• http://zete.com/…0-isci-gibi-beni-de-unutacaksiniz/

    bana öfkelisin diyorlar sözlükte. beni gerçek hayatta tanıyanlar ise fazla sakin bulurlar aslında. ben de kendimi fazla sakin bulurum genellikle.

    mesela şu yukarıda verdiğim linkte yazılanları okuduktan sonra niçin kafayı yemediğimi, niçin kafayı yemediğimizi, neden çıldırıp sağa sola saldırmadığımızı, hayatın nasıl hiçbir şey olmamış gibi akıp gitmeye devam edebildiğini anlayamıyorum, hiçbir zaman anlayamadım. bu bana cidden garip geliyor. yani bir insanın dünyada böyle şeyler yaşandığını öğrendikten sonra delirdiğini duysak şaşırırız, oysa asıl şaşırtıcı olan bizim delirmememiz.

    şu dünyada, şu ülkede, aldığımız her nefes meşrulaştırılmaya, açıklanmaya muhtaç. "bizi yalnızca utanç kurtarabilir" diyor bergman. aldığımız nefesten yeteri kadar utandığımız zaman belki ruhumuz arınacak, o zamana dek aklımızı başımızda muhafaza edebildiğimiz için suçluyuz, bu muazzam suç sayesinde aklımız başımızda ve yaşamaya devam edebiliyoruz, ve bu örgütlü bir suç, hepimiz işbirliği içindeyiz.

    şu vahşi, şu iğrenç sistemin süregitmesi için, şu alçakça hayatlarımızın olduğu gibi akmaya devam edebilmesi için, şu sefil dünyanın dönmeye devam edebilmesi için, zafer gibilerin kanalizasyonlarda, madenlerde, tersanelerde, inşaatlarda, insanlık dışı koşullarda çalışıp, her gün üçer beşer ölüp gitmesi gerekiyorsa, bu sistem insan vicdanının, eğer varsa öyle bir şey, insanlık onurunun gözünde, gayrimeşrudur. bu devlet de, bu dünya da gayrimeşrudur, bizler de gayrimeşruyuz. baştan sona zulümle, vahşetle, alçaklıkla, iğrençlikle, tahakkümle dolu bir dünyanın o rezil oksijenini tüketmeye devam ederken yeteri kadar öfkelenmediğimiz için, kin kusmadığımız için, bu katil düzenden hesap sormadığımız için gayrimeşruyuz, hesap sormadığımız sürece gayrimeşru kalmaya da devam edeceğiz.

    "insanca, pek insanca" diyor ya hani nietzsche, hani terentius'un "insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir" sözünü düstur ediniyor ya marx, işte insan, belki tam da bu yüzden aşılması gereken bir şeydir.

    ve bir insanca temennide bulunacak olsaydım, derdim ki, adaletsizliğe öfkelenmekten daha insana yaraşan bir şey yoktur. evet, varoluşun ta kendisine de öfkelenebilir insan schopenhauer gibi, var olmanın ta kendisi rahatsızlık vericidir. ama adaletsizlik, şu verili rahatsızlığın üstüne tur bindirmektir, şu bataklığın üstüne kat çıkmaktır. bu yüzden çok daha tahammül edilemez olmalıdır.

    "ben bu dünyanın bütün camını çerçevesini indirmek istiyorum" demişti arat dink, babasının anma töreninde. hepimiz, aynı hissiyatı paylaştığımız zaman, işte biz o gün tükeneceğiz. işte biz o gün insan olacağız.

    işte biz o gün, ulrike ne kadar doğru söylemiş anlayacağız:

    "üzgün olmaktansa, öfkeli olmayı yeğlerim."
  • gectigimiz yil capa'da, zorla lagim temizlettirilen taseron isci. gerekli onlem alinmadigi icin mikrop kapmis ve bugun olmustur. ne hastane ne de taseron firma hicbir sorumluluk kabul etmemislerdir.
  • ıssiz bırakılmakla tehdit edildiği için korunmasız şekilde bok içinde çalışmaya mecbur bırakılan. sonrasinda hepatit a enfeksiyonu kapan. karaciğer nakli yapılan ancak başarısız olunan taşeron işidir.
    malesef vefat etmiştir.

    http://haber.sol.org.tr/…ayatini-kaybetti-haberi-95
  • ibrahim tatlıses'in hala yaşadığı memlekette, yaşayamayandır. adaletini bir de ben sikeyim dünya.
  • unutacaksınız beni diğerleri gibi!

    zafer açıkgözoğlu ölmeden önce hastane’de çalışan iş arkadaşlarına mektup yazarak, “yaşarsam, malulen emekli olacakmışım. şimdi bunları düşünemiyorum bile, sonum ne olacak, yaşayacak mıyım bilmiyorum ki! taşeron işçileri dayanışma ve yardımlaşma derneği vasıtasıyla yürütülen dava süreci devam ediyor, hastane yetkilileri bizden daha yüksekler, daha üstünler; belki onlar kazanırlar. ne karar çıkarsa saygı duyacağız, elden ne gelir ki! biliyorum arkamdan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız. hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksiniz. benden önce her sene ölen bin 500 işçi gibi. soma’da ölen 301 maden işçisi gibi. şimdi diyorum ki, iş buldum, ekmek buldum diye sevinirken güvenlik önlemlerinin alınmamasından, gerekli eğitimin verilmemesinden, altyapı eksikliğinden canımdan oldum. yaşamak istiyorsanız, sevdiklerinizle mutlu bir yaşam sürmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyorsanız; var olan şartların, eğitimlerin tamamlanmasını isteyin. çalışma bakanlığı başta olmak üzere, tüm sorumluların yasalarca cezalandırılması en büyük dileğimdir. ceza alsınlar ki tekrar aynı hatalar yaşanmasın. güle güle…” dedi.
  • taşeron kurbanı... yoksul... işçi... ölü...

    böylesi durumlarda kimseye küfür edesim gelmiyor; gidene yanıyor yüreğim sadece. daha 28'inde, gencecik ve yoksul bir taşeron işçisi. daha hayatını 30'una ulaştıramamış, yolu yarılamasına bile izin verilmemiş bir gariban; taşeron adı verilen sülüklerin en iğrenç şartlar karşılığında verdiği üç kuruşuna muhtaç bir işçi. ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum. ne denir ki başka? o da zaten mahkeme sürecinde içini kaplayan çaresizliğini bu şekilde ifade etmiş: ''ne karar çıkarsa saygı duyacağız, elden ne gelir ki!
  • bir "âh"tır.
  • ölüm haberini aldığında bayılan ,başsağlığı dilemek için aradığımızda "takdiri ilahi hocam, elden ne gelir?" deyip bizim halimizi hatrımızı sormaya çalışan bir babaya sahiptir. bu kadar iyi niyete, bu naifliğe, bu saflığa böyle bir acı mı layık gördün allahım? ya sorumlulara ne yaptın? ya bu lanet devlet ne yaptı?
  • yazıp yazıp siliyorum, bir yere varmıyor bilinenleri tekrarlayıp durmak. fakat şunu tekrar etmekten de kendimi alamıyorum, bir insanı olabilecek en saçma şekilde öldüren sorumluların vicdanlarının zerre sızlamadığına en fazla "ulan başımıza iş aldık" diye biraz sıkıntıya girdiklerine, şimdilerde üst makamlardaki bağlantılarını devreye soktuklarına eminim.

    neden emin olduğumu da söyleyeyim, türkiye, aihs'den, anayasası'ndan (ki uluslararası sözleşmelerle birlikte en üst mertebede yer alan kanundur) en ufak konudaki genelgesine kadar hukuki mevzuatın hiçbir anlam ifade etmediği bir ülkedir. diyeceksiniz ki borçlar kanunu, türk ceza kanunu, sermaye piyasası kanunu vb. işlemiyor mu? işlemiyor kardeşim ne yazık ki. eğer bu kanunlar belli başlı kişilere karşı işletiliyor da arda kalana işlemiyorsa yani balzac'ın söylediği gibi hukuk "ancak küçük sineklerin takıldığı bir örümcek ağı" ise o ülkede hukuk diye bir şey yok demektir.

    (bkz: berlin'de hakimler var)
  • iç yakan bir mektup bırakmıştır biz zavallılara, zalimlere, vurdumduymazlara, kanunsuzlara, cahillere, haydutlara.

    “yaşarsam, malulen emekli olacakmışım. şimdi bunları düşünemiyorum bile, sonum ne olacak, yaşayacak mıyım bilmiyorum ki! taşeron işçileri dayanışma ve yardımlaşma derneği vasıtasıyla yürütülen dava süreci devam ediyor, hastane yetkilileri bizden daha yüksekler, daha üstünler; belki onlar kazanırlar. ne karar çıkarsa saygı duyacağız, elden ne gelir ki! biliyorum arkamdan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız. hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksiniz. benden önce her sene ölen bin 500 işçi gibi. soma’da ölen 301 maden işçisi gibi. şimdi diyorum ki, iş buldum, ekmek buldum diye sevinirken güvenlik önlemlerinin alınmamasından, gerekli eğitimin verilmemesinden, altyapı eksikliğinden canımdan oldum. yaşamak istiyorsanız, sevdiklerinizle mutlu bir yaşam sürmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyorsanız; var olan şartların, eğitimlerin tamamlanmasını isteyin. çalışma bakanlığı başta olmak üzere, tüm sorumluların yasalarca cezalandırılması en büyük dileğimdir. ceza alsınlar ki tekrar aynı hatalar yaşanmasın. güle güle...”

    http://t24.com.tr/…ne-olen-bin-500-isci-gibi,269033
hesabın var mı? giriş yap