• askerlik icin muayenede, askeri doktorun elle testis muayenesi esnasinda ba$a geleni sanirim en zamansizi olsa gerek. ba$ina gelen arkada$ima doktorun "onu $imdi gotune sokarim" demesi de cabasi...
  • normal ereksiyonlardır. zamanlısı mı olur efendim bunun, hayır yapabilen varsa öğretsin. "yarın akşam yedide dikilecek bu pipi ve 25 dakikalığına öyle kalacak! kalacak dedim!" diyip,uygulayabilen varsa sarılır öperim (penise değil sarılma,genel)

    penis lan bu, mutfaktaki aşçıbaşı kılıklı götü dönerek ayarlanan kronometre vari kek saati değil ki! (bu aletin daha kısa bi adı olmalı ya..)
  • ders esnasında hoca tahtaya kaldırmıstır , tabi kalkan sadece siz degilsinizdir.
    (bkz: olaylar gelisir)
  • efenim, damat adayımız hamamına, berberine, terzisine gidip, cillop gibi olarak akşam kız isteme merasimine hazır hale gelir.. askerden geleli henüz 4 gün olmuştur.. vakit gelir.. anneyi babayı ve bi paket çukulatayı kapar, gelin adayının kapısında belirir.. hoş beş edilir, buyur edilip oturtulur ve klasik kahve sekansı başlar.. ama ne var ki, gelin adayımızı gören damat adayımız, gördüklerini analiz edilmek üzere beyne değil, çüke göndermiş.. haliyle bir ereksiyon duhul eder söz konusu bölgede.. bu arada işin ilginç bir yanı, damat adayımız bir kutu çukulatayı, kapıdan girerken vermeyi unutmuş, ellerinin arasında kucağında halahazırda muhafaza etmektedir.. bu bir bakıma onun cankurtaranı olmuş, ereksiyon kalkanı vazifesi görmüştür.. ta ki, kaynana adayının kalkıp "o da öyle kucağınızda kaldı, unuttuk, verin alayım" demesine kadar.. çocuk "yok yok siz zahmet etmeyin, ben bırakırım mutfağa şimdi" der.. kaynana pakete yapışıp; "olurmu öyle şey canım, siz yorulmayın, verin ben götüreyim" diye üsteleyerek pakedi çekiştirmeye başlar.. bu esnada kutu dağılmaz mı.. çukulatalar etrafa saçılır.. damat adayımız ani bir reflekse, bu panik havasından da yararlanarak hızla ayağa kalkıp ceketinin önünü kavuşturarak yeni kamuflesine kavuşur.. akabinde ellerini yıkamak bahanesiyle tuvalete kaçıp, "küçük damat adayı"na gereken cezayı bir çırpıda verir ve salona geri döner.. olaylar kaldığı yerden daha gerilimsiz olarak devam eder.. bir rivayete göre çift evlendikten sonra ilk 12 gün boyunca bakkala dahi çıkmamıştır..
    (sen nerden biliyon da anlattın bunları demeyin, dedirtmeyin.. )
  • lisenin yandım allah delikanlılık zamanlarında başıma gelmişti. o zaman 15 yaşının hormondan çatlayan tenli zihniyeti olur olmadık yerlerde selam gönderirdi ota boka. bir gün ders dinliyordum , kimya mıydı neydi (erotizm sıfır) ben gayet sakin hatta bitse de gitsek modundaydım ancak bulunduğu yerden dersi rahat görememiş olsa gerek beynime giden kanı bile emerek enginlere sığmam taşarım modeli ilerleyişe geçti arkadaş. tabi bedevi olmayı genç yaşta özümsemiş bir insan olan ben hiç şaşırmadım o anda sözlüye tahtaya çağırılmama. lakin savunma olarak "yok ben bilmiyorum" "bem yokum" ,"ya gidin" gibi cümleler sıralasamda inat edip kaldırmıştı hoca beni tahtaya. artık orta yaş bunalımında nasıl bir fantezi kurdu, sınıftakiler ne düşündü bilemiyorum ama baktım gömleği dışarı çıkarmak bile kar etmiyor göğsümü ve fermuarımı gere gere çıkmıştım tahtaya.
  • - ne kadar sürüyor hayatım bu şimdi ?
    - valla belli bir zamanı yok. süresiz. belki de sonsuza dek ? öyle bekliyorum ben.
    - işe geç kalıcan ama ?
    - ne yapsak ki ?
    - çok mu çakalsın sen ?
    - ehehe
    - gel hadi gel.
  • cebimden anahtarımı alayım dedim. haydaaaaa.. bak yine başlıyo
  • ah şu zamansız ereksiyonlar yok mu! hangi işe el attıysam, beni hiç rahat bırakmadı namussuz.
    öğrencilik yıllarımda okulun yüzme takımındaydım. yarış önceleri çok heyecanlanırdım ve bu aşırı dozdaki heyecan beni ereksiyona sevkederdi. o zamanlar ergenlik çağında olduğumdan dolayı öyle ahım şahım bir penis değildi benimkisi-hatta pipi diyelim-ama yine de mayomdaki kabarıklık birilerine dokunmuş olmalı ki ilerleyen günlerde hocam yanına çağırmış ve "bu iş böyle olmayacak mert" diyerek beni kibarca kovmuştu.

    ailemin yönlendirmesiyle elastik vücudumu değerlendirmek üzere baleye başlamıştım. 2 yıl süren eğitimler, provalar sonrası sahneye çıkma zamanı gelmişti. fakat tanıdık bir his, bir heyecan sarmıştı yine bünyemi. kalabalık izleyici topluluğunun arasından ön sıralarda konuşlanmış annemin dehşetengiz bir şekilde elleriyle yüzünü kapadığını gördüğümde durumun vehametini anlamam zor olmamıştı elbet. utançtan kıpkırmızı bir surat ve terden sırılsıklam bir vücutla zoraki tamamlamıştım gösteriyi. o günden sonra gerek ailem gerekse bale okulundaki arkadaşlarımın bana karşı edalarında belirgin bir farklılık dikkati çekiyordu; ve elbette tahmin edeceğiniz üzere, her genç erkeğin sahip olmayı isteyeceği ebatlarda heyula gibi bir penise çoktan sahip olmuştum bile.

    fazla uzun sürmedi elbet. baleyi bıraktım. yıllarca aylaklık ettim. daha sonra babamın arkadaşı antrenör necmi sayesinde futbola başladım; kaleci olarak. kısa bir sürede keşfedildim ve 2. ligden ismi lazım olmayan bir takıma transfer oldum. artık büyük stadyumlarda ve kalabalık bir taraftar topluluğu önünde oynuyorduk. ligin 3. haftasıydı. hakem düdük çalarak penaltı noktasına koşmuştu. kalede yerimi almıştım. hafif sıçramalarla sağa sola hareket ediyor, hangi yöne doğru atlamam gerektiğini düşünüyordum ki... soğuk terler dökmeye başladım. kalecinin penaltı anındaki endişesi hayvansı bir ereksiyona sebebiyet vermişti bende. hakem, futbolcular-ve kimbilir taraftarlar da- farketmişlerdi önümdeki kabarıklığı. düdükle birlikte rakip takım oyuncusu topa doğru hamle yaptı ve öyle sert abandı ki... taşaklarımdaki ağrıyla yere yığılıvermişim. gözlerimi açtığımda takım arkadaşlarım "ohaa be mert, hayvansın olm!" diyerek pis sırıtışlarla sertliğinden hala hiçbir şey yitirmemiş olan çükümü kavrıyorlardı sırasıyla. evet, ziyadesiyle utandığımı hatırlıyorum.

    kaleci eldivenlerimi son olarak giydiğim o elim vakadan bugüne çok zaman geçti. arada, daha bir sürü farklı meslek deneyimlerim de oldu; (hepsinde de aynı nedenden ötürü) fazla uzun sürmeyen ve dikiş tutturamadığım. bugün ise artık bambaşka bir platformda boy gösteriyorum. birazdan film çekimine gideceğim: "zamansız ereksiyonlar". şu el altından dağıtılan "miki film" dedikleri tarzdan. umarım bu sefer zamansız ereksiyonum tam zamanında zuhur edecek ve makus talihimi ters yüz edeceğim. merak etmeyin, gelişmelerden sizi haberdar ederim...
  • babam ve 2 eniştem evin bahçesinde oturmaktadır ve eniştelerimden biri nar suyu istemiştir. daha sonradan öğrenilmiştir ki babam ve genç olan eniştem, 50 sinin üstündeki diğer eniştemin nar suyunun içine erektil disfonksiyonun tedavisinde kullanilan ilaclardan birini* havanda döverek sinsice karıştırmışlardır. işte zamansiz ereksiyonlara verilebilecek en güzel örnek, güzelim yaz günlerinde bahçemizde sabahlara kadar aile sohbeti yapmaya bayılan enişteme, saat henüz on iken sürekli teyzeme "ne zaman kalkicaz?" dedirten ereksiyondur.

    gecenin ayrıntıları için teyzemin yazar olup "yıllar sonra gelen ereksiyonlar" diye başlık açması gerekmektedir.
  • sabah ereksiyonu gibi adami rezil etme potansiyeli bulunan ereksiyonlar... ama delikanli adam kalkan çükünden utanmaz! utanacağina keser kopartır!
hesabın var mı? giriş yap