• altında kalınılmaması gereken şey.
  • karanlık bir kuyudur. bir insanın günahlarını bilirsin de, ya ettiği tövbeden haberin yoksa...
  • kesin bilgiye dayanmayan şey.
  • zannımızdaki (su-i zan/ hüsn-i zan) kusur kendimizin aynası olur bazen. insanlar hakkında iyi ya da kötü zanlarda bulunduğumuzda bu zanlar ne bir işimize yarar ne de gerçeği karşılar. zanna konu kişi ya da konu hakkında hüküm verirken sabırlı ve tedbirli olmak ise işimize yarar. hüküm vermezden önce zannımızı kendimizin aynası olarak kabul edebilirsek işte o vakit kendimizin iyi tarafını gördüğümüz kadar gölge tarafımızı da görme şansını yakalayabiliriz. kendini göremeyen, anlayamayan insanın zannı hep kusurlu kalacaktır.

    düşünün ki somut bir delil olmadan, taraf bile değilken, olayın ardını önünü bilmeden sadece gördüğümüz, duyduğumuz veya bize nakledilen üzerinden hareketle olumlu bir zanda bulunsak dahi eksiktir bu. belirttiğimiz her yorum bize sorumluluk getirdiği gibi bahse konu kişide gördüğümüz olumlu olan her ne ise o bağlamla ilgilidir, genelleştirilemez. bu durumu ayna olarak kabul ettiğimizde ise gördüğümüz, görmeyi seçtiğimiz her iyiliğin, güzelliğin kaynağının aslında içimizde olduğunu fark edebiliriz.

    bulunduğumuz su-i zan da eksiktir. ancak zahire hükmedebildiğimizden ve çoğu vakit aslında illüzyonu gerçek diye bellediğimizden eksik bilgimizin sorumluluğu ağır ve uzun olabilir. kendimizde görmek istemediğimiz sert, sivri, kusurlu tarafları bir anda karşımızdakine yükleyebiliriz, muhatabı olmadığımız bir alanda verdiğimiz her hüküm kadük kalır. zannımızı kendimize ayna kabul ettiğimiz de ise bizi bu zanna düşürenin ne olduğunu, o hükmü kendimizden kaynaklı neye dayanarak verdiğimizi bulabilirsek eğer gölge taraflarımızla yüzleşebiliriz.

    sorumluluğun cinsi zannın cinsiyledir. her ne yaşanmış, her olmuş olursa olsun zanda bulunup da hüküm vermeden önce biraz olsun kendimize kalabilip, karşımızdakini iyi ya da kötü olarak etiketlemeden önce biraz olsun içimize, bakabilirsek kendimize bir adım daha yaklaşabiliriz. kendimize “bende olan ama benim görmek, kabul etmek istemediğim ne var da şimdi karşımdakinde gördüm?” “zan’nım bana bendeki neyi göstermek istiyor” diye sorabilirsek, gördüğümüzün karşımızdaki değil kendimiz olduğunu idrak edebiliriz. sormadan cevap alamayız, sormayana cevap gelmez; kendimizden bile
  • "bir adamı namazda ağlarken gördüm ve onu riyâkar olmakla suçladım. bunun sonucu olarak ben de bir yıl boyunca allah için ağlamaktan mahrum bırakıldım."

    (ibn abi dunya al-ukubat 1/63)

    -kişi bir konu hakkında hüküm verirken sabırlı ve tedbirli olmalıdır.
    -kişi kardeşi hakkında hüsnü zan üzerine bulunmalıdır. müslüman zahire hükmeder, kalbini allah'a havale eder.
    -zannın sonuçları ağır ve uzun olabilir. tesiri hem kişinin kendisinde hem de insanların arasının açılması şeklinde görülür.
    -cezânın cinsi zannın cinsiyledir.
  • ey kardeş, başkalarının zannına uyacağına kendi zannına uy. bu en azından seni gerçek bir insan yapar.

    seni, zannından kurtarma iddiasıyla kendi zannına tâbi kılmaya çalışanlara da çok dikkat et.
  • "zannın menşei, nefiste bir kıyastır. bir kimse nefsinde kendi hakkında cevaz verebildiği ölçüdedir ki, kendine benzettiği kimseler hakkında nefsî bir kıyas ile bir zanda bulunur. halbuki müminlerin, müminelerin, kendi nefislerinde fena şeylere cevaz vermemeleri, nezih olmaları gerekir. bu sebepten kötü bir söz işittikleri zaman kendilerinden şüpheleri olmadığı gibi, kendileri gibi saymaları gereken mümin ve mümineler hakkında da iyi zanda bulunmaları, berâet-i zimmetin asıl olduğunu bilmeleri, açık ve görünen hâlin aksine olan desteksiz ve delilsiz lakırdılara, açık bir iftira demeleri gerekir."

    elmalılı hamdi yazır, ifk hadisesi üzerine inen nur sûresi 11-20 ayetleri hakkındaki tefsirinden.
  • iki zan olunca, hangisi üstünse ona uyulur. fakat güneş doğunca, güneşin varlığında inada kalkışılmaz.

    ---mesnevi ---
  • harry houdini isimli bir hokkabaz vardı. yanına hiçbir araç gereç almadan, yalnızca giysileriyle girdiği herhangi bir cezaevinden, bir saat içinde kurtulacağını iddia eder ve bunu da yapardı. ünü o kadar yayılmıştı ki, bu hokkabazın adını duymayan kalmamıştı.

    ingiliz adaları'ndaki küçük bir kasaba, houdini'nin maharetlerini duyup davet etti. kasabada yeni yapılan bir cezaevi vardı. houdini kasabaya geldiğinde, bu cezaevindeki bir hücreye yerleştirildi. herkesi heyecan sarmıştı. cezaevi yönetimi kapılar kapandı-ğında onun o hücreden çıkamayacağını söylüyordu ancak bu herkes için büyük bir merak konusu olmuştu. acaba çıkabile-cek miydi?..

    houdini'ni hücreye girdiğinde, her zamanki gibi keme-rindeki yirmibeş santimlik çelik parçasını çıkardı ve şimdiye kadar tüm kilitleri onunla açmıştı. yine işe koyuldu. fakat otuzuncu dakikaya gelmişti ve yüzündeki kendine güven ifa-desi de yok olmuştu. bir saat dolduğunda artık şıpır şıpır ter dökmeye başlamıştı. ikinci saatin sonunda pes etti ve kapı-nın üzerine yığıldı. olan da bu sırada oldu ve kapı açılıverdi. çünkü görevliler kapıyı kilitlememişlerdi. kapı houdini'nin kafasında kilitliydi. kapıyı biraz ittirse açılacakken; onun kilitli olduğunu düşündüğü için bunu denememişti bile...

    hayatta da böyle çok olaylar yaşanır aslında. sırf öyle san-dığı ya da öyle sanmadığı için nice fırsatları kaçırır insan.

    birisi hakkında suizannı ya da hüsnüzannı da çoğu defa aldatır insanı. işte insan böyle aldanışlara düşmemek için zannını değil aklını ölçü almalı, içinde bulunduğu duru-mu veya karşısındaki insanı iyi anladıktan sonra karar verip hareket etmelidir. yoksa kapalı zannettiği açık kapıların veya açık zannettiği kapalı kapıların önünde çok ömür tüketir.
  • iki zandan hangisi baskınsa ona göre davranmalıymışız.(mesneviden öğrendiğim bir bilgi.)
hesabın var mı? giriş yap