• covid-19'a karşı mücadelelerinin ne denli başarılı olduğunu bildirmiş oldukları vaka ve ölüm sayılarından anlaşılıyor. cumhurbaşkanlığı corona sitesinde yer alan bilgiye göre 2836 vaka, 1374 iyileşen ve 165 toplam ölü sayısı kaydedilmiş. nüfusu her ne kadar az olursa olsun, bir dönem virüsün merkezi durumunda olan italya'nın yakınında yer alan ülke aldığı önlemler ile en az hasarla çıkmış gözüküyor.
  • kendimi bir yunan milliyetçisinin yerine koyduğumda, türkiye'ye bakarak yaşayacağım ulusal tatmini, tarif edilemez olacak ülkedir.

    19 kasım 2002'den bir haber:

    "...görüşmeden sonra yunan dışişleri bakanı papandreu, yunan basınına bir brifing veriyor. ilginç bir perde arkası. bugüne kadar türkiye ile yunanistan liderleri ne zaman ve nerede masaya otururlarsa otursunlar, sonrasında yunanlıların kendi aralarında yaptığı bir espri var:

    ‘‘attila, yine attilalığını gösterdi.’’

    yani, türkleri görüşmelerde hep şahin görüyorlar. papandreu dün yunanlı gazetecilere ‘‘yılardır ilk kez attila ile görüşmedik’’ diyor."

    https://www.hurriyet.com.tr/…-ile-gorusmedik-110472

    düşünsene, yunan milliyetçisisin, türkiye'de iktidara siyasal islamcılar geliyor. ulusalcılığa karşılar. dış politikada tavizler vermeye açıklar.

    artık attila olarak görülmeyen türkiye başbakanı, kıbrıs'ta annan planı referandumu öncesi "yes be annem," diyor, sonra yunan ordusu ege'de 18 türk adacığını fethediyor. türkiye'den ses yok.

    aynı hükümet türk ordusuna düzenlenen kumpasları bir demokrasi mücadelesi olarak savunuyor, öyle ki, başbakanı, kendini davanın savcısı olarak bile görüyor. bu arada tsk'nın milgem projesini hayata geçirenler, yani, yunanistan'ı ürküten isimler hapse atılıyor, kimi hastalanıp ölüyor, kimi intihar ediyor.

    türkiye'de din adamlarına baktığında çoğunun ulusalcı olmadığını görüyorsun. hatta, "keşke yunan galip gelseydi," diyecek kadar ileriye gidenler var. atatürk'le, cumhuriyet'le sorunları var. atatürk'e hakaret edenler var. hristiyan memleketlerde din adamları ülkesinin ulusalcısı, ajanı, fedaisi bile olurken, türkiye'de müslüman din adamları için bu söz konusu değil. "türkçülük haramdır," diye açıklama yapan ilahiyatçıları var. çoğu kemalist değil. kemalizm'in ne olduğunu bile bilmiyorlar. cehalet ve laiklik düşmanlığı almış başını gitmiş.

    devletin her kademesine sızmış dinci bir yapılanma darbeye kalkışıyor. başarısız darbe girişimi sonunda ülkene kaçanlar oluyor. hükümet askeri okulları kapatıyor, hani, şu osmanlı'dan beri açık olan köklü okulları. çıkardığı subaylarla ülkene kök söktürmüş okulları kapatıyorlar, darbeyi bahane ederek. yerine açılan okulların başına tarihçi profesörü getiriyorlar.

    en sonunda, mavi vatan doktriniyle, doğu akdeniz ve kıbrıs'ta türkiye'nin çıkarlarını savunan, bunu bilimsel bir çalışmayla taçlandıran generali istifaya sürüklüyorlar. açtığın haber kanallarında bu generalin çalışmalarından haberdarsın, kitabını tanıtıyorlar, ülkene sıkıntı çıkaracağını biliyorsun, ama, o da ne? türkler kendi generallerini kritik görevlerinden alıp pasifize ediyorlar, istifalarına sebep oluyorlar. üstelik, türk halkı ve muhalefeti buna kayıtsız kalıyor.

    gerçekten bir an için kendinizi yunan milliyetçisi olarak hayal edin. sevmediğiniz türklerin başındaki iktidar, milliyetçilik duygularınızı arsızlaştırmaz da ne yapmaz?
  • debe'ye giren entrydeki gibi ben de kendimi bi yunan milliyetcisi yerine koyup bakiyorum.. tatile yunan adasina gidip; ''turk turizmci kazanacagina yunan kazansın'' diyen ataturkçü görüyorum ve what the fuck amk diyorum.. yunan, ermeni bilmem ne sevmeyen turk baasligina ve milliyetçi hareket partisi basligina bakiyorum ve turk milliyetcilerinin yerden yere vuruldugunu goruyorum şakkadanak bi şok daha yasiyorum. noluyo lan demeden şaaakkk libyada ne işimiz var diyen ''vatan aşıkları''nı görüyorum kurban olduğum allah verdikçe veriyor demeye kalmadan biri üzerime anadolu çomarı başlığını atıyor. kalpten gidiyorum. tayyip karşıtı olsun da ne olursa olsun diyen tipler, yunan seviciler gitmis malum enrtyi cok sevmiş. ilginç. türkiye'den daha az yunanın daha dogrusu yunan sevdalisinin yaşadığı ülke.
  • bu günlerde ege denizi'nde veya ege semalarında, ya da kara hududu boyunca bir yerlerde her an ufak çaplı tepişmeye girme ihtimalimiz olan komşu ülke.
  • kadınları en güzel olan ülke.
  • yukarılarda bir yerlerde düşük zekalı sonradan olma bir yunan tohumu ikide bir gelip aklınca laf sokuyor buradakilere. hatta hızını alamamış yunanistan'ı ab batırdı demiş. aklını peynir ekmekle yemek bu oluyor herhalde. üstünden komünizm geçmiş doğu bloku ülkelerinin bile neredeyse hepsi ab çatısı altında şahlanıp zenginleşirken bir bu gerizekalıları batırdı ab demek. çok ilginç. bir de bu herif bizdeki ''almanya bizi kıskanıyor'' diyen tiplerle dalga geçiyor aklınca. senin ne farkın var ? almanya yunanistan'ı kıskanıyor demediğin kalmış bir.

    bu arkadaşa bir iki link bırakıyorum iyi okusun, bilgilensin, faydalansın. sonuçta bilmemek değil, öğrenmemek ayıp:
    https://en.wikipedia.org/…ek_government-debt_crisis
    https://smardart.com/countries-with-most-debt/

    bütün analizlerde covid'in en çok etkileyeceği ab ekonomisi olacağı konuşulmaktadır. minimum %11-13 arası küçülme beklenmektedir. %21 ile ekonomisi turizm gelirine en fazla bağımlı ülkelerin başındadır(türkiye için bu oran %11). götleri tutuşmuş bir şekilde turizmi açmaya çalışmaları da biraz bu sebeptendir - bir boka yaramayacak o ayrı, turizm bu sene her ülkede öldü.

    ama yukarıdaki malakaya inanacaksak, henüz yakın bir zamana kadar vatandaşları için bankadan para çekme limiti olan ve herhangi bir ekonominin görüp görebileceği en büyük çöküşlerden birini yaşamış bu ülke, olmayan üretimi ile bir iki sene içinde adeta ekonomik mucize gerçekleştirmiş, vatandaşlarına para saçmaya başlamıştır. bütün gelişmiş ülkeler yunan ekonomik mucizesini konuşmaktadır şuan. yersen.

    o saçılan para hans'ın olmasın arkadaşım? tabi sen sorarlarsa gene bizi ab batırdı dersin. kim bilecek.

    neyse, göreceğiz bir iki seneye hanyayı konyayı. bu entry de burada dursun.

    eklemeden de geçmeyelim. ege, akdeniz, libya'daki hayalleri türkiye tarafından teker teker patlatılıp eline verilmektedir bu aralar. gelişmeleri mahzun mahzun oturdukları yerden izleyebiliyorlar ancak. neyse bu da geçer komşu.
  • bana göre dünya'nın en güzel ülkesidir.

    bunu, dünya üzerindeki her ülkede yıllarda dolaşmış; everest'in tepesinden avuçladığı toprağı mariana çukuruna bırakmış; nat geo, bbc travel, atlas gibi dergilerde sayısız yazı kaleme almış ve en sonunda kütüphaneler dolusu seyahat kitaplarını karıştırarak objektif değerlendirme kriterleri oluşturmuş, kararı da bu kriterlere göre atamış biri olarak söylemiyorum. bunu, yunanistan'ın benim en basit arzularımı karşılaması neticesinde söylüyorum: bolca su, yaz-kış güneş, dört mevsim, sevdiğim hemen hemen tüm meyve-sebzeleri yetiştirebileceğim iklim, avrupa ve anadolu'ya yakınlık, topraktan ot gibi kültürel hazine fışkırması...

    tüm bu güzelliklerin yanında, kazın ayağının aksi yöne gittiği de oluyor tabii. hem de öyle bir gidiş ki bu, yunanistan'ın her karış toprağından illet ettirir. nedir bu tatsızlığın sebebi? yalnız ve yalnız bu günlerde bu mucizevi toprakların üzerini meşgul eden ve kendilerini kadim antik yunan halkının devamı gören ama aslında slav, arnavut, makedon, türk karışımı; güzellik ve akıl konusunda bir eksiği bulunmayan, spor dallarında başarılı ancak topraklarının güzelliğinden olsa gerek bir şey üretme konusunda elinden neredeyse hiçbir şey gelmeyen tembel halktan başkası değildir.

    herhangi bir ırkla alıp veremediğim filan yok. bugünün yunan halkı, kendini değil antik yunanlarla, çin'in yok olmuş hanedanlarından biriyle dahi ilişkilendirebilir, umurumda değil. kaldı ki, bugün türkiye'de kendine türk diyen bizlerin de orta asya bozkırlarında ata ters binip tavşanı gözünden vuran atletik halkla bir ilişkisi kalmış mıdır? o halde ırk meselesi bir genetik miras meselesinden çok zihniyet ürünüdür. varsın olsun. bu konular üzerinde konuşmak dahi o kadar sıkıcı ve bayağı ki... ırkmış, milliyetmiş, tüm bu kavramlar üzerinden tartışma yürütmek ne kadar akıllı adam işi tartışılır.

    son olarak milliyetçi olmadığımı, yunan ulusunun büyük çoğunluyla hiçbir sorunumun bulunmadığını ve bu girdideki tek hedefimin reddit, twitter gibi uluslararası internet ortamlarında ağır türk düşmanlığı yapan moron ve alagavatları ilgilendirdiğini belirteyim. yoksa başta da söyledim zaten, en çok sevdiğim topraklar yunanistan topraklarıdır, bir ülkede doğmayı tercih etsem (sadece coğrafi seçim, yoksa o moron yığınının arasında nefes dahi alamazdım) bunun yunanistan olacağını.

    başımdan geçenleri anlatayım. internet üzerindeki dil öğrenme programlarından birindeyim. birkaç kelam edebilmek için italyanca çalışıyorum. bu programda, ana dilini konuşan insanlardan yardım alabiliyorsunuz. ve bu hem iki kişi arasındaki görüşme şeklinde oluyor, hem de herkese açık biçimlerde. her neyse, italyan bir arkadaşla herkese açık ortamda mesajlaşıyoruz. daha doğrusu forum usulü alıntı yaparak konuşuyoruz. o benim italyancadaki yanlışlarımı düzeltiyor, sorular soruyor filan. en sonunda muhabbet bayağı (çoğunlukla araya ingilizce serpiştirilmiş olarak)
    ilerledi ve konu türk olduğuma geldi. italyan türk olduğumu duyunca, nedenini anlamadığım biçimde çok sevindi ve bana türk dizileriyle ilgili sorular sormaya başladı. dizilerin ağır fanıymış ve can yaman isimli türk oyuncunun büyük hayranıymış. hatta can yaman'ın sokaklarda yürümesi filan nasıl hissettiriyor diye bile sordu, sanki aynı mahalleliyiz. kadındaki hayranlık o kadar ileriki, türkiye'de yaşamak istediğini dahi söyledi. (evet, bence de yok artık!) daha fazla uzatmayayım, en sonunda yunanın biri zıpladı ve bizim suriye'de kürtlere soykırım yaptığımızı, dizilerimizle de yumuşak güç uygulayıp avrupa'yı kandırmak istediğimizi filan saçmaladı.

    sonra bir başka sitede, türk bayraklı kullanıcı olarak yorumlar yazıyorum, bir tane yunan, en alakasız konularda dahi, benim mesajlarımın altına türklerin istilacı olduğunu ve tek amacımızın yunanistan'ın adalarını ele geçirmek olduğunu yazmaya başladı. kendi yunan grubuyla sürekli şikayet ediyorlar bizleri, aman yani, azıcık işi olan insanın vakit ayırmayacağı saçmalıklar...

    en son twitter'da, yukarıda da biraz bahsedilmiş, aman allah'ım, bu nasıl bir kudurmuşluktur. herifler, günlerinin en az 12 saatini türkiye'ye ayırmış olmalı böyle bir mesai için. değil direkt türkiye'yi içeren bir şey, içinde türk futbolcu bulunan kulüpleri dahi şikayet ediyorlar. adamlara göre bizler, sabahları yunanistan'ın kötülüğüne bir şeyler yapmak için uyanan, hayatını buna adamış ve geceleri de yunanistan'ı yok etme yeminleri ederek uykuya dalan yaratıklarız. tv'lerimizde sürekli yunanistan düşmanlığı yapılıyor. dizilerimizin ve belgesellerimizin hepsi yunanistan'ı sindirmek için çekiliyor. adamlar mecliste 7/24 kendilerini tartıştığımızı sanıyorlar. bilmiyorum senede 3-5 günden çok bahsedilmiş midir gerçekte...

    onlara göre türkiye'de 35 milyon kürt var ve her birini sabahtan akşama dek işkenceye tabi tutuyoruz. ermeni soykırımında 100 milyon kadar ermeni'yi öldürmüşüz ve bunu saklamak için öyle büyük çukurlar açmışız ki, sonunda büyük göllerimiz olmuş. parçalanmamızın çok yakın olduğunu düşünüyorlar. hayallerine göre bir gece ermenistan doğu'dan, kürtler içeriden ve güneyden, yunanistan da arkasına tüm avrupa'yı alarak batıdan dalacak. en son ankara'da 100 bin kadar türk'ü (çünkü onlara göre ülkedeki türk sayısı bu kadar) kıstırıp öldürerek anadolu'yu özgürlüğüne kavuşturacaklar. tek hayalleri bu.

    aman yani. tekrar söyleyeyim ki yanlış anlaşılmasın, bahsettiğim kişiler içinde türk nefretinden başka bir şey bulunmayan malum faşist insanlar. yoksa eminim yunan halkının büyük çoğunluğunun bunlara pabuç bıraktığı yoktur, o güzel toprakların ve dünya'nın en güzel sahillerinin keyfini sürüyorlardır. elimde tabii ki istatistiki bir bilgi yok ama bu faşist nüfusun 100 bin ile 1.5 milyon arasında değiştiğini düşünüyorum. skalanın en ucunda altın şafak üyeleri gibi sabah akşam türk katletme hayalleri kuranlar bulunurken, en altında pek faşist olmayan ama türklerin bir gün gelip işgale kalkışacağını düşünen ve bu sebeple türklere düşmanlığını içinde iyi bir yer etmiş insanlar yer alınıyor.

    heriflerin, 80 milyon nüfusa sahip; ırak ve suriye gibi savaşın eksik olmadığı komşuları bulunan, pkk gibi gerilla savaşında öyle ya da böyle seviye atlamış terör örgütüyle uğraşan ve kuzeyinde rusya gibi bir ayının tehdidinin eksik olmadığını türkiye'den askeri anlamda eksik kalmama gibi bir amaçları var. ve bu amacı sahiplenmiş insan sayısı da, yukarıda bahsettiğim, kendi tahminlerime dayanan 100 bin ile 1.5 milyon kişi kadar. inanılmaz bir durum gerçekten. ülkenin %10'undan fazla etmeyen insanlar, ülkeyi büyük bir saçmalığın pençesinde kıvrandırıyor. krizden krize atıyor. amerika'nın gelip son model arleigh burke sınıfı destroyerlerden bağışlayacağını ve bu destroyerler ile, zamanında averof zırhlısı ile yaptıkları gibi türkleri ege'den ve istanbul'dan söküp atabileceklerine inanan bu aptal güruh, kalan 8-9 milyon insanı kısır bir türkiye düşmanlığı gündeminin içinde mahvediyor.

    oysa türkiye'nin çıkıp da bir yunan adası alacak gücü elbette yok. akdeniz'in demirbaş donanmaları italyan veya fransız ordusunun da yok tabii ki. kaç yılındayız yahu? türkiye, neredeyse tüm dünya tarafından terör örgütü sayılan pkk'nın bir koluna operasyon yaparken bile günlerce tehdit ediliyor. nato'dan atılmakla tehdit edilip, kürtlere soykırım yapmakla suçlanıyor. kaldı ki çıkıp nüfusu %90-95 yunanlardan oluşan bir adayı ilhak edip topraklarına katacak.

    aklı başındaki bir adama göre bunlar tabii ki komik bir hayalden öte değil. ama bugün yunanistan'ı güden politika, tamamen bu esas üzerine dayanıyor ve bu yüzden ülke bir gıdım yol alamıyor. türkiye'de çok sevilen bir laf var, 'türkiye bir şey üretmiyor' diye. yoo, potansiyelimize göre değerlendiriliyorsak gerçekten epey az üretiyoruz ama istanbul, ankara, bursa, izmir gibi kallavi illeri geçtim; kayseri, samsun, van gibi illerde dahi üretim yapılıyor. hele yunanistanla kıyaslarsak bu küçük iller dahi birer sanayi kenti sayılır.

    yunanistan eğitimli bir nüfusa, güçlü bir diasporaya, çok saygı duyulan bir geçmişe ve verimli, büyümeye açık topraklara sahip. ülkenin akdeniz'e 13.600 km sınırı bulunuyor. ve 13 bin km'nin 1 metresi dahi çöpe atılacak cinsten değil, google maps ile az buçuk kontrol edin, adamların sahip olduğu her bir metre kıyı cennetten düşmüş gibi. biliyorsunuz zaten, bizim ege, akdeniz gibi. iklimleri inanılmaz sayıda meyve ve sebze üretmeye müsait. ama dekarlarca toprakları boş duruyor. girit, rodos, midilli gibi adaları hariç tarımsal üretim sıfır; feribotlarla ana karadan insan ve yiyecek getirilmesini bekliyorlar. gerçekten gidip google maps'ten güzelim adalara bir bakın, çoğu yazın gelecek birkaç bin turist ve akdenizden çıkacak üç beş cılız balık harici hiçbir şeyle ilgilenmiyor. su mu yok? akdeniz iklimindesin, kışın ortalama 1000 mm yağış alıyorsun. biriktir ve yazın kullan. kaldı ki pek çok ağaç suya o kadar ihtiyaç da duymuyor. çalılarla kaplanmış tepelere fidan dik, birkaç sene sonra meyveni topla; üret. sadece bekleme yahu!

    heriflerin 10 milyon nüfusu ama 250 tane savaş jeti var. donanmalarındaki denizaltılar pek çok zengin ülkede yok. türkiye'de bile -aynı sınıftan- denizaltılar yeni üretiliyor. denizüstü araçları her ne kadar türkiye'den geri ve yaşlı olsalar da, yine 10 milyon nüfuslu bir ülkeye göre acayip fazla. kara kuvvetlerinde leopard 2a6 tanklar var, apache helikopterler var. ama hızlı trenle selanik ve atina'yı bile yeni birbirine bağlayabildiler. o kadar ab desteğine rağmen altyapıları ortalama bir avrupa ülkesinden geride.

    çok uzattım. sözün özü, çok doluyum sözlük. hani bizim ülkedeki kollektif aptallığa artık alıştım, yeryüzünün cenneti anadolu'da kısır bir 'moronluk' döngüsü içinde yaşayıp gidiyor, siyasal islama filan pabuç bırakıyoruz da. bu adamlar kendini avrupa birliğine atmış. geçmişlerinden ötürü babalar gibi saygı görüyorlar. ülkelerine nüfuslarının 3 katı kadar turist geliyor. parayı bola döke harcayıp gdp'lerinin 2 katı kadar borç yapsalar da kapı gibi destek çıkılıyor ve tekrar düzü görüyorlar. ulan bunca imkana rağmen hala 'doğudaki hayalet' ile uğraşıp ülkedeki bir avuç aptal faşiste pabuç bırakıyor, cennet topraklarınızda bizimkine benzer aptal bir döngüde yaşayıp gidiyorsunuz ya, alacağınız olsun.

    aristo, homer sorar bunun hesabını ama. haberiniz olsun.
  • düşmancıl politikalarını bıraksalar türkiyeyle 10 numara dost olabilecek ülkedir. ulan genlerimiz bile aynı çıkıyor dna testlerinde. osmanlı altında beraber 400 yıl yaşamışız zaten karışmaması mümkün mü? halktan yana pek bi sıkıntı yok aslında. belki iki ülkeden de diğer tarafta hiç bulunmamış olanların ön yargıları yoğun olabilir ama karşı tarafı görmüş insanlar için bize sıcak ve kendimizden bir yerin karşımıza çıkması aslında tüm hikayeyi anlatıyor.

    her 3. sınıf ülkenin halkını gazlamak için hayali düşmanlara ihtiyacı vardır elbet. yunanistan gidip bulgaristana sataşacak değil elbet türkiyeye düşman olacak. tabi son zamanlarda akdeniz mevzuları kıbrıs konusunun yeniden önem kazanması ile bu düşmanlığın altı gittikçe mantıklı sebeplerle dolduruluyor iki taraf için de ama bu iki ülkenin kendilerini büyük aktörlere yem etmemelerinin tek çıkar yolunun birbirlerine el uzatmak olduğunu görmeleri lazım. türkiyeyi akdenizde yunanistan ile yormak, yunanistanı türkiye korkusuyla batının paralı askeri gibi kullanmak bunlar iki tarafın da kaybettiği durumlardır. batı türkiyenin bölgedeki etkisini yunanistanla hizalamaya çalışır, yunanistanı da türkiye korkusuyla hizada tutmaya çalışır. oysa iki ülke gözünü açıp bir araya gelse üstlerindeki tonlarca ağırlığındaki zincirleri atmış olurlar. ne yunanistanın bu kadar askeri harcama yapıp batıya iyice bağımsızlığını kaybetmesine gerek var, ne türkiyenin akdenizde egede dışlanmasının doğuracağı sonuçlara gerek var.

    bu iki ülkenin tek çatı altında birleşimi bölgesel olarak inanılmaz bir güç doğurur ve her iki ülkeye de mükemmel refah ve kalkına sağlar. ancak şu an bunları konuşmak çok hayal perest kalır. şimdilik sadece düşmanlığın bi kenara itildiği iş birliğinden bahsedelim. iki taraftaki hükümetlerde de böyle bir niyet yok ama olur da bir gün bunları sesli şekilde konşabilecek hükümetler bu ülkelerde göreve gelirse iki ülke için de çok güzel günler ufukta görünüyor demektir. türkiye şu anda meşru haklarını korumaya çalışan, hatta 18 adayı vermesiyle oldukça da pasif durumda olan bir politika izlemektedir yunanistana karşı. libya mibya bunlara girmiyorum bunlar akdeniz politikasıdır, ben direkt yunanistan politikası diyorum. yunanistan ise öte yandan sadece türkiye başlığı altında politika izlemektedir. kısacası karşısında kendisine karşı bir tehdit yokken bu kadar agresif olmaları sadece zarardan başka bir şey değildir. israil bugün akdenizdeki durumda türkiyeyi denkleme dahil etmenin yolunu yapmaya başlamışken yunanistanın, adalarına yüzerek çıkabileceğimiz kadar yakın olan komşumuzun bize böyle bir düşmanlık yapmasının hiçbir gereği yoktur.

    kendilerinin ilk olarak yapmasını dilediğim şey türkiye ile diyaloğu arttırmaları ve fransa gibi tüm dünyaya kibir ve nefretle bakan ülkelerden özellikle komşu oldukları ülkeler için dış politika tavsiyeleri almamalarıdır. ondan sonrası bi şekilde olur. başta şu gergin ve gittikçe daha da gerilen sebepsiz anlamsız ortamın durulması lazım. dediğim gibi, bu 2 ülke şurada iki yüz yıl önce tek bir ülkeydi. bu kadar anlaşmazlık yaşayabileceğimiz bir şey yok.
  • diğer yarım. :)
  • doğu akdeniz'de planları suya düştükçe kuduran almanya ve fransa abileri olmasa bir bok etmeyecek vasat ülke.
hesabın var mı? giriş yap