• bazen herkesin, her şeyin, akrebin, yelkovanın, çocukların, annemin, babamın, yılların olanca hızıyla koşturduklarını fark ettiğim anlarda saate bakarım ben. böyle bakıp kafayı çevirmek de değil ama.. bi müddet bakarım, hani bakmaktan sıkılacak kadar, ulan bu ne hiç geçmiyor zaman, çok sıkıldım diyecek kadar, hatta belki de öyle demek için.. o anlarda saniye çubuğu ilerlemez olur, bir sonraki dakika beklersin beklersin gelmez. zaten çok bekleyip de gelen tek bir şey söyle bana. hiç.
    kendimce durdururum tüm koşuşmaları, zamanın aceleciliğini. sonra hayatıma devam edeyim derken bi bakarım hoop yine akıp gider her şey..

    ben dışarıdan bakınca normal gözükmeye gayret ettim hep. ama aslında pek değildim. herkes gibi aslında. iç dünyamızda ne saçmalıklarımız var her birimizin. ama kaldırım taşlarına basmadan yürümeye çalışırken düştüğümüz garip haller olur gözüken tek ''farklılığımız''. onun dışında her birimiz aynı, tıpkı, kopya, suret.
    ben herkesin yap dediğini yapmazsam sanki bi şeyler değişirmiş gibi geldi, değiştiririm sanıyorum mal gibi her seferinde. saate amaçsızca bakıp da zamanı durduramadığım zamanlarda zamana karşı savaşım saçmalamaktan ibarettir hep. olması gerekenle gerçekten içimden gelenin mücadelesi şeklinde vuku bulur bu savaş. hep çocukmuşum gibi davranmaya devam ediyorum mümkün mertebe. etraf da bana ayak uydurur o zaman belki diye heves ediyorum.

    iş yerinde sorumluluk sahibiyim sözde ama merdivenlerden üçer beşer çıkıyorum mesela hep, eğer ağır adımlarla yürürsem o akrep daha hızlı koşacakmış gibi geliyor bana.
    yemeğe gidiyoruz anneler, babalar onların arkadaşları falan, ben gelen türk kahvesini beğenmiyorum, içmiyorum, sonra içine peçetenin ucunu sokuyorum eşek kadar halimle, beyazın osmozla kahverengileşmesini bekliyorum, eğleniyorum lan işte.. kahvemi adam gibi yudumlarsam o akrep daha hızlı koşacakmış gibi geliyor bana.
    çocukluk arkadaşım evlenmiş, üstüne yetmez gibi bi de doğurmuş alçak. bebek sevmeye gidiyoruz, herkes akıllı uslu seviyor çocuğu, ben köpek oluyorum havlıyorum odanın içinde, çocuk katılıyor gülmekten. içerdekiler de ah bizim deli diyor alışmışlar. ''hanimiş benim oğluşum, maşallah maşallah'' dersem o bebeğe o akrep daha hızlı koşacakmış gibi geliyor bana.
    tanıdığımızın benden 2-3 yaş küçük kızıyla denk geliyoruz geçen, kız sanki benim ablam, ayakta topuklular, kahkahalar bi işveli, böyle edalar falan.. nişanlanmış, hayırlı olsun diyoruz. kısmetse düğün yaza, beklerim hepinizi diyor, darısı başına şekerim diyor bana. anam bizim dünkü velet bildiğin nurten abla olmuş ya la. çeyiz anlatıyor falan, hayatta her şeyin hayırlısı olcak hayatım ya diyor.. bana hal hatır sorana nolsun ya koşturuyoruz işte eheh diyip ardından bi espri patlatmazsam ben, o akrep daha hızlı koşacakmış gibi geliyor bana.
    kurban bayramında babaannemin bahçesinde kuzenlerle kuzu severken kuzuya isim takıp, eğlenmezsek olmuyor işte içime sinmiyor. hatta kuzu denmeyeceğini bilecek kadar büyümeme rağmen çocukluğumdaki gibi ona kuzu demeye devam etmezsem içime sinmiyor. bahçede koşturup yakalamaca oynamazsak bir ritüel yarım kalmış gibi, o akrep daha hızlı koşacakmış gibi geliyor bana.

    ben tüm bunları yaparken ne gibi geliyor hep biliyor musunuz? annem babam yaşlanmıyor sanki gibi geliyor, kardeşim büyümüyor sanki, babaannem yaşlanıp ölmeyecek galiba diyorum. ama olmuyor anasını satayım. babaannem ölecek bi gün, babamın saçları beyazlıyor, kardeşim eşek kadar oldu, herkes evlilik hazırlıkları içinde olmadığım için üzülüyor, o hayvacağızın adı kuzu değil koyun, dalga geçiyorlar. kısmetse halledicez hayırlısıyla demem gerekiyor, kahve fincanıyla oynanmaz çünkü, en fazla kalkıp yıkarsın, hiç olmadı fal bakarsın teyzeler gibi.. elalemin çocuğunu kucağına alıp usturuplu sevmen lazım, koca kızsın çünkü, ne o köpekçilik oynamalar falan..

    olmuyor işte. ne zaman duruyor, ne eskiler geri geliyor, ne aynadaki suretim sabit kalıyor, gözlerimin kenarında bariz kırışıklıklar belirmeye başladı, sen istediğin kadar düzene karşı dur, dostların evleniyor, bebekleri oluyor, bebekleri sana lost teyze diyecek. şirkette etek ceket takımını giyip, altına topuklunu geçirip ''mailinizi hemen check ediyorum, az sonra reportları forward ediciim' falan demem gerekiyor.

    lanet olsun dostum, gidip dakikalarca mal gibi saate bakmam lazım, o zaman o akrep vallaha da billaha da koşmuyor. kesin bilgi. yayalım.
  • mesai saatleri içinde yapılırsa eğer, yapanın belasını sikerim arkadaş. açık ve netim bu konuda.
  • her insanın hayatında 10 hakkı olmalı zamanı durdurmak için. temel bi hak bence. böyle sıkıntıdan imha olacak noktalara gelip bişi yapamamak bilgisayarın başında çalışmaya devam etmek iğrenç bişi.
  • zaman diye bir kavramın gerçekte var olmadığını, insanın düşünce sistematiğinin yarattığı illüzyon olduğunu ve tamamen izafi olduğunu idrak edemeyenler için mümkün değildir.**

    ''zaman denen bir kavram var ve bunun var olduğunu herkes biliyor'' diyenlere ise, insan bildiğini zannettiği bir şeyi asla öğrenemez sözünden başka ışık tutasım yok.
  • zamanı onun ve benim için durdurmanın yolunu düşünüyorum, uzun süredir.
    hani o kar her yerde yağar ve tutar, kimse basmasın üzerine ve bozulmasın istersin ya. kimse çıkmasın dışarı, o an ve o görüntü bozulmasın istersin ya. işte bende sadece bunu istiyorum.
    pandemi süresince burada entryler yazdım, bazen çok iyi insanlarla karşılaştım, bazen akıl hastalarıyla uğraştım.
    ama sonra onunla tanıştım, bak anlatılır gibi değil. nasıl aşık oldum bu kadar? ben bile anlayamadım.
    hayatımda mutlu olduğum hiç bir anı durduramadım ben, hepsi elimden kumlar gibi kaydı.ama simdi zamanı durdurmanın yolunu takespeed için buldum!
    ben mutlu ve iyiyim, en azından şimdilik böyle. ekşiye veda etmek için harika bir zaman.
    zaten ben asla sosyal medya insanı olmadım, tv bile seyretmeyen bir adamın burada işi ne?ben sokaklara ve hayata ait biriyim, burada hep eğreti durdum.

    şimdi gidiyorum, ben takespeed babamın tek oğlu, harabolmuş zavallı bir cocuktum aslında sadece. artık bir kızı seviyorum bütün kalbimle ve belki düzelirim diye ümit ediyorum. sokaklarda çocuklarla top oynuyorum, ağaçlar dikiyorum her yere, hurda arabaları tamir ediyorum, bazen parklarda yatıyorum. tam gaz motor süruyorum her daim her yerde.
    belki sizinle bir gün bir yerde karşılaşırız ve beni tanırsınız. o entryleri yazanın ben olduğunu anlarsınız belki bir şekilde.

    sonucu ne olursa olsun, şansımı deneyeceğimi ve mutlu olmak için elimden geleni yapacağımı bilin. gercek hayatta bana ne olursa olsun, takespeed burada yıllarca kalacak mutlu ve aşık halde. entrylerde hep yaşayacak bir şekilde, o ve sevdiği kız için zaman duracak sadece. burada sonsuza dek mutlu olacaklar.

    neyse çok uzattim hepinizi çok seviyorum, hoşçakalın.
  • ismini hatirlayamadigim bir trt dizisinde, ailedeki uzun sacli kizin isaret parmaklarini birbirlerine dokundurarak yaptigi sey. jeneriginde de kirilmis yumurta havada asili kalirdi. babasi da uzayli miydi neydi bu kizin, odasina gidip bir aletle babasiyla konusurdu.
  • (bkz: eve)
  • 24 saatin yetmediği durumlarda en çok yapmak istediğim eylem. ne bileyim, bazen zaman yokuş aşağı son sürat akan bir nehir misali akıp giderken ve şimdiki zamanı sırtına katıp uzaklara götürürken, yapmaya zaman kalmayan her işim sırtıma istemediğim bir yük, yapacaklar listeme de yeni maddeler olarak yansıyor gibi geliyor. sanırım bu, yapacak işlerimi ağırdan almamdan, belki de zamanın bir köşeye çekilip soluklanmak istememesinden kaynaklanıyor. bildiğim tek bir şey var, o da her iki durumda da benim kaybediyor olmam. zaman bir şekilde ellerimin altından kayıp gidiyor. ve ben zamanın hızla geçip gitmesini seyre dalan koala misali gibi ortada kalakalıyorum. işte böyle anlarda zamanı durdurma isteğim daha bir kabarıyor ve dünyayı değiştirme isteğimle birlikte iyi bir ikili oluştuyor.

    halbuki zamanı durdurabilsem ne kadar güzel olurdu. sabit diskimde biriken ve istanbul'da gerçekleştirilen korsan cd operasyonlarında ele geçirilen cdlere sığacak kadar olan film ve dizilerimi tek tek izler, 7 yıldır "bu yaz tatilinde kesinlikle tekrardan okuyacağım" diyerek kendimi avuttuğum yüzüklerin efendisi serisini ve "ileride vaktim olunca keyifle okuyacağım" dediğim kitaplarımı okur, sene içinde anlatacağım derslere hazırlanmak için peyder peyder çalışmaya başlar, kalan zamanda da sözlüğe yazacağım şeyleri kenara koyup ardından da temize çekerdim. tüm işlerimi hallettikten sonra da zamanı kaldığı yerden devam ettirir, eski seyrinde akıp giden zamanda ise aileme ve sevdiklerime daha çok vakit ayırırdım. yapılacak işlerim yeniden biriktiğinde ve 24 saatin sadece -tıpkı şimdilerde olduğu gibi- rakamsal bir ifade olarak kalıp, çok kısa bir vakit haline bürünmeye başladığında zamanı durdurur, duran zamanda yapılacak her bir işimi yeniden, ağır ağır yapmaya başlardım... keşke bazı şeyler hayallerde kalmasa, imkansız klasmanına girmese.
  • insan hayatında çok güzel anlar olur hiç bitmesin ister; anlar olur utanç verici hiç yaşamamış olmayı ister; anlar olur acı içinde, daha da yaşamamak ister bir saniye bile ama bunların yanında zamanı durdurmaya insan en çok ne zaman ihtiyaç duyar denilirse doğru cevap tez yazarkendir.
hesabın var mı? giriş yap