• sanırım bu denli iyi bir kaleme sahip olmasının nedenlerinden birini aylak adam adlı muhteşem eserinde şu cümlelerden yakalayabiliriz. satır aralarını çok iyi yazabilen yazar.
    "insanları genelde yalan sölediklerinde dinlemeyi severim, olmak istedikleri ama olamadıkları insanı anlatırlar."
  • aylak adam ile "oguz atay'dan once yusuf atilgan vardi" dedirtmis insan..
  • '' konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. en kötüsü buydu. çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.''

    (bkz: bütün öyküleri - sf.119)
  • daha fazla yazmış olsaydı türkiye böyle olmazdı dediğim, hayatımın en önemli edebi kişiliklerinden biri. aylak adam'ı yazdığı için yüz milyon hatim indirsek azdır ruhuna. raslantılar, kararlar ve yürüyüş... bazı baskılarının arkasında fotoğrafı bulunur. gözlerine bakın, manisa güneşinin eskittiği alnına bakın. millet şehirde oturup köy romanı yazarken o dağlarda dolaşıp ülkenin bence ilk şehir romanını yazmıştır.
  • ümitsiz ve yalnızlığı kanıksamıs bir adamın giden kadının ardından,onun bıraktığı fincandaki dudak izini öpmesi nasıl bir yalnızlık tasviridir,ayrıntılarla anlatma ustalığı bu olsa gerek...
  • “hayatımızı düzenli bir sıkıntı yönetir gibiydi” diyerek tüm zamanları özetleyen yazar.
  • her sinemadan çıktığımda, yani kendimi yarı sarhoş diye tasvir etmenin en az yanlış olabileceği bir halde yürürken bulduğumda, arkamdan baktığını düşündüğüm yazar. sinemadan çıkan insanın farklı bir hali tavrı olduğuyla ilgili tespitini, etkili bir şekilde tasvir de etmişti, sanıyorum aylak adam'da.
  • "oğuz atay tutunamayanlar adlı romanı çıktığında, tanıtılmasını sağlamak amacıyla özel bir çaba içine girmez. onun, edebiyat çevresi içinde anlaşılma umudu taşıyan çekingen bir bekleyişle yaklaştığı çok az kişiden biri yusuf atılgan olur. türk edebiyat ortamı içinde kendisine en yakın bulduğu yazardır yusuf atılgan; "tutunamayanlar çıktığında, kitabı ilk gönderdiği kişilerin başındadır. "aylak adam"ın yazarının, romanını doğru değerlendireceğinden emindir. geleneksel edebiyatın ortasında ayakta kalabilmek için, benzer estetik ilkeleri savunduğunu düşündüğü bir sanatçıya yapılan güç birliği çağrısıdır bu. yıllar sonra 7 mayıs 1984 tarihli nokta dergisine şöyle diyecektir yusuf atılgan: "köyde oturduğum sıralar bir gün "ilginizi umarak" diye imzalanmış bir kitap gelmiştir bana: "tutunamayanlar". çok beğendiğim halde bunu oğuz atay'a bildirmek gereğini duymamıştım. böylesine güzel roman yazan birinin hakkında başkalarının da yazacağını düşünmüştüm. yıllar sonra bir tanıdığına benim için "romanımla ilgilenmedi" demiş. bunu duyduğumda üzüldüm; ölmemiş olsaydı ne yapar eder onu bulur konuşurdum"

    yukarıdaki satırlar yıldız ecevit'in ben buradayım adlı kitabından alıntıdır.

    oğuz atay'ın tutunamayanları yazdıktan ölümüne kadar geçen süre boyunca genel anlamda yalnız bırakıldığını biliyoruz. öyle anlaşılıyor ki yusuf atılgan oğuz atay'ın en çok değer verdiği türk yazarları arasında. aynı kitaptan öğrendiğime göre kitaplığında aylak adam'ın ilk baskılarından bir adet bulunurmuş. hatta kendisiyle yapılmış ilk söyleşide yusuf atılgan'ı en fazla beğendiği türk yazarları, aylak adamı ise en fazla beğendiği türk kitapları arasında saymış. en önemlisi belki de aylak adam'daki şu satırlardan dolayı kitaba tutunamayanlar ismini vermiş: "tutamak sorunu dedim. dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanır tutunurlar. kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. çocuklarına tutunanalar vardır. herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. gülünçlüğünü fark etmez. (...) ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi". ama yusuf atılgan yaşadığı köye kadar yolladığı mektuba, nasıl olsa roman hakkında başkaları yazmıştır gibi samimi olmayan bir sebebe dayanıp bir cevap bile yazmamış. tabiki de bu olay oğuz atay için büyük bir hayal kırıklığı olmuş. galiba o aralar yusuf atılgan inzivaya çekilip kendini manisa'nın hacırahmanlı köyüne ve çiftçiliğe adamış olmalı ki o yıllarda yazılıp çizilenlerden hiç mi hiç haberi olmamış.
  • "korkunç dürüst bir insandı. ağzından bir söz çıktı mı geri alması mümkün değildi. kutsal kitapları çok okurdu. acayip bir insandı. saatlerce öylece sessizce oturur, saçlarını bükerdi. ben de onunla konuşmak isterdim; ama pek sevmezdi konuşmayı. kahvede, yalnız otururdu. kimseyle konuşmazdı; ama ben cazgır olduğum için onu dürterdim hep. gençlerle konuşmayı severdi. neden onlarla konuştuğunu sorduğumda, 'onlar, o kadar temiz ki, onlarla konuşurken içim temizleniyor, tertemiz oluyorum.' derdi. sürekli okurdu. 'ben yazmasam da olur, nasılsa birileri gelir, yazar.' derdi. bir gün avukat bir arkadaşımız onun aylak adam romanını okuduğunu, ama hiçbir şey anlamadığını söyledi. ondan cesaret alarak ben de romanı anlamadığımı itiraf ettim. 'sen de anlayacak olduktan sonra neden yazayım kabak turşusu!' diye azarladı beni."

    (yusuf atılgan'ın tarlalarını yıllarca eken ali taşcıoğlu ile yapılmış bir röporajdan alıntı.)
  • adı oğuz atay olmayan yazar.
hesabın var mı? giriş yap