• zipkin avciligi, dinamit, ag, vs avciliklari goz onunde bulunduruldugunda en masumane olanidir. yine de avciliktir, bu unutulmamalidir...

    zipkinla balik avlamak, oncelikle gece dalisi ve scuba dalis yontemleriyle illaki yapilmamalidir, bunlar delikanliliga sigmaz... aslinda yaziktir gunahtir hic avlanmamalidir ama entry dolduruyorum, informasyon veriyorum diye yaziyorum, yoksa avlanmayi ozledigim filan yalan, ben artik merhametli bir kimseyim...

    zipkin avciliginda temel iki metod uygulanir. bu metodlar avinizin icerigine gore:
    *aciktaki baligi avlamak, ya da
    *kayadaki baligi avlamakdir.

    zipkinlarin kurulmak uzere iki ayri centigi bulunur. tamamen bir sapan mantigiyla hazirlanmis bu centiklerin onde olani, kaya altinda yuva yapmis baliklar icin kullanilir. zira ikiye ayarli zipkini kayaya attiginizda, zipkin $i$inin kayaya saplanmasi ve sizin onu cikaramamaniz gibi sorunsallar meydana gelebilir. haliyle tersi durumda, bire takili zipkininiz da aciktaki baliga ulasamayabilir.

    avlanirken zipkini tasima da cok onemli bir detaydir. kurulu zipkinin $i$i ucunda tufek kismina bagli bulunan ipi, ilk kontrol edilmesi gereken unsurdur. oraniza buraniza dolanmasi olasi bosluktaki ip, her an basiniza olmadik kaza-bela acabilecegi gibi, en iyi ihtimalle $i$in hizini kesip baliginiza ulasamamasina da sebebiyet verebilir.

    ikinci onemli unsur zipkini tasima seklidir. zipkin hangi kosulda olursa olsun, basiniza ve haliyle gorus aciniza dogru dik bicimde uzattiginiz kolunuzda, ileriye dogru tasinmalidir. mazallah altinizda baska bir dalgic olmasi, olmadik kazalara sebebiyet verebilir. hatta salakca kendi kendinizi yaralamaniz bile, tecrubeli de olsaniz, olasidir. zira balik pesindeyken insan akli da balik gibi alik calisir.

    zipkini kurdunuz, tasimayi da ogrendiniz, simdi sira dalmaya geldi...

    avlanmak icin bakinarak yuzuyorsunuz. yuzuyorsunuz da o paletlerin hali ne oyle $ap $ap... asagida ne kadar balik varsa hepsini kacirmaya mi niyetlisiniz? yuzerken paletler dizden asagi degil yukari calismalidir. dizinizi karniniza dogru cekerek yaptiginiz hareket, hem sizi daha hizli ileriye goturecek, hem de ses cikartmamanizi saglayacaktir. derken avinizi farkettiniz, asagiya inme vakti geldi catti... oncelikle sakin bicimde, en az 3 kez derin nefes alip vermeniz gerekir ki, beyninize yeterince oksijen gitsin... sonra snorkelinizi agzinizdan cikartip, yavasca asagiya dogru suzulursunuz. snorkel agizdan cikmaz ise ne olur aciklayalim, icerisine su dolarken abuk subuk sesler cikartir ve asagidaki baligi urkutur, budur.

    asagiya inerken bir iki palet vurusundan sonra, basincin sizi zaten dibe dogru indirdigini farkedersiniz. tuttugunuz nefesinizi, mumkun mertebe yeniden yuzeye cikmak icin saklamaniz gerekir. hedefinize tepeleme inmek yerine, sagdan soldan cok agir hareketlerle yaklasmaniz gerekir. neden? aciklayalim:

    herhangi bir bicimde suyun dibine inip, kayanin tekine tutunarak bekleyiniz. cevreniz irili ufakli sarsak bir dolu balikla dolacaktir. baliklar meraklidir, hareket etmeyen degisik birsey gorduklerinde ille gelip yakindan bakmak isterler. tabii bizim avlamak istedigimiz baliklar bu avanaklar surusu degil, daha onceden tecrubeliler de ihtimal, o yuzden ekstra temkin gerekli...

    neyse lafi uzatmayalim, sadedde durum sudur: indik, balik misal orfoz... kayada yasiyo haliyle, ne lazim? fener lazim. fenersiz de avlanilir ama insan avlanirken oyle psikopata baglar ki, baktigi kayada serap misali koca bir orfoz gormesi kacinilmazdir, oysa orda bi bok yoktur, babayi alir... fenerle hedefi gorur, ayarlar, tetikler, sonra zipkini birakip nefes almaya cikarsiniz. aldiniz, geri indiniz, $i$i kurcalayip baligin durumuna bakarsiniz. simdi baligi o delikten nasil cikartacagimiza gelelim, burasi biraz igrenctir ama parmaklarinizi hayvanin gozlerine sokmaniz gerekir, baska turlu olayi kontrol altinda tutamazsiniz. cikti hayvan delikten, simdi ikinci igrenc islem olarak, parmaklariniz hayvanin gozundeyken, kelebegi cikartip, baligi tele takmak gerekir. teli yine gozlere takmak en iyisidir. teliniz yoksa, $i$i gassamalardan iceri sokup agizdan cikartmak yontemiyle baligi ipe gecirmek de mumkundur.

    burada onemli bir detay daha vermek isterim; balik teli her zaman riskli bir metoddur. etraftaki muren ya da mevsimine gore bir takim kan sever baska baliklar aniden kemerinizdeki telde tasidiginiz baliga bodozlama dalabilecekleri gibi, poponuzun tadina da karambolde bakmak isteyebilirler. bunun yerine $amandra tabir ettigimiz, bir adet sisme balon tercih edilmelidir. bu, etrafta gezmekte olan heyecanli surat motoru sahipleri icin de civarda bir dalgic bulunduguna ve dikkatli olunmasi gerektigine isarettir.

    (offf amma yazdim...) bir de acik baligini izah etmek gerekiyor tabii... bu baliklar ekseri suru halinde dolasan, ama zaman zaman tek yakalayabildiginiz baliklardir. uyanik olurlar. inin yanlarina, ne ses edin ne birsey, yine de sikistilar mi size kagit gibi yan verirler. yan vermekten kastim sudur: en tek boyutlu duzlemlerini sunarlar size... bunlari avlamak icin bilahare iyi nefes sarttir. zira sabirli olursaniz, aciklarini yakalarsiniz, ya da iyi nisan alip nokta atisi yapmaniz gerekir.

    kisacasi zipkinla balik avlamak feci halde zalim bir hadisedir. benim artik yuregim el vermiyor ve yazilacak daha bir dolu detay olmasina ragmen burada entrimi noktalamak istiyorum...
  • uzun yıllardır yapmakata olduğum avcılık türü. dünyanın en ölümcül aktiviteleri arasında yer alır.

    zıpkın ile balık avcılığı iki ayrı branşın birleşmesinden oluşur. spor olarak değerlendirilmesine sebep olan serbest dalış ve spor olmayan avcılık. bir canlıyı öldürmek spor olarak adlandırılamaz. bu yaşamın kendisine haksızlık olur.

    bu aktivite iyi bir bilgi birikimi, yeterli miktarda zorunlu donanım ve sağlıklı bir beden/zihin yapısı gerektirir. bu aktiviteyi yapan ya da yapmaya niyetlenen arkadaşların öncelikle iyi bir araştırma ile dalış için gerekli bilgiye ulaşmalarını tavsiye ederim. her yıl sadece türkiye'de 10 civarı hobidaşımızı kaybetmekteyiz. dünya çapında çok yüksek oranlar var. bu bilgiyi ister internet üzerinden, ister yayımlanmış kitaplardan ya da isterseniz eğitim veren kurumlardan/kişilerden almalısınız. bu en önemli* tedbirdir.

    zıpkınla avcılık temel olarak 2 kategoriye ayrılır.
    1-sığ su avcılığı*. 15 metre dip boyunu geçmeyen bölgelerde yapılan avcılık.
    2-derin su avcılığı*. 15 metreden daha derinlerde yapılan avcılık.

    bu kategoriler kendi içlerinde çatallanır.

    15 metre önemli bir seviye. sadece derin ve sığ su ayrımını yapmaz. ayrıca insan bedeni için de ayırıcı bir seviye oluşturur.

    görsel

    yetersiz bilgi sahibi veya koşulları zorlayan kişiler için ölümcül seviyenin başlangıcıdır. insan bedeninde bir çok durum gelişir**. uzun uzadıya anlatılması gereken konudur. görsel sığ su bayılması* sağlayan faktörleri ele almıştır. ayrıca şanslı sayılabilecek dalgıçların yaşadığı samba deneyimini de buraya eklemeliyim.

    zıpkınla avcılık yapacak kişilerin bazı ekipmanlara zorunlu olarak sahip olması gerekmektedir.

    elbise, maske-snorkel-palet*, zıpkın, ağılık kemeri en bilinen ekipmanlardır. ayrıca bir balık dizgisi gereklidir. ancak bunlar harici daha önemli iki tane ekipman vardır. dalış bıçağı ve şamandıra. dalış bıçağı olmadan dalış yapmak büyük risktir. şamandıra da sizin yerinizi işaretleyen ekipman olduğu için yüzeyden gelebilecek tehlikeleri en aza indirir (malesef türkiye'de deniz işaretçileri bilgisi yeterince verilmediğinden dolayı şamandıra kullanımı bazen daha büyük sorun yaratır). ayrıca dalış bilgisayarı, dalış feneri ve balık çağırıcı gibi ekipmanlara da sahip olmak size avantaj sağlar.

    zıpkınla balık avı, bilinenin aksine bir gün önceden başlar. yediğiniz yemek, içki*, uyku miktarı, dinlenme miktarı gibi ayarlamalar yapmalısınız. dalış öncesi kısa da olsa bir miktar esneme iyi olur. av planı yapmak ve hazırlanma dalışları sizi daha iyi bir ava hazırlar.

    ayrıca bu aktiviteyi eşli olarak yapmak, herhangi bir sorun yaşadığınız anda hayatta kalma oranınızı çok fazla arttıracaktır. bunu dikkate alarak mümkünse eşli dalışlar yapmaya çalışmalısınız.

    bu konu burada kısaca anlatılacak gibi değil. mümkün olduğu kadar çok araştırma ve eğitim en iyi çözümdür.
  • cayır cayır bir güneşin altında, arada deniz suyuyla kafamı ıslatıp saatlerce yürüyerek başladığım spordur..spor değil midir lan yoksa? onu bilemeyeceğim şu anda. zaten dikkat çekmek istediğim nokta bu değil.

    foça' da bir askeri tesis vardır, bilen bilir..kıyı köşe bir yerde. benim bu şuursuz yürüyüşleri yaptığım zamanlar ki; bu 15 sene evveldir,o askeri bölgede öylesine bir balık bolluğu vardı ki, ya da varmış ki (şu an daha iyi anlıyorum) yüzerken ellerimizle kelle levrekleri,kiloluk mercanları itip kendimize yüzecek ufak bir alan yaratmaya çalışıyormuşuz..öhmm!

    neyse efenim diyeceğim odur ki; babamın 75 lik champion zıpkını ile kıyıya 5 metre mesafede 2-3 metre derinlikte suda vurduğu kiloluk çipuraların,levreklerin taşıyıcılığını ben yapıyordum kıyıda..evet yanlış duymadınız! o sudan, ben kıyıdan saatlerce zaman geçirirdik öyle..taa ki o babamın bile dalamadığı derinliğe ulaşan burna kadar yürürdüm..oraya geldiğimizde suda kafasını kaldırıp;

    -oğlum burda ayılar var ama derindeler..tam suyun derinleşen yerinde yatıyorlar böyle göbekleri yanlardan fırtlamış kocaman levrekler var burda derdi..

    sonra sonra yanına almaya başladı beni..zıpkının ters tarafında, bazen dibini göremediğim sularda tedirginlikle bacağına yapışarak dolanırdık..

    ve dönüm noktası...

    nara burnu için özel izin aldığımız gün..askeri bölge, yaklaşanı çoğaltıyorlar..suya girerken uyardı beni. "burada her zaman karşılaşamayacağın büyüklükte balıklar olabilir.."

    henüz suya girmişken ve olabilecek en malzemesiz iki dalgıçken, çıplak vücudumuzun kuma değdiği sığlıkta uyuyan o ayı levreği ile karşılaştık..göbeği iki yana taşmış cinsi..

    babamın ilk atışı, levreğin sersemlemesi ama zıpkından kurtulup biraz ileriye kaçacak dermanı bulabilmesi ve benim, babam zıpkını tekrar kurarken gidip levreğe sarılışım..

    evet sarıldım levreğe..bildiğin kucakladım oğlum..böyle sulu bir av olamaz..sanırsın levrekle hasret gideriyorum. kalktım ayağa nasıl kucaklaşıyoruz levrekle görmeniz lazım..bu sırada su mu yutulmadı? götüme deniz kestanesi mi kaçmadı? çok fena dağıttım kendimi..

    8 kişi yedi akşam o levreği..herkes de tadına vardı levreğin. öyle bir levrek işte. çük kadar boyumla 8 kişinin karnını doyurdum. mutlu oldum.

    bu sarılma bana iyi geldi..saygım iyice arttı denize, canlısına. öğrenmeye çalıştım..

    elimi uzatınca denize değebileceğim bir yerdeki yaşama olabildiğince hızlı kavuşmak için sığır gibi çalışıyorum şimdi..

    göbekli levrekler de azaldı galiba. (mesaj vermeden bitirmem, bitiremem)
  • zor spordur...
    * futbol macında top aglara takıldıgında binlerce insan sevinçle ellerini kaldırıken siz aga takıldıgınızda ancak sevdikleriniz rahmet okumak için ellerini kaldırır
    * okculuk yapanlar hedefe atıs yaparlar ama onların hedefi kaçmaz
    * 100 metre yuzucusu 1 dakikada mayosunu giyip parkuru tamamlayıp işini bitirdiginde siz daha elbisenizin ustunu giymeye calısmaktasınızdır
    * kıs sporu yapan maraton kayakcıları bile sizin kadar usumez
    * hiçbir 200 metre kelebek yuzucusunu sudan jandarma sahil koruma cıkarmaz sizi cıkaran cok olur
    * sutopu oyuncusun kafasına en fazla top atılabilir ama sizin hemen yanınıza dinamit atılması olabilecek olaylardandır
    * silah sporlarında size hedefini birileri menzilinize fırlatır ama serbest dalısta kimse hedef sahanıza levrek yollamaz
    * judo sporunda rakibinizin istediginiz yerine vurarak madalya bile kazanabilirsiniz, ama bu sporda orfoz vurursanız ustune birde ceza odersiniz
    * cirit atanlara gulle atanlara ok atanlara, cirit atanlara silah sporu yapanlara hersey denebilir ama size dedikleri gibi katil diyen olmaz
    * siz ve yarıs atları dısında agırlık takan sporcu yoktur
    * tenis sporcusunun kafasının ustunden dısarı giden top gecerken sizin kafanızın ustunden surat teknesi gecebilir
    * futbolcunun vurdugu top ısırmaz sizin vurdugunuz muren ısırabilir
    * boks sporunda her arada sizin terinizi silen olurken sizin terinizi kimse silmez
    * genelde sporcular usuyunce giyinirken siz usuyunce birde soyunursunuz
    * futbol hakemleri nasıl ofsaytı, faulleri, penaltıları gormezse bu spordada yetkililer trolcuları, dinamitcileri gormez.
    * hiç bir sporcu sizin kadar pahalı balık yemez
    * sporunu kotu icra ettiginizde sizi antrenorunuz sizi kufrederek spor alanından cıkarırken, serbest dalıcıyı sporunu iyi yaptıgı zaman yorenin balıkcısı kufrederek cıkarır
    * bir tramplenci atladıgı suda kopekbalıgı olmadıgını bilir siz ise atladıgınız suda kopekbalıgı oldugunu bilirsiniz
    * hiçbir hendbolcü mactan sonra evine donerken gol satın almaz, ama spor sonrası evine donerken balık satın alan serbest dalıcı pek coktur.
    * nerede yaparsa yapsın bir üç adam atlamacının, kum havuzuna, ayakkabısına, şortuna, formasına guvenlik gucleri el koymaz ama sizin tum spor esyanıza el konulması rastlanan durumdur.
    * halterci hile yaptıgında eline tüp verirler siz hile yaptıgınızda tüpünüzü alırlar.
    ama bu sporun bir iki iyi yönü de vardır...
    * bu sporun diger sporlardan guzel tarafı sporunuzu yaparken rahatca işersiniz
    * futbolcu gol kacırdıgında milyonlar gorur siz balık kacırdıgınızda bir siz birde balık gorur zaten balıkta soylemez merak etmeyin.
  • öncelikle iyi bir avcı,vurabileceği değil çıkarabileceği balığa atış yapmalıdır.vatos gibi,orfoz gibi balıkları vurup zıpkını suda bırakıp madara olmamalıdır.ha vurupta çıkaranı da vardır ki,takdir edilir.
    avcılık yapılacak olan yerin dalgasız,durgun ve berrak olması tercih edilmelidir.kayalık bölgeler her ne kadar balık açısından zengin olsada,zıpkının ucunu kırmak hatta zıpkının sekip avcıyı vurması gibi riskler içerir.bu tür bölgelerde 50 santimlik küçük zıpkınlar tercih edilmelidir.paletler suya batan cinsten olmalı,maske zipkinci maskesiinde tarif edildiği türde,snorkel ise su tahliyesinin kolay olması için mümkün olduğunca kısa alınmalıdır.kurşun kemer kullanılması dibe kolay ve sessiz dalma açısından faydalıdır ayrıca.abc ekipmanlarının dışında scuba ile zıpkın avcılığı yapmak vahşettir,delikanlıyı bozar.
    balığa yaklaşırken mümkün olduğunca kör noktası olan tepesinden yaklaşmalı mümkünse 1 metreden kısa bir mesafeden atış yapılmalıdır.
    karagöz gibi balıklar sese duyarlı olduğu için dibe dalıp bir kayaya ufak bir taş ile vurmak sureti ile dikkati çekilebilir ve yaklaşınca atış yapılabilir.ayrıca deniz kestanesi kırıp beklemek de balıkların kokuyu alıp gelmesi için uygulanabilecek bir yöntemdir.
  • en zor sporlardan biridir. nefesinizle size ait olmayan bir ortamda her balıga degisik davranarak avlanmaya calısırsınız.
    -buz patencisinden bile cok usursunuz.
    -100 metre kelebek yuzen birine dinamit atan cıkmaz ama siz yuzerken bu olabilir.
    -futbolda ag oyun sahası dısındadır ama denizde onunuze cıkıp sarılmanıza neden olabilir.
    -bir sutopu oyuncusunu ancak faul yaptıgında hakem su dısına cıkarır ama sizi yasal cercevede sporunuzu yapsanızda, sahil guvenlik, balıkcılar, jandarma zorla sudan cıkarmaya calısır.
    -okcunun hedefi sabittir sizinki gezer, kacar. daha gider bu
  • zıpkın ile balık avcılığının en büyük tehlikesi (sualtında çapariz olmanıza ve panik yaparsanız boğulmanıza sebebiyet verecek aksaklıklar ve senkop-blackout halleri hariç) ne köpekbalığıdır, ne zehirli zerzevattır, ne de suyun altına dair başka bir canlı ya da her nevi oluşumdur. nedir: kedidir kedi.

    sudan çıkmış sağda solda takılırken, eşyalarınızı toparlarken, badinizle konuşurken neyin sinsi bir kedi balıklarınıza sulanacaktır mutlaka. bunu unutmayın ve önleminizi önceden alın. bu şekilde küçükken kedinin birine balık kaptırmışlığım ve sonra ağlamışlığım var, son 20 yılda ise başıma böyle bir şey gelmedi. her zaman aklımdadır ve önlemimi alırım. 20 yıldır pavurya da avlamamıştım hiç. küçüklüğümde kalmış bir avcılıktır, avı çok kolay olduğu için onu öldürmeyi kendime yediremem. içindeki lezzetin farkındayım ama gene de avlamam. ancak geçen gün çok ama çok büyük bir pavurya gördüm, almadan olmazdı, kolları kocamandı ve içinde dünyanın en lezzetli etlerinden biri olduğu aşikardı. yakaladım bunu ve denizden çıkınca meydana bir yere koydum, daha sonra deniz kıyısında balıklarımı temizlemeye başladım. meydanda bırakmak tabii bir çok çapulcu hayvana, özellikle de kedilere açık davet ama bu da pavurya be kardeşim, çekiçle kırabildiğim bir kabuğu var, narin kedi hayvanı nasıl kırsın da yesin. bu yüzden zaten meydanda bıraktım, üzerine titremedim. ancak işte sanş eseri kafamı kaldırmışım, lavuk bir kedi almış benim lezzet kumkumamı götürmeye çalışıyor. ulan senin kadar zaten o pavurya, bir kere nasıl taşıyorsun onu. zor aldım orospu evladının ağzından yemeğimi, bir de tıslıyor ibne.

    siz siz olun avladığınız bir tonlık orkinosu bile meydanda bırakmayın, kedi hayvanı bu, ne yapacağı belli olmuyor cimcimenin...

    not: işbu entry çok eski tarihliydi ama bir sebepten silmişim. farkettim ki birçok başka entry'de buna bkz vermişim, o yüzden burada olması gerek ki konular daha rahat anlaşılsın. bu yüzden tekrar yazdım.
  • iki tür balık avcılığı vardır…

    ilk olarak çoğu insanın tercih ettiği tuzak kurarak (yani olta, , sepet vb. ekipmanlar kullanarak) avlanmak. yani hazırladığınız ekipmanı uygun bir alana bırakarak balığın bu tuzağa düşmesini beklemek suretiyle avlanmak. yöntemi basit, zahmeti az ve uygulanabilirliği kolay olduğu için tercih edilir. başarı için gerekenler biraz tecrübe ve mutlak sabırdır.

    ikinci olarak da insanın eforunu, sabrını, takibini, sezisini, sınırlarını sınayan zıpkın avcılığı vardır.

    öncelikle bu işe meraklı olan arkadaşlar için gerekli olan ana ekipmanları sıralamak istiyorum.

    suit: genel olarak tüplü dalışlardan aşina olduğunuz kıyafetlere verilen isimdir. bu suit’lerin özelliği; deri ile kıyafet arasında bir miktar su muhafaza ederek, sizin vücut ısınız sayesinde ısınan bu suyla, vücut sıcaklığınızı belirli bir derecede tutmaktır. bu arkadaş neden gereklidir ? özellikle bir saati aşan bir av planlıyorsanız, zaman ilerledikçe vücut sıcaklığınız her geçen dakikada bir önceki dakikaya göre çok daha süratli şekilde düşecektir. siz farkında bile olmadan bu soğuma sizi hipotermik şok’a kadar götürebilecek bir takım rahatsızlıklar zincirinin başlangıcı olur. “hava 40 derece, yazın göbeğindeyiz ya ne soğuğu boşver” demeyin. çünkü zıpkın avcılığının belki yarısı avını vurabileceğin uygun bir pozisyon ya da bir kayanın dibinde uzun süre hareketsiz beklemektir. bu hareketsizlik kan dolaşımınızı büyük oranda yavaşlatacağı için soğuma da süratlenecektir.

    hayat kurtaran not: çok nadiren yaşanan bir vaka olsa da; eğer ki süitle olmanıza rağmen özellikle sonbahar ya da kış ayında avlandığınızı varsayarsak, vücut soğumasına bağlı uyuşukluklar baş göstermeye başlarsa ısınmak için hareket etmek yerine direk süitin içine işeyin. kendisi kapalı bir sistemdir ve deriyle-suit’in arasında dolanan su devirdaim olmaz. idrarınızın sıcaklığı size uzun süre yaşamanız için gereken sıcaklığı sağlayacaktır.

    zıpkın: bütün av performansınızı etkileyecek en önemli ekipmandır. iki türlü zıpkın çeşidi vardır. bir lastikli bir de havalı zıpkın.

    lastikli zıpkın; sapanlarda kullanılan serum lastiğinin kalın versiyonu zıpkının ön iki yan tarafına monte edilir. zıpkın şişini (yani balığa fırlattığımız yaydaki ok olarak düşünün) zıpkının önünden başlayarak yuvası doğrultusunda ittirerek tetik mekanizmasının bağlandığı yuvaya kıçından otutturuz. daha sonra zıpkın şişinde bulunan gergi kademelerine (şişin kıç kısmında bulunan çeltiklerdir.) iki serumun da uçlarından birleştirilen ve ortada buluşan bir lastik teli vardır. buna palamut denir. bunu çekmek suretiyle buradaki çentiklere otutturuz. daha sonra tetiğe bastığımız anda bu şiş yuvasından kurtularak, lastiğin çekme kuvvetiyle birlikte ava doğru fırlatılır. lastiğin kalınlığı ve zıpkının uzunluğu çıkış şiddetini etkileyen unsurlardır. aşağıda biraz daha detaylı anlatacağım.

    ikinci olarak da havalı mekanizmayla çalışan zıpkın. bunda da lastik yerine tetik mekanizmasının üstüne doldurulabilen hava tüpleri takılır. belirgin sayıda atışa izin veren bu tüplerin lastiğe göre avantajı, her atıştan sonra lastiği tekrar şişe takma zahmetinden kurtarması ve hızlı kurulumdur… dezavantajları ise belirgin sayıda atış yapılabilmesi ve her atıştan sonra azalan hava ile orantılı şişin çıkış gücünün düşmesi ve hava tüpü boşaldığı zaman avın mecburen sona ermesi.

    zıpkın değişik uzunlukta çeşitleri vardır. genelde 45 (cm) ile başlar 120 hatta 130-140 lara kadar giden çeşitleri vardır. bu çeşitler sizin ne tür balık ve hangi alanlarda avlanacağınız ile doğrudan alakalıdır.

    genelde 75 e kadar olan uzunluklar “kaya dibi” avlanmalar için uygundur. nedeni boyutundan ötürü ergonomik olması ve kısalığı sebebiyle lastiği çektiğiniz mesafenin az olması sebebiyle fırlatma hızının düşük olması. fırlatma hızı çok önemli bir etkendir. kaya içlerinde avlanacaksanız kuvvetli fırlattığınız şişiniz kayadan sekip geri size saplanabilir ya da kayaya vurarak kırılabilir. zaten kayalara sıkışmış olan balığın kaçacak çok yeri olmadığı için yüksek bir hıza gerek yoktur. yüksek hız için uzun (100 ve üstü örneğin…) bir zıpkın tercih edilmelidir. bununla beraber uzak mesafelere atış yapacağınız ve büyük bir avla mücadele edeceğiniz için zıpkının altına makara sistemi kurmanız gerekmektedir. çünkü balığı vurduktan sonra üzerine şişle kaçtığı görülmüş vakalardır. ayrıca belirli kg’ın üstündeki balıklar inanamayacağınız kadar kuvvetli hayvanlardır. siz vurduktan sonra nefeslenip geri yanına almak için indiğinizde ellerinizle tutup öyle kolayca yukarı çıkartamazsınız. boğulmanıza bile sebep olabilir bu hareketiniz. o nedenle vurduktan sonra yüzeyden balığı yanınıza çekin. bu uzunlukta zıpkınlar genelde büyük balıklar için idealdir. (örn:orfoz) nedeni olarak uzak mesafelere atış yapılırken eğer çıkış hızınız düşükse balığı vurma olasılığınız sıfırdır. balık o çıkış anını sezdiği an çok süratli manevra yapabilmektedir. burada önemli olan balığın o kaçma hamlesini yapmadan vurulmuş olmasıdır. fakat siz küçük boyda bir balığa bu şiddette bir şiş gönderirseniz, o ivme ve kuvvetle muhtemelen balığı ikiye bölersiniz. o nedenle avlanacağınız yer-balık-ve zıpkın boyu çok önemli bir kriterdir.

    bir de şişin ucuna takacağınız uçlar değişken ve önemlidir. genelde tek kanat tekli (yani ok gibi düşünün) uç kullanmak idealdir. çünkü balığın vücudunda minimum hasar bırakır ve hızlı şekilde sapmadan hedefe gider. bir de 3’lü ve 4’lü çatal uçlar vardır. bunları deniz tanrısı poseidon’un asası olarak düşünün. avantajı isabet oranını arttırır. dezavantajı balığın vücuduna ciddi zararlar verir. genelde de yakın mesafede parçalar.

    ağırlık: dalışınızı konforlu hale getirecektir. ağırlık kemeri ile kullanılır. sizin su üstündeki 0 (yani yüzerliliğinizin denizle aynı seviyeye geldiği hal) konumuna alacak ağırlığı test edin. bu sayede balıklar gibi ekstra çaba sarf etmeden suyun içinde hareket edebileceksiniz. ne su sizi dibe çeker ne de yüzeye ittirir. hatta ayaklarınıza küçük ağırlıklarla dengelerseniz dalışınızı hızlandırır.

    bıçak: en önemli ekipmanlardan biridir. sizi her türlü sıkıntılı durumdan çıkartabilecek can yoldaşınızdır. örnek vermek gerekirse özellikle gece dalışlarında balıkçıların bıraktığı ağlara takılma olasılığınız vardır. zaten maksimum 3-4 dakika arası nefesinizi tutabildiğiniz için ve ayrıca o adrenalinle kalp daha hızlı kan pompaladığı için içerdeki oksijeni daha hızlı tüketerek hayata tutunma zamanınız 1 dakikaya kadar inebilmektedir. bu anlarda hızlıca bıçağınızla takılan yeri kesmelisiniz. kayaları kaldırma ve balığı tuttuğunuz anda şişi çıkartmak için de kullanabilirsiniz. mesela başıma gelen bir durumu anlatayım. 120’lik zıpkın ve 40 metre makarayla orfoz’a inmiştik. 20 metre civarında 25-30 kiloluk bir orfoza denk geldim. ben yaklaşık 25-30 metre paralelden nişanımı alıp ateşledim. uç tam kafayla gövde arasındaki boşluğa girdi. ben hemen ipi elimle çekmeye yeltenirken hayvan o şokla dibe doğru hızla inmeye başladı. o kadar süratli ilerledi ki ip bir anda bileğime dolandı ve bir türlü kurtartıramadım o ipi. ben biraz direndim ama o kadar kuvvetli bir hayvan ki aynı hızda beni de dibe sürüklemeye başladı. hemen bacağımda duran bıçağı çekip makara ipini keserek kurtarmıştım kendimi.

    ben bacakta kullanmayı tercih ederim bıçağı. kimileri koluna takar ama o zaman sadece tek elle ulaşabilirsiniz. bacakta durması ters bir durumda iki elinizle birden bıçağa ulaşabilme imkanı sağlar.

    balık dizgisi ve teli: vurduğun her balıktan sonra kıyıya ya da tekneye çıkma imkanınız olmaz. giriş yaptığınız konumdan uzak mesafeler kat ettiğiniz zaman ilk balığı vurduktan sonra ava devam etmek için gerekli bir ekipmandır. bu vurduğunuz balığın ağzından dizgi şişini sokup solungaçlarından çıkartarak belinize asabilmenizi sağlar. bu sayede 10-15 balığı kadar av sonuna kadar yanınızda taşıyabilme imkanı verir.

    bu av yöntemine başlamaya niyeti olan insanlar için birkaç not eklemek gerekli.

    öncelikle sudaki optik kırılmadan ötürü karadaki gibi nişan alıp ateş ederseniz hiçbir şey vuramazsınız. size tavsiyem kıyıda bel yüksekliğinde bir derinlikte dibe kutu kola atın. bol bol onun üstünde pratik yapın. bir süre sonra beyniniz o koordinasyonu benimseyecek ve ona göre nişan alacaktır.

    mutlaka ava çıkmadan önce çevre balıkçılardan bilgi alın. keşif yüzüşleri yapın. dalacağınız coğrafyayı iyi tanıyın. balıkları gözlemleyin. unutmayın asıl canlılık 20 metreye kadar olan derinliklerdedir. ondan daha derin sularda büyük balık avı daha yoğun yapılır.

    zıpkınla avlanmanın en zor kısmı lastiği geri kurmaktır. derin sularda bu işe girişmeden önce kıyıda yüzlerce kez antrenman yapın. yoksa ayağınız yere değmediği yerde hem boğulma tehlikeniz olur hem de kuramayacağınız için hevesiniz kursağınızda kalır. ben mide kaslarıma dayayarak kurarım. mesafesel olarak en uygun benim fiziğime göre bu şekilde olur. göğse dayayıp çekeni de var bunu ama tavsiye etmiyorum. nedeni ise göğüsteki kemiklerin hassasiyeti ve orada oluşacak çürük ve ezilmelerin nefes alış verişinize etki etmesi. direk zıpkını mide kasınıza dayayıp çektirmeyin. ben biraz yana yatırarak çekerim ki mesafeden faydalanabileyim. bir de iki elle çok sağlam asılın, kararlı olun ve takana kadar bırakmayın. bir teknik de 2’li gergi kademesinde uca yakın olan 1. gergi kademesine yerleştirin. biraz dinlenip sertçe asılarak 2. gergi kademesine yerleştirmeye çalışın.

    eliniz nasır tutana kadar eldiven kullanabilirsiniz. hem kayalık alanda zehirli balık, müren, deniz anası gibi tehlikelerden sizi korur hem de lastiği kurarken elinizi yıpratmazsınız.

    kesinlikle ve kesinlikle zıpkını iki elinizle tutmayın. nişan alma, ateş etme eylemini hep tek elle gerçekleştirin. eğer ikinci elinizi kullanmaya kalkarsanız büyük ihtimal lastiğe kaptırıp kendinizi ciddi şekilde sakatlayacaksınız. aman diyim her zaman tek elle kullanın. bir de son ana kadar tetik kilidini açmayın. neticesinde insan bu. istemeden eliniz tetiğe gider ve bir anda basmış bulunursunuz. eğer emniyette değilse zıpkın birilerini ya da kendinizi yaralamanız işten bile değil.

    ben av alanıma geldiğim zaman önden bir iki tane küçük balık vurup, orada hemen bıçakla karnını yararak iç organlarını etrafıma saçıyorum. kalan gövdeyi de dizgime asıyorum. böylece büyük balıkların biraz ilgisini çekiyorum ve küçük balıkların etrafa doluşmasıyla az da olsa doğal bir kamuflaj elde etmiş oluyorum.

    eğer büyük bir balığın peşindeyseniz kesinlikle acele etmeyin. her zaman size yan dönükken atışınızı yapın. arkası size dönükse vurma ihtimaliniz çok düşüktür. acele etmeyin, onun da dikkatinin başka bir şeyde olduğu anda tetiğinizi çekin. gerekirse hiç hareket etmeden doğru anı bekleyin. vurduğunuz anda da makaralı kullanıyorsanız zıpkınınızı çok sağlam tutun yoksa elinizden alıp diplere doğru sürükler götürür.

    haydi herkese rastgele…

    edit: arkadaşlar ilgili kanunlara göre türkiye karasularında gece zıpkınla balık avı yapmak yasaktır. entry'de bununla ilgili bir bölüm vardı. arkadaşların isteği ve uyarıları gereği bu kısmı çıkartıp bu hatırlatmayı yapmak gerekli oldu. uyarı yapan duyarlı yazarlara teşekkürlerimi sunarım...
  • bir aşktır bu. tutkudur. scuba gibi sadece yazın yapılan bir aktivite değildir. kış aylarında da suya girilir. 7 derecedeki suya giren kişiye herkes deli gözüyle bakarken, o hayatta en çok zevk aldığı şeyi yapmanın arefesindedir. 2 saatlik balık avı için 700 kilometre yol yapmayı göze alır. soğukta kıyafetleri giyerken (ki içerisine şampuanlı su dökülerek giyilir av elbisesi, fermuarı yoktur, içi havlu kaplı değildir... ) titrersin ama içindeki aşktır seni ısıtan. denizdir seni çağıran. her halükarda koşup gidersin aşkına. suyun altındaki ilahi sessizlikte balıklarla dans edersin... düellodur yaptığınız bir nevi. kolaymıdır ki, başka bir canlının ortamına gidip onun şartlarıyla onunla yarışmak. saygı duyarsın avına. küçük balık ilgini çekmez. herzaman daha derine, daha büyüğe, daha uzun apnea'ya ulaşmaya çalışırsın. rüyalarında sevgilini değil denizin derin mavisini görürsün. gözlerini kapadığında dalgaların sesi yankılanır kulaklarında. balıklar nazlı nazlı geçiş yapar önünden. evet aşktır bu. hemde saf ve gerçek aşk. deniz canlısı olanlar bilir bu aşkı. herkese nasip değildir malesef.

    not: şansın en küçük faktör olduğu sportif aktivitedir. şanstan önce beceri yetenek tecrübe ve bilgi gelmektedir.
  • zıpkın ile balık avcılığı yaparken bir deniz kaplumbağasına denk gelebilirsiniz.

    scuba dalışlarında bir çok kez kaplumbağaya denk geldim. uyuyanını gördük, yanına yattık, sevdik. bir keresinde kızdırdığımız bir tanesi yanımdaki bir kişinin kompozit malzemeden paletini ısırıp kopardı. zıpkınla avlanırken su üstünde ölüsünü görüp sahil güvenliği aradık. tekneyle yol alırken sağda solda birkaç tanesi kafasını kaldırıp teknemize baktılar, sonra korkup kaçtılar. çok da büyülü anlar değillerdi.

    ...

    altımdaki derin, üstü bulanıkça ama derinlere doğru berraklaşan suda farklı bir hareketlenme hissettim, orada daha farklı bir şey vardı. yüksek ve köpüklü dalgaların su üstünde yarattığı bulanıklığı ve türbülansı yenmek için dikildim, gözlerimi kısıp derinlere bakmaya başladım. evet, dört adet yüzgeç var karanlık bir yuvarlağın etrafında... "aaa tosbağaa, ne şirin!". o gün aldığım en derin nefesi aldım, boyu boyuma yakın zıpkınımı gövdeme iyice yapıştırıp sakladım, bir tehlike unsuru olmasını engellemeye çalıştım. olabildiğince yavaş bir kule, yaklaşık yarım dakika sonra dipteyim ve zıpkınımın üzerine yatmışım. yavaş inmem tospağayı ürkütmedi ama yerinden kaldırdı, bu benim istediğim şey. fırlayıp gitmeyeceğini, meraklanıp bana bakacağını, belli bir mesafeyi koruyarak duracağını ya da çevremde döneceğini biliyorum ki ben. onun sudaki süzülüşlerini görmek istiyorum ki ben. agaşon ki bu.

    kaplumbağanın simetrik olmayan hareketleri insanın algısını açıyor, ön ve arka yüzgeçlerini istediği zaman, istediği kadar kullanabilmesi onu çevresindeki her canlıdan farklı kılıyor. yanlamasına duran ve kafasını solunda kalan bana doğru çevirmiş deniz kaplumbağası ile bir metre mesefede gözgöze bakışmak, bakışmak, bakışmak... sonra sağ ön yüzgecini vurarak sol tarafına 180 derece dönmesi ve kafasını bu kez sağa çevirip bana uzun uzun bakması. diyafram kasılmalarımın sonuna gelmem ama onu bırakmak istememem... üzerimde çıkılacak daha onbeş metre su olması... istemeye istemeye ayrıldım zeminden, palet vurmaya başladım. o ise yavaş hareketlerle, biraz ürkmüş ama merakı sönmemiş olarak uzaklaşmaya başladı. gökçeada'nın güney sularında terkettim onu, hiç o kadar kuzeyde kaplumbağa görmemiştim, seneye inşallah boğazdan içeri de girersiniz. aynı dalışta çok özürler borçlu olduğum bilge bir ahtapotla da bir hikayem var ama sonra yazacağım.

    ...

    neden avcılığa yazdım bunları; avcılığın ta kendisi idi bu. tüfek taşımak ve tekrar taşıyacak olmak beni oraya tekrar götürecek olan eylem sadece. yoksa ava gittikten, kaplumbağayla yüzyüze, başka bir canlı olmadan, bir olup bakıştıktan, şükran duyduktan sonra, yaşlı ve naif ahtapottan ayar aldıktan sonra tüfeğin önünde duranlara ve kaçanlara tetik çekmek hiç çekici gelmiyor. tüfek taşımak avcının evrilmesini sağlıyor.
hesabın var mı? giriş yap