• gerçek bir pornografik anlatım ve tabi zorlayıcı. maç izlemiyorsunuz; bir adamı izliyosunuz - gerçekten cool bir adamı - fazla mimik yok, jest yok. ama yetenek üzerine gün gibi aydınlanıyosunuz mesela: yetenek eşittir zorlanmamak. bir durumla tam karşılaşmadan önce (an hesabıyla) durumu çözmüş olmak, durumun sonunu görmek, hissetmek.

    çin'de serçe parmaklarının tırnağı çok uzun insanlar görürsünüz sokaklarda; ressamdırlar kendileri. tırnaklarını çini mürekkebine batırıp, üzerinde mürekkebin hızla dağılabildiği kağıtlara resimler çizerler tırnaklarıyla. çok büyük bir yetenek ve ustalık ister bu şekilde resim çizmek; çünkü kafanızda bitmemişse resim ve onun için gereken hareketleri çok hızlı gerçekleştiremiyorsa tırnağınız (o frekansa ayarlanmamışsanız) mürekkep dağılır kağıdın üstünde; resmi yapamamış olusunuz. aynı ustalığı ve yeteneği bu filmde izliyorsunuz. biraz zorlanarak da olsa.
  • bugün afm'de ifistanbul sayesinde izlediğimiz film. öncelikle belirteyim ki, hem futbola, hem sinemaya birden aşık olmayanlar için epeyi zor hatta kabus olabilir. ama bu iki şartı yerine getiriyorsanız; bir de insanın, hayatın, rekabetin/savaşın, zamanın şiiri diye bir şeyin varlığına inanıyorsanız, onların sırrına vakıf olmaya çalışıyorsanız, izlediğiniz en çarpıcı filmlerden birisi olabilir bu. abartıyor muyum? sanmıyorum.

    "zidane" belgesel değil, içine girebilirseniz değme aksiyon filminden heyecanlı, duygusal bir film kadar etkileyici. üstüne bir de öyle bir dramatürjisi var ki, uğraşsanız böyle denk getiremezsiniz.

    zidane, zidane'ın filmi değil aslında. futbol belgeseli değil. bir maçın hikayesi değil. maç boyunca yüzü iki defa gülümseyen, bir kez gerçekten mutlu bir ifade takınan, nedensiz sinirlenen, bir anda şaha kalkıp, bir anda durulan bir adamın 90 dakikası. izlerken onu dünyanın en iyi futbolcusu yapan şeyin sırrına varmıyorsunuz. söyledikleriyle onu daha iyi anlayamıyorsunuz. sorguladığınız, anlamaya, sırrına ulaşmaya çalıştığınız şey zidane değil insan.

    çok tuhaf ama, insanın şiiri ya da matematiğine dair bu film. derdi zidane'dan çok insan. (bu yüzden bir bölümünde sokakta maç yapan çocukların sesiyle izliyoruz maçı, ki ses kurgusu baştan sona olağanüstü) insanın ne olduğu, neden yaptığı, nasıl yaptığı. size sorduran, sizi şaşırtan, meraklandıran bir film bu. her neyse. mükemmel.
  • 23 nisan 2005 real madrid villarreal macinda maç boyunca 17 kameranın sadece zinedine zidane'ı takip ettiği ve görüntülerinin filme döküldüğü belgesel. yönetmenliği douglas gordon ve philippe parreno ikilisine aittir

    izlemek için: http://watchdocumentary.com/…t-video_d11d39b8e.html
  • sorun bende mi acaba diye beni düşündürmeye başlamış, hiç sıkılmadan izlediğim film. üstelik zidane'ı o kadar sevmeyen biri iken bu film sevdirmeye yetti. takıldığım noktalardan biri zidane neredeyse ağzını açmadan futbol oynamış bu filmde. işin içinde bir hile var mı bilemem ama mogwai'nin de katkılarıyla sahadaki yalnız adam olmuş kendisi.

    --- spoiler ---

    filmden sıkılıp bitiremeyenler için; maçın izlediğimiz kısmı 2-1 bitti, zidane ilk golde harika bir asist yaptı, sonlara doğru da oyundan atıldı.

    --- spoiler ---
  • iki veya üç sene önce anadolu üniversitesi sinema kulübünün düzenlediği bir festivalde izleme fırsatı bulduğum film.

    futbol oynamayı seven; yıllarını okul takımlarında, amatör kulüplerde geçirmiş birisi olarak söyleyebilirim ki -biraz çekirdekten yetişme olduğumuzu belli edelim dimi- zidane asrın futbol zekasıdır.. izlerken en fazla keyif aldığım futbolcuydu.. benim için futbolda zeka ve teknik denildi mi: ne maradona, ne pele, ne de günümüz futbolcularından messi, ronaldo gibi isimler gelir aklıma. varsa yoksa zidane'dır.
    bu adamın pek çok maçını takip eden birisi olarak; gözlemlediklerim: hani arkasında da gözü var denir ya; bazen takımı atak yaparken öyle yerlere öyle paslar çıkarıyor ki, takım arkadaşlarının hareketlenmelerini bu denli nasıl süzüyorsun arkadaş! tam bir kaptan.. rakip yarı sahadayken bile arkasına kalan oyuncuları takip eder.. üstün bir tekniğe ve pas kabiliyetine sahiptir.. gördüğüm en iyi oyun kurucudur. akıllıca, teknik şutlar çeker ama fazla hızlı değildir, zaten olmasına da gerek yok..

    zidane hayranlığım, onu fazla abartmamı sağlıyorda olabilir.yazdıklarımın hepsi sonuçta şahsi kanaatim..

    zidane'dan epey bahsettik, bahsetmeye devam da ederim ama asıl konumuz film..

    klasik spor belgesellerinde ne olur: futbolcunun doğduğu yeri, futbola nasıl başladığını falan gösterir, amatör dönemine değinilir sonra da kariyerinde ki önemli maçları ve kazandığı başarıları kronolojik sırayla; ailesinden herhangi birisi, takım koçu, takım arkadaşları ya da o dönemde ki her hangi bir fanının röportajlarıyla kurgulanır..

    ama bu filmde böyle olmuyor.. orijinal bir fikri var esasen ama iyi işlenemiyor.. futuristik bir çizgisi var fakat ben insanların böyle bir beklentiyle izlediğini sanmıyorum.
    eyvallah, ciddi bir emek söz konu, adamın sümkürmesinden tut, ter damlalarının şıplamasını bile çekmiş, o koskoca staddaki seslerden ayıklamışsınız ama bir iki vay bee! den sonra ne kadar sürükleyici teknikler ki bunlar? ya da bize öğretilenler ve gördüklerimizle sığ bir izleyici kitlesi olarak kalmışız biz?
    introsu apayrı bir olay zaten, gerek varmıydı?
    şimdi bir de savaş karşıtlığı için gelişi güzel konulmuş videonun etkileyicliği ve bilinç altına işlenilirliği de ayrı bir tartışma konusu..

    klasik olmaması açısından güzel ama tatmin edemeyişi açısından kötü olan bir film yahut belgeseldir.
    yönetmenin hedef kitlesini merak ettim açıkçası..
    über-sanatsal bir tabloya bakarken; daha kaotik olanları için; hani bazı insanlar uvvv, mirim, rönesans tarihi daha etkili bir dille anlatılamazdı.. daha sade olanları için: endüstrileşmeye karşı; bu küçük çocuğun gözlerinden yükselen bir sömürü karşıtı hareketin bir haykırışı olan bu göz yaşları; aynı zaman da ressamımızın fırçasındaki ıslaklığın izdüşümüdür.. falan gibi götten attık ama... hani bu tip yorumların adamlarını mı seçtiniz yoksa: bu tip eserlerle karşılaşıp ta ''güzeeel'','' iyi iştee'' gibi yorumları olan yahut ''bu ne amına koyayim'' diyen bir kitleyi hiç mi düşünmediniz.. siz tabi ki birinci şıkkı seçtiniz.. diyebilirim ki malzeme çok sağlam ama yanlış kullanılmış be arkadaşım..
  • türkce karsılıgı zidane: bir 21. yüzyıl portresi olan , yanlıs hatırlamıyorsam 23 nisan 2005 günü real madrid'in villareal le oynadıgı macta sayısını bilmedigim kadar kamerayla mac icinde sadece zidane ın takip edildiği gayet kaliteli bir 'sanat filmi'. acıkcası cok büyük bir zidane hayranı olarak tarafsız bir sekilde izlemeye baslamadım filmi.futbolla veyahut zidane la alakası olmayan birinin filmden sıkılacagı zaten ortada.sonucta 90 dakika bazı kesimin 22 oyuncuyla bile izlemeye dayanamadıgı futbol macında tek bir kisiyi takip etmek...belki de cogu kisinin istemeyecegi ancak izlediginiz adama tapıyorsanız eşsiz bir sey.ki gerek görsel gerek sessel bakımdan gercekten kaliteli olmus.hele bazı sahnelerde heryerin sesinin kısılıp sadece tek bir yerin (zidane'ın ayak seslerinin \nefes alısının\kalp atısının vs) sesinin gelmesi dikkat cekici.müziklere gelince gercekten mogwai cok iyi bi secim olmus gibi.zira filmi izledikten sonra ilk önce filmin soundtrack ini daha sonra da bilimum mogwai parcası indirip kendimden gecmisligim var. yabana atılmaması gerek.
  • zidane nin yalnizliginin anlatildigi film.

    bu cagin en iyi futbolcularindan birinin oyununu degil, sadece kendisini izliyorsunuz; bu acidan, film bittiginde -eger kendinizi kaptirabildiyseniz- garip bir rahatsizlik duymaniz olagan. aslinda hic de gozlemlemeye hakkiniz olmayan bir takim ozel durumlari izlediginiz hissine kapilabilirsiniz. zidane yakindan baktiginizda gozlemlediginiz o tekil anlarda kendisinden ve o an ne yapiyorsa o isten baska herhangi bir insanla veya durumla baglantili gorunmuyor. cok az mimik, isaret, unlem, kelime kullaniyor ve neredeyse hic cumle kurmuyor mac boyunca. icinde bulundugu duruma tumuyle aykiri oldugunu seziyorsunuz. sizi rahatsiz edecek olan tam da bu aykirilik. sergiledigi karizma bundan kaynaklaniyor kanimca; yakisikli, sogukkanli vs. olusuyla baglantili degil. cunku o karizma surekli farkina vardiginiz tikleriyle, terlemesiyle, tukurmesiyle vs. yerle bir olup giden bir karizma degil. insani hic de rahatsiz etmiyor butun bunlar. dahasi ilerleyen dakikalarda fiziksel yorgunlukla gelen beklenmedik hareketleri ve filmin surpriz sayilabilecek iki sahnesi bile rahatsizlik vermiyor aslinda zidane dair. uzaktan bakarken mac icinde farkina varma imkaniniz olmayan yalnizligini ve aykiriligini izlemeniz gormemeniz gerekeni gordugunuzu hissettiriyor. tabii ki kurgunun da katkilariyla boyle asiri bir portre yorumu cikmis olabilir.
    sonuc olarak zidane in sahadaki yalnizligi, sizin de yasamdaki yalnizliginizi getirip koyuyor onunuze.
    basarili filmdir; izleyin derim.

    yalnizca devre arasi gereksiz olmus kanimca.
  • zor bir filmdi bu...dayanabilenleri tebrik etmek lazım...
  • müzikleri ay sonunda istanbul'da izleyeceğimiz mogwai'ye aittir...
  • diğer mogwai albümlerine göre daha ılıman takılan, looptaki yerini almış, ilerleyen günlerde yorumlarımızın devam edeceği albümdür...
hesabın var mı? giriş yap