• mukaddes hoca hanım:
    70'ini geçeli hayli olmuş sanıyorum ama son 20 yıldır yüzüyor olduğu için 60'lı yaşlarında gibi görünüyor. emekli fen bilgisi öğretmeni, fizik-kimya-biyoloji ve matematiğe hakimiyeti önce şaşırtıyor sonra saygı uyandırıyor insanda.
    1960'lardan fırlamış gelmiş beyaz benekli koyu kahverengi mayosu ve aynı desende bonesi ile havuzda kendisini gördüğüm günlerde pek keyifleniyorum. belli ki dolu bir dimağ ile sıkı bir muhabbet geçecek bugün...

    almanya'dan tatile gelmiş organizma grubu içinden bir yaşam formu, 50'sinde ya var ya yok:
    adam* eşofmanını diz altına kadar sıvamış, havuz kenarına oturmuş, önce eğilip sakalını ıslatıp sıvazlıyor bir iki defa, sonra ayak parmak aralarını ovuyor suyun içinde.
    yanına yaklaşıyor mukaddes hoca hanım ve diyor ki;
    "olmaz ama böyle, biz havuza yazılırken sağlık raporu alıyoruz, gelirken evde yıkanıyoruz, burada duş alıp, ayaklarımızı şurada gördüğün suya* sokup dezenfekte ediyoruz sonra giriyoruz bu havuza, burada temizlik yapılmaz, temiz gelinir buraya..."
    aldığı yüksek sesli ve hiddetli cevap;
    "sen önce kendine bak, kaç yaşında kadınsın utanmadan mayo giyip oranı buranı açmışsın"

    hikayede ideal bir zavallı örneği var. kızsan olmaz, sussan hiç olmaz...
    çekip vursan mermiye, döküp yaksan gaza yazık...
  • akşam yemeğimi yemiş kamaramda kitap okuyarak uyuyakalma hevesi ile adımlarımı hızlandırmışım.
    limana giriyorum, o da ne tayfaların 1 haftadır "çok efendi adam, çok sağlam bir abi, okumuş hem" diye sözünü ettikleri abilerinin olduğunu tahmin ettiğim araba bizim tekneye yakın bir yere parkedilmiş duruyor.
    güverteye çıkıyorum, "ooooo hoşgeldin kaptanııım" diye selam veriyor, sanki 20 yıldır bu teknedeyim de o zamandır tanışıyormuşuz gibi bir tavır bu, pek sevmem bu tip ilk karşılamaları ama not da kırmam.
    yeni tanışıyoruz ve benim için hala puanı 100 abimin.
    tayfalardan biri gelip çay isteyip istemediğimizi soruyor, abinin cevabı çok sitemkar, sert ve hızlı, "1 saattir buradayım, ikram için kaptanınızın gelmesini mi beklediniz?"
    gereksiz alınganlık-çevresini yorup, yıpratan ısrarcı sitemkarlığından dolayı puanını 95'e düşürüyorum.
    çaylarımızı yudumlarken adamın gerçekten de eşine zor rastlanır bir sunumu olduğunu düşünüyorum. kelimenin tam anlamı ile prezentabl.
    takip eden saatte konuyu ne yapıp edip siyasete çekiyor.
    biraz daha kırıyorum puanını, 92.
    benim diyen sosyal demokratın ömrü hayatında demeyeceği kadar çok tekrarlıyor eski sosyal demokrat olduğunu.
    işte ibnelik çanları çalmaya başladı, puan 80.
    islam felsefesi konuşuyoruz biraz, genelde ben anlatıyorum o dinliyor, beni çözmeye çalıştığı çok belli. zaman ilerlerken aniden islama verilmiş büyük hizmetlerden biri olarak "one minute" hadisesini örnek veriyor. o ana kadar ayakları büyük oranda yere basan bu adamı dinlemeye devam ediyorum, elbette bağlayacak bir yere diye düşünerek...
    alıntılar yapıp durarak örnekler verdiği muhabbetinin neredeyse yarısı arapça'ya dönmüş durumda.
    kamaradaki masamda diğer kitapların yanında duran kuran'ı getirmem gerekiyor birkaç hatasını izah amaçlı.
    abdestsiz dokunmayacağını söylüyor önce, hemen ardından alaycı biçimde bıyık altından gülerek kapaktaki ismin bir kısmını okuyor, "elmalılı"...
    kitabın yıpranmışlığından birtakım sayfalardaki işaret, çizgi ve notlarımdan rahatsızlığını dile getiriyor.
    "kullanıyorum ki eskimiş" diyorum.
    hala alaycı, konuyu kendi değişi ile "üç harfliler"e getiriyor.
    puanı 20 falan oldu bu arada...
    diyor ki;
    "bir adam eşi ile yatağa gireceğinde besmele çekmez ise kendisinden önce cinler ilişkiye girer kadın ile ve o ilişkiden doğacak çocuk hayırsız olur."
    ve eğer arzu edersem bana günlük gazetesini getirebilirmiş akşamları okumam için.
    puanı 100 üzerinden 10 artık.
    o da başta adını soyadını doğru söylediği için...
    zavallı ben hayatımdan çok kıymetli 3 uyku saatini ziyan etmiş şekilde, ben kaptanı olduğum sürece bir daha tekneye çıkmamasını söylediğim bu adama veda ederek kamarama gidiyorum...
  • bugün atv de izlediğim bir ilyas salman filmi. yönetmeni de kendisi sanırım. konusu; akraba evliliği sonucu, zeka problemli ali nin yaşadıkları. annesi ve üvey abisiyle yaşadıkları. en zavallı sahne; kendisini evlendirdikleri zeka özürlü bir kıza, üvey abisinin tecavüz ettiğidir heralde. ve bunu görmesi..

    acitasyonun kralı yapılmış filmde o ayrı.
  • umut sarıkayanın kemik zamanlarından kalma bir yazısı

    ne olmak istiyordun herkes tarafindan beğenilen, takdir edilen biri olmak istiyordun dimi? ama olmadı dimi? sıradan, alelade biri olmak hiç istemedin zaten. her zaman aranan kişi olmak istedin olmazsa olmazların başında gelmek istedin ama olmadı, zaten olmaz da. çünki senin yapında yok bu dostum. doğarken lanetlenmişsin sen. bu durumda sadece yalnız ve az olmadığına sevinebilirsin. sokaklar senin gibi adamlarla dolu, çık dışarı katıl aralarına kümeler halinde gezinin. ama hepsinden tiksiniyorsun dimi? hayatın boyunca sana benzeyen insanlara zaten hiç hayranlık duymadın ki sen. bu sıradan alelade görünüşünü gidermek için jöle aldın kafana sürdün ama bir jöleden çok şey beklememek lazım zavallı kardeşim. şimdi kaya gibi saçlarla eve dön. bak telefonuna belki birgün çalar. "kıyafet çok önemli" diye birşey soktular kafana ve sonuna kadar inandın. zaten kim ne söylese sonuna kadar inanacak kadar çaresizsin. gittin kıyafetler aldın ama olmadı hep iğreti, pot durdu dimi üzerinde. sakın paranı boşa harcayıp daha pahalısını alma o da pot duracak şimdiden söyliyeyim. oysaki aynı kıyafeti giyen başka birine nasıl da yakışmıştı dimi? kıyafet aynı ama sorun nerde? sende olabilir mi? bir de kurnazlık yapıp ucuz olsun diye yazlık giysileri kışın, kışlık giysileri yazın almıyor musun? tam dayaklık adamsın. hem bu kadar çaresiz olup hem de kurnaz olmak nasıl bir his dostum? anlat bana. jölem bittiği bir gün uğrarım anlatırsın. bilirim hep evde oturuyor olacaksın...
  • kendini ispat çabasından kurtulamayan insan. genellikle eski sevgilinin başına konan bir sıfattır bir de.
    (bkz: aciz)
  • orcun turkay'in yapi kredi yayinlari'ndan cikmis oyku kitabi. z.'nin * yasadigi gunluk olaylar cevresinde donen oykuler arka arkaya getirilmis.

    orcun turkay'in yky editoru olmasindan kelli pek tanitimi yapildi bu kitabin.

    sert yazabilen yazar severim, nefreti kusar gibi bosaltabileni de. ama nedense sarmadi bu kitap. cumleler tek basina degerlendirildiklerinde etkileyici olabilseler de anlatim her nedense akici gelmedi bana.
  • bir adet ilyas salman filmi.

    --- spoiler ---

    arkadaş bu film gerçekten genç dimağları kötü etkilediğini düşünüyorum. bir bu filmin bir de öğretmen adlı kemal sunal filminin. çünkü alışmışız biz bu adamların komik filmlerinin olmasına o zaman ki idealist yönetmenler, bu tarz filmlerle halkın belli kesimine seslenmeyi hedeflediğini düşünüyorum, ama tüm ailecek televizyon başına kitlendiğimiz o karanlık günlerde, açıkcası zihnimin bir köşesine çok fena yer etmişti, hele öğretmen filmi neyse de, adam deliriyor felan, ulan bu filmin sonunda ilyasın zar zor bulduğu hatuna kayan abisi yüzünden tüm aile bireylerimden tiksinir olmuştum. öğretmen filmi yüzünden ise mühendisliğe yöneldim, kesinlikle memur olmamalıyım diyordum. şimdi ise kpss peşinde memurluk kovalıyoruz, hayat ne garip lan kuşlar felan.
    --- spoiler ---
  • dün gece televizyon'da denk geldiğim, gelince varlığını hatırladığım film.
    çocukken izlemiştim, hatırladım.
    eski türk filmlerindeki genel kurgu sıkıntısı bu filmde de var. sahne içi ve sahnelerarası kurgu filmin etkileyiciliğini azaltıyor, ama buna rağmen çok acayip can sıkıcı, iyi bir film.
    filmin özellikle türk filmlerinde pek başarılı olmayan mekan-atmosfer ilişkisinin bu filmde çok iyi bir şekilde hayata geçirildiğini görürüz.
    tam bir gecekondu mahallesi, tam bir gecekondu.
    bazı filmler vardır böyle ağızda acı bir tat bırakır. bu film de öyle.
    ilginç bir şey daha var film imdb'de yok.
    puanı burada vereyim: 7 / 10

    5 yil sonra edit: imdb linki gelmis
    https://www.imdb.com/title/tt10611050/
  • üvey abinin filmde kardeşini oynayan ilyas salman’a “hemşerin içine etti memleketin” diyerek turgut özal’a laf çaktığı sahneyi içinde barındıran bir ilyas salman filmi.
    yirmi sekiz yıl önce çekilen bu filmin kaç kişi tarafından izlendiği, tartışıldığı ya da dönemin cumhurbaşkanına gönderme yapan repliğin farkedildiği merak edilesi film.
    ilyas salman tüm hünerlerini son şansıymış gibi göstermeye çalışmış adeta. türk filmleri kronolojisinde gözden kaçmaması gereken yoğun ajitasyona rağmen izlenesi film.
  • sanırım zavallı, üzerinde zavallı olduğu hususunda herkes tarafından görüş birliğine varılmadan tam bir zavallı olamıyor. ama bir kere o sessiz birlik sağlandı mı da zavallı olmaktan kurtulamıyor. kurtulamaz. kendisiyle istenildiği kadar alay edilebilir. alay etmenin ayıp kaçacağı biri değildir zavallı. sersefil durumda bir kimse değildir. tanınmıştır. görece başarılıdır. çoğu zaman ünlüdür. tanınmasa zavallı olamazdı zaten. görüldüğü anda yanınızda kim olursa olsun gönül rahatlığıyla onun üzerinden bir ortaklık kurup zavallılığıyla alay edebilir, onun zavallılığı üzerinden kendinizi rahatlatabilirsiniz -ne de olsa siz öyle değilsiniz. başarısız olabilirsiniz, sevilmeyebilirsiniz, dedikodu yapabilirsiniz, kıskanabilirsiniz; ama zavallı değilsiniz. bir sıfır noktasıdır zavallı. sıfırdır. sevenleri vardır mutlaka. bu demektir ki sevenleri de sıfır noktasındadır. zavallı, zavallılığından emin olunan kişidir. bir ortamda alay etmekten, nefretinizi ve hatta tiksintinizi belirtmekten çekinmeyeceğiniz, çünkü zaten aklı başında olan herkesin ondan nefret edeceğini bildiğiniz yegane kimsedir. insanoğlunun yarattığı en acınası şeylerden biridir gerçekten zavallı. üzerinden kurulan ortaklığın kolaycı sağlamlığı gerçekten korkunçtur.
hesabın var mı? giriş yap