zülcenah
-
hz.ali'nin öldürüldüğü esnada bindiği dört ayağı sekili at. bu yüzden dört sekili atlar müslümanlar tarafından her dönemde uğursuz sayılmışş
kaynak: tjk tv -
hz. hüseyin'in atıdır.
rivayete göre, kerbela'da hz. hüseyin onun üzerinde savaşmıştır. zülcenah, hz. hüseyin'in şehadetinin ardından onun yanında gözyaşı dökmüş, ardından da fırat nehri'ne doğru yürüyerek gözden kaybolmuştur. o günden sonra zülcenah'ı bir daha gören olmamıştır. (bkz: kerbela olayı/@derinsular)
şii müslümanların muharrem ayındaki yas ritüelleri arasında zülcenah'ın önemli bir yeri vardır. aşure günü zülcenah'ı temsilen süslenen atlar, bu ritüellerin bir parçasıdır.
http://en.wikipedia.org/wiki/zuljenah
ana tema:
(bkz: islam/@derinsular) -
-
"düşdü hüseyn atından sahrâ-yı kerbelâ'ya
cibrîl var haber ver sultân-ı enbiyâya" -
(bkz: düldül)
-
hakkında güçlü bir kanıt bulamamakla beraber, düldül'ün soyundan geldiğini okumuştum bir yerlerde..
katırlar kuvvetli ve mahir binekler oldukları halde (çok istisnai durumlar dışında) kısır hayvanlar olduklarından bu pek güçlü bir rivayet olmayabilir.. düldül gibi efsanevi bir binekten bahsediyor olsak bile bu ihtimal düşük görünüyor.. doğrusunu ancak allah bilir.. -
...
hüseyn’üñ iki atı varıdı bil
uçar kuşudı ya katı eser yil
birine edhem atı dirleridi
birinüñ zülcenah hem adı idi
eyerletdi atuñ ikisini bile
pes edhem atına oldı süvare
kamu cenk aletini hep dakındı
velikin susuzın yüregi yandı
...
(bkz: edhem/#81723089) -
kenan özçelik'in "yûsuf-ı meddah ve maktel-i hüseyn" başığıyla 2008 yılında hazırladığı yüksek lisans tezinde adı anılan savaş atı..
tezin ve dolayısıyla eserin tamamını şuradan okuyabilirsiniz..
bu tez kapsamında incelenen ve 1362 (h.763) yılında yazılmış olan "maktel-i hüseyn" adlı eserin, aşağıya alıntıladığım 1815 - 1827nci beyitleri arası, hz. hüseyn sırtından düştükten sonra zülcenah'ın halini ve yaptıklarını anlatır..
...
geldi ilerü süñüsin çaldı aña
düşdi atından felek kaldı taña
yidi mel'un yine çevre aldılar
anı öldürmege niyyet kıldılar
zü’l-cenah anuñ katından gitmedi
hem hüseyni koyuben terk itmedi
her ki katına gelürdi bir kezin
eyle deper uvarur başın gözin
haricilerden kimesne katına
varımadılar hüseynüñ atına
eytdiler kim tir ü baran kılalum
ok uruben zahmıla öldürelüm
zü’l-cenaha urdılar okı revan
eyle san kanatlu oldı ol zaman
kirpi gibi kıldılar anuñ tenin
aciz oldı kaldı hayran ol hazin
sıçradı karşu kimesne turmadı
eyle getdi gözler anı görmedi
erdi bir demde hüseynüñ hayline
geldi turdı barigahı öñine
başcugazını öñine sarkıdup
yaş yirine gözlerinden kan akup
hal bu kim avrat halayıklar bunı
eyle gördiler hüseynüñ atını
getdi bunlardan heman-dem akl u huş
yire döküldiler ol dem ba-huruş
... -
hulusi eren tarafından hazırlanarak 2017 yılında kültür ve turizm bakanlığı tarafından basılmış olan "darendeli katipzade bekayi - maktel-i hüseyn" adlı çalışmada adı anılan savaş atı..
1784 (h.1198) yılına ait olan darendeli'nin maktelinde 3242 - 3248 numaralı beyitler arasında zülcenah'tan söz edilir.. burada anlatıldığına göre; savaş meydanından süvarisi olmadan yaralı halde dönen atı gören hane halkı ona imam hüseyn'i sorarlar (bu sualler sırasında seçilen hitap tarzı zülcenah'ın ne kadar saygıdeğer bir konumda olduğunu hissettiriyor) ciğeri yanmakta olan ehl-i beyt'in figanına ve neredeyse sitemkar sayılabilecek suallerine yalnızca kanlı gözyaşlarıyla karşılık veren zülcenah başını dağlara çevirerek oradan uzaklaşır.. bir daha hiç kimse kendisinden haber alamaz..
...
ey semendim söyle bi’llah şeh-süvarıñ kandadur?
kanda gitdi sahibiñ ya gam-güsarıñ kandadur?
n’eylediñ n’itdiñ hüseyn-i müctebayı ey feres?
bir haber vir şeh-süvar-ı kam-karıñ kandadur?
çün seniñle kerbelaya girdi cevlan eyledi
yalıñız geldiñ n’içün ol na-muradıñ kandadur?
hem saña hem-rah hem-dem olmış idi ruz u şeb
kanda koydıñ geldiñ anı kanı yariñ kandadur?
esdi mi firkat semumı geldi mi vakt-i hazan?
ey nihal-i bag-ı vahdet gül-izarıñ kandadur?
böyle nevha kıldıgınca ehl-i beyt-i mustafa
gözlerinden kan dökerdi zü’l-cenah kıl infiham
bu gazadan soñra düşdi taglara ol zü’l-cenah
görmedi kimse nişanın tutdı sahrayı makam
... -
doç. dr. salahaddin bekki tarafından hazırlanan "arkaik kahramanlık destanları ile saltuknâme’nin benzerlikleri üzerine" başlıklı bildiride* adı anılan savaş atı..
söz konusu bildiride, saltuknâme'nin anlatım tekniği ve kullanılan motifler açıklanırken "mağara" bölümünde zülcenah ile karşılaşırız.. özetle: saltuk gazi çeşitli maceralardan geçip battal gazi'nin efsanevi aşkar atını ve yine battal gazi'ye ait silah ve zırhları elde ettikten sonra zülcenah ile karşılaşır..
zülcenah ile ilgili bölüm anlatının son kısımda ama konu bütünlüğü açısından efsaneyle bağlantılı olan yaklaşık yarım sayfalık bölümü aşağıya aktaracağım:
--- alıntı başlangıcı ---
"hem saltuk-nâme’de hem maaday-kara’da hem de diğer destanlarda ilk bakışta dikkat çeken motif “mağara”dır.
saltuk-nâme’de birçok yerde mağara motifi geçmektedir. saltuk’un belli bir yaşa geldikten sonra sahip olacağı savaş atı ile silahlarının bir mağarada onu beklediği rüyasında ceddi seyyid battal gazi tarafından söylenir:
“vâkı’asında ceddi seyyid battâl gâzî’yi gördi. eyitdi: “ciger-gûşem! dur yiründen hurûc eyle. sana kimse mukâbil olmaya. yüri, falân mağâraya var, benüm bindüğüm ‘aşkâr’umı anda bulasın.’ didi. “ve esbâbı âlât-ı harbi, mükemmel tîğ-ı dahhâk bilesinde al.’ …….. sünesin ve bâkî yarağın, dahı ol güştasb kalkanı, ne kim hazret-i hamzâ’nun yarağıdur hep andadur.’ didi.
şerîf uyandı, seyyid rûhına du’â itdi dahı durdı, ol tağa çıkdı, mağârayı buldı. gördi kim içinde bir at durur saru, alnı sağrı ak, tüyi güveze benzer, şerîf’e karşu geldi, girü kaçdı. şerîf ilerü varup, dutdı, andan sıçrayup üzerine süvâr oldı. andan sürdi, şehre geldi. şerif’i cebe giymiş gördiler.” (akalın 1987: 5).
şerif, -saltuk’un adlarından biri de şerif’tir-, at, silah ve cebeye (bahadırlık elbisesi) sahip olur ve atasının intikamını almak üzere ezincanib padişahı harcenevan’a doğru yola çıkar. yolda bir kiliseye rastlar. aşkar’ı, bulduğu mağaraya bırakır ve papaz kılığına girerek kırk ruhbanın bulunduğu kiliseye gider. (akalın 1987: 6) şerif, kilisede kim varsa hepsini öldürür ve aşkar’ı almak üzere bıraktığı mağaraya döner fakat orada onu başka bir at beklemektedir:
“seyyid şerîf inüp kondı. mağâradan yana vardı kim ‘aşkâr’ı ala. gördi kim ‘aşkâr yirinde bir gök şekl at bağlu durur, ‘aşkâr gitmiş cemî’ sâz ve seleb birle. hattâ tîğ-ı dahhâk’ı dahı bile eyerde asılu koyup gitmişdi. gördi kim bir mektûb yazılu at alnı üzre asılu. eline aldı, okudı kim: “bu at, yâ şerîf, şöyle ma’lûm olsun kim hazret-i imâm ‘ali’nün zü’l-cenâh atıdur. bu ata hazret-i resûl, ebû bekr, ‘ömer ve ‘osmân ve ‘alî, hasan, hüseyn, hamza ve ‘abbâs binmişdür. üzerindeki silâh hazret-i ali’nündür, al bununla gazâ eyle, ‘aşkâr’dan ferâgat eyle. nasîbün bu kadar.’ dimiş.” (akalın 1987: 8)
--- alıntı sonu ---
anlatımda zülcenah'ın geçmiş soylu süvarilerinin önemi vurgulansa da, alt metinde aşkar'dan daha üstün olmadığı söylenmek istenir gibi.. aşkar'dan feragat edip onunla yetinmesi salık veriliyor.. tabiidir ki bu durum, döneme ait iletişim ve hitap biçimlerinin farklılığından da kaynaklanıyor olabilir.. bir modern zamanlar insanı olarak sahip olduğum iğdiş edilmiş zihin yapısıyla değerlendirme yapmak istemem ama durumu hayli ilginç bulduğumu itiraf etmeliyim..
____
*: balkanlara gidişinin 750. yılında uluslararası sarı saltuk gazi sempozyumu (köstence-romanya, 06-10 kasım 2013) bildiriler, haz. ahmet günşen vd., trakya üniversitesi yayınları, edirne, 2014, s. 313-324.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap