• hurafedir.

    olayı maymun özelinden çıkıp incelersek,
    okuma bilmeyen insan kalmaması gerekirdi.
    okumak fazla komplike kaldı diyorsanız çinlilerin yemek yediği çubuğu herkesin kullanabilmesi gerekirdi derim.
    eğer bu da yetenek işi derseniz, çinlilerin çatal/kaşık kullanıyor olması gerektiğini söylerim.

    insanı bu işe karıştırma lan derseniz, bütün köpeklerin "otur" komutundan anlaması gerektiğini söylerim.

    sadece maymun lan diyenleri duyar gibiyim, o halde neden tüm maymunlar şapka çıkarıp para toplamıyor diye cevaplıyorum.

    ancak, mahalle maçı kurallarının güzide ülkemin tamamınca bilinmesi hususu bana da "ulan yoksa?" dedirtmiyor değil.
  • takımadaların birinde bilimadamları maymunlarla ilgili deneyler yapmaktadırlar.bir gün kumlanmış bi patates verilir maymunlara.yiyemezler ilkönce.sonra genç bi maymun derede yıkayıp öyle yemeyi akıl eder.ve bunu annesine gösterir.sonra bunlar adadaki diğer maymunlara öğretirler bunu.ve sembolik olarak yüzüncü maymun patatesi yıkamayı öğrendiğinde, diğer adalardaki bilimadamlarından haber gelir: aralarında hiç bir bağ olmayan diğer adalardaki maymunların hepsi patatesi yıkayarak yemeyi öğrenmiştir.
    bu öykünün fizikteki sıcacık morfogenetik alanlar,kuantum ve holografik evren konularıyla bağlantısı olduğu düşünülmekte ve bir kritik kitleden bahsedilmektedir.
  • deney eğer iddia edildiği şekilde yapılmışsa ve o sonuç elde edilmişse (son derece şüpheli) bu bize yeniliğin mesafelerden bağımsız olarak zihinden zihine aktarıldığını değil, çok daha basit bir şeyi gösterir: benzer sorunlarla karşılaşan bireyler, ellerindeki benzer olanaklarla eninde sonunda benzer çözümler geliştirirler (ya da maymunun biri bir adadan diğerine yüzmüştür). ockham beye de sorabilirsiniz.

    birbirinden bağımsız kültürlerin piramitler - kubbeler inşa etmeyi keşfetmelerinde de gizemli bir taraf yok. taş taş üstüne koyarak büyük bir yapı inşa edilecekse en sağlamı bunlar da ondan. fizik kuralları, yerçekimi, kullanılan malzemeler ve insan beyni dünyanın her yerinde aynı. dolayısıyla deneme yanılmalarımız bizleri benzer sonuçlara doğru götürüyor. hatta milyonlarca ışık yılı uzaktaki bir gezegende de dev piramitler en meşhur turist atraksiyonuysa şaşırmam. mumyaların, vurmalı ve nefesli çalgıların, heykellerin, kâselerin, okla yayın, mızrağın vs. okyanusların ayırdığı kültürlerde tekrar tekrar karşımıza çıkmasının sebebi de aynı. bunlar temel ihtiyaçlar için geliştirilebilecek en basit ve en verimli çözümler.
  • bir çe$it kritik kutle teorisi deney-kanıt olgusu olarak sürekli pi$irilip pi$irilip insanların önüne sunulan sözde ilke.
    1950'lerde bir grup bilimadamı japonya'nın koshima adasına giderek, adada ya$ayan maymunlara tatlı patates verirler..belirli bir zamandan sonra maymunlardan biri verilen patatesleri okyanus sularıyla yıkamayı öğrenir..takip eden zaman içerisinde de diğer maymunlarda patates yıkayan maymunu izleyerek davranı$ı tekrarlamaya çalı$ırlar.daha sonra bilimadamları patatesleri yıkayan maymunların bulunduğun ada ile tamamen izole edilmi$ diğer adalardaki maymunlarında aynı beceriyi hiçbir ileti$im olmaksızın edindiklerini gözlemler.bu konu lyall watson tarafından dünyaya duyurulur ve bir grup insan tarafından desteklenerek efsanele$mi$ $ekliyle günümüze kadar gelir..
    skeptic dergisinin sahibi michael shermer bu konu hakkındaki kanıtları toplayarak $u sonuca varır..ve aslında yüzbirinci maymun deneyi asla yüz maymun kullanılarak yapılmamı$ ve yeterinci kanıt olmadığından bo$luklar ki$isel yorumların zenginliğiyle doldurulmu$tur..ve zaman aralığı ilkede bahsedildiği kadar kısa değildir..farklı bir bakı$ açısını kendisi kitabında $öyle dile getirir;
    "ara$tırma 1952'de, yirmi maymundan olu$an bir grupla ba$ladı ve adadaki her maymun dikkatle gözlendi.1962'de grup 59 maymuna çıktı ve 59 maymunun tam olarak 36 tanesi tatlı patatesleri yıkıyordu.davranı$ın aniden kazanılması gerçekte 10 yıl aldı ve yüz maymun gerçekte 1962'de sadece 36'ydı.kaldıki 36 maymun evde dahi kritik bir kutle değildi.bu arada diğer adalarda da bazı benzer davranı$ların gözlemlendiği doğruydu.fakat bu gözlemin yapıldığı zaman aralığı 1953-1967 yılları arasındaydı ve diğer adalarda maymunların bu yeteneği kendilerinin öğrenmi$ olması veyahut onlara bir yerli tarafından öğretilmi$ olması kuvvetle muhtemeldi..bu olağanüstü iddiayı destekleyecek kanıt yetersiz olduğundan, yuzbirinci maymun ilkesi kabul edilemezdi.."
  • bildiğin hikayedir.

    yıllardır duyardım, adadan adaya yayılmış da, maymunlar hiç birbirini görmüyormuş da... tam şu mistik soslu kişisel gelişimciler ile yaradılışçılara uygun hikaye, kıssa!

    the 100th monkey

    --- spoiler ---

    please note:

    the 100th monkey theory has been on the wow site since 1996, and we occasionally receive letters claiming that it was a hoax or fake.

    we contacted penny gillespie, who was married to ken keyes and participated in his work and writing. here is her response:

    i'm not sure what you mean by "fake." the hundredth monkey is a real book and hundreds of thousands of copies were printed and circulated, often through university courses. people bought them by the case and gave them away.

    the story of the hundredth monkey came from a writing by rupert sheldrake.

    after our book was printed, there was some question about whether the study was authentic. ken presented the story as a legend, or phenomenon; the concepts of morphogenetic fields and critical mass are very true and the story serves to illustrate them.

    hope that answers your question.

    all the best,

    penny gillespie
    president's club, platinum wellness consultant
    www.5pillars.com/pennygillespie

    --- spoiler ---

    türkçe meali ile, bu bir hikaye ve birinin yazısından alınma.

    a, anlattıkları doğru mu? çoğunlukla.

    deney gerçek mi? hayır!

    bilimsel bir gerçekliği kaynak götüm diyerek anlatan biliminsanı olur mu? olmaz!

    hadi dağılın.

    ekleme : unutup gittiğim ve zamanında ağız beş karış açık dinlediğim bu hikayeyi bana hatırlatıp, aramam ve gerçeği öğrenmeme vesile olan başlık açıcı suser ve bakınız ile bu başlığa gelmeme neden olan verhoygen'e teşekkür ederim.
  • elinizde adam gibi kaynak olmasa da başına "bilimsel" yazıldığı anda inanmaya niyetli tonlarca insanı kekleyebileceğinizi gösteren güzelce çarpıtılmış deney.
  • yeni bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızın zihinden zihine aktarilabilir.

    yüzbirinci maymun fenomeni denilen bu fenomen şunu gösteriyor: yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey oluyor.

    ama bilenlerin sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece bir kişinin daha yeni yola katılması, toplum bilincinin aşama geçirmesine yol açıyor. yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından düşünülmeye başlanıyor. niceliğin niteliğe dönüşme noktası…

    yüzbirinci maymun deneyi, duke üniversitesi’nden doktor j.b. rhine tarafından değişik deneylerde tekrarlanır. sonuç her seferinde aynı. bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya süre geldi. zihinlerde hala taş devri korkularını taşıyoruz. yeniliklere açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum dışına itiliyorlar. cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye çalışılıyor bu insanların… einstein bile teorisini ilk ortaya attığında meslektaşları tarafından kınanmış. sıradan insan asla büyük insan olamaz. doğar, yaşar ve ölür. buna yaşamak denirse! dünyada mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? cesur bir dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze alan insanlar yok mu? elbette var. sayıları gittikçe de çoğalıyor. insanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için aralarına katılmasını bekliyorlar. yüzbirinci maymun belki de sizsiniz.
  • bazı yörelerde de yüzüncü maymun olarak bilinen olgu.
  • neo dur.
    evetdir.
hesabın var mı? giriş yap