• 1987'de yunanistan birleşmiş milletler genel kurulu'na baklavanın bir yunan tatlısı olduğunun tescil edilmesi için bir önerge sunar*. o aralar bu tür sidik yarışlarını seven bizim diplomatlar da karşı önergeyle bu güzide tatlıya sahip çıkmak ister. hatta gaziantep'ten brüksel'e tepsilerle baklava götürülüp bm delegelerine ikram bile edilir*. yunanlılar da benzer uygulamalar yapar. bm konunun araştırılmasını ister. araştırma sonucunun açıklanacağı ve konunun oylanacağı toplantı öncesi hummalı bir baklava servisi ve kulis faaliyeti yapılır. araştırma raporu açıklanır: baklava bir suriye tatlısıdır*
  • yunan eleman gelir, elinde bir tesbih tasimaktadir.
    manos: unsaid olm sizin memlekette ne diyolar bu alete?
    unsaid: tesbih
    manos: biz buna bla bla diyoruz, zaten biz yaptik bunu.
    unsaid: aferin, gotune sokarsin artik
  • - kuzum siz yunanlılarda her şeye sahip çıkma sorunsalı var...
    - evet vardır. bize atalarımızdan kaldı bu sorunsal...
    - bak buna da...
    - yoğurdu yemiyceksen alıyım mı, uzat uzat...
    - eh eyterea bea...
    - ehtiri bi... eyh ehtöri... o son dediğini bi daha tekrar et bakıyım...
  • efenim yillardan 1999 aylardan ekim ben yine selanik'teyim plateia navarinou'da snob adli bir kafede takiliyorum... yunan arkada$lar olsun, bir kac alman ve amerikali * * arkada$ olsun oturuyoruz. alman eleman ayar vermek amaciyla yaw dedi tavla nerenin oyunudur, turk degil mi dedi. yunan arkadaslar hemen atladilar oha ne diyosun sen, tabii ki yunan oyunu v.s., tabi biz de ayar almi$ bir genc olarak bu durumdan hah ne diyorsunuz olm! tabii ki turk oyunu, hepinizle oynayacagim eger sadece biriniz bile beni yenebilirse nah $uraya yaziyorum bu meydanda tavla bir yunan oyunudur diye bagiracagim ama hepiniz bana yenilirseniz avaziniz ciktigi gibi bagaracaksiniz... zira koyulduk zar atmaya, cok ceki$meli gecen 4 oyundan sonra elemanlarin hepsini siradan gecirdim * fekat iclerinden sadece bir tanesi tavla turk oyunudur diye bagirdiydi. hakketen delikanli cocukmu$

    bu arada tavla bir pers oyunudur onu da hemen ekleyeyim. hemen ooo ne alakasi var diye ayar alan arkadaslara o zaman ne bu $e$ be$ler, du$e$ler dus se ler onlar bunlar... yaaa
  • bu sorunsal birinci dünya ülkelerinin, yunanlılara, “yahu siz de her şeyi biliyorsunuz, biz her şeyi sizden öğrendik, aslansınız be”, gazını vermesi; gazı alan yunanlılarında “biz her şeyi biliyoruz, dünyaya her şeyi biz öğrettik, aslanız be yav!” psikolojisine girmesinden ibarettir. ve bu psikolojinin etkisiyle, yunanlıların, olur olmaz her şeyin mucidi, kaşifi veya sahibi olarak kendilerini görmeleridir.

    peki ama neden olaylar böyle gelişmiş?

    çünkü, birinci dünya ülkeleri diye andığımız ülkeler, bir iki istisna (japonya..) hariç avrupa ülkeleridir, veya avrupalıların kurduğu birleşik devletlerdir, avustralyadır... abd falan eski tarihi için zaten avrupaya bakıyor, geçelim onları; peki ama avrupa nereye bakıyor? yunanistan’a. işte bütün mesele bu!

    avrupa, dünya medeniyetinin başlangıç noktası olarak sokrates’i, hipokrat’ı, herodot’u, pisagor’u, öklid’i, thales’i, arşimed’i, aristo’yu, platon’u, diyojen’i, homeros’u (…) görüyor ve tüm bu isimleri yunan olarak algılıyor.

    burada duralım. iki farklı itirazım olacak:
    ilk itirazım:
    bu saydığım isimler ve benzerleri hiç şüphesiz çok mühim ve muteber şahsiyetlerdir, ancak bunların geliştirdikleri bilginin biraz daha ham hâli başta sümerler olmak üzere mezopotamya devletleri ile mısırlılardan da gelmemiş midir acaba? yunanlılardan önce birkaç bin yıl boyunca bu bilgi birikimini her şeyden önce ilk olarak yaratan, sonra geliştiren, işleyen ve paylaşan, ama yunan olmayan insanlara ayıp olmuyor mu?
    ikinci itirazım:
    ege çevresinde (bugünkü yunan ve anadolu coğrafyasında) yaşamış saydığım isimlerin, ve benzerleri olan her çeşit eski çağ bilim insanlarının, hepsinin yunan sayılması ne kadar doğrudur? bana göre bu da yanlış bir bakış açısıdır. eski yunanda varolmuş çoğu birbirine düşman sayısız şehir devleti içinde bugünkü yunanın kökenidir diyebileceğimiz topluluklar, akalar, dorlar, ve greklerdir ve bunlara yakın bazı diğer polislerdir. ama asla ve asla troya değildir, frigya, lidya, misya, likya, karya, fenike, ve daha pek çoğu değildir.

    avrupalı bakış açısına geri dönersek;
    evet, avrupalılar eski çağda, bahsettiğimiz coğrafyada, bilim, felsefe, sanat, edebiyat, tıp, matematik adına yapılmış bütün çalışmaları yunan malı addediyor, çevre coğrafyasından ve daha eski tarihten gelen bilimsel katkıları yok sayıyor; burada yaşamış olan ve yunan olmayan halkların farklılığını görmüyor, veya görmezden geliyor.

    yalnız eski yunanlıların da hakkını teslim etmeli bir konuda, dönemlerinde var olan her türlü bilgiye sahip çıkmış, toparlamış, yazıyla kaydetmişlerdir. nitekim, eski yunanın uzantısı görevi gören bizans’ın da sosyal ve fen bilimleri adına elde avuçta ne varsa işlemesi, geliştirmesi, ve arşivlemesi de bilginin yakın çağa ulaşması sürecinin çok önemli parçalarıdır. (aranot: bizans'ın dili roma'dan farklı olarak lâtince değil, eski yunanca'dır)

    sonuç olarak ‘tarihte her şeyi yunanlılar yaptı’ anlayışı her ne kadar hatalı ve yanlış bir bakış açısı olsa da maalesef dünyanın önemli bir kısmında yerleşmiş bir düşüncedir. o kadar ki; bugün ortalama bir amerikalı/avrupalı çocuğa*hz. isa nereliydi?” diye sorsanız, “yunan’dır” cevabını almanız hiç de düşük bir olasılık değildir.
  • hepimizin osmanli imparatorlugunu animsadigini varsayiyorum. ayrica, adi uzerinde oldugundan osmanli imparatorlugunun bir imparatorluk oldugunu bildiginizi ve hatta ozumsediginizi de varsayiyorum.

    dogalari geregi imparatorluklar icerlerinde birden fazla ulus, din ve dil barindirirlar. ilginctir ki osmanli imparatorlugu da tam olarak bu belirtileri gostermekte idi. icerisinde etnik olarak sadece turkler yasamadigi gibi ayni zamanda sadece muslumanlar yasamiyordu. tum bu farkli etnik ve dini kokenden cemaatler biraraya gelip osmanli tebaasini olusturuyordu.

    bu tebaa herkesin bildigi uzere, uzun zaman birarada yasamis; daha sonra batili devletlerin kiskirtmasi ve fransiz devrimi sonrasi ortaya cikan milliyetcilik akimlari ile tebaa kavramini reddedip, once kendi milli suurlarini daha sonra da bagimsizliklarini kazanmislardir. bizim taraftan bakildiginda "adi araplar", "kahpe rumlar" seklinde gorulse de ve hatta bu eylemler osmanli imparatorlugunun yikilmasini saglamak icin batili devletlerin cabalari sonucu hizlanmissa da eninde sonunda zaten olacak tarihi gerceklerdi, olmalari gerekiyordu ve oldular.

    bu olanlar, bu taraftan baktiginizda hala icinize oturuyorsa -ki olur, yadirgamiyorum- fazla geriye gitmeye gerek yok, su siralar bol miktarda sarfedilen "kibristaki turk insanini rum yonetimine birakamayiz" cumlesini inceleyiniz, ayni yaklasimi orada da goreceksiniz.

    sahsen ben, bu yaklasim neticesi neden sirplar, yunanlar, bulgarlar..vb.. halklarin osmanli idaresinde yasamak istemediklerini ve yasamadiklarini anlayabiliyorum. hatta, bu kararlarinin aslinda cogunlukla bazilari icin yikimdan baska birsey getirmemesine ragmen anlayabiliyorum. dunyada esareti kabul eden, ondan rahatsizlik duymayan, kendi kendini yonetme hakkindan vazgecen cok az halk vardir ve genel yaklasim bu hakkin kullaniminin onur ve cesaret ile birlikte anilmasi yonundedir. cingeneler gibi hic bir zaman bir devlet kurma kaygisi icerisinde olmamis bir halkin sahip oldugu imaji dusununuz.

    dolayisi ile helenler bu olgunun istisnasi olmamislardir ve kimse de bu yuzden onlari suclama hakkina sahip degildir. konumuza donersek, osmanli tebaasinin bir parcasi iken, son derece uyumlu bir sekilde yasayan helenler, osmanli kulturunun bir parcasi olmus ve o kulture yarattiklari ile katkida bulunmuslardir. bu baglamda, "dolma hangi halkin yemegidir?" seklinde bir soru sormak abesle istigaldir cunku bu caba osmanli kulturunun bir parcasini, dogasina aykiri bir sekilde isimlendirmeye calismaktan baska birsey degildir.

    murat belgenin yemek kulturu adli kitabinda da belirttigi gibi, imparatorlugun merkezi istanbuldur ve hala bugun bile osmanli mutfagina ait olup da, osmanli imparatorlugu cografyasinda pisen yemeklerin en guzel ornekleri istanbulda piser. imparatorluk icerisinde kesfedilen yemeklerin en guzel orneklerinin donup dolasip istanbula, saraya gitmesi son derece dogaldir ve ister mora yarimadasindan ister halepten gelsin o yemek buyuk olasilikla saray dilinde bir isim alacaktir.

    her yerinden helen etkisi akan ve bence osmanli oncesinde varolmayan asma yapragina pirinc doldurma ve zeytinyaginda pisirme esasina dayali bu yemek cok buyuk bir olasilikla bir helen kökenli bir osmanlı aşçısına aittir. ama ayni sekilde cok cok buyuk bir olasilikla o yemegin icine et uzerine de yogurt koyma fikri de bir turke ait damak zevkinin sonucudur. ama bu iki olasilik da bu yemege turk veya helen demeye yetmez, o yemek osmanli yemegidir.

    burada anormal olan helenlerin yemegi sahiplenmesi degildir, osmanli kulturu icerisinde var olduklarini reddetmeleridir, zira osmanli kulturu icerisinden helenizmi cikarmak son derece buyuk bir bosluk yaratmaktadir. dolma ornegi ayni sekilde baska kultur varliklarina da uygulanabilir ve cogunlukla dogru olacaktir ama bu fanatik helenlerin zaman zaman esegin bir tarafina su kacirdiklari ve hic bir sekilde alakalarinin olmadigi kultur varliklarini da ayni yontemle helen ilan ettikleri gercegini de degistirmez. ayrıca allahın sarmasına ısrarla yanlış olarak dolma diyorlar.

    ps: ogrendigim kadariyla sirplar dolma ve sarma farkini biliyor, ikisini de afiyetle yiyorlar.
  • bu yunanlilar* turkce olan yemek isimlerinin sonuna ''-des'' ekini ekleyerek de cok guzel yunanca yemekler yaratirlar. tamam ''dolmades'' fena gelmiyor kulaga da, bir menude ''köftedes'' seklinde yazilan bir besine rastgeldigimde beyin reset istemisti, kendime zor gelmistim. ''köftedes'' nedir kardesim ya? köftedes... allah akil fikir versin... (''-edes'' çoğul eki olurmuş yunanca'da, sonuçta sik gibi oluyor türkçe bir isme yunanca çoğul eki getirince)
  • milliyetçilik kavramının çok ciddiye alınmasından dolayı ortaya çıkan sorun. aynı coğrafyada yaşayan insanların, birbirlerine aynı hikayeleri anlatmaları, aynı tip beslenme uygulamaları, aynı makamlarda müzik üretmeleri doğaldır. bir coğrafyayı milliyetçilik çizgisi ile bölüp sonrada bu kültür kime aittir diye debelenmek pek akıl karı değildir.
  • nerdeyse 1000* yıl içiçe yaşamış 2 ulusun ortak geçmişinin doğal sonucu olarak kültürleri de karışmıştır. olur boyle seyler diyerek hem sahip çıkan yunanlıları hem de buna alınan türkleri sukunete davet etmek ve herşeyin* tadını birlikte çıkarmak gerekir.
  • ayrica bugun bunlarda gorulmustur... (bkz: hirsiz var)

    kofte-kefthedos
    dolma - dolmas
    pilav - rice pilaf
    kebab - ka bob
    humus - hummus

    mesaj uzerine gelen edit: yemeklerin kokeni kesinlikle vardir, milliyetciligide vardir ayrica.pizzanin, makarnanin italyan, sushinin japon, hamburgerin amerikan olmasi gibi kebap, dolma, kofte vs gibi bazi yemeklerde turk kokenlidir.bunda sasirilacak veya karsi gelinecek bir durum yoktur, olmamalidir.bu yemekleri alip ismini kendi dillerine cevirip ondan sonra yunan yemegi olarak etrafta (yunan restoranlarinda) satan kisilerde bir nevi hirsizlik yapmis olurlar.
hesabın var mı? giriş yap