• filmdeki kardeşlerden amaneh (küçük kız) ile madi'nin de gerçek hayatta kardeş olması da al sana gerçeklik diye şamar attırıyor adama. zaten o küçük kızın ikiye bir madi'nin yanaklarından öpüvermesi.. yapma güzel kardeşim bu kadar güzel mi olur insanlar dedirtiyor. yoksulluk, hastalık anasızlık babasızlık mayınlar askerler amcalar hepsinin arasında sen öpüver kardeşinin yanağından. iran sinemasının starsız ve hatta profesyonel oyuncusuz bir ekol yaratması başka birşey. türkiye'de de benzerleri gelişmeye başladı. neden bilme oyunculuklar daha iyi, kimsenin rolü sırıtmıyor. kimse acısını da abartamıyor dramatikleştiremiyor. ağlamayı öğrenen usta tuzu kuru oyuncular yerine zaten ağlayan insanların oynadığı film. tabi biz sıcak evlerimizde izlerken hep birisini donmasını bekliyoruz. ama donan kimse yok, hayat devam ediyor. kiminin ki isimsiz mezartaşının altında bitse de. devam ediyor işte.
  • fiziken çocuk görünümlü olan ama hayatlarının hiçbir evresinde kafamizdaki modern çocuk imajını hatırlatacak işler ile uğraşamayan çocukları anlatan bir film. insanoğlunun nefesinin ulaşabildiği her alemin kendi içerisinde aldığı şaşırtıcı gerçekliklerden birini anlatan bu filmi dokunulmamışlıklarımızın ortasına yerleştirsek yeridir..

    yakın çekimler, çocuk adam ve kadınlar, en önemlisi de rutinleşen çaresizlikler ve buna dair birkaç öykü..

    madi isimli karakterin yaşamına ortak olma şansımdan dolayı izlememiş olanlar için hakkında bir iki kelam edeyim. bir ayağı sakat olan, ve gelişememiş çocuk yüzlü onbeş yasında bir insan..ameliyat olmaması durumunda ölecek..ve ablası evleniyor..amcalarının başlık parası dahi istemeiği damadın ailesi bu sarı montlu karakteri ırak ta ameliyat edeceklerini söylüyorlar..ablasının çeyizleri ile beraber katırlara bir yük misali iliştirilmiş olan bu genç adam damadın annesi tarafından istenmiyor..ve bu malum husus hakkındaki tartışma karda ve yağmurda yapılırken madi bir ağacın altında bekliyor..bu sırada on-onbeş saniyelik bir sahne var..soğuktan korunmak için ellerini ovuşturan bu çocugun unutulmuşluktan dolayı olası bir donarak ölümü geliyor aklınıza..yada yönetmen getirtiyor..ölümü sorguluyorsunuz..ölüm iyi mi olur diyorsunuz..iyi nedir diyorsunuz..beyaz karlara ve sarı montlu madi ye tekrardan bakıyorsunuz..ölüm..ama kimin ölümü farz..izleyenin mi..madi nin mi..yönetmenin mi..

    herseye ragmen yaşamak gibisinden bir sahne ile bitirilen film umarım yalan söylemiyordur..
  • bol miktarda spoiler içerir.

    ------spoiler------

    izlediğim en güzel açılış sahnesine sahip filmdir. yaklaşık bir dakika içinde tüm karakterleri tanıtır, ne yaparlar ne ederler anlatır. bunu da seyircinin gözüne sokmadan, karanlık bir fon üzerine arap harflerinden oluşan bir jenerik eşliğinde yapar. yazmazsam olmaz. ne filmler izledik, film bittikten sonra bile kimin kim olduğu belli değildi.

    -adın ne?
    -emine.
    -kaç yaşındasın?
    -madiden küçüğüm.
    -madi kim?
    -kardeşimiz. sakat. hep hasta. şurdaki. sarı ceketli olan madi. bugün onu hastaneye doktora götürdük.
    -baban ne iş yapıyor?
    -kaçakçı. ıraka katırlarla birşeyler götürür, satar, birşeyler alır, döner.
    -annen var mı?
    -yok, kızkardeşimi doğururken öldü. artık rojîn annemiz.
    -rojîn kim?
    -ablam.
    -rojîn burda mı?
    -hayır, evde kızkardeşimize bakıyor. şurdaki eyüb. abim.
    -kaç kardeşsiniz?
    -3 kız, 2 erkek.
    -ne yapıyorsunuz?
    -bardakları kırılmasınlar diye gazete kağıdına sarıyoruz. ben, eyüb ve köyün diğer çocukları hep buraya geliyoruz.
    -köyünüz neresi?
    -buradan çok uzakta, ırak sınırında.

    son sahnesi de etkileyicidir. eyüb, madi ve sarhoş katırları dikenli telleri ve karları yerle bir eder ve sınırı geçer. mutlu son gibi gözükür ama düşününce değildir. zira o katır satıldığında, madi ameliyat ettirildiğinde en fazla 7-8 ay yaşayabilecektir. amcanın 10 çocuklu ailesinin, eyübün, madinin, eminenin tek geçim kaynakları bu katırdır. e, hani mutlu son..

    bir de eyübün ablası rojînin ardından rojîn rojîn diye ağladığı, rojînin at sırtında, sırf kardeşi madiyi ameliyat ettirecek diye ıraktan bir adamla evlenmeye gittiği, madinin damadın annesi tarafından istenmemesi üzerine geri döndüğü, amcasına verilen bir katır karşılığında tekrar damada gönderildiği bir sahne vardır ki.. o da mutlu son değildir. her ne kadar düğün alayı çala söyleye köylerine dönse de. filmin sondan ikinci sahnesidir. filme tvde rastladıysanız ve bu sahnede rastladıysanız oldukça yıkıcı bir etki yaratır üzerinizde. dilini az çok anlıyorsanız, burası neresi, rojîn kim, ne oluyor gibi bir sürü soru bir anda beyninize üşüşür. yol akla gelir, fincancı katırları gelir, gelir de gelir.

    eyüb beraber yük taşıdığı bir çocuğa sınırı geçmeden hemen önce sorar:
    -katır almadın mı?
    -yok, babam ve katırı mayına basıp havaya uçtular.
    -toprağın var mı?
    -evet, çok.
    -niye işlemiyorsun?
    -her yerde mayın var.
    -temizleyemez misin?
    -çok var.

    indim havuz başınayı bir ırak çayhanesinde were qurban şeklinde muhtemelen soranî, goranî ya da farsça olarak duyabileceğiniz herhalde yegane filmdir.

    kanımca bu güzel filmin en önemli eksiği müzik. müzik, sinemada anlatımı güçlendirmek için kullanılır, etkiyi artırmak, görsellikle ya da diyalogla verilemeyeni notalarla verebilmek için. ama müziğe düşkün kulaklar bir ağıt arıyor ille de.

    iki film de mayınlar etrafında, mayınların etkilediği hayatlar, insanlar etrafında gelişse de kaplumbağalar da uçar kadar iç bunaltıcı, çizici, kesici bir film değildir. herşey kar altında bembeyaz olduğu için belki de. ya da insanın kendi köyü ne kadar zor şartlar altında yaşanırsa yaşansın bir mülteci kampından iyi bir yer olduğu için.

    -----spoiler------

    edit: çeviri hatası düzeltme. *a teşekkür.
  • izlemeye başlandığından itibaren olayların film değil de gerçekler olduğundan hiç bir şeklide şüphe duyurtmayacak gerçeklikte ve izledikçe canınızı acıtacak samimiyette bir film. gerçekten ağlamaktan perişan etti..
  • sırf kürtleri konu aldığı için siyasi bulunan, daha dogrusu zannedilen film. ayoub ahmadi adlı çocuğun kendi adında canlandırdığı ayoub karakteri çok çarpıcıdır. hiç abartmadan söyleyebilirim ki izlediğim en iyi çocuk oyuncudur. kendisinin bu film dışında bir kaydı yoktur, üzücüdür.
  • ya da sarhoş atlar zamanı. bu sene gösterime bu kadar görmeye değer bir film daha girmeyebilir. gerçekten yetenekli ve azimli insanların kısıtlı olanaklarla ne kadar iyi filmler yapabileceğinin bir göstergesi.iran yapımı filmde iran ırak sınırındaki kürtlerin yaşantısı çocuk olma hakkı olmayan çocukların gözünden anlatılıyor, belgesel tadında, harika görüntüleri ve gerçekten de anlatacak bir şeyleri var.
  • bahman ghobadi filmi...bahman ghobadi adamı kısıtlar bir belçika ekolunde sinema eğitimini almış olmasına rağmen hissiyatı yüksek bir dünya filmine imza atmış...filmde yük taşıyan hayvanatların at değilde katır olduğu düşünülürse asıl ismi sarhoş katırlar zamanı olmalıymış ama herhalde abes olur diye(bence daha uygun olurdu yoksa yemişiz atın katıra üstün gelen kibarlığını)katırların arasına iki at yerleştirerek sarhoş atlar zamanı denilmiş...kendine geçit arayan ama genede çıkışsız bir ortamdaki filmin duygu sömürüsüne prim verir bir izlenimide yoktu...salaksulak gözlüler,filmin diline takılmış teraneciler,altım kuru keyfim yerinde ne gereği var ki şimdiciler izlemesin...
  • yonetmenin kaplumbagalar da ucar filmini izledikten sonra bu filmi izledigim icin, ilk basta karakterler cok tanidik gelmisti. olaylar da tanidik gelecek dusuncesiyle ilk once keske bu filmini izleseydim dedim. ama film bittiginde hem icimin parcalandigini hem de bir turlu kendime gelemedigimi farkettim.

    --- spoiler ---
    the suicider ile yaptigimiz ufak bir beyin firtinasi sonrasinda iki filmi karsilastirirken soyle bir sey olustu. the suicider hakliydi, filmin belli bir zamani yoktu, her hangi bir zamanda olmus olabilirdi. dun olmus olabilirdi ya da yarin da olabilirdi. ve isim kotusu suclayacak belirli bir kisi yoktu. ama kaplumbagalar da ucar a bakarsak eger zaman belliydi ve suclayacak insanlar da amerikan askerleriydi. simdi filme donecek olursak eger sarhos atlar zamani hem mekan yoksunu hem de belirli bir ozne yoksunu olarak kisiyi sarsamasi acisindan bu yonuyle kaplumbagalar da ucar in bir adim onundedir. film cok guzeldir, en kotusude filmi izlerken kendinizi hem herhangi birinin yerine koyabilirsiniz hem de bir o kadar koymak istemezsiniz. mesela bir tane daha alistirma defteri istersiniz ama atin ustunde bir cuvalda ablanizin yeni ailesine gitmek istemezsiniz.
    --- spoiler ---

    izleyin izletin, aradan bir ay gecince de kaplumbagalar da ucar i izleyin.
  • gerçekler acıdır diye haykıran bir film. kendini bırakıp da ağlayanlara ne mutlu, ya da kendini tutup boğazında kalan düğümle idare edenlere de. dünyanın öbür tarafında bu filmi izlerken insan kürdü, türkü, ırakı iranı unutup işte bizim oralar diyor. sahiplenilmesi gereken bir film.
  • izlememis olup, filmin adinin nereden geldigini merak edenlere: tek gelir kaynagi mayinla basip canlarindan olmak pahasina kacakcilik yapmak olan insanlarin, bu is icin kullandiklari atlari buz gibi havada calistirabilmek icin bulduklari yontemden geliyor; atlarin ictigi suya, isinsinlar, hareketlensinler diye viski katiyorlar.

    viskiyi koyan kisinin elinin ayari kacinca atlar sarhos oluyor haliyle, bunun sonucunda da filmin en etkileyici ve trajik (tuzu kuru kalbi tas zat-i muhteremlerden degilseniz tabi) sahnelerinden birini izliyoruz...
hesabın var mı? giriş yap