• önemli bu, niyet ne kadar iyi olursa olsun, eylemin değerini zamanlaması belirliyor. şirketten bir arkadaş anlatıyor, bunların mahallede bir adam var, oğlunu sünnet ettirecek, gariban işi, mahalle düğünü, komşulardan biri de güzel saz çalıyor türkü söylüyor falan. gidip bu adamdan rica ediyor, "bizim oğlanın sünnetinde iki tangırdatıp, söyler misin?" diyor, öbürü kabul ediyor hemen. neyse işte, düğün günü geliyor, arayıp tarıyorlar ama bizim musikişinas abimiz ortalıklarda yok, herkesin tadı kaçıyor tabi, bunlar teyple, kasetle bitiriyorlar düğünü ki bizim sazların efendisi beliriyor köşede, sarhoş. saat olmuş 2, bu geliyor bir elinde sazı, öbür elinde bira torbası, "yav nereye gidiyorsunuz, saz çalıcaz daha türkü söylicez" diyor, düğün sahibi abi kendisini sakince yanıtlıyor, "bu saatten sonra çalacağın sazı da sikeyim, söyleyeceğin sözü de sikeyim senin."
  • zaman her şeye ilaç olacak, bütün yaraları iyileştirecek, görünürü görünmez yapacak, izleri silikleştirecek diye bekleyip duruyoruz ama belki de bütün sorun zamanlamadadır. bütün suç zamanlamayı layıkıyla beceremeyenlerdedir. sliding doors'u hatırlıyorum zamanlama deyince. bir yerden 5 saniye sonra geçsen bir türlü, o an oradan geçmesen başka türlü olacaktı belki de.. belki de olmayacaktı, bilemiyorum. işte böyle böyle "sürüklenip gidiyorum rüzgarının tam önünde/ bir batıp bir çıkıyorum ihtimaller denizinde.."

    galiba, durmaksızın anına bir şeyler koyduğumuz zaman*, iddia edildiği gibi her şeyin ilacı değil, bizi ters köşeye düşürmekten zevk alan bir sinsi oldukça biz hep bir şeylere erken, birilerine hep geç kalacağız. hep kendimiz dışında suçlayacak birilerini arayıp bulacağız, bulamazsak "zaman" diyeceğiz, "tüm bunların müsebbibi anına koyayım."
  • --- zamanlama önemlidir ---
    4 sene hayalini kurmuşsundur, attığın her adımı o hayale göre ayarlamışsındır, olacağına yürekten inanmış, onunla yatıp onunla kalkmışsındır.. bütün sınırları zorlamış, olmaz denileni oldurmak adına herkesi karşına almışsındır.. inanmışsındır, olucaktır... ama bi terslik çıkar; olmaz!.. imkansızdır artık, yani imkansız olmasa bile artık pek oluru yoktur... içinde bi yerlere atarsın yıllarca büyüttüğün hayalini paramparça bir şekilde hem de...

    aradan biraz zaman geçer belki bir yıl; parçalanan hayalin tek parça halinde karşında duruyordur bu sefer, nasıl ya? dersin nasıl olur? hadi be! şaka mı bu? efektleriyle önce sevinirsin... sonra... sonra üzülürsün, ı ıh zamanlama yanlış.. zamanlama yanlıştır... hem artık eski isteğim de yok... çare gibi görünür hayal, acaba gerçekleştirsem mi diye düşünürsün günlerce ama bilemezsin ne yapacağını...

    --- zamanlama önemlidir ---

    zamanlama çok önemlidir; her şey zamanında güzeldir..
    bir de bir şeyi çok istersen oluyomuş hakkaten, zamanlama hatası da olsa oluyor yani...
  • bir eşleşme meselesi.

    hepimizin iç saatleri farklı çalışıyor; farklı zamanları gösteriyor, günün aynı saatlerinde bile. güneş farklı doğuyor, farklı batıyor, hava bazen hiç aydınlanmıyor, bazen hiç kararmıyor, gölgelerimiz farklı vuruyor kaldırımlara... ve farklı zamanları yaşıyoruz. keşke saatleri ayarlama enstitüsü gerçek olsa diyorum, bir anda vücut bulsa diyorum. es geçilen, unutulan, kılpayı kaçırılan, önünden görmeden geçip gidilen an’ların telaşı ne zaman sarsa beni, ben bunu diyorum zaten. o enstitü bir yerlerde olsa; tüm sevdiklerimi yanıma alıp gitsem, sen de gitsen sonra, o da gitse isterse. kim isterse, kiminle isterse bulsa orayı, ve “iç saatlerimizi ayarlatmak için geldik” dese. yadırgamasa kimse, "biz de sizi bekliyorduk" deseler hemen. kolumuzdaki saatleri aynı anda kaldırsak, "şimdi saatlerimizi ayarlayalım" desek, ve birkaç saniye içinde olup bitse herşey. aynı zamana ayarlansak hep beraber, iç saatlerimizin akrep ve yelkovanları birlikte çalışmaya başlasa, o anda. mükemmel bir uyumla saniyeler, dakikalar, saatler aynı şeyi ifade etse; aynı anda atılan adımların farkına varsak, aynı geceyi paylaşmanın huzurunu tatsak, aynı güne uyanmanın mutluluğunu keşfetsek, "saat beş’de gelirim" dediğinde, saat beş’i vurduğunda o tam kapının önündeyken, daha zile basmamışken, açıversek kapıyı, "yarın görüşürüz" dendiğinde aynı yarın’dan bahsetsek, bahsedilen o yarın buluşmaya giderken aynı yağmura yakalansak, sonra sığınsak aynı çatının altına, yarın’lar geçip gittikçe kışı birlikte karşılasak, yazın sıcağından birlikte dert yansak, bahar gelsin diye birlikte beklesek, sonbaharın sarısını birlikle özlesek, zaman içinde akan, zamanla karşımıza çıkan ne varsa aynı suretlerle görsek... işte o zaman bahsedebiliriz belki, zamanlamanın varlığından. “zamanlaman müthiş” diyebilirim gönül rahatlığıyla, “tıpkı seninki gibi “ der sonra o da; iç saatlerimiz gölgelerimizi eşleştirmişken tam da.
  • bir başka damat troll'ü...
  • en az şans kadar önemli olan etken. bazen çok ama çok önemli bir konuşmayı veya hareketi o kadar boktan bir anda yaparsınız ki kimsenin ilgisini çekmez zira herkes kendi derdiyle meşguldür fakat bazen o kadar da önemli olmayan bir şeyi herkesin keyfi yerindeyken yaparsınız ve bir anda gözde olursunuz.

    çok karmaşık anlattım ama durum bu, beni anlamayanlara saygı duyuyorum zira zamanlamam kötü olmuş olabilir. *
  • her şeydir. kimsenin kötü bir niyeti olmasa da, şu zamanlama yüzünden, öyle bir durum hasıl olur ki, sonuçları ne taşıyabilir, ne olduğu gibi bırakabilirsin. zamanlama, bireylerin niyetleri, eylemlerinin içeriği haricinde kendi başına bir sebebe dönüşür. örnek vermek gerekirse, çok önemsemeyeceğin tatsız bir durumun aynı günde üç dört kere tekrarlanmasıyla delirirsen, burada ne olduğundan çok zamanlama yüzünden delirmişsindir. örnekleri çoğaltmak mümkün. güzel örnekler vermek de mümkün. ama.. cık.
  • "dogru"nun ne oldugunu anlamakla ilgilidir. kendin icin dogruyu, veya karsindaki icin dogruyu ancak olgun insanlar sezebilir.

    zamanlamada basarisiz olma durumu, sezgilerde basarisiz olmakla ilgilidir cogunlukla. yani kendine guvenmemekle, kafani verememe, odaklanamama ile ilgilidir.
  • insanın hayatının gidişatını belirleyen olaylardan biridir. iyi bir zamanlamayla her şey yolunda gidebilir.
hesabın var mı? giriş yap