*

  • ne yapıyoruz la çocuklarımıza da bu kadar ağlıyorlar? avrupalısının da, arabın da çocuğu ağlamıyor, alışveriş merkezinde kendini yere atmıyor, uçakta zır zır zırlamıyor. çocuklarımızı suçlayacak halimiz yok, var bizde yanlış birşeyler. ecnebi memlekette çocuk zırlaması duymaya duymaya unutuyor insan.
  • doğruluğu tartışmalı durumdur. burada ağlayan bir örneği ağlama sebepleri ile mevcut.
  • biraz ırkçılık gibi olabilir ama durum türk yabancı ayrımı değil medeni toplum medeni olmayan toplum farkından kaynaklanır ve vardır böyle bişi. amerika'da dikkat ederseniz ağlayıp ortalığı birbirine katan çocuklar hispaniklerdir çünkü oranın daha cahil ve medeni olmayan kesimini onlar oluşturur. türk çocukları da burada muhtemelen avrupalı medeni toplumların çocukları ile kıyaslanmış, evet doğrudur, malesef sosyo kültürel durumlar çocuk eğitimine bile çok etki etmektedir. ama arap çocuğu da mesela bu örnekte öyle bir yanlış olmuş ki anlatmak zor. onlar ağlamakla kalmaz bir de gelir ortaya sıçar ne olduğunu anlamazsın.

    tabii bunlar genellemedir, her toplumun aydın okumuş kesimleri vardır onlardan bahsetmiyoruz.
  • insan gibi iletisim kurmayi ogrenmis ve ogreten yasam standartina sahip bireylerin meyvesi olan durumdur.

    "aglayip carladigi zaman her istedigini elde eden cocuk, eger dogru iletisim kurma metodlarini ogrenmez ise; bu tavrini bir omur farkli tacizler seklinde evrimlestirerek, hayatta muhatap oldugu herkese kendi isteklerini bu tacizkar metodla dayatir, bir nevi zorba olur"

    edit: imla boka batmis, cikartma denemesi yaptim.
  • bu bana gözümün önümde olan bir olayı hatırlattı. eşimle bir parkta * biraz oturalım dedik yanımızda bir aile anne baba ve kızları. kız bisikleti ile oynarken düştü. ve canının yandığı da belliydi doğrusu yani öle anne babaya şımarma derdinde değildi. baba çocuğunun yanına gitti üstünü temizledi, ayağa kaldırdı, durumuna baktı ve arkasını döndü gitti, kız bir iki göz yaşı döktükten sonra sustu. ne baba da ne de annede çocuğa en ufak bir teselli gelmedi. ben eşimle olayı hayretle izledim. bu olay türkiye de nasıl cereyan edecekti hepimiz az çok biliyoruz. müzelerde parmak kadar çocuklar çıt çıkarmadan gezebiliyor. bu tamamen anne ve babanın sorumluluğunda bir olay diye düşünüyorum.
  • son gözlemlerime dayanarak*, nerdeyse firesiz olarak katıldığım tespit. çocukları sevmeme nedenimi de anlamış oldum bu sayede, nitekim arkadaşım hayretler içinde kaldı sempatiyle baktığımda bir takım çocuklara. ne yapıp ediyorlar bilmiyorum ama çocuk, çocuk değil yetişkin sanki. sadece ufak ve daha sevimli versiyonu. acaba hiç mi sevgi vermiyorlar dedim fakat hayır, metrodaki sessiz sakin oturan kızının ara sıra başından öpen anneyi de gördüm. nasıl bir gizemdir çözemedim.
  • (bkz: yurtdışında çocukların nutella sıçması)

    hatta jackassin bir bölümünde de işlemişlerdi bu konuyu...
  • bu olay kültürümüzdeki çocuk yetiştirme farklılığı ile gelen, doğrudan anne-baba davranışları ile ilgili bir durumdur, çocuk her yerde çocuktur, yurt içi yurt dışı fark etmez çünkü. çocuk ağlar, mızmızlanır, şımarır bu durum değişmez, değişen sadece çevre tarafından çocuğa gösterilen kararlı tepkilerdir. kararlı ve ölçülü, neyin nerede yapılacağı, davranışlarda olan açıklık, çocuğun olayları onun anlayabileceği şekilde, çocuk mantığı ölçüsünde paylaşmak ve anlatmak, onların anlamasını sağlamak önemli bir ebeveynlik davranışıdır çocuğun davranışını belirleyen, kilit nokta burada işte. bu davranış, batılı anne-babaların bildiği ve uyguladığı bir durum, kültür olduğu için onların yetiştirdikleri çocuklar daha az ağlıyormuş gibi görünür dolayısıyla. çünkü ortada mızmızlanan ne bir çocuk, ne de bağıran bir ebeveyn vardır, daha kontrollüdür her iki tarafta. daha türkçesi çocuk anne-babadan, aileden, çevreden nasıl görürse, davranışını o yönde yapar, doğru davranış doğru yorumlanır, doğru şekil alır.
    her çocuk bir yansımadır aslında, bizim yansımalarımız, hem şimdiki, hem gelecekteki.
  • bizzat gozlemledigim durum. gerek ulkemizde gerekse yurtdisinda satis elemani olarak yaptigim islerde gordum ki, yabanci cocuklar cok istedikleri bir sey icin bile aglamiyorlar. cunku aileleri onlara, "kendi paranla alabilirsin" diyor. ufacik cocugun nereden parasi olsun sorusu ise daha ilginctir. yurtdisinda aileler, cocuklarini cesitli nedenlerle maddi bir sekilde odullendiriyorlar. odasini topladigi icin 1$ ile 5$ arasinda, copu cikardigi icin yine hakeza. dogumgunlerinde dedesi/ninesi 20$-100$ arasi, disi ciktiginda onu yastiginin altina koyarak dis perisinin getirdigi paralar falan, cocugun gelir kaynagini olusturuyor. bu kurgu cocuklara erken yasta maddi sorumluluk hissini asiliyor. bu olayin tek kotu yani ise yasi 18 olan cocuklar ya evden atiliyor, ya da evde kalmak icin kira odemek durumunda kaliyorlar.
hesabın var mı? giriş yap