zerdaliler
-
asıl adı bu olmalıymış hani şarkının, zerdaliler yerine.
ne çok dinlerdik seninle bu canım şarkıyı. sen orda ben burda.
bundan sonra ilk kim diyecek "gel" diye bilemiyorum. belki de olmayacak artık bu şarkı. kimse çağırmayacak birbirini.
çünkü ben seni üzdüm, çok yordum. en kötüsü de bu, asıl üzüldüğüm bu. sende ben kendimi vurdum.
"anlardım aklından geçenleri
sustukça konuştuk sanki
sevdaymış meğer o içimizde
yıllardır uyuyan deli
sessizlik sensin geceleri"
aramızda ince bir iplik vardı sanki. önce beni sana bağladı. öyle ki kalbine, düşüncene giden yolu bilirdim. sen söylemeden bilirdim bir sürü şeyi, hissederdim. zamanla o ince iplik senin de kalbine dolandı, bana doğru yol oldu. bir zaman geldi ki sen de hissetmeye başladın benim aklımdan geçenleri. susarken üstelik, bir kelime bile etmemişken, o susuş sonlarını "öyle işte" diye bitirdiğimizde, anlardık aklımızdan geçenleri.
arada uzaklıklar varken ve elimizde sadece kelimelerle birbirimize ulaşmak varken o susuşlar kıymetliydi. hele bir mektuba şöyle başlamıştın ya sen, benim içim erimişti okurken; "ne yazacağımı bilmiyorum, yanında susmaya geldim. öyle." sen burada olsaydın, ya da ben orada, velhasıl karşı be karşı olsaydık konuşmaya hacet yoktu zaten. öyle bakardım sana uzun uzun. arada ellerimle yüzümü kapatırdım belki, utanırdım biraz işte, ne var. hem güneşe o kadar uzun süre bakılmaz...konuştuğumda da çok konuşurdum bak, konuşmam gereken, söylemem gerekenin dışında ne varsa onu konuşurdum; heyecandan, korkudan, sevgiden...
seninle aynı şehirde yaşamadım, sana bir caddede rastlamadım mesela, eğer rastlasaydım mutlaka tanırdım seni. belki bu yüzdendir insanların yanımdan, içimden geçip gitmesi, benim onları bile görmeden yürümeye devam etmem. ne zormuş şu uzaklıklar, ah ne zormuş başka başka şehirlerde emanet gibi yaşamak. şarkılara, kelimelere, mektuplara tutunarak bir sevgiyi yudumlamaya çalışmak ne zormuş.
konuşurken ellerin, kolların nasıl hareket eder, kızınca nasıl çatılır kaşların, gülünce nice haller alır güzel yüzünün coğrafyası? daha ben bunları bilmez görmezken nasıl da bu kadar yandım ahh... o kırmızı iplik var ya hani, beni ruhuna ulaştıran, seni bana getiren o bağ; ruhunu sevmişim demek ki, ruhunla ışımış üstüm başım.
sen kiminle istersen yürü yaşadığın şehirde. görebildiğini, dokunabildiğini, yanında olabileni sev istersen.
ama bak bu kadar kahve içmişiz. hiç mi hatırı yok?
ben ipin öbür ucundayım. birazcık çeksen anlarım orda olduğunu, coşar, taşar, ışırım yine.
içimdeki mavi kuş yine şarkılar söylemeye başlar, büzüşüp bir kenarında oturmaz kalbimin kafesinde.
dedim ya, ben ipin öbür ucundayım.
fincana kahve koydum gel de bana lütfen.
sadece bu. sonra git istediğin yere.
bilsen ne çok şey aslında bu. -
o kül gibi deniz, o sessiz kız
kayıp bir sandala binip gitti...
susmanın şarkısı. susup da sevdayı diri diri uyutmanın... -
sozleri soyle olan mukemmel parca :
ay nerde dogsa oradaydik
dallarda zerdali cicekleri
savrulup gider ruzgar esince
butun bir bahar boyle gecti
anlardim aklindan gecenleri
sustukca konustuk sanki
sevdaymis yine bu icimizde
yillardir uyuyan diri
sessizlik sensin geceleri
fincana kahve koydum gel
bugun seytana uydum gel
ay dogdu dagin ustunden
dallarda beyaz cicekler
boyandim gecenin karasina
artik kimse kiramaz beni
o kul gibi deniz,o sessiz kiz
kayip bir sandala binip gitti
ne sen soyledin derdini
ne ben sevdigime inandim
unut gecen eski gunleri
bunca yil sonra nasilsin?
anlardim aklindan gecenleri
sustukca konustuk sanki
sevdaymis meger bu icimizde
yillardir uyuyan diri
sessizlik sensin geceleri
fincana kahve koydum gel
bugun seytana uydum gel
ay dogdu dagin ustunden
dallarda beyaz cicekler -
insanın hayatını sikmek için yazılmış şarkılardan.
-
aşka inanmaktan çoktan vazgecmiş,kirlenmiş 21. asır insanı için dinlenildiginde bir parca arınmayı saglayan,hala aşk var hissiyatı uyandırabilen...her daim bıkmadan dinlenilesi şarkı..
bir digeri için (bkz: gemi) -
sanırım ezginin günlüğü'nün yaptığı en duygulu eser. inanılmaz güzel sözleri inanılmaz güzel bir melodiyle birleştirilmiş, bize nakarat kısmına coşkuyla eşlik etmek kalmış..
boyandim gecenin karasina
artik kimse kiramaz beni
o kul gibi deniz,o sessiz kiz
kayip bir sandala binip gitti
ne sen soyledin derdini
ne ben sevdigime inandim
unut gecen eski gunleri
bunca yil sonra nasilsin? -
şarkı değil bu.
"seni tüketmeden, boğmadan da sevebilirim" in manifestosu.
sevileni çağırmanın zarif hali. -
en çarpıcı tarafı eski günleri unutma temennisi kanımca ve bunca yıl sonra alakasız bir zamanda,apar topar gelen bir "nasılsın?".
-
kırık dökük, boynu bükük bir şarkıdır; kendisi gibi kırılmış dökülmüş insanların pek yaklaşmamaları gerekir..
-
sadece gözleriyle aşkı yaşayabilenlerin şarkısı. öyle birdir ki yürekler kelimeler fazla gelir. öyle aydınlıktır ki umutlar ışıklar fazla gelir. bir gece, sessizce, gözlerden uzak yaşanır aşk. orada kalır ama bitmez. tüm anlarını doldurur insanın ömrünün. bahanelerin en saçmasıyla, bir fincan kahveyle, bir dalga sesinin büyüsüyle tekrar bir araya gelinir sonra. yine de konuşulmaz yeniden, en merak edilen, en önemli kelimeler dökülür sadece dilden, nasılsın?
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap