• nereye goc ettiginiz kadar kiminle goc ettiginiz de onemlidir. yalniz goc edenlerin de kimlerle karsilasacagiyla baglantilidir elbet. ancak anlamadigim sey ise bizim insanimizin 'horlaniyorsunuz, irkcilik var' diye ikide bir kendince uyarida bulunuyor olmasi. hakikaten bu durumla karsilasanlarin nereye gidip kimlerle muhattap oldugunu merak ediyorum. hatiri sayilir sayida ulke gormuslugum var ve yurtdisinda yasamaktayim ancak henuz kimse tarafindan asagilanan bir tavirla karsilasmadim. bu eziklikten artik kurtulmak lazim. ulkece basaramazsin, yapamazsin, sana mi kaldi gudusuyle yetistiriliyoruz ancak dunya vatandasligini savunurken bu gudulerle mutlu olunamaz. gercekten artik bu komplekslerden siyrilip bireysel mutlulugu saglamaya odaklanmak gerek. yurtdisinda yasamanin getirdigi degismez tek bir mutluluk var ki o da medeniyetin getirdigi kafa rahatligidir. bana kimse karisacak mi, kimlik soracak mi, pijamalarimla sokaga cikarsam ne derler vb. gibi bir cok ornekle devam ettirebilecek bir kafa rahatligidir. sikintilariniz daha farklidir, cogunlukla insanligin cogunun muzdarip oldugu nakit problemidir. bunlardan gayri yeme-icme, ince belli cay bardagi, cevre ozlemi gibi konular insanin kendi icinde halledip halledemedigiyle ilgili olarak sonuclanir. yani aci verir veya vermez. hastaneye gidip bes kurus vermeden saglik hizmeti alir, polisle selamlasir, trafigin kufur etmeden acilmasini beklersiniz. ozetle sakinlesir, kendinize odaklanir dogru orantili olarak da huzuru yakalarsiniz. gerisi aynen turkiye'de de oldugu gibi size kalmistir.
  • terk edilen insanlara, anlara, anilara, kokulara, daglara, denizlere, kusa bocege, turkulere, yuzlerdeki ifadelere ve en onemlisi kendi memleketinin seslerine duyulan ozlemi bir yana birakirsak, gurbette de mutlu olmak pek tabi ki de mumkundur.
    tum bu sayilanlarin gurbet elde de bulunmasi, kendi memleketinde yasayacagin hissin yerini asla tutmaz, ki tutmamali da zaten. yoksa gurbetin ne anlami kalir ki?
  • yurt içinde mutlu olma ihtimalleri yoksa, çoktur.
  • hangi geçmiş deneyimler, ihtiyaç, eğitim ve kültür alt yapısından sonra nereye göç ettiğinle eş güdümlü lineer bir çizgi çizen mutlu ya da mutsuz olma halidir. sonuçta 60'lı yıllarda almanya'ya işçi olarak göç etmiş bir türkle, 2010'da üniversite mezunu, eğitim için almanya'ya giden ve orada kalan bir türkün mutluluk ya da mutsuzluk halini karşılaştırmak ne denli saçmaysa bu konuyu genel geçer bir kriter olarak almak da o denli saçmadır.

    ne yazık ki bizim gibi üçüncü dünya ülkeleri halklarının çoğunlukla başka ülkelere göçü pek çok avrupa ülkesi vatandaşı gibi macera ve yeni hayatlar aramak amacıyla değil, kendi ülkelerinde ulaşamadıkları eğitim, fırsat eşitliği, maddi olanaklar ve sağlık hizmetleri gibi birincil öncelikli yaşam sebepleri yüzündendir. bizler eğer besin zincirinin en üstünde yer alan bir aileye sahip değilsek, çoğunlukla bize hayatımız boyunca kendi ülkemizde sağlanamayan, ancak bir dünya vatandaşı olarak sağlanması gerektiğine inandığımız değerler için başka ülkelere gideriz. ve bu görece mecburi sebeplerle bir noktada, geldiğimiz kültür, yetiştirilme şartları ve beklentilerimizle birlikte kendimize gittiğimiz o ülkede mutlu olma ya da olmama şartlarını da yaratırız.

    bunun dışında herhangi bir hayattan mutlu olma ya da olmama durumu da tamamen kişiye bağlıdır. keşke bu durumun sihirli bir formülü olsa sevgili sözlükçüler. keşke şöyle davranırsanız ya da şu şartlardan gelmişseniz mutlu ya da mutsuz olursunuz diyebileceğimiz sınırları belirli kurallar olsa. ancak hayat, çoğumuzun düşündüğünün tam aksine pek de genellemelere gelmeyen bir süreklilik halinde. kimin nerede, hangi koşullarda mutlu ya da mutsuz olacağı ise bırakınız yurt içi, yurt dışını, kainatsal bile ölçülemeyecek bir derinlikte.
  • her daim mutsuz bir adam, tatminsiz bir ruh hastasiysan eger, marsa gitsende mutlu olamazsin, ha refah duzeyi, huzur elbette turkiyenin sag berisinde.
  • mutluluk cevresel faktorlerden ziyade ic dunyamizla ilgili bir kavram oldugu icin kisiye gore degisecek bir durumdur. (bkz: mutluluk icimizde)

    ancak refah duzeyi daha yuksek bir ulkeye goc edilmis ise daha huzurlu, normal ve konforlu bir hayat yasanmasi cok yuksek ihtimal.
  • yüksektir. kendimden biliyorum.
  • şu an şu başlığı görmem tamamen ilahi bir gücün varlığını kanıtlıyor. bilgisayarın başına oturmadan önce mutfakta kendi kendime konuşuyordum bu konu hakkında.

    şöyle söyleyeyim, harita üzerinde türkiye'ye en uzak olan ülkelerden birindeyim şu an. hatta, pek çoğunuzun gelmek için yanıp tutuştuğu ülkelerden biri, hobbit diyarındayım. ben de buraya gelmeden önce yanıp tutuşuyordum sizler gibi ama kazın ayağı öyle değil gençler. cidden, kazın ayağı bayağı değişik bi şey.

    doğup büyüdüğünüz, yoğrulduğunuz bir kültür var. o kültür içine çocukken arkadaşlarınızla oynadığınız misket oyunlarından, trafikte ana avrat sövdüğünüz kamyon şoförüne kadar her şeyi katın. gideceğiniz yerde bu kültürden zerre bulamayacaksınız. bu sebeple, kendinizi hiçbir zaman oraya ait hissedemeyeceksiniz. bakın daha ne dil, ne de iş problemine değindim. "aidiyet duygusu", türkiye dışında mutlu olmanızı engellemeye tek başına yetip artacak kadar büyük bir problem.

    ben malımı gayet iyi bildiğim için türkiye'de doğup büyümüş insanlardan çok çok azı bu aidiyet duygusunu kırarak mutlu olabilir. hatta, onların bile mutlu olabileceğinden şüpheliyim. para kazanamazsınız, iş kuramazsınız, dil problemini halledemezsiniz falan demiyorum. bunların hepsinin üstesinden pekala gelebilirsiniz ama mutlu olmak başka bir şey.
  • %67,2'dir
  • yurt disinin neresi olduguna gore degisir, dunyadaki ulkelerin asagi yukari yarisi turkiye'den iyi diger yarisi kotudur yasam standardi olarak, fakat bir turk olarak nerede mutlu olup nerede olamayacaginiz bundan daha cok seye baglidir

    ornegin bati/kuzey avrupa irkcidir, baya beyaz bir goruntunuz yoksa irkciliga maruz kalma ihtimaliniz vardir.

    uzakdogudaki iyi ulkelerin yasam standartlari kuzey avrupa/amerika ile karsilastirilabilecek kadar, hatta onlardan daha da iyidir. fakat bu ulkelerde kultur soku yasayip ambale olmaniz daha mumkundur. 'neden ki bizim kulturumuz doguya daha yakin' diyor olabilirsiniz ve haklisiniz, fakat su ana kadar izlediginiz filmlerin %80inin filan abd'de avrupada gectigini unutmayin. surekli bati medyasi tukettiginiz icin aslinda (bir eksi sozluk yazari olarak) bati kulturune tahmin ettiginizden daha yakinsiniz.

    kesin goc edecegim diyorsaniz, amerika birlesik devletleri, entegre olabilmenizin en kolay olacagi ulkelerden biridir (batili bir ulkeye gidecegim diyorsaniz). kanada da oyledir. kanada'da ozellikle saglik hizmetleri konusunda yasam standartlari abd ortalamasinin ustundedir, fakat (yerine gore degismekle beraber) nufus azligi ve hareketsizlik dolayisiyla eger istanbul'dan filan gidiyorsaniz caniniz sikilabilir.

    tum bunlarin yaninda, gittiginiz yerde mal gibi sadece oradaki turklerden olusan bir arkadas cevresi edinirseniz entegre olamayip tasi taragi toplama olasiliginiz cok daha yuksektir. eger ben artik goctum, hayatim boyunca burada yasayacagim diyorsaniz, orali arkadaslar edinip, orali bir cevre edinmelisiniz.

    ozet geciyorum:

    dogu avrupa: soguk insanlar, zor entegrasyon, zaten dogu avrupaya niye gocesin
    bati/kuzey avrupa: daha sicakkanli insanlar, yine zor entegrasyon, fakat yuksek yasam standartlari
    abd: sicakkanli insanlar, kolay entegrasyon, yuksek yasam standartlari (editorun secimi)
    kanada: abd (+) daha iyi saglik hizmetleri (-) daha az hareket
    uzakdogu :sopsoguk insanlar, zor entegrasyon
hesabın var mı? giriş yap