıdı ve affetti. bu olayı heseidos şöyle anlatır:

    “cin fikirli prometheus'a gelince, zeus /çözülmez zincirlere vurdu onu, /boyunu iki kat aşan bir sütuna bağladı. /sonra bir kartal saldı üstüne gergin kanatlı; /ölümsüz karaciğerini yiyordu kartal, /ve karaciğer geceleri geri büyüyordu /gergin kanatlı kuşun gündüz yediği kadar”

    görsel

    peter paul rubens, zincirlenmiş prometheus tablosu.

    diğer tanrı ve tanrıçalar (12 olimposlu olarak geçerler)
    her tanrı ve tanrıçanın görevinin bulunduğu olimpos’ta denizlere poseidon
    hakimdir. deniz ve bütün su kaynaklarına hakim olan poseidon, dünyayı sarsan olarak da bilinir. depremlere yol açabilecek güçte olan poseidon, denizcilerin çok korktuğu ve bu korkudan ötürü saygı gösterdiği bir tanrı olmuştur.

    hades ise çok karanlık bir görev yapmaktadır. genelde olimpos’a hiç çıkmadığı ve sadece yeraltında yaşadığı için 12 olimposlular arasında sayılmayan hades, gaddar bir tanrı olarak bilinmektedir. ölülere hükmetmesinden ötürü hades de poseidon gibi korkulan bir tanrı olmuştur.

    baş tanrı olan zeus evlilik tanrıçası olarak bilinen hera’yla evlidir. evlilikleri düzenlemek, doğum yapmak üzere olan kadınların doğum sancılarını geçirmek hera’nın görevidir.

    bir başka tanrıça olan demeter, tahıl, hasat ve bereket tanrıçasıdır. çoğu zaman iyi kalpliliği ve cömertliğiyle bilinmektedir. var etme gücüne sahip olan demeter, aynı zamanda yok etme gücüne de sahiptir. çok sinirlendiği zaman kuraklığa ve kıtlığa yol açabilecek olan demeter, bu yüzden insanların hem sevdiği ve hem korktuğu bir tanrıça olmuştur.

    savaş denildiğinde ise akıllara tanrıça athena ve tanrı ares gelmektedir. bilgelik tanrıçası olarak bilinen athena, baykuş sembolüyle bilinmektedir. savaşlarda yaptığı stratejilerle bilinen athena, ölüm getirmek yerine barış getirmeyi tercih ederken; tanrı ares ise böyle değildir. ares savaşı ve ölümü getirmeyi sevmektedir. bu yüzden ares ve athena birbirine iki zıt karakterdir.

    ares gibi ölüm isteyen, savaşmayı seven bir tanrının aşktan uzak olacağı tahmin edilse de aşk ve güzellik tanrıçası olan afrodit onun içindeki duyguları açığa çıkarmıştır, ancak bu ilişkide bir problem vardır: afrodit’in tanrı hephaistos’la evli olmasıdır. topal ve çirkin bir tanrı olan madenci hephaistos’la evli olan afrodit’in ares dışında başka sevgilileri de olmuştur. hephaistos bunları bilse de afrodit’le olan ilişkisini sürdürmeye devam etmiştir.

    12 olimposlunun son iki tanrısı ise tıpkı athena ve ares’in zıtlığında olduğu gibi birbirine zıt iki tanrı olan apollon ve dionysos’tur. apollon biçim, uyum, kontrol anlamlarına gelirken; dionysos ise taşmak, coşmak gibi anlamlarla birliktedir. apollon aklı, dionysos ise duyguları temsil etmektedir.

    kaynak:
    hediodos- işler ve günler.
    şefik can-klasik yunan mitolojisi.

    not: bu hikayeler çok farklılık gösterir. ben kendi içinde bir bütün oluşturmaya çalışarak, kısa ve en bilinen hallerini özetledim.
  • bölük pörçük bildiğimiz yunan mitolojisi hikayeleri nasıl başlar bilir misiniz?

    her şeyden evvel khaos vardır; hiçbir şeyin ayırt edilemediği karanlık bir boşluktur. derken yunanların gaia dedikleri toprak belirir, boşluk gibi belirsiz, uçsuz bucaksız değildir. dünyanın tabanını oluşturur. khaos ve gaia'dan eros doğar. eros yani aşk evreni yaratmaya başlayan güçtür. bu üç tanrısal güçten sonra gaia kendisinden uranos* ve pontos*'u doğurur. uranos'u yarattıktan sonra artık onunla birleşmeye başlar. uranos gaia kadar büyüktür. tam onun üzerine uzanır. hiç kalkmadığı için ikilinin çocuklarına dışarı çıkacak yer kalmaz. bu çocuklar 6 dişi ve 6 erkek devdir. bunlardan sonra 3 cyclop * ve 3 hekatonkheir *doğar. bunlar olağanüstü güçlüdür ve dışarı çıkamadıkları için annelerini şişirirler. gaia en sonunda "ay yok mu beni kurtaracak bir babayiğit?" der çocuklarına devlerin en büyüğü kronos da der ki: "ben varım!"

    gaia kronos'a bir tırpan verir, kronos onunla babasının annesiyle birleştiği yerde bekleyip uranos'un testisini keser. o kesme hareketiyle ufuk çizgisi oluşur. uranos acıyla gaia'nın üstünden kalkar. böylece kronos mekanın açılmasını sağlayıp evrenin yaradılışında büyük bir evreyi tamamlatmıştır. kardeşleri dışarı çıkıp bir nesil tanrı soyunu oluştururlar. uranos'un toprağa damlayan kanındansa eros'un tam tersi bir varlık peydah olur: eris.

    uranos ve gaia'nın soyundan başka bir de khaos'un soyu devam etmektedir. boşluktan erebos* ve nyks *ayrıca aither* ve hemera *

    kronos rhea ile çiftleşir. yalnız, zamanında babasına yaptığı aklındadır ve aynısının kendi başına gelmesinden korkar. gaia da onu çocuklarından birinin kurbanı olabileceği konusunda uyarır. bu yüzden rhea'dan doğan çocukları yutmaya başlar. rhea da bu duruma üzülür ve bir çare bulur. son çocuğu zeus'u girit'te gizlice doğurur ve kronos yeni bebeği istediğinde ona kundağa sarılı bir taş verir. kronos zokayı yutar. bu sırada zeus girit'te bir mağarada büyümüştür, babasından kardeşlerinin hesabını sormak ister. kronos'a bir ilaç verir ve önce taşı sonra kardeşlerini kusturur.

    böylece kronos'un çevresinde kendi kardeşleri, zeus'un çevresinde kendi kardeşleri bir iktidar savaşına tutuşurlar. zeus'un tarafına olymposlular denir. bunlar ambrossia adı verilen bir nektar yerler. tanrısal canlılıkları buna bağlıdır. bunlar savaşı kazanırlar. zeus savaş sonunda tepegöz ve yüzkolluların desteğini almış ve babasının yerine geçmiştir.

    zeus'un ilk eşi metis *'tir. metis athena'ya hamile kalır, babasının korkusu zeus'u da ele geçirir; bir erkek çocuğun yerine geçmesinden korkar. metis'in kılık değiştirme yeteneğinden faydalanır, su damlasına dönüşmesini ister ve onu yutar. böylece hem eşi hem bebeği artık zeus'un içindedir. kafası şişer, acıyla bağırır. prometheus ve hephaistos yardıma koşarlar, bir baltayla zeus'un başına vururlar. athena tepeden tırnağa zırhlı ve silahlı halde babasının başından doğar.

    gaia "yaşlandım, beni önemsemiyolar, saygı göstermiyolar" diye triplere girer. typhon'u yaratır. bu çok güçlü bir varlıktır. savaş çetin geçer, zeus ancak kader tanrıçaları moiralar sayesinde savaşı kazanır. moira'lar typhon'a gel sana ambrossia vereceğiz diye sıradan yiyecek verirler ve kaderin oyununa gelen typhon güçsüz düşer. zeus sicilya adasını onun üzerine atar ve savaş kazanılır.

    sonra devler "ulan biz neden gücü ele geçirmiyoruz o kadar titanız?" derler ve devler savaşı başlar. olymposlular devleri yenmek için zeus'un bir ölümlü olan alkemene'den olan oğlu herakles'ten yardım isterler. bu savaş da kazanılır. yalnız hep böyle bir aksiyon vardır yani bir huzur yüzü görmemişlerdir. ha şu da var; hiyerarşisi, düzeni olan farklı bir dünya için bir başkaldırı eylemi gerekmiştir. orta doğu mitlerindeki tanrı-adem-şeytan olayı gibi. testisleri kronos tarafından kesilen uranos çocuklarına lanet etmiştir. bu yüzden daima bir mücadele sürüp gitmektedir.

    altın çağ'da insanlar tanrılarla beraber yaşarlar. yemek yerler her şey sınırsızdır, çaba ve emeğe gerek yoktur. insanlar hep genç kalırlar. doğum ve ölüm yoktur. hastalık ve acı yoktur. kadın yoktur, tanrıçalar vardır ama insanların hepsi erkektir. bu güzel ortam da tabii ki bozulacaktır.

    tanrılar ve insanlar arasında paylaşım yapılmalıdır ancak bu önceleri olduğu gibi savaşla olamayacaktır çünkü insanlar çok güçsüzdür. zeus başka bir çözüm bulur. paylaşımı yapması için prometheus'u seçer. çünkü prometheus tanrı değildir, insan da değildir. aslında dev'dir ama dev de değildir. ne olduğu belli değildir. neyse, şölen'de prometheus etleri paylaştırırken bir düzenbazlık yapar. iki tabak hazırlar; birinde kemikler üstte etler altta, diğerinde etler üstte kemikler alttadır. ilk zeus'a hangisini seçmek istediğini sorar. zeus etlerin üstte olduğu kemikli tabağı alır. prometheus güzel etleri insanlara ayırmak için zeus'u kandırır. zeus ondan sonra prometheus'a kin besler.

    zeus insanlardan ceza olarak ateşi ve buğdayı alır. insanlar artık yemek için tarlada çalışmak zorundadır üstelik yemeklerini pişirebilecekleri ateş de yoktur. yine yardıma adamın hası kurnaz prometheus koşar. elinde bir narteksle aither'e çıkar ve zeus'un yıldırımından ateş tohumu çalar. zeus'un sakladığı ateş tanrısal ateştir. hep el altındadır, hiç sönmez, hiç azalmaz. oysa şimdi insanların elinde bulunan ateş doğmuş bir ateştir bu yüzden ölecektir. ateşi canlı tutmak için üstüne titremek gerekecektir. tıpkı ölümlerinki gibi bir iştahı vardır. sürekli beslenmesi söner. ayrıca kontrolden çıktığında kimse onu durduramaz. her şeyi yakar atar; sadece üstüne konulan yiyeceği değil, evleri şehirleri ormanları da. açgözlü bir hayvana döner. ateşin bu çelişkili niteliği insana benzer. o da hem tanrıya hem hayvana çekmiştir.

    zeus gökten bakıp insanların evlerinde ışıklar görür. ateşi çaldırdığını anlayıp sinirlenir. bunun hesabını sormak için ilk dişil insan pandora'yı yaratır. prometheus'un saftirik kardeşi epimetheus'a gönderir. prometheus kardeşini "tanrılardan hediye gelirse sakın alma" diye uyarmasına rağmen kadını görünce her şeyi unutup evine alır. zaten pro-metheus önceden bilen, epi-metheus sonradan ayan demektir. pandora evdeki kutuyu açar türlü türlü kötülük dünyaya yayılır. yalnızca umut kutunun içinde kalır.

    prometheus da bu sefer yardıma gelemez çünkü zeus onu yerle gök arasında bir dağ tepesinde zincire vurmuştur. zeus'un kuşu zincire vurulmuş prometheus'un ciğerini yer. gece boyunca ciğer yeniden çıkar. ertesi gün yine yer. taa ki yine yunan mitolojisinin hızır aleyhisselam'ı herakles gelip kurtarana dek. prometheus kentaur kheiron 'u öldürmesi karşılığında serbest kalacaktır. kheiron achilleus'u falan eğiten adamdır. yaralanır, ölmek ister ama ölemez. değiş tokuş yapılır. ölüm kheiron'a, ölümsüzlük prometheus'a verilir. ikisi de kurtulmuş olur.

    *
    *
    *
    truva savaşı'nın hikayesine geliyoruz çişinizi yapıp gelin
    *
    *
    *

    thetis deniz tanrıçasıdır. zeus bu güzel tanrıçaya aşıktır. -zeus fena bir zamparadır bu arada- prometheus bu kadından doğacak bebeğin babasının yerini alacak güçte bir çocuk olacağını söyler. kimdir bu çocuk? ileride brad pitt'in canlandıracağı truva kahramanı achilleus. zeus da bu sevdadan vazgeçer. kadını bir ölümlü olan peleus'la evlendirir. düğün pelion dağı'nda yapılır. bütün tanrılar oradadır; eris hariç. herkes muhteşem hediyeler getirmiştir. eris de altın bir elmayla çıkagelir. "beni çağırmadınız demek vatan hainleri o zaman birbirinize düşün" diye elmanın üzerine "en güzele" yazıp düğünün ortasına bırakıp kaçar. athena, hera ve aphrodite birbirlerine bakarlar. üçü de elmayı kendisinin hak ettiğini düşünüyordur. birinin seçim yapması gerekir. zeus "ay ben yapamam" der. çünkü biri karısı, biri kızı, biri de afrodit yani boru mu? her zor şeyi olduğu gibi bunu da insanlara kakar şerefsiz, görevi paris'e verir. evet orlando bloom.

    paris ida dağı'nda sürüsünü otlatırken...
    prens niye çobanlık yapıyor diyebilirsiniz, onun da hikayesi var. annesi paris'e hamileyken rüyasında meşale doğurduğunu ve o meşalenin troia'yı yaktığını görür. kahinler "bu çocuk bizi yakacak" derler -olağanüstü bir rüya tabiri gerçekten- ve çocuğu şehrin dışına attırırlar. paris oralarda çoban olarak büyür. sonra bir yarışmada herkesi yenince abilerinden biri bunu öldürmeye kalkar bu da tapınağa sığınır. tapınaktaki kahin ablası "durun bu bizim paris" der. ailesiyle öyle kavuşur. ama alışkanlık olduğu için arada dağlarda çobanlığa devam eder.

    neyse işte tanrıçalar gelir. "hangimiz en güzeliz?" derler paris de der ki "hay allah!"

    hera "beni seçersen bütün asya'nın hükümdarı olmanı sağlarım" der.

    athena "beni seç seni dünyanın en iyi savaşçısı yapayım" der.

    aphrodite "beni seçersen sana vereceğim çekicilikle dünyanın en güzel kadını helen'i kendine aşık edersin" der.

    *m budalası paris, helen'i seçer.

    devamı için (bkz: ilyada)

    daha kapsamlı okumak için (bkz: hesiodos)
    (bkz: erga kai hemerai)
    (bkz: theogonia)

    durumum yok o kadar okuyamam derseniz jean-pierre vernant'ın torunuma yunan mitleri
  • çok enteresan ve komik bir dünyadır aslında.
    düşün şimdi. sen, ben, o, kız arkadaşın, kankan...
    hepimiz tanrı'yız hacı. ama ben zeus'um. hikaye icabı.
    akşama kadar götümüzü yayıp, acaba hangi tanrıçayı kaldırsak,
    ulan kırmızı üzüm mü yesek, kıçımıza mor badem mi soksak diye
    haldır haldır düşünüyoruz. tek aktivitemiz bu.

    bütün herkes, yan gelmiş göt büyütürken oradan yavşağın teki çıkıyor
    nifak tanrısı mı artık her ne sikimse, ortaya bi' elma bırakıp, siktir olup gidiyor.
    elmanın üzerindeki notu okuyunca herkes çakozluyor olayı ama nafile.
    artık çok ama çok geç;

    "en güzel kadına..."

    ortalık birbirine giriyor haliyle. düşünsene.
    şu kazulet kazulet halleriyle bile "en güzel benim" diye ortada dolanan
    milyonlarcası varken, herkesin tanrı olduğ yerdeki kaosu bir canlandır gözünde.
    e olay kim çözecek? tabi ki zeus'un götünde patlıyor piyango.
    bi' yanda karısı hera, öte yanda metis'ten olan kızı kızı athena
    ve dione'den olan diğer kızı aphrodite... al bi' de buradan yak.

    peki zeus gibi bi' çakal, bu taşın altına elini sokar mı?
    siksen sokmaz... "ben bilmem hacı, ne anlarım ben güzellikten, yarışmadan?
    ömrümüz tropikal meyve yiyip, tanımadığımız tanrıçalarla sevişerek geçmiş.
    uğraştırma şimdi pohunu yiyim" der, sıyrılır. topu da kaz dağı'nın
    bilmem ne yamacında çobanlık yapan paris'e atar.
    "e gidin bakın bakalım oraya. yağız bi' delikanlı olacak orada.
    karıda kızda pek gözü yoktur. objektif davranacaktır eminim" der.

    "objektif olmak" kavramının nasıl çıktığını merak ediyordunuz eminim.
    işte böyle. tam olarak bir "göt sıkışması" durumunda tabi ki, ne bekliyordun zaten.

    neyse abi, gider bizim gacılar bu çobanın olduğu çayırlıklara.
    bakarlar gayet bildiğin çoban lan adam. e bi'de yarışma kazanacaklar,
    hepsinde bir afra bir tafta, bir aşiftelik sorma gitsin. görsen demezsin
    "tanrıça bunlar" diye, o derece. hayatı dağın başında, yıllardır keçi götü
    ve zeytin zeytin keçi boku görmekle geçen çobanın halini
    düşünmek bile istemiyorum zaten. dilini yutmuştur ya da inme falan
    inmiştir muhtemelen. böyle de saçma sapan bi' oylamayla
    yarışmayı aphrodite kazanır.

    sonra heykeli bulunur bilmem kaç yıl sonra ege'nin bir köşesinde.
    louvre müzesi'ne götürülür bu heykel.
    ve paris'le yolları tekrar kesişir.

    keza louvre müzesi, paris'tedir.

    he bu arada. zeus, tarihteki en medeni
    ve demokrat adamdır aynı zamanda.
    "benim oyum çobanla eşit mi olacak" kafasını
    binlerce yıl evvel aşmış herif. vallahi helal olsun.
  • yunanların en fazla önem verdiği mitoloji anlatıcısı homeros'tur. her ne kadar theogonia'sı ile mitolojiye "sistematik" bir hüviyet kazandırmış olsa da -ki işler ve günler'in hesiodos'a âidiyeti tartışılmazken, pausanias gibi güvenilir olduğu düşünülen bir tarihçinin, hesiodos hakkında, "yalnızca işler ve günler onundur" demesi theogonia'nın hesiodos'a âidiyeti hususunda şüphe uyandırıyor-, hesiodos'un ortalama bir yunan üzerinde etkisi pek de fazla değildi. şüphesiz bunda, homeros'un şairliğinin yanında hesiodos'un şairliğinin oldukça sönük kalmasının büyük bir payı vardır. şairliğe vurgu yapmamın gerekçesi şu: mitoloji, antik yunan'da şiirin gücünü gösteren bir olgudur ve yunanların dinî inancını, felsefenin doruk noktasına ulaştığı dönemlerde dahi şiir belirlemiştir.

    tabiî, modern okuyucu homeros'un ilyada ve odysseia'sını okurken, ister istemez onu dinden soyutluyor ve homeros'a alelade bir şairmiş gibi yaklaşıyor. oysa homeros, ortalama bir yunan için vahye mazhar olmuş, peygamber seviyesinde bir kişidir. bizim, şu zamanlarda "mitoloji" dediğimiz ve salt sanatsal açıdan incelediğimiz şey, yunan için kutsal bir din idi. bunu bir an için bile akıldan çıkarmamak gerekir. hâliyle, mitoloji, insanın zihnini kurcalayan bir çok konuda açıklama getirir. meselâ "evren nasıl oluştu, şeyler nasıl oluştu, ölmeden önce neredeydik, öldükten sonra ne olacak, eylemlerimizin karşılığını alacak mıyız, adalet var mı?" gibi yığınla soruya, mitoloji bir şekilde cevap verir.

    homeros'un tanrılar, şeylerin nasıl oluştuğu, insan-insan ilişkileri, insan-tanrı ilişkileri, insanın yükümlülükleri ve öldükten sonra insanın başına gelecek şeyler konusunda söyledikleri yunan felsefesinin doğmasına neden olmuştur. aslında, antik yunan'da olan şey, şiir ile felsefe arasındaki savaştan ibarettir. elbette bir yerden sonra ikisi de ayrı yönlerde ilerliyor, ama tâ homeros'tan platon'a kadar olan süreç bu gerilimin ürünüdür. homeros çevresine bakar ve antropomorfik bir tanrı/evren tasavvuru ortaya koyar. thales ise bu antropomorfizme başkaldırır ve evrenin aklî bir tasavvurunu yapmaya çalışır. thales'ten platon'a kadar tüm filozofların derdi bir şekilde homeros'a bağlanır. herakleitos'un, özellikle de ksenophanes'in günümüze ulaşan fragmanlarını okuduğumuzda, homeros hakkında hiç hoş şeylerin söylenmediğini görürüz. elbette bunun, mitolojinin getirdiği açıklamalarla ilgisi büyüktür.

    küçük bir örnek vereceğim. homeros'un anlatısında günah, insanın bir anlık gafletiyle ortaya çıkan bir şeydir. yani, ona göre günah, nesnel ve entelektüel bir şeydir. eserlerinde kötü bir eylem yapan karakterlerin suçu hep tanrılara yıktığını görürüz. homeros'ta günahın sorumlusu tanrılardır, çünkü onlar insanın aklını alıp günah işlemesine neden olurlar. yani insanları aldatırlar. oysa, orpheusçular ve özellikle platon, tanrı'ya böyle bir şeyin asla ama asla yakıştırılamayacağını iddia ederler, onlara göre günah nesnel değil, aksine özneldir ve sorumluluğu da tamamen günahın failine âittir. kaldı ki, insanın biricik amacı, olabildiğince tanrı'ya benzemektir; yani platon için tanrı, örnek alınabilecek etik bir kavramdır. oysa homeros'ta böyle bir anlayışın esamisi bile okunmaz, bilakis homerik tanrılar zânî, katil, hırsız, aldatıcıdır. bu nedenle, orpheusçu inançla ile paralel bir şekilde düşünen pythagoras, hesiodos ve homeros'un öteki dünyada büyük bir azap çektiklerini bildirmiştir.

    sokrates, apologia'da, savunmasını yaparken bir yerde aristophanes'in bir komedyasından bahseder. bu komedyanın "bulutlar" isimli oyun olduğunu biliyoruz. bu oyunda sokrates, resmen aristophanes tarafından hedef gösterilmiştir. nasıl? aristophanes, sokrates'in dinsiz olduğunu ima etmiştir. bakın bu suçlama bir şairden geliyor. platon'un politeia'sında da şairlere karşı büyük bir öfkenin olduğunu görüyoruz. bazı aklıevveller bunu platon'un sanat düşmanlığına yoruyor, hâlbuki şairler ile filozoflar arasındaki mücadele tamamen dinîdir ve altında tastamam etik konular yer almaktadır. sokrates'in idamına neden olan davanın iddianamesinin altında bir şairin imzasının olduğu unutulmamalıdır.

    homerik ve hesiodik anlatıya dayanan mitolojinin kaba ve son derece materyalist olduğu vakıadır. oysa felsefenin şekillendirdiği dinî inanç, incelikli ve idealisttir. bir örnek: hesiodos'un işler ve günler'inde erdemin sonuçları için tercih edilmesi gerektiğinin savunulduğunu görürüz. yine, "dostunu sev, düşmanından nefret et" çok önemli bir ilkedir. oysa platon, erdemin sonuçları için tercih edilmesi fikrinden iğrenir ve erdemin kendisi için tercih edilmesi gerektiğini söyler. ve yine, platon'a göre, kötülüğe kötülükle karşılık vermek de kişiyi kötü yapar; ona göre, "dostunu sev, düşmanından nefret et" son derece barbar ve kaba bir düsturdur.

    homeros ve platon karşıtlığının zirveye ulaştığı bir eser: euthyphron. bu kitapta, euthyphron vasat bir homerosçu ortodoks yunan'ı simgeler. ve onun dindarlık nedir sorusuna verdiği yanıtların ahlâkî hiçbir tarafı yoktur, hepsi de faydacı ve maddeci cevaplardır. sokrates ise tüm bu cevapların neden gerçek dindarlığı temsil etmediğini tek tek gösterir. aslında kavga euthyphron ile sokrates arasında değildir, homeros ile sokrates arasındadır. sokrates tanrıların kendi aralarında kavga etmeyeceklerini, kötülük yapmayacaklarını, insan ile tanrı arasında ticarî bir ilişkinin olamayacağını tek tek anlatır.

    özetle, yunan mitolojisi, yunan felsefesini anlayabilmek için oldukça önemlidir. bu konuda, james adam'ın pinhan yayınları'ndan çıkan antik yunan'ın din öğretmenleri isimli eseri şiddetle tavsiye olunur.
  • dünya mitolojileri içinde, üzerinde en fazla durulmuş olanıdır. bu mitoloji de diğerleri gibi öncelikle "yaradılış"felsefesini açıklamak üzere oluşturulmuş; daha sonra içerisindeki kahramanlara tanrılık payesi verilerek uzun zaman onlara ibadet edilmiş ve efsaneler uydurulup, sanat eserleri oluşturulmuştur.

    yunan mitolojisi, "uranos" ve "gaia"nın birleşmesiyle başlar. bu birleşmeden, tabiat üstü ilk yaratıklar olan kiklopslar, titanlar ve gigantoslar doğar. bunlar da aralarında evlenerek mitolojik familyayı meydana getirirler. ve içlerinde en meşhurları, tanrıların tanrısını da içinde barındıran titanlar'dır..

    kronos ve rea, yunan mitolojisinin temelini teşkil eden iki titandır. bunlar evlendikten sonra kronos, doğan tüm çocuklarını, tahtına ortak olacak diye yutmaya başlar. beş çocuğu, kocası tarafından yutulan rea, altıncıyı saklamaya karar verir. bebek kundağına taş koyarak, kronos'a taşı yutturur ve asıl bebeği gizlice kritis (girit) adasında saklar. adada su perilerinin himayesinde büyüyen bebek, gelecekte "tanrıların tanrısı" olarak anılacak olan zeus'un ta kendisidir..

    delikanlı çağına gelen zeus, annesinden kardeşleriyle ilgili gerçeği öğrenince onların intikamını almaya karar verir. beş kardeşini, babasını kusturmak suretiyle kurtarır. ve böylece yunanistan'ın teselya bölgesinde bulunan kutsal dağ olimpos'ta, yepyeni bir devir başlar: "oniki tanrılar devri". bu oniki tanrı sırasıyla şöyledir: zeus, poseidon, hades, estia, hera, ares, athena, apollon, afrodit, hermes, artemis ve ifestos.

    olimpos'ta ikamet eden tanrılar bunlarla sınırlı kalmayıp, çapkın tanrı zeus'un meşru ve gayrimeşru izdivaçlarından birçok çocuğu olacaktır. ve tanrıların temsil ettikleri konular dikkate alınacak olursa aslında yunan mitolojisinin, hayatı anlamaya yarayan eşsiz bir kılavuz niteliğinde olduğu anlaşılacaktır..

    zeus: baş tanrı ve gökyüzü tanrısı
    poseidon: denizler tanrısı
    hades: yeraltı tanrısı
    estia: ocak ve aile tanrıçası
    hera: izdivaç tanrıçası
    ares: savaş tanrısı
    athena: zeka tanrıçası
    apollon: güneş tanrısı
    afrodit: güzellik tanrıçası
    hermes: tanrıların habercisi
    artemis: ay & av tanrıçası
    hephaistos: ateş tanrısı
    demeter: bereket tanrıçası

    düzeltme konusundaki önerileri için juvares'e teşekkürlerimle.
  • donem sonunda, mitoloji hocam tarafindan kimin eli kimin cebinde belli degil seklinde tek cumleyle ozetlenmis hede..
  • soyagacında zeus ve cocuklarından sonrası daıma corba olan ve akılda kalmayan mitoloji
  • öncelikle daemonia nymphe playlist..

    sümer, sami (akad, asur ve babil) ve mısır mitolojilerine göre daha karmaşık ve daha girifttir. kişiler çoktur. olaylar boldur. ve bu birçok kişi ve olaylar üzerine yazılıp çizilenler epey fazladır. bunun en önemli sebebi kuşkusuz hellen kaynaklarının daha ulaşılabilir olmasıdır. makedon ve hellenistik kültürün kaynaşması, daha sonra da roma'nın hellen kültürünü miras olarak alması bunda etkili olmuştur. ayrıca hint-avrupa kökenli bir mitoloji olmasına rağmen hellen mitleri büyük oranda mezopotamya mitlerine de dayanmaktadır. özellikle başlangıç mitleri tamamen sümer kaynaklıdır.

    yeni başlayanlar için önemli kişi ve varlıkların yer aldığı basit bir soy ağacı, kronolojik takip sağlayan bir çizelge vermek istiyorum. başlıca kaynaklarımız homeros ( illiada ve odesseia ) ve hesiodos ( theogonia ve erga kai hemerai ) elbette. açıklamalar da olacak tabi. ancak burada mitoloji felsefesi yapmayacağım. çünkü bu oldukça zor ve karmaşık bir şeydir. yapabilir miyim onu da bilemiyorum zira.

    zaten jimi the kewl ve immanuel tolstoyevski yeterince olmasa bile yapmaya çalışıyorlar. benim amacım daha düzenli ve kronolojik bir çizelge sunmak. lakin martin bernal'in black athena, kara athena adlı kitabını da tavsiye ederim tabi. mitlerin ve kişiliklerin sümer ve sami mitlerindeki karşılıklarını da veremiyorum, çünkü bu yazıyı çok karmaşıklaştırır. ama daha sonra yapabilirm bunu evet. bir de görüntü biraz estetikten yoksun olabilir, malum sözlüğe yazmak şekil olarak biraz eksikli bir şey. word gibin değil yani. ona takılmasanız iyi olur. hadi bakalım:

    --- okeanos ve thetis ---
    (bu iki büyük varlık kaos'u oluşturur. herşeyden önce onlar vardır. sonsuz nehir ve deniz. tamamen sümer mitolojisi kaynaklıdır. mesela thetis, sümer mitlerinde tiamat olarak geçer. hellence "deniz" anlamındaki thalatta sözcüğü, birebir tiamat'ın evrimleşmiş halidir. thetis de buradan türemiştir.)
    l
    l
    --- kaos --
    ("sonsuz düzen ve düzensizlik". sanılanın aksine kaos "sonsuz boşluk" değildir. kaos "herşeyi içine alan", "tüm düzenin içinde bulunduğu" bir kavramdır. tüm düzenler ve düzensizlikler onun içindedir. ona dahildir. sonsuz boşluk tartaros'tur ve tartaros da kaos'un içindedir.)
    l
    l
    --- eros ---
    (eros oldukça özellikli bir varlıktır. kaos'tan, "evrenin temel gücü" olarak doğmuştur. genelde anthropomorf bir tanrı olarak tasvir edilmesine rağmen aslında bir güç, olgu, kavramdır. sevgiyi ve bağlılığı temsil eder. insanları, kavramları, zamanları ve mekanları birbirine bağlar. insanların ve tanrıların iç güdüsel davranışlarının, hislerinin temel kaynağıdır. )
    l
    l
    --- gaia ---
    (kaos'tan ölümsüz gaia doğar. gaia toprak anadır ve ilk doğurgan canlıdır. genelde dişi olarak tasavvur edilir.)
    l
    l
    --- uranos --- (gaia uranos'u doğurur ve onunla birleşir.)
    l
    l
    --- gaia ve uranos --- (gaia ve uranos ilk tanrısal çifttir.)
    l
    l
    --- titanlar ve titanidler --- (altı erkek ve altı dişi)
    --- kykloplar ve hekatonkheirler --- (üç dişi ve üç erkek)
    (bu dört grup gaia ve uranos'tan doğmuştur.)
    l
    l
    --- gaia ve tartaros --- ( bu doğumlardan sonra gaia "sonsuz boşluk" tartaros ile birleşir.)
    l
    l
    --- typhon ve ekhidna --- (gaia ve uronos'tan doğan typhon ve titanid ekhidna.)

    mitolojiyi burada biraz hikayeleştirmek gerekiyor: typhon ve ekhidna, büyük titan ve titanidleri yok etmeye çalışır. bu arada titanların babası uranos da, kendi egemenliğini tehdit ettikleri için çocuklarını yemeye başlar. erkek titanların sonuncusu kronos, annesi gaia ile bir plan yaparak uranos'un erkeklik organını keserler ve onu güçten düşürürler. kronos kız kardeşi olan titanid rhea'yı kurtarır. bundan sonra kronos ve rhea ilk defa olympos dağında bir iktidar kurarlar. kronos ve rhea'dan olympos tanrıları doğar.

    --- bu arada gaia'nın ölümsüz tohumundan aphrodite doğar. ---

    --- rhea ve kronos ---
    l
    l
    rhea ve kronos'tan altı kardeş doğar.
    l
    l
    --- hestia - zeus - demeter - hera - hades - poseidon. ---

    kronos, bir kehanetten oğlu zeus'un onun hakimiyetini yok edeceğini öğrenince zeus'u yok etmek ister. ancak zeus henüz bir çocukken girit'e kaçar. büyüdüğünde tekrar olympos'a gelir ve babasına bir zehir içirir. kronos zeus kaçtığında hem çocuklarını hem de kyklop ve hekatonkheirleri yutmuştur. zehri içince yuttuğu tüm çocukları kusar.

    kykloplar ve hekatonkheirler, kurtarıldıkları için zeus'a "yeryüzünün en yüce güçlerini", ayrıca yıldırımları ve şimşekleri hediye ederler. zeus'un güçlenmesinin hemen ardından kronos'un yanında olan titanlar ile yeni tanrılar arasında bir savaş başlar: titanomakhia. savaşı tanrılar kazanır ve yeryüzünü bölüşürler. zeus "gökleri", hades "yer altını ve ölüler alemini", poseidon da "sular dünyasını" alır.

    burada ayrıca (bkz: ludvigboltzmann/#25123822)

    titanomakhia'dan sonra tanrılar kendilerine hizmet etmeleri amacıyla insan'ı yaratır. ancak insan ilkeldir ve akli yetisi, kültürel bilgisi yoktur. ancak titan iapetos'un oğlu prometheus insanlara acır ve bilgeliği ve bilgiyi temsil eden, yalnızca olympos'ta bulunan "ateşi" insanlara tanıtır. ancak zeus buna çok kızar. insanlar ateşi almalarına rağmen yine de ilkellikle cezalandırılır ve evrensel bilgiye ulaşmak için kendileri çaba göstermek zorunda bırakılırlar. prometheus ve kardeşi atlas da ceza alırlar. atlas yer küreyi taşımakla cezalandırılır. prometheus ise hindikuş dağlarına sürülür. burada bir kayalıkta zincire vurulan prometheus'un hergün yenilenen ciğerini sürekli parçalayan ve yiyen bir akbaba vardır. ancak birgün, bu duruma içerlenen herakles, hindikuş'a gider ve prometheus'u kurtarır.

    prometheus verdiği onurlu mücadele sayesinde saygınlık kazanır ve ölümsüzler arasına alınır. gerçekten yüce bir kahraman olarak görülmeye başlanmıştır. hatta bazı mitlere göre insanları zeus değil, bizzat prometheus yaratmıştır.

    kronolojik mitoloji çizelgemizi olympos'un 12 büyük tanrısı'nı yazarak sonlandıralım.

    - zeus
    - hera
    - hades
    - poseidon -- (bu dört kardeş rhea ve kronos'un çocuklarıdır.)

    - aphrodite (gaia'nın ölümsüz tohumundan doğmuştur.)

    - hephaistos
    - ares
    - dionysos
    - apollon
    - hermes
    - athena
    - artemis -- (bu yedi kardeş zeus'un çocuklarıdır.)

    burada bir ekleme yapmak istiyorum. gördüğünüz gibi zeus'un çocuklarının annelerini yazmadım. çünkü yaygın kanının aksine zeus'un daimi eşi olarak bildiğimiz hera, aslında zeus'un daimi eşi falan değildir. yukarıda isimlerini verdiğim çoğu tanrı sadece zeus'tan doğmuştur. (mesela athena ve dionysos zeus'un baldırından çıkıvermiştir.) zeus, malumunuz üzere çok çapkın bir tanrıdır. bazı çocukları hera'dandır, bazıları insanlardan (mesela herakles), bazıları başka tanrıçalardandır.

    doğrusu hiçbir araştırmacı zeus'un kaç tane çocuğu olduğunu tespit edememiştir. zira kimden doğduklarını bilmediğimiz bir sürü tanrı ve tanrıça vardır ve bunlar gayet tabi zeus'un çocukları olabilirler. yani aslında dediğimiz gibi zeus'un daimi bir zevcesi yoktur. bu sebeple "zeus'un eşi şu kişidir", ya da "zeus'un çocuklarının anası budur" demek yanlıştır.

    ayrıca; zeus hakkındaki en büyük yanılgılardan biri de onun "evrenin hakimi" olduğudur. kendisine güçlerini ve hükümranlığını gaia ve uranos'un devasa çocukları üç kiklop (veya kyklop) [brontes, steropes ve arges] ve üç hekatonkheir [ottos, briareus ve gyes] vermiştir. zeus onlar sayesinde dünyayı yönetecek güce ulaşmıştır ve aslında bu onun o kadar da güçlü olmadığını gösterir. ayrıca zaten hellen mitolojisi'nde zeus "evrenin hakimi" olarak tasvir edilmemiştir.

    zeus yalnızca tanrıların, ölümlü insanların, yarı tanrı yarı ölümlülerin, yerin ve göğün tanrısıdır. yalnızca dünya'da iktidardır. ve hellen mitolojisi'ndeki bir çok anlatıda, tıpkı daha öncekilerin yaşadığı gibi, zeus'un da bir düşüş yaşayabileceğinden bahsedilmiştir. örneğin zeus'la bir aşk yaşamayı reddeden ünlü tanrıça sinope, zeus'a; "ancak öldüğün gün olympos'un tahtından vazgeçersin sen! o taht senin sebebin olacak.." demiştir. buradan çıkarmamız gereken, zeus'un da güçten düşebileceği sonucudur. yani zeus aslında evren'in değil, yeryüzü'nün en büyük gücüdür.

    edit gibi: iş bu güzel entry'nin sorumlusu daemonia nymphe'dir.

    daemonia nymphe playlist..
  • eski zamanlarda yuksek* sosyete* de kim kiminle nerede ne yapmışı anlatır.
hesabın var mı? giriş yap