• (böyle kelebek kadın gazetesi tadında başlıklara uzun uzun entryler düzeceğimi hiç tahmin etmezdim ama, hayat işte süprizlerle dolu. buyrun efem:)

    öncelikle vücuttaki yağ kütlesiyle kas kütlesi kavramlarına vakıf olmamız gerekiyor. 2 kilo verdim diye sevinmeden önce acaba bu 2 kilo yağdan mı gitti, kastan mı yoksa vücudum su mu kaybetti diye bir düşünmek lazım.

    neden?

    çünki zayıflama amacıyla saçma sapan, vücudun ihtiyaç duyduğu besin değerlerini**** karşılamayan bir beslenme(me) düzeni geliştirip üzerine bir de spor yapıyorum diye yanlış veya abartılı bir egzersiz programı eklemeniz neticesinde yağ dokusunu aynen koruyup canım kas dokunuzdan olabilirsiniz. vücudun günlük metabolizma hızı da vücuttaki kas miktarına bağlı olduğu için metabolizmanızı da kendi ellerinizle yavaşlatmış, öyle ya da böyle kilo verdiyseniz bile vücudunuzu bu kiloların daha da fazlasını geri alacak kıvama getirmiş olursunuz.

    amacımızın yağ yakımı olduğu konusunda netleştiysek, bunu nasıl yapacağız?

    öncelikle yağ yakımı "yediğin kaloriden fazlasını harca" gibi sabit bir fonksiyona bağlı değildir. vücut aldığı ve harcadığı kalorileri pek çok farklı şekilde kullanabilir. vücuda giren her kalori direk olarak yağa dönüşebileceği gibi vücudun yapısı ve fonksiyonu içinde kullanıma da alınabilir. dolayısıyla burada kaç kalori aldığınız kadar kalorilerin yağdan mı, karbonhidrattan mı yoksa proteinden mi geldiği de büyük önem taşıyor. bilindiği gibi vücutta proteinlerin de, vitamin-minerallerin de, yağların da yapıcı-onarıcı ya da düzenleyici görevleri var. yalnızca karbonhidratlar salt enerji kaynağı olarak kullanılıyor. yani vücudunuza giren karbonhidratı ya kas ve vücut dokularınızda yakarak harcayacaksınız ya da göbeğinizin boğumlarında depolayacaksınız, başka gideceği yer yok.

    ikinci olarak, yağ yakımında veya depolanmasında başrol oynayan bir oyuncu var: hormonlar. vücudunuza aldığı kalorilerle ne yapacağını söyleyenler onlar. işte o hormonlar!!!

    1- insülin: kanda biriken fazla şekeri iyi ihtimalle kaslara, %90 ihtimalle ise yağ depolarına gönderen afacan işte bu hormondur.
    kanımızın normal şeker düzeyinin ortalama bir çay kaşığı şekere tekabül ettiğini düşünürsek, kandaki şeker sınırını bu seviyenin üstüne çıkartacak her türlü yiyecek insülin salgısını tetikleyecek, kandaki fazla şeker apar topar tahliye edilecektir. vücutta kasların ve karaciğerin glikojen stokları kısıtlı ve çoğunlukla dolu olduğu için, kana karışan fazla şeker sonsuz stok kabiliyetine sahip yağ hücrelerine yollanırlar ve burada belki ilerde bir gün kıtlık çıkması durumunda kullanılacakları günü beklerler:(

    2- glukagon: işleyişi insülin'le taban tabana zıt olan hormondur. dolayısıyla insülin için yağ depolamayı tetikleyen hormon diyecek olursak, glukagon'a da yağ yakımını tetikleyen hormon diyebiliriz. bu yin-yang ilişkisinde insülin artarsa glukagon azalır; insülin azalırsa glukagon artar.

    3- büyüme hormonu: bu da yağ yakımını tetikleyen güzide bir hormonumuz. (sanırım bu yüzden çocukluktan ergenliğe geçildiği dönem genelde insanın en zayıf dönemi oluyor hehe, tabi büyüklerimiz buna "boya gitmek" diyor) bu hormon ağırlıklı olarak uykuda salgılandığı için, fütursuzca fosur fosur uyuyun demek istemesem de uykunuzu mutlaka alın diyebilirim gönül rahatlığıyla.

    4- kortizol: stres hormonu olarak bilinen bu hormon kronik hale geldiğinde kas yıkımına yol açıp kilo alımına davetiye çıkarıyor (alçak).

    evet, yağ yakımı veya depolanması kimlerin elindeymiş gördük. peki bu hormonları nasıl kontrol edeceğiz, nasıl geh nasıl kışt diyeceğiz? (bunu öğrenmek için aşağıda belirttiğim hesap numarasına sadece 699 tl yatırmanız yeterli! yatıranlar alt paragraftan okumaya devam etsin)

    * kana çabuk karışan ve kan şekerini aniden yükselten yiyeceklerden (başta şeker ve işlenmiş gıdalar olmak üzere ekmek, pilav, makarna, hamur işleri, kahvaltılık gevrekler...) uzak durarak insülin değerlerinizi azaltın. "ama sadece 99 kaloriieee" demekle olmuyor; boşuna mı sorduk o kaloriler karbonhidrattan mı geliyor proteinden mi geliyor, glisemik indeksi kaç, annesi babası ne iş yapıyor diye?

    * her öğünde protein alın. protein şekerlerin sindirimini yavaşlatır ve üstelik glukagon salgısını da tetikler.

    *insülin direnci diye de birşey var ki obezite, kalp krizi, kanser, diyabet, hızlı yaşlanma gibi pek çok vukuatı olan sinsi bu. insülin hassasiyetini geliştirmek için bu kana çabuk karışan "hızlı" karbonhidratlardan topuklarımızı göte vura vura kaçmalı, sık sık direnç egzersizleri yapmayı da ihmal etmemeliyiz. (bu apayrı bi entry konusu olduğundan bu seferlik teğet geçeyim)

    *ne demiştik, uykunuzu alın. uykudan önceki saatlerde de insülin salgısını tetikleyecek yiyeceklerden (tekrar saymaya gerek var mı?) uzak durmanız insülini azaltıp meydanı glukagon ve büyüme hormonuna bırakacak, uyurken bile yağ yakmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayacaksınız!

    * "stresten uzak durun" lafıyla dalga geçmeyin, klişe ama doğru! illa küçük bir sahil kasabasında balıkçı olmanıza gerek yok; günlük meseleleri kafaya takmadan böyle daha larç, daha nemelazımcı, daha bir banadokunmayanyılanbinyılyaşasıncı.. relax olun işte yahu! mümkün olduğunca doğada ve açık havada vakit geçirin, derin nefesler alın, kendinizi mutlu eden insanlara ve uğraşlara zaman ayırın, bu kadar.

    * karbonhidrat ihtiyacınızı (ki bu aslında düşündüğünüzden çook daha azdır) bolca besin değeri ve antioksidan ihtiva eden sebze ve meyvelerden karşılayın. (ben de duyunca bir yaşıma daha girmiştim ama sebzelerde, özellikle de meyvelerde önemli miktarda karbonhidrat bulunuyor)

    * yağlar da kalorik anlamda yüklü olsalar bile vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besin değerleri içerir ve hatta bazıları zayıflamanıza bile yardımcı olur. vücudunuzu sağlıklı yağlardan (balık, badem, ceviz, fındık, zeytinyağı..) mahrum etmeyin, vücudunuz kıtlık moduna girmesin, organlarınız düzgün çalışsın, cildiniz güzelleşsin, beyniniz bayram etsin. işlenmiş yağlardan ise koşarcasına uzaklaşın. "bitkisel" ciciliğinin arkasına saklanmış hidrojene yağlar, kızartmalar, margarinler, iki kere rafineler, trans yağlar.. bunların vücuda safi zarar olduğunu bilmeyen yok herhalde.

    * (bu madde kişisel favorim) kalorisi sebzeye göre yüksek diye ete küsmeyin, hatta ve hatta sofralarınızın baş tacı yapın! et, tavuk, balık, hindi bunları gönlünüzce yiyin. ama etten tavuktan kastım kesinlikle kfc yaratıkları veya bigmac değil, mümkünse köyde yetişmiş, bol bol ot yemiş, ardında hür ve mutlu bir hayat bırakmış hayvanlar olsun bunlar. artık bu hayvanları bir güzel sote mi yaparsınız ızgara mı buğulama mı size kalmış. kızartmayın yeter.

    * protein var diye kurufasülyeye nohuta mercimeğe abanmayın, bunların içinde de pilav makarna kadar karbonhidrat bulunuyor. hem üstteki maddeye uyup et yediğimiz için protein ihtiyacımızı çok daha verimli bir şekilde karşılıyoruz değil mi? bir de elimizde yumurta gibi şişmanlatmayan müthiş bir besin ve protein deposu varsa?

    * gün içinde farketmeden en çok şekeri (hem de insülinin en çok sevdiği basit şekerleri) aldığımız yerlerin başında içecekler geliyor. halbuki o kolayı gazozu içmesen, o çok sağlıklı sandığın ama aslında şekerli sudan başka bişey olmayan meyve sularını, bol şuruplu starbucks kahvelerini bir bıraksan gör bak neler olacak. ama bunun çaresi coca cola zero içip vücudu aspartama boğmak olmasın mümkünse. ayran için, çay için (şekeri az olsun), soda limon* için, hiç biri yoksa su için ama gene bu bokları içmeyin derim ben.

    * bu şekerli, işlenmiş bokpüsür yiyecekler öyle bişiydir ki insanın yedikçe yiyesi gelir. ama onun da sebebi var (herşeyin bir şeyi var di mi?) efenim yukarıda anlattığım gibi kana hızlı karışan karbonhidratlar bir anda insülin salgısına neden olduğu ve kandan aynı hızda boşaldıkları için kan şekerinizin yo-yo gibi sürekli inip çıkmasına, dolayısıyla açlık hissinin de çok kısa sürede geri dönmesine neden olurlar. vücudunuzu bu döngüden bi kere kurtarabilirseniz tatlı krizlerinizin de azalmaya başladığını farkedeceksiniz.

    * son olarak da..tüm bunları yaparken, neleri yiyemediğinizi düşünüp kendinizi mutsuz etmek yerine gönül rahatlığıyla yiyebileceğiniz ve yiyerek vücudunuzu çok mutlu edeceğiniz yiyeceklere odaklanın. pozitif olun! (bkz: gülümse erkekler pozitif kızları sever) amacınız kilo vermek değil sağlıklı yaşamak olsun, verdiğiniz kilolar yanınıza kar kalsın. zaten bu maddeleri birazcık uygulayıp karbonhidrat alımını azaltınca vücudunuz ilk iş göbeği indirecek, belinizinse aslında bu kadar ince olabileceğini hayretle izleyeceksiniz! (bunca yıl belimin kalınlığını genetiğe, iç organlarımın geniş olmasına, kalın kemikli olmaya filan bağlıyordum ben*)

    * ışık ve sevgiyle kalın.
  • 0.tabiki uzmana danışın ama kelebenk'e de kulak asın.
    1. öğünlerinizi atlamayın.
    2.sık ve az yiyin.
    3.diet ürünlere abanmayın, doğal şeyleri tercih edin.
    4.günde 2.5 litre su için.
    5."düzenli" spor ve egzersiz yapın.bir ay malak gibi yatıp, iki gün deli gibi mekik çekmeyin.süreklilik önemlidir.
    6.kendinize kesin yasaklar koymayın, unutmayın yasaklar cezbedicidir. örneğin haftada bir sütlü tatlı yiyebilirsiniz.
    7."1 haftada 5 kilo vercem kurtulcam" tribine girmeyin, hızlı verilen kilolar fazlasıyla geri alınır.
    8."oooh spor da yapmicam" tribine de girmeyin, yağlarınız eridikçe etlerinizi sıkılaştırmanız gerekiyor. sarkık bi bedene sahip olmak istemezsiniz değil mi?
    9."abi bugün hiç birşey yemiicem kilo vercem" tribine hiç girmeyin, insan "yemeden"de kilo veremez.
    10.günde 4-5 bardak yeşil çay için.
    11.sabah kalktığınızda hiç bir şey yemeden 2 bardak ılık su için.
    12.egzersizlerinizi aç karna yapın.
    13.lifli besinleri tercih edin (kabak, ıspanak, kepekli ürünler.)
    14.akşam yemeklerinde ağır yemekten kaçının.
    15.mucize dietler, sibel ban dieti, hande ikizyatak dieti, 10 günde 5 kilo dieti ve türevlerinden kaçının.
    16.sürekli diet yapıp bırakmayın, metebolizmanın içine etmeyin.
    17.ciddi acıktığınız zaman kendinizi meşgul edecek birşeyler bulun, oyalanın, su için, domates-salatalık yiyip karnınızı şişirin, arkadaşlarınızı arayın, televizyonu açın, ilginizi başka yöne çekin.
    18."diet bitince oohohh gelsin kebaplarrr gitsin chicken royaller, chocolate frappucinolar" hayalleri kurmayın.kiloları 2 katıyla birlikte geri almak istemiyorsunuz değil mi?
    19.bunu bir yaşam tarzı haline getirin fakat aynı zamanda kısa vadeli olduğunu düşünün "allah kahretsin 2 ay böyle yaşicammm böhüeea" tribine girmeyin, sadece yarını düşünün. günler öyle daha çabuk geçer.
    20.alışverişe asla ama asla aç karna çıkmayın. çıkarsanız da sizi durduracak birini bulun!
    21.yemekleri dışarda yememeye çalışın. yemek durumunda kalırsanız ızgaraları veya salataları tercih edin.
    22."ay bu sebzeee yemeğiii noluceeaak" demeyin, herşeyi yiyebilirsiniz ama dozunda sebze yemeği diye bi tencere yemeyin.
    23."makarna hayatta yiyemem pilav milav ayyy olmaz" demeyin, birçok şeyi yiyebilirsiniz ancak makarnaysa, pilavsa yağsız olmalı etse ızgara olmalı. kendinize ambago koyup, kendinizi pilavdan makarnadan mahrum etmeyin.
    24.yemeklerinizin yanına bolbol yeşil salata yapın, büyük tabaklar kullanın. hem gözünüz hem karnınız doysun.
    25."ay bu diet kola bişey olmaz, ay kahveden nolcak be kalorisiz, ay çay içebilirim sınırsız" demeyin. dietinizi sağlıklı olmak için yapıyorsunuz lömbür lümbür selülitlere ve sapsarı dişlere sahip olmak istemezsiniz değil mi?
    26.ideal kilonuzu öğrenin, manyak gibi "ay 40 kilo olunca bırakcam dübürcan" triplerine girmeyin.
    27.yavaş yiyin yavaş, peşinizden haçlı ordusu kovalamıyor. unutmayın ki yavaş ve çiğneyerek yediklerinizi vücudunuz daha kolay sindiriyor.
    28.kabızlık için önemler alın. sabah aç karnına ılık sudan sonra yenen 2-3 kuru kayısı veya gün içinde içilen yeşil çay "sıçtım, sıçamadım ne zaman sıççam" stresini ortadan kaldırmak için birebir.
    29."yaa iki haftadır dietteyim hala bir fark yokk.." demeyin, verdiğinizi bir süre sonra farkedeceksiniz.
    30."yeteer laan dombili olucam banane" diye çıldırdığınızda aynanın karşısına geçip yağlarınızı mıncıklayın ve ne kadar iğrenç+sağlıksız olduklarını düşünün.göbeğinize bakıp " kurtulucam ondan!" diyin.
    31.kararlı ve sabırlı olun. "ay ne kadar versem de benim tipim bu galibaaa" diye düşünmeyin, kimsenin tipi dobik tip değildir bir derece herkes incelebilir, yağlarından kurtulabilir.
    32.zayıflayınca süpper ince, hipper manken görüntüsüne sahip olacağınızı sanmayın, herkesin kemiklerinin inceliği bir değil yahu.
    33.zayıflayınca insanların size farklı davranacağını düşünüp, mehmetcanın size çıkma teklif edeceğini düşünüp, leylanın size hasta olacağını düşünüp zayıflama işine girişmeyin, kendiniz için, sağlığınız için zayıflayın.kalıcılık o zaman sağlanacaktır.
    34.her sabah tartılın.sabah uyandığınızda tuvalet ihtiyacınızı giderdikten sonraki kilonuz gerçek kilonuzdur, yemek yedikten sonra 1-2 kilo fazla çıkmanız normaldir, heyecan yapmayın, hele bir sakin olun.
    35.diettesiniz diye sağa sola bağırıp durmayın, kendinizi stresten arındırın, olağanüstü birşeyler yaptığınız fikrini aklınızdan çıkarın, normal bir durum olduğunu kendinize kabul ettirin.
    36.dieti bitirip "bir daha eski kiloma mümkün değil dönmem ben bee.. o kadar diet yaptım, hadi dombalak gibi yiyim" sakın ola ki demeyin, yavaş yavaş "normal" yemeye dönün. ama asla abartmayın, verdiğiniz kiloları geri almayacaksınız diye bir kaide yok.
    37."ayol spor yapıcak zaman mı var spor salonuna verecek para nerde" demeyin, fırsatları değerlendirin örneğin, evinize merdivenle çıkın.asansörü bırakın.yürüme mesafesi olan yerlere yürüyerek gidin.spor salonuna para verecek durumda olmayabilirsiniz ama havalar güzelleşti oh mis gibi havada oksijeni içinize çekerek tempolu yürüyüşler yapın. egzersize zaman yok diyorsanız bir kutu kibriti yere dökün, tek tek toplayın.tenis bilmiyor olabilirsiniz ama top toplamayı becerebilirsiniz.
    38.bahaneleri bir kenara bırakıp bir an önce şu işe baş koyun, ortalıkta sızlanmayı "ay çok dombiliyim allah kahretsin" demeyi, koca götünüzle dalga geçmeyi bırakın.
    39.yarın başlıyorum demeyin.yarın asla gelmez.şu dakika karar verip şu dakika başlamalısınız.
    40.ödevi, okulu, işi, gücü bahane edip durmayın. hayatınız devam ediyor ödevler, toplantılar, işler asla bitmez.
    41.akşam yemeğini sakın ola ki geç saatlere bırakmayın. unutmayın ki uyku vaktine yakın yediğiniz şeyleri daha zor yakacaksınız. olur da geç yemek durumunda kalırsanız yemek yediğiniz vakitten en az 2 saat sonra uyumaya gidin.
    42.tatlı veya meyveyi ana öğünlerinizden en az 2 saat sonra tüketin.
    43.kahvaltıya zaman ayırın.
    44.ara öğünleri mutlaka yiyin, "onları yemezsem daha çabuk kilo veririm" düşüncesinden vazgeçin çünkü yok öyle bişey.
    45.et,tavuk veya balığı öğle yemeklerinde tercih edin, akşam yemeklerinde genellikle sebze yiyin.
    46.gecenin bir körü çıldırmış durumda acıkmışsanız domates, salatalık yiyin. salatalığın %96sı sudur. karnınınızda şişlik yaratır ve güzel bişeydir hıyar.
    47.yemeklerden önce ıhlamur+mate çayı karışımı için.bu karışım dobi gibi yemeyi engelleyebiliyormuş.
    48."meyve yerim istediğim kadar" diye düşünmeyin meyve de şeker içeriyor sonuçta. meyve olarak elmayı tercih etmeye çalışın (tabiki hertür meyveyi yiyebilirsiniz) çünkü elma kabuğundaki pektin adlı madde sayesinde tokluk hissi yaratıyor, kötü kolestrolü düşürüyor hatta selülit oluşumunu engelliyor ve hatta tansiyonu dengeliyor. **
    49.ara öğünlerde tercih edebileceğiniz bir avuç beyaz leblebi midenizi rahatlatır, mide sıvısının habire salgılanmasını midenin açım açım diye bağırmasını engeller,tokluk hissi yaratır.
    50.masadan doymadan kalkın.zaten dietteyken doymayacaksınız.ama kendinizi aç da bırakmayın.6 kaşık sebze yemeği yerine 2 kaşık yiyim de götü çabuk eritiyim demeyin, kendinize yazık etmeyin zira bir faydası yok.
    51.meyveleri, sebzeleri olabildiğince kabuklu yiyin, posa iyi birşeydir. (zaten domatesin kabuğunu soyup yemek nasıl bir mantıktır onu anlayamıyorum.)
    52.sebzeleri sevin onlara saygı gösterin, bolbol tüketin neden derseniz sebzeyi parçalayan cellulase enzimi insan vücudunda bulunmadığından sebzeler bir derece parçalanıp faydalı kısımları vücut tarafından emilip, kalan kısmı da patır patır b.k olarak dışarı atılır.
    53.haftada üç gün balık yiyin. bol miktarda fosfor, kalsiyum,b ve d vitamini içeren balık harbiden önemi tartışılmaz bir besindir.diet sırasında beyninizi beslemeniz için birebirdir.
    54.omega3 içeren gıdalar tüketmeye çalışın, çünkü omege3 retina, beyin ve sperm hücrelerinin işlevlerini hatasız olarak yerine getirmeleri açısından gereklidir.eksikliği, retinada görme fonksiyonunun azalmasına yol açar.bir de, ruh hali, konsantrasyon, bellek, dikkat ve davranış bozukluklarına neden olur. salatanıza koyacağınız bir avuç soya filizi işinizi görür.
    55."bütün bunları yaptım ben kelebenk ama hala götüm kocamaaan kocaamaan kocamaann ooo ooo" demeyin. ben napiyim sizin yapınız öyleyse? yapısal özellikleriniz ancak bir derece değişebilir. kalça kemikleriniz genişse, yayvan bi kıçınız varsa onu kabullenin sevin hatta gerekirse jennifer lopez gibi reklamını yapın "büyük göt güzel göttür" ideolojisini yayma işine girişin.
    56.kulaktan dolma bilgilere kulak asmayın beni dinleyin*,kilo vermekle kafayı bozmuş, anoreksik, ukala dümbeleği,dietisyen kılıklı bi taocu olduğumu düşünmeyin, gidin okuyun, araştırın, karşılaştırın.
    yıllar sonra gelen edit:
    +57:çiğ maydonoz yiyin. faydaları 2 elin parmaklarını geçecek kadar çok.
    +58: kendinizi hapsolmuş bir ruh haline sakın ola ki sokmayın. diyetteyim yemeğe gidemem, diyetteyim tatile çıkamam vs. bunları unutun heryerde kendinize uygun birşeyler bulabilirsiniz.

    mutlu zayıflamalar.

    4 ay sonra gelen mesajlar üzerine borç bilinen bir edit:
    enteresandır ki zayıflamak-diyet yapmak-spor yapmak yanlış anlaşılmalara yol açan bir durum olmaya başladı. diyet yapmak asla aç kalmak birşey yememek değil, aksine düzenli olarak yemek yemektir. bu yüzdendir ki diyetlerde her 2 saatte bir yemek yenilir hatta şu serzenişi çokca duyuyorum "lan habire yiyorum lan bu ne biçim diyet ne anladım ben bu işten" düzensiz yemek yemek kilo aldırır. sabahtan akşama kadar hiçbirşey yemeyip akşam yemeğinde bir salata bile yeseniz o salatayı vücudunuz depolayacaktır çünkü saatlerce vücudu aç bırakıyorsunuz. insan vücudu hayatta kalmaya programlanmıştır. kendinizi zeki sanıp vücudunuzu basit numaralarla kandırmaya çalışmayın sakın. o yüzden bu aç bırakmaları, sürekli hale getirmeniz metebolizmanızı yavaşlatacaktır, bu durum uzun vadede zarar verecektir bünyenize. metebolizmanız yavaşlayınca, kilo vermeniz zorlaşacaktır. sonra "ulan diyet yapıyorum 6 öğünlük herşeyine uyuyorum kilo vermiyorum böhüee" diye zırlamanıza ancak kendi düşen ağlamaz atasözüyle cevap verilir. bu durumlarda öncelikle metebolizmayı hızlandırıcı birşeyler yapmak gerekecek, bir de başınıza metebolizma hızı derdi açılacaktır. en mantıklısı olabilecek en fazla kalorili diyetle kilo verip vücudu aç bırakmadan fazlalıklardan kurtulmaktır.

    sağlıklı zayıflamalar, mutluluklar.
  • üçe ayrılır.

    1- su olarak: piyasada çok güçlü diüretik ilaçlar mevcut. günün çoğunu tuvalette geçirerek bir haftada 10 kilo verilebilir. 'kilo verdiren çay bilmem ne geldi' ilanları bu gruba yöneliktir. vücuttaki su oranını düşürdüğünüz için, kalan yağların yakımı da bir o kadar imkansız hale gelir. bir süre sonra da dehidre olup, yüksek tansiyondan ölebilirsiniz. ''sağlığı boşver yeter ki kilo tartım hafiflesin'' diyenler bu yolu tercih edebilir.

    2- kas olarak: aç kalınarak, kusarak veya makarna diyeti, bilmem ne diyeti gibi tek tip diyetlerle mümkün. kas, vücuttaki en ağır dokudur. kasları eriyen kimseler tartıda çok şiddetli biçimde hafiflerler. ellerini, kollarını kaldıramayacak hale gelirler o ayrı. sıkılaşan vücut, tartıya + olarak yansır ki; bunu incelmek isteyen bir bayana anlatmak çok zordur. önemli olan ''kilo vermek'' değil, ''incelmek ve sıkılaşmak'' olmalıdır.

    şöyle ki:
    62 kg - 36 beden olmak (pek çok yüzücüyü bu grupta görebilirsiniz. incecik kızlar tartıda 60kg gelirler. öylesine sıkıdırlar ve bu sıkılık tartıya yansır)
    56 kg - 40 beden olmak

    3- yağ olarak: en doğru kilo verme yoludur. yağ, kasa oranla çok daha hafif bir dokudur. avuç avuç yağ yaksanız, tartıya pek yansımaz. bu da bayanların pek hoşuna gitmez. spor salonlarına 54 kilo başlayıp, 5-6 ay sonunda 58 kiloya çıkan kadınlar pekala hocalarına küfür edebilirler.

    ancak 2-4 beden incelmiş, yağ yakmış ve kas kütlesinde (sıkılaşma) artış görülmüş; bu da tartıya kilo olarak yansımıştır. bunu anlatmak bazen çok zor olabilir. çünkü kadınlarda, ''ne olursa olsun tartım azalsın'' mantığı sıklıkla görülebilir.
  • franz kafka'yı örnek al. ağzındaki lokmayı 40 kere çiğne.
    mark twain'e kulak ver: "azıcık açlık, mucizevi bir ilaçtır."
    gertrude stein'e kulak asma: "tıka basa yemenin hazzından daha müthiş bir şey bilmiyorum."
  • kesinlikle en başarılı yol az yemektir.

    hayatım boyunca kilo verdim, aldım, bir daha verdim, bir daha aldım.

    istediğin kadar spor yap, istediğin kadar yol dene, az yemedikçe ve hatta yeme alışkanlıklarını değiştirmedikçe kalıcı kilo veremezsin.

    o yüzden kilo vermek isteyen arkadaşlara tavsiyem özellikle akşam belli bir saatten sonra birşeyler yeme alışkanlığınız varsa önce onları yok edin, sonra öğünlerde yediğiniz fazlalıkları biraz azaltın. aç kurtlar gibi yemeğe saldırmamak için çok fazla aç kalmayın. her zaman en klasik yöntemin en başarılı yöntem olduğunu unutmayın. düşmek istediğiniz kilonun gerektirdiği günlük kalori miktarını hesaplayın ve bu miktarı çok fazla aşmadan veya çok altında kalmadan yeme alışkanlığınızı o kalori miktarına göre düzenleyin.
  • günlük kalori ihtiyacınızı hesaplayın.
    kadın ve erkekler için günlük kalori ihtiyacı haris-benedict formulu ile hesaplanır.
    erkeklerde: bazal metabolizma kalorisi: 660+ (13.7 x ağırlık) + (5 x boy) - (6.8 x yaş) =
    kadınlarda: bazal metabolizma kalorisi: 665+ (9.6 x ağırlık) + (1.8 x boy) - (4.7 x yaş) =

    yok ben hesaplamakla uğraşamam diyenler için: link

    günlük ihtiyacımızı öğrendikten sonra yapmamız gereken, kalori ihtiyacımızdan 500 kcal kadarını kesmektir.
    lakin hatırda tutulması gereken bazı püf noktalar mevcuttur. kas yağdan daha fazla kalori yakar yani ne kadar çok kas sahibi olursanız kilo almanız o derece zorlaşır. bu yüzden uzmanlar sadece diyet ile değil takviye sporla zayıflama yöntemlerini desteklerler.

    1 kilo = 7000 kcal olduğunu düşünürsek sağlıklı bir diyet ile haftada verebileceğiniz yarım kg dir.
    günlük kalori ihtiyacınızın 2000 kcal olduğunu varsayalım. 7 gün boyunca bir şey yemeseniz bile hafta da 2 kgdan fazla kilo vermeniz imkansızdır bu yüzden şok diyet, haftada 4 kilo verdiren zayıflama hapı gibi saçmalıklara inanmayın.

    beslenmeniz de dikkat etmeniz gereken bir diğer konu basit şekerler ile birleşik şekerler konusudur.

    basit şekerler: bunlara örnek olarak işlenmiş şeker ( sakkaroz ), süt şekeri ( laktoz ) ve meyve şekerini ( fruktoz ) verebiliriz. bunların kana karışması 15 dakika gibi çok kısa bir sürede meydana gelmektedir. bu durum kan şekerinde anî yükselme veya düşmelere, bu da aniden baş gösteren acıkma hissine neden olur.

    kompleks karbonhidratlar olarak da anılan " birleşik şekerler " tahıllar (kepekli ekmek, pirinç, makarna, patates, kepek), kuru baklagiller (fasulye, mercimek vs.) ile çeşitli sebze ve meyvelerde bulunurlar. bunların hazmı 3-4 saat sürdüğünden, kan şekerindeki etkileri uzun süreli ve yavaştır.

    yağ tüketiminizi azaltmaya dikkat edin, basit şekerler yerine kompleks karbonhidratlar tüketin.
    günlük kalori ihtiyacınızın altında kalmaya özen gösterin. mümkünse online beslenme günlüğü tutun yediklerinizi not edin aldığınız kalori miktarını hesaplayın. bunun için hazırlanmış sitelerden yararlanın örnek

    sabırlı olun 30 kilo gibi bir rakamı ancak 1 ya da 1.5 sene içerisinde verebileceğinizi unutmayın.
    en azını kurtarmayı hedef haline getirin.

    kafanızda diyet yapıyorum fikri olmasın bunu bir yaşam biçimi haline getirin ve yediklerinizin miktarına dikkat edin.
    arkadaşlarınızla pizza yemekten kimse sizi alıkoyamaz ama zayıflamak istiyorsanız üzgünüm ama sınırsız menü almak yerine, 1 dilim pizza ve diet cola ile idare etmek zorundasınız. bir konuda güvence verebilirim. belki inanmayacaksınız ama 10 dilimin de 1 dilimin de tadı aynı!

    neden aşırı yediğinizi sorgulayın.
    duygusal açlık gibi bir probleminiz varsa o son yediğiniz çikolata sizi daha hissettirmeyecek. yedikçe genişleyecek, genişledikçe üzülecek ve daha çok yiyeceksiniz. her zaman diyete başlamak için bir pazartesi ya da yarın beklenecek. bu kısır döngü de böyle devam edecek.

    zayıflamanın tek bir yolu vardır o da şu an yediklerimizin miktarını ayarlamaktan geçer.
  • aç karnına 8 bardak buz gibi soğuk su içilmelidir. yağlarınızın gözeneklerinizden fışkırdığını görebilirsiniz. hayatta kalmanızı garanti edemem...
  • 1) "ekmeği keseceksin aga" insanlarından uzak durun. be amip, bari orijinal bir şeyle gel!
    2) bunların bir de "abi 2 tutam x ile y'yi bi taşım kaynatıp, günde 3 defa içeceksin"ci versiyonları var ki, bir gün "beyin geliştirici" bir iksir formülü duyarsam kendilerine "forward mail" olarak göndereceğim. çük kadar merhem yapmak için bile tonlarca bitki ekstraktı hazırlanıyor lan?! hadi bilimle ilgin yok, bari ısrarcı olma "ölümü ye, içeceksin bak" diye...bir de suda çözünmeyen bazı maddelerin "demleme çay" ile içilmesi gerektiğini savunanlar var ki onlara bu gerçeği söyleyip heveslerini kırmamak için zor tutuyorum kendimi.
    3) dukan, karatay ıt bıt gibi "best seller" diyetlerden koşarak kaçmak. bu kitaplar "daha çok satabilmek" adına, tek tip hızlı kilo verdirici diyetler öneriyor ve bazı gerçekleri göz ardı ediyorlar, çözümlerini mucizevi bir şeymiş gibi sunuyorlar. daha da kötüsü, jenerik diyetler ile belirli metabolizmaları çökertiyorlar. leptin ile ilgili ufak bir araştırma yapan ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.
    4) bmi'ınız 40'ın üzerindeyse, sporla falan uğraşmayın ilk etapta. hep yaptığınız diyetin işe yarayıp yaramadığını anlayamazsınız, hem de bi 30 kilo verdikten sonra daha çok ihtiyacınız olacak o spora.
    5) şu an için aksi kanıtlanmadığından (bu "diyetetik" gibi genç bir bilim dalı için kilit kelimedir. unutmayın ki, şu an metabolizmalar ve besinlerin etki yolları hakkında bildiklerimiz, orta çağdaki cerrahi bilgisi kadar bile değil) en fazla 2 veya 3 saat aç kalın. atıştırmalık şeyleri yanınızda bulundurun.
    6) fazla su için diyenlere de çok aldırmayın. günde 1.5 ila 2 litre (maksimum 8-10 bardak işte) şu yeterli gelecektir. yaz ayları hariç tabi...
    7) ani hayat değişikliklerinden kaçının. haftada 5 öğün fast food yiyen bir insanın bunları yulaf ezmesi ile değiştirmesi uzun soluklu olmayacaktır.
    8) bu lanet bokla yaşamayı öğrenin. kiloluysanız, vücudunuz yağ tutmaya meyilli demektir. hayatınız boyunca insanlar 2 yerken siz 1/2 yiyeceksiniz maalesef. bunu benden duyun istedim =/
    9) oha hala okuyorsunuz demek. güzel..."ben kendimi böyle seviyorum" yalanını kimse yemiyor arkadaş. "kilo vermek çok zor, o sebeple bari her şey yolundaymış gibi yapayım" derseniz boku yersiniz. yapmayın. kiloluluk bir kader değil seçimdir (çok ciddi metabolik rahatsızlıklar haricinde tabii, o kadar da insafsız değilim lan).
    10) kilo verince insanlar sizi daha çok sevecekler. saçma ama gerçektir. çünkü kiloluyken dayatılan "normalin" dışındasınızdır ister istemez. zayıf ama çirkin biri kolayca manita yapabilirken, şişman ama güzel/yakışıklı birinin manita yapma oranı daha düşüktür (evet evet biliyorum, siz iç güzelliğe önem veriyorsunuz oysa ki. onu da yemezler bebeem. sebep? çünkü aşk dediğimiz şey dibine kadar hormonaldir, içgüdüseldir. içgüdüler insana daima daha ideal bir karşı cinsle birleşmesi gerektiğini söyler, altında yatan psikolojik bozukluğunuz / fetişiniz yoksa tabii). çünkü çirkinlik bile "yüz karakteri" sayılabilirken, şişmanlık iradesizlik ve kendini önemsememe belirtisidir. kilo verince ortamlarda daha çok kabul göreceğinizi düşünerek de motive olabilirsiniz.
    11) "sen ne skimsin lan böyle?" diyorsanız, 60 kilo alıp, 30 kilo vermiş gözlem yapmayı seven adamın tekiyim. iki ekstrem noktada, insanların davranışlarını iyi gözlemleme şansım oldu. biraz aşağılıkça belki ama, dünyanın gerçekleri böyle canım, yapacak bir şey yok. şişmansan "alien" gibi bir şeysin. istersen çok zeki, çok komik, çok x, çok y ol, en fazla şirin baba kadar değerin olur. iyi arkadaşların bir çoğu şişmandır unutma.

    hadi şimdi bir otur düşün "ne bok yiyorum lan ben" diye...
  • piyango, loto falan tutturmak...

    ve eğer;
    * sabah 9 akşam 5 kesinliğinde değil de, esnek çalışma saatleriyle çalışıyorsanız,

    * sabahın 5'inde 6'sında uyanıp derhal yola çıkmanız gerekiyorsa, akşamın 6'sında işten çıkıp trafik vs derken eve ulaşmanız saatler alıyorsa, eve vardığınızda bir şeyler atıştırıp bir saat bekleyip sonra spor yapıp bir duş alıp yemek hazırlamak şöyle dursun derhal küt diye yatıp uyumayı düşleyecek kadar bitkin hissediyorsanız,

    * hafta içi spora vakit ayıramayacak kadar yoğun çalışıyorsanız, hafta sonu gelince de biraz olsun dinlenmekten ya da ev işlerini aradan çıkarmaktan başka bir şey düşünemez hale geliyorsanız,

    * hafta içini geçtim hafta sonunuz bile yoksa, çoğu cumartesi ve nadiren pazar günleriniz bile doluysa.

    * nöbetli, vardiyalı, gecesi gündüzü belli olmayan, bir günü bir gününe uymayan, sirkadyen ritmi etkileyen bir işiniz varsa,

    * iş yerinizin yemekhanesinde çıkan zorunlu menüde yağ içinde yüzen yemekler, pilav, makarna ve abidik gubidik şerbetli tatlılar ve beyaz ekmek dayatılıyorsa,

    * iş yerinizin çevresinde sağlıklı bir şeyler yiyebileceğiniz bir lokanta yoksa,

    * belli saatlerde ara öğün için vakit ayırabilmek şöyle dursun tuvalete giderken bile birilerine haber vermek ya da izin almak zorunda olduğunuz bir yerde çalışıyorsanız.

    * iş yerinizin çevresinde bir küçük kap yağsız yoğurt, iki elma alabileceğiniz bir market bile yoksa, üfürükten bir büfenin ya da son kullanma tarihi geçmiş şeyler satan bir bakkalın eline kaldıysanız. ücralarda çalışıyorsanız,

    * hadi sabahın köründe bir kibrit kutusu peynir, bir dilim ekmek, bir bardak süt hazırlayıp yiyerek işe gitmek kolay da, işten eve yorgun geldiğinizde doktorunuzun uygun bulduğu yiyecekleri dolapta hazır etmiş bir hizmetçiniz ya da sofrada hazır etmiş düşünceli, özverili bir anneniz, özetle bir destekçiniz yoksa.

    * günün büyük bir bölümünü birlikte geçirdiğiniz iş arkadaşlarınız arasında sizinle aynı şartlarda takılabilecek, yediğine içtiğine sporuna dikkat etmek zorunda hisseden tek bir kişi bile yoksa. mesela gece vardiyasında mola saatinde, mola odasında börek çörek partileri düzenleniyorsa "ay ne gıcıksın ya yesene n'olcak yaa" diye kafa ütüleyen 36 beden fıstıklara bön bön bakıyorsanız,

    * bu hayatın böyle gitmeyeceğini hissediyorsanız,

    derhal istifa etmek.

    eee albert camus ne demiş; "insanin parası varsa çalışmak zorunda kalmaz. böylece zamanı satın alır. bu kalan zamanda da kendini mutlu edebilecek şeyleri yapar. yani para mutluluğu satın alır."

    edit: şimdi burada "sabah cardio çalışmak, sporu asla ihmal etmemek, yediğine içtiğine dikkat etmek" gibi kimseciklerin aklına gelmeyecek, nadide tavsiyeler yazmaya gerek duymadım. bir değişiklik olsun istedim. öyle de acayip bir insanımdır.
  • dahiliye uzmanı prof.dr. osman müftüoğlu'nun bir konuşmasından akılda kaldığı kadarıyla bir alıntı;

    "değişen yaşam biçimimiz bize yanlış beslenmeyi dayatıyor, kilo almak kaçınılmaz oluyor. kilo vermek, ödem atmak zorlaşıyor. evde baba zaten çalışıyor, günümüzde anne de çalışıyor, çocuklar da çalışıyor ya da okuyor, evde yemek yapan yok. evde yemek yenmiyor. dışarıda yağsız tuzsuz diye yenen şeylerde bile lezzetli ve dayanıklı olması açısından alabildiğine tuz var, yağ var, çeşitli katkılar var. dışarda yenen ızgara et bile evde görerek bilerek yapılmış bir parça etin yerini tutmuyor. e bu şartlar altında yani... e tabii gene de dikkat etmek lazım da... vs vs..."

    velhasıl pis boğazın teki olan, ne bulursa süpüren ama normal bir bünyeye sahip insanlar biraz dikkat ederek kilo verebilir. ama sıradan şeyler yerken bile kilo almaya meyilli olan anormal bünyeler için bu yollar biraz "kayıp otoban" sanki. doktorun da dediğine bakılırsa öyle yani...
    anormal bünyeyi normale döndürmek için ekstra çaba gerekiyor. dışardan soyutlanıp evde kendi yemeğini kendi pişirmek, öğün saatlerine, spor saatlerine her boka dikkat etmek... bir de bu çabaya anlam veremeyen normal insanların anormal hayretlerine maruz kalmak...

    ee "bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor" tabii!!* .
hesabın var mı? giriş yap