• okurken devamli of ne kadar cahiliz diye dusunup durdum. yasadigimiz evren, gezegen ve onun etrafi hakkinda hic birsey bilmeden yasayip duruyoruz. 101. temel eser olarak meb listesini guncellemelidir. cografya, fizik bu denli basarili anlatilsaydi okulda, dogaya ilgisi olan cocuklar simdi iktisatci ya da isletmeci olacaklarina evreni cozmeye, anlamaya calisirlardi. ki kitaptan da anlasilan 19. ve 20. yy larda evrenin sinirlari, baslangici ve bitisi ve bu surecteki degisimleri hakkinda ciddi ilerlemeler kaydedilmis olmasina ragmen hala bitmemis hesaplamalar bulunmaktadir.
  • bu kitabı normal bir kitap gibi okuyup geçecekseniz hiç sayfasını açmayın bile. ansiklopedinin sadeleştirilmiş haline benziyor. ben fizik altyapısına sahip olmama rağmen çoğu yerde hiç duymadığım kavramlar, teoriler, kanunlar vs. vardı.

    yapmanız gereken bir kalem ve kağıtla not alarak okumanız. bilmediğiniz yerlerde araştırma yapıp, notlarınızı alırsanız inanılmaz bir aydınlanma yaşayıp keyiften dört köşe olabilirsiniz. insana çok şey katan bir kitap.
  • stephen hawking'in maddeyi ve evreni anlamak için geliştirilen kuram ve yaklaşımları ele aldığı eser (1987). kendi kuramsal yolculuğunu da açıklıyor.
    bence herkes okumalı. ufuk açıcı, müthiş kitap.

    ps:(benim okuduğum çeviride sicim teorisini yay teorisi olarak türkçeleştirmişler :))

    kitaptan bazı paragraflar:

    """bir uçtan bir uca yaklaşık yüz bin ışık yılı uzunluğunda ve yavaş yavaş dönen bir yıldız kümesinin içinde yaşamaktayız; sarmal
    kollarındaki yıldızlar, kümenin özeği etrafında birkaç yüz
    milyon yılda ancak bir kez dönerler.
    bizim güneşimiz sarmal
    kollardan bir tanesinin iç kenarına yakın, sıradan, orta
    büyüklükte, sarı renkte bir yıldızdır..."

    ""..büyük patlamadan bir
    saniye sonraki genişleme hızı, yalnızca yüz bin milyarda bir
    oranında az olsaydı bile, evren daha bugünkü büyüklüğüne
    erişmeden çökmüş olurdu.

    ""... bilim yasaları, şimdi bildiğimiz biçimiyle, elektronun
    elektrik yükünün niceliği ve proton ve elektronun
    kütlelerinin oranı gibi pek çok temel sayı içerir. en azından
    şimdilik, bu sayıların değerlerini kuramdan
    çıkarsayamıyoruz -ancak gözlemlerden bulabiliyoruz.
    bunların hepsini çıkarsayabileceğimiz tam bir birleşik
    kuramı bir gün ortaya koyabileceğimiz gibi, aslında hepsi
    evrenden evrene ya da tek bir evrenin içinde değişiyor
    olabilir.

    şaşılası gerçek ise bu sayıların değerlerinin
    yaşamın gelişimini olanaklı kılmak için çok ince ayar
    edilmiş gibi gözükmesi. örneğin, elektronun elektrik yükü
    azıcık değişik olaydı yıldızlar ya da hidrojen ve helyumu
    yakamayacak, ya da patlamayacaktı.

    ""...denilebilir ki: "evrenin sınır koşulu, sınırı olmamasıdır."
    evren, tamamıyla kendine yetecek ve kendi dışındaki hiçbir
    şeyden etkilenmeyecektir. ne yaratılacak ne de
    yokedilecektir. yalnızca olacaktır.

    "" maddenin yoğunluğunun bir yerden ötekine biraz değişik
    olduğu genişleyen bu evrende kütlesel çekim daha yoğun
    bölgelerin genişlemesini yavaşlatıp büzülmelerini
    başlatılacaktır. bu, galaksilerin, yıldızların ve sonunda bizim
    gibi önemsiz yaratıkların bile oluşumuna yol açacaktır.
    böylelikle evrende gördüğümüz tüm karmaşık yapılar,
    tanecik mekaniğinin belirsizlik ilkesi ile birlikte evrenin
    sınırsızlık koşulu tarafından açıklanabilir

    ""...uzay zamanın eğriliği büyük olduğu zaman tanecik çekim etkileri
    önem kazanacak ve klasik kuram artık evrenin iyi bir betimi
    olma özelliğini yitirecektir. evrenin nasıl başladığının
    anlaşılması için çekimin tanecik kuramı kullanılmalıdır.

    ""...çoğu bilimci, süperçekimin, fiziğin birleştirilmesi
    sorununun doğru çözümü olduğuna inanıyordu. bu, kütlesel
    çekimi öteki kuvvetlerle birleştirmenin en iyi yolu gibi
    görünüyordu.
  • stephen hawking o kadar güzel ve basit anlatmıştır ki bu kitapta evreni. gerçek bir başyapıttır. evren ve gizemleri ile ilgilenen herkes mutlaka okumalıdır.

    ancak izafiyet teoremi ile kuantum teoremini kendisinin de birleştiremediğini çok güzel kelimeler ve cümlelerle anlatmıştır kitabında.
  • stephen hawking 'in 1988 basımlı bilimsel kitabıdır. konularını adından anlaşılacağı üzere zaman, uzay ve zaman, kara delikler ve evreni kendi bakış açısı ve yapılan araştırmaları baz alarak oluşturmuştur.

    yukarıdaki entry'lerde "herkes anlar, çocuk bile kavrar, alâkan yoksa bile çözersin olayları." yazmışlar. yok öyle bir şey! tabii ekşi'nin üstün zekâlı yazarları bundan iyisini yazarlardı ona ne şüphe. normal insanlar için konuşacaksak en azından bazı terimler için ön bilginiz olsun, okuduğunuzda "tekillik ne ola ki!" demeyin. anlattıkları kafanızda canlansın diye bir iki belgesel izlemiş olun. öyle "interstellar'i izledim çekilin lan! evrenden evrene bir yol vardır onu ben bulacağım." demeye hiç gerek yok.

    edit: düzeltme
  • zamanın kısa tarihi

    genişleyen evren:

    evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkarılışı, yirminci yüzyılın en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. evrenin statik/durağan olduğu inancı o denli güçlü bir inançtı ki, yirminci yüzyıla gelinceye kadar yıkılmadan dayanabilmişti.

    aslında gerçeğin 1915 yılında ortaya çıkmış olması gerekirdi. çünkü einstein'ın bu tarihte ortaya koyduğu genel görelilik kuramından çıkan sonuçlardan biri de, evrenin statik olmadığıydı. ancak dönemin fizikçileri bu sonucu görmezden gelmişlerdi, einstein bile.

    yalnızca bir kişi, rus fizikçi alexander friedmann, genel görelilik kuramının hakkını vermiş ve evrenin genişlemekte olduğu sonucunu çıkarmıştı. friedmann, edwin hubble'ın birkaç yıl sonra gözlemle bulacağı sonucu, bu denklemlerden hareketle bilebilmişti.

    1929 yılında edwin hubble, bir dönüm noktası olan gözlemini gerçekleştirdi: hangi yöne bakarsak bakalım uzak yıldız kümeleri (galaksiler) hızla bizden uzaklaşıyordu; başka bir deyişle evren genişliyordu.

    big bang:

    evren genişliyorsa, bu demekti ki, eskiden evrendeki gök cisimleri birbirine bugün olduklarından daha yakındılar. ve öyle görünüyordu ki, yaklaşık 10 ya da 20 milyar önce tüm gök cisimleri tek bir noktadaydı.

    işte bu düşünce, önceleri teoloji alanına girdiği düşünülen "evrenin başlangıcı" sorusunu en sonunda bilimin alanına soktu.

    hubble 'ın gözlemleri, evrenin sonsuz küçüklükte ve sonsuz yoğunlukta olduğu bir anın varlığını gösteriyordu. günümüzde "büyük patlama" ya da "big bang" denilen bu anda, bilimin bütün kuralları işlemez oluyordu.

    ve zamanın, daha önceki zamanlar tanımlanamayacağı için, büyük patlama ile başlaması gerekiyordu.

    deneysel ve kuramsal tanıtlar dağ gibi üst üste yığıldıkça, konu gitgide açıklık kazandı ve sonunda 1970 de ben ve penrose, evrenin zaman içinde bir başlangıcı olması gerektiğini kanıtladık.

    zamanın oku:

    masadan yere düşüp kırılan bir bardak düşünün. bunu filme çekerseniz, filmin ileri mi yoksa geri mi oynatıldığını kolayca söyleyebilirsiniz. filmi geri oynatacak olursanız, yerdeki parçacıkların bir araya gelip bardağı oluşturduğu ve bardağın masanın üstüne geri zıpladığı görülecektir. bu tür bir olayla hiç karşılaşmadığınız için, filmin geri oynatıldığını hemen söyleyebilirsiniz.

    yerdeki kırık cam parçacıkları neden bir araya gelmez? çünkü böylesi bir olay, termodinamiğin ikinci yasası tarafından yasaklanmıştır. bu yasa, kapalı bir sistemde düzensizliğin yani entropinin her zaman arttığını söyler.

    basitçe açıklarsak, masanın üzerindeki bardak bir yüksek düzen durumu iken yerdeki kırılmış bardak düzensizlik durumudur. ve ikinci yasa uyarınca beklenen şey düzensizliğin artışı olduğundan, masanın üzerindeki bardaktan, kırılmış bardağa geçiş kolayca meydana gelir ama tersi doğru değildir. bardak "geçmişte" masanın üzerinde, fakat "gelecekte" yerde kırılmış halde olmalıdır.

    entropinin bu şekilde zamanla artması, "zaman oku" denen kavramın bir örneğidir. bu ok, zamanın yönünü belirterek, geçmiş ve geleceği ayırır.

    zamanın üç oku vardır: birincisi entropinin arttığı "termodinamik ok", ikincisi zamanın bir şekilde geçtiğini hissettiğimiz, geleceği değil de geçmişi anımsadığımız "psikolojik ok" ve üçüncüsü de evrenin genişlemesiyle ilgili "kozmolojik ok"tur.

    birleşik kuram:

    elimizdeki fizik kuramları "kısmi" kuramlardır. ancak eninde sonunda, bu kısmi kuramların tümünü içeren, tutarlı ve tam bir "birleşik kuram" bulunması umulmakta. einstein son yıllarını böylesi bir kuram aramakla geçirmişti, ama daha zamanı gelmemişti.

    günün birinde böylesi bir kuram bulursak, bu, yalnızca birkaç bilimci tarafından değil, herkes tarafından anlaşılır olmalı. işte o zaman hepimiz, "neden varız?" sorusunu tartışabileceğiz. hele bunu yanıtlayabilirsek, insan aklının en yüce zaferi olacak.

    (stephen w. hawking, "zamanın kısa tarihi")

    dc2l
  • bu kitapla birlikte veya ardınsan cosmos belgeselini izleminiz tavsiye ederim.
  • “evren, hangi yönden bakarsak bakalım, hep aynı görünür ve bu durum evreni başka bir yerden gözlemliyor olsakta doğruluğunu korur.”

    “neden geçmişi hatırlıyoruz da geleceği hatırlamıyoruz.”

    “düzensizlikten düzen yaratılabilir.”

    okurken öğrendiğim, öğrendikçe keyif aldığım bir kitap oldu benim için. ne zaman bu tarz bir kitap okusam veya belgesel izlesem evrende ne kadar küçük basit varlıklar olduğumuz aklıma geliyor, tüm derdimi tasamı unutuyorum vallahi.
  • fizik, evren, kuantum gibi konuların ilgimi çekmemesine rağmen aldığım bir kitaptı, 70 sf. okuyabildim, maalesef beynim almıyor, beni aşan bir kitap. okuyup anlamayı çok isterdim, ama olmadı.
  • erken yaşta okunmaması lazım gelen kitap. çünkü ileride fizik ve astrofizikle bağlantılı hiçbir şey şaşırtıcı ve yeni gelmez, lan ben bunu biliyordum zaten hissi yaşanır.

    şaka bir yana muazzam bir popüler bilim kitabıdır, bence orta son, lise bir gibi mutlaka okumuş olmak lazım.
hesabın var mı? giriş yap