• (bkz: dadaizm) akımı, spiegelgasse 1 adresinde 1916 yılında bu şehirde ortaya çıkmış.
  • sükunet ve kibar insanlarla dolu şehir. fakat çok ama çok pahalı. şöyle örnek vereyim: mcdonalds'ta bir menü almak için en aşağı 15 frank(aşağı yukarı 15 euro) veriyorsunuz.

    yemek tavsiyesi vereyim ama, tam tavsiye gibi olmayacak: peynirli fondü sakın ama sakın yemeyin, şarapla yapılmış bu föndüler son derece ağır ve pis kokuyor.
  • "neden isviçre vatandaşı değilim?" diye üzülüp depresyona girmek istemeyenlerin gidip görmemesi gereken, kendisine kısa sürede aşık olduğum isviçre şehri.
    yıllardır içimde bir ukte olarak kalmıştı isviçre; neden bilmiyorum aslında kendisinin öyle fazla reklamı da yapılmıyor. sanırım etrafındaki ülkeleri görüp bir tek orası benim için gizemli kaldığı için bu kadar istediğim bir yerdi.

    nihayet geçtiğimiz perşembe amacıma ulaştım, gitmeden önce zürih ile ilgili bir sürü olumlu ve olumsuz yorum okudum. en olumsuz yorum şehrin ne kadar pahalı olduğu ile ilgiliydi. en olumlular ise insanlar hakkındaydı. şu an erasmus'ta olduğum düşünülürse diğer birçok erasmus öğrencisi gibi az parayla birkaç şehir yerine biraz fazla para bayılıp isviçre'yi görmeyi tercih ettim. ve benim gibi düşünen beş arkadaşla zürih serüvenimize başladık. gitmeden önce hepimiz acaba boş yere mi bu kadar para verdik telaşına kapıldık tabii, sonuçta zürih çok küçük bir şehirdi ve oradan diğer şehirlere gitmek de biraz pahalı olduğundan (ve artık daha fazla para harcamak istemediğimizden) üç gün boyunca sadece zürih'te vakit geçirecektik.

    neyse efendim, hamburg'dan zürih havalimanına gittiğimiz an bile havalimanındaki insanları gözlemleyerek farklı bir yere geldiğimizi idrak ettik. insanlar diğer avrupa ülkelerinden daha farklıydı; daha güler yüzlüydü, daha kibardı, daha iyi giyimliydi... bunlar ilk izlenimlerimiz oldu. havalimanından oteli bulmaya çalıştığımız süre boyunca yol sorduğumuz herkes inanılmaz yardımcı oldu bize, hatta bir adam internetimiz olmadığını söylediğimiz an kendi telefonundan bize haritayı açtı ve bir kağıt kaleme izlememiz gereken yolu aynen çizdi.

    açıkçası gelir gelmez keyfimiz hemen yerine geldi, erasmus yapıyor olduğumuz kuzey almanya şehri olan bremen'de sabah bir dereceyken yola çıkmıştık ve zürih'e geldiğimizde hava yirmi bir dereceydi ve ilkbahar sonuna kadar hissediliyordu.

    peki bu kadar pozitif bir moda girmemizin tek sebebi hava mıydı? tabii ki hayır, nasıl anlatılır bilmiyorum ama şehrin her tarafında huzur ve güven duygusu hissediliyor. huzur dediğimiz olay resmen somut bir kavram olmuş. ve orada yaşayan insanlar da ne kadar güzel bir ülkede yaşadıklarının farkındalığıyla bir gurur duygusu içerisindeler. mutlular, şanslı olduklarını biliyorlar ve bunu pozitif bir şekilde dışarı yansıtıyorlar.

    peki şehir çok mu güzel? güzel ama çok daha güzellerini de gördüm. ama kesinlikle yaşam kalitesi olarak bundan öte bir ülke/şehir görmedim.

    nereleri gezilmeli peki? turistlere uygun alanlar çoğunlukla şehir merkezinde. bürkliplatz denilen geniş bir zürih gölü manzarasına sahip olan meydan huzur bulmak için birebir. bellevue tarafına doğru baktığınız zaman yüzen kuğular ve ördekleri görebiliyorsunuz. hava güzelse insanlar göle yakın bir şekilde oturup bu hayvanları besliyorlar. ayrıca orada oturup temiz göl görüntüsünün ve gelen geçen teknelerin keyfini çıkarabilirsiniz. bu mekanın tam karşısına denk gelen alanda ise birçok yeşillik alan var, yürüyüş ya da koşu için epey ideal bir alan. aynı şekilde zurichhorn civarındaki park da kafa dinlemek için mükemmel bir yer. içinde çocuklar için özel bir alan var, çocuk parkının her tarafı kumlarla doldurulmuş, çocukların düştüklerinde canları acımasını engellemek için. bizim ülkedeki beton zeminli çocuk parklarını düşününce içim acımadı değil.

    en güzel alanlar nereleri peki? şahsen benim favorim limmat, yani gölden sonra gelen kanalın çevresi oldu. rathaus yakınlarında bir yerde bankta oturup karşı tarafın yani st. peter kirche ve fraumünster kirche manzaralarını izlemek epey güzel. burası özellikle gece vaktinde çok daha güzel bir hale bürünüyor. son gecemde şansa sokakta akordeon çalan bir genç ile bu manzaradan müzik eşliğinde epey keyif aldım.

    bu arada grossmünster kilisesi de görülmesi gereken yerlerden biri; buradan öğrenciyseniz 2 frank, değilseniz 4 frank vererek kulenin tepesine çıkıp tüm zürih'i oradan görebilirsiniz. bunu kesinlikle tavsiye ederim ama ilk başta olan dar merdivenlerle hafif klostrofobik bir ortamı var, bunu önceden belirteyim ama yukarı çıktığınız zaman tüm her şeye değiyor doğrusu. bunu yapmazsanız da şehrin bazı noktalarında tepeler var; en azından buralardan birine gidip şehrin tepeden görüntüsünün keyfini çıkartmalısınız.

    şehrin şüphesiz en zengin gözüken yeri bahnhofstrasse. burası baya pahalı bir alışveriş bulvarı, etraftaki mağazaların birçoğu dünyaca ünlü markalar. louis vuitton, channel, tiffany, dior, cartier, armani, burberry, hermes ve dolce & gabbana gibi bir sürü marka mevcut. ve insanı hayrete düşüren şey de bu mağazaların deli gibi bir alışveriş trafiğine sahip olması. bizdeki gibi içeride sadece 2-3 kişi olmuyor, baya baya insanlar buralardan alışveriş etmek için sıra bekliyorlar. ülkenin zenginliğini o vakit bir kez daha anlıyor insan. neyse, bu sokaktan yukarı doğru yürüdüğünüzde en sonunda hauptbahnhof'a yani ana tren istasyonuna ulaşıyorsunuz. açıkçası zürih'in tren istasyonu şimdiye kadar gördüklerimden en güzeliydi.

    bir de old town'ın tüm sokaklarını gezmek lazım. ara sokakların bazıları darlıkları sebebiyle bana venedik'i anımsattı. ve bu sokaklarda çok güzel butik dükkanlar bulunuyor.

    ama dediğim gibi beni etkileyen şehirdeki yerler değil, insanlar ve düzendi. toplu taşımada en çok kullanılan şey tramvaylar. benim orada geçirdiğim üç gün boyunca tramvaylarda hiçbir gecikme yaşandığını görmedim. hepsi tam vaktinde istasyonlarda olmayı başarıyorlar. ayrıca tramvayların içi de renkli ve bu yüzden çok güzel bir hava katıyor.

    başka güzel şeylerden biri de isviçre'deki suyun tertemiz olması. neredeyse her sokakta bir musluk/çeşme var. isterseniz direkt ağzınızla oradan içersiniz ya da pet şişenizi bu suyla doldurursunuz. ve diğer avrupa şehirlerindeki lezzetli su probleminden sonra burası mükemmel kalıyor. suyu gerçekten çok lezzetli ve taze, çünkü direkt dağlardan geliyor. insanın içtikçe içesi geliyor.

    etrafta dolaştığınız zaman sürekli kuş cıvıltıları duyuyorsunuz ve bu da size aslında kalabalık bir şehirde olduğunuzu unutturuyor.

    taksilerin birçoğu en azından mercedes gibi şık arabalar. ve birçok şoförün takım elbise giydiğine şahit oldum. ve bu gözler dışarıda bekleyen taksicinin binecek olan kadın müşterisine "buyrun madam." diye kapıyı açtığını gördü. istemsiz olarak istanbul'daki taksicileri düşündüm ve bir kez daha içim acıdı.

    insanların giyim kuşamına dikkat ettiğimiz zaman ise buranın kesinlike avrupa'nın en şık insanlarından oluştuğuna karar verdik. kadınların birçoğunda topuklu ayakkabı görmek mümkün, erkeklerin ise en az yarısı takım elbiseyle dolaşıyorlar. en sade giyineni bile inanılmaz bakımlı ve düzgün gözüküyor. tabii arada bazı kılıksız giyinenler de yok değil, bir de sanırım zürih'te hafif bir hippi akımı da mevcut. ama onun dışında geri kalanlar epey şıklar. giyimlerde italyan ve fransız akımının karışımı mevcut, almanlar gibi üstlerine ne bulurlarsa geçirmiyorlar. (almanlar şimdiye kadar gördüğüm en zevksiz giyime sahip olabilirler)

    ve diğer birçok avrupa ülkesinin aksine neredeyse her yerde ingilizce yazılar var. birçok yazı/uyarı 4 dilde de yazıyor; almanca, fransızca, italyanca ve ingilizce. burada birine "ingilizce biliyor musunuz?" diye sorduğunuz zaman bu da sorumu dercesine suratınıza bakıyorlar ve "tabii ki de..." diyorlar. en gencinden en yaşlısına kadar herkes ingilizce biliyor sanırım. soru sorduğum kimsenin ingilizce bilmediğine şahit olmadım.

    daha önce de dediğim gibi herkes inanılmaz yardımcı. turistlere karşı çok iyiler, ikinci günümüzde rathaus'a (belediye binası) gidip meclis üyelerinin toplantısını izledik. (evet, tepeden onları izleme şansınız mevcut.) birkaç dakika onları izledikten sonra ara verdiler ve biz de binadan çıkmaya karar verdik çünkü orası hariç pek bir yeri gezmenize izin vermiyorlar. tam çıkacakken bir tane meclis üyesi adam bize rathaus'u beğenip beğenmediğimizi sordu. biz de beğendiğimizi söyleyip daha fazla bir yeri gezip gezemeyeceğimizi sorduk. adam bunun üzerine "tamam o halde, ben size biraz etrafı gezdireyim." deyip normalde bizlerin girmesinin yasak olduğu yerlere götürdü ve birkaç adamla da tanıştırdı. bu esnada bize isviçre'de yasaların nasıl olduğuna, meclisin nasıl işlediğine dair fazlan bilgiler verdi. bizi yarım saat kadar gezdirdikten sonra özür dileyerek molasının bittiğini, toplantıya geri dönmesi gerektiğini söyledi. şimdi bir düşünün t.b.m.m.'ye gidiyorsunuz ve bir milletvekili size orayı beğenip beğenmediğinizi soruyor. siz de beğendik ama başka gezecek yer yok mu ya edasıyla takılıyorsunuz. o da size "durun o zaman, benim sadece yarım saat molam var ama o esnada dinlenmek yerine size etrafı gezdireyim ve sizi bilgilendireyim." diyor. düşünemediniz değil mi? çünkü böyle bir olayın türkiye'de olma olasılığı sıfıra yakın.

    polisler/güvenlik görevlileri bile çok farklı bu ülkede. hepsi size inanılmaz nazik yaklaşıyorlar, mesela hamburg havalimanında kontroldeki güvenlikler size her şeyi emretme havasında söylüyorlar: "montunu çıkart, kontrolden geç, kollarını kaldır, ayakkabını çıkart." vb. zürih havalimanındaki güvenlikler ise "montunuzu çıkarır mısınız lütfen, kontrolden geçer misiniz?" vb. havasındalar.

    çikolatalarına değinmeyeceğim bile...

    bu arada asgari maaşın 3400 frank olduğunu söylemiş miydim? o yüzden ülke bize pahalı ama çalışanlar için pahalı değil.

    sanırım isviçre/zürih hakkında sayfalarca yazı yazabilirim. beklentimin çok çok çok daha üstünde bir yerdi. adamların ülkelerini biraz gizlemek istediklerini düşünüyorum, zira turizm açısından çok fazla reklam yapmıyorlar. bence insanların gelip onların ne kadar güzel yaşadığını fark edip bir şekilde oraya yerleşmelerinden korkuyorlar. bana göre isviçre vatandaşlığı en üstün vatandaşlık bence. düşünsenize deli gibi para kazanıyorsunuz, ülkeniz zengin-huzurlu-mutlu, başka ülkeye gitseniz her şey sizin için çok ucuz. krallar gibi yaşıyorsunuz. daha ne istersiniz ki?

    *son olarak altı arkadaş zürih'ten hamburg'a döndüğümüz an baya depresyona girdik. hani bunu söylemek ne kadar doğru ama isviçre'den sonra almanların hiç medeni olmadığına, kaba olduklarına, giyimlerinin çok kötü olduğuna vb. karar verdik. bir arkadaşın yorumu "isviçrelilerden sonra almanlar gözüme köylü gibi gelmeye başladı." oldu. kim bilir biz buradan almanya'ya değil de türkiye'ye gitseydik ne hissederdik? kültür şokunun alası...
  • nedenini bilmiyorum ama pek sevemedim. ciddi ciddi iyi ki kalmamışım, günü birlik gidip gezmişim diyorum.
  • son dört günümü geçirdiğim bu şehir hakkında ben de çok uzun şeyler yazabilirim belki, belki çoktan da fazla ama biraz kısa kesicem bu sefer. isteyen mesaj yollayıp sorsun merak ettiklerini, özelden cevaplarım..

    kısaca; burayı görmeden avrupa'nın geri kalanını görene avrupa cennet gelir. ama burayı görüp avrupa'nın geri kalanını gören için avrupa yozgat gibidir.

    o kadar muhteşem bir yer işte..
  • hayatimda güzel bir rol oynamis sehir. gideceklere kisaca, günesli bir günde gölün etrafinda takilmalarini, sadece kimliklerini vererek, bisiklet kiralamalarini, hiltl´da brunch´a gitmelerini, sprüngli´den kücük bir kutu cikolata almalarini ve macaronlarini denemelerini tavsiye ediyorum. hiltl´da brunch 50 frank civari tutabilir, sprüngli´de cikolata taneyle satilir. bir cikolata 1 frank civaridir. fiyatlardan haberiniz olsun. ayrica bana göre viyana ve münih ile hayat kalitesinde diger avrupa sehirlerinden ayri bir ligde olan sehir. para, huzur, doga, günes var. yalniz, eglence siralamasi yaparsak viyana>münih>zürih. hani ben 35-40 yasimdan önce zürih´te yasamak istemem. hatta onu 40 yapalim. güzellik siralamasini bilmiyorum. viyana> zürih> münih olabilir. (karsilastirma bu sehirlerde bir süre yasadiktan sonra yapilmistir.)
  • arcadis'in yayınladığı 'sustainable cities index 2016' raporuna göre, dünyanın en sürdürülebilir kenti seçilmiş.

    http://www.ntv.com.tr/…-oldu,-rpms1uzo0iot15rrdaexa
  • zürih'te yaşıyorsanız evinizde çöpünüzü öyle migros poşetiyle falan atamazsınız. bunun için standardize edilmiş çöp poşeti almanız gereklidir. bitti mi, elbette hayır ek olarak belediyenin sattığı stickerlardan almalı ve her çöp poşetine bunlardan yapıştırmalısınız. aksi takdirde çöpünüz alınmaz. size de ceza gelir.
  • birkaç günümü geçirdiğim, hiçbir özelliği olmayan pahalı şehir.

    turistik açıdan zürih'i ziyaret etme planlarınız varsa bir kez daha gözden geçirmenizi öneririm. yani zürih'te özellikle görmek istediğiniz bir yer, sergi, etkinlik vb. şey yok da, benim gibi "ucuz uçak bileti varmış, schengen vizesi de hazır cepte, gidip göreyim bari" diyorsanız bu şehir size hiçbir şey sunmuyor.

    birkaç avrupa şehri gezmişseniz gittiğiniz herhangi bir şehirde avrupa'nın "en"i olan bir şey mutlaka görürsünüz. en eski kilise, en büyük katedral, en geniş cadde... illa ki bir şey vardır. zürih'te de avrupa'nın en büyük kule saati var. yani en yüksek saat kulesi değil, saat kulesindeki en büyük çaplı saat. ondan başka da bir şey yok zaten. birçok avrupa kentinde olduğu gibi nizam, intizam, tıkır tıkır işleyen toplu taşıma, güzel iş ve yaşam alanları var. bunları görmek için gitmeye değer mi, siz karar verin.

    her şeyin ötesinde ciddi anlamda çok pahalı bir şehir. türkiye'de para kazanıp isviçre'de para harcamak insanı çok zorluyor. attığınız en ufak adımda bilin ki, türkiye'de vereceğiniz paranın en az üç ila beş mislini vereceksiniz. 72 saat geçerli toplu taşıma ve müze kartı olan zürih kart 50 chf. mcdonald's menüleri 13-14 chf. üç yıldızlı şehir otellerinde konaklama bir gece için 150 chf.

    her yerde saat mağazaları var. ama ucuz mu, asla! giyim kuşam anlamında türkiye'de olmayıp orada olan bir şey yok. yeme içme konusunda da öyle. her yerde italyan, arjantin, burger ve uzakdoğu restoranları var ve hepsi çok pahalı. isviçre çikolatası alayım derseniz, marketlerde satılanlar alelade, butik çikolatacılar çok pahalı.

    zürih'ten günübirlik luzern'e gittim. tren bileti gidiş dönüş 55 chf, first class 88 chf idi. haydi dedim, first class deneyimi yaşayalım 33 chf farkla, 88 chf verdim. luzern, zürih'e nazaran daha canlı, hareketli ve güzel bir şehir. bir şekilde zürih'e gitmiş ve orada geçirmek için birkaç gününüz varsa mutlaka ama mutlaka bir gününü luzern'e ayırın. trenle 45-50 dk. sürüyor. tren yolculuğu da keyifli bir deneyim oluyor. malum isviçre ve tren yolculuğu meşhurdur.

    yalnız ilginç bir şey var. benzerine bazı avrupa kentlerinde rastlanır ama burada daha ekstrem. hiçbir toplu taşıma aracında bilet kontrolü yok. yani first class bilet alıp bindiğim trende bile bilet kontrolü olmadı. bir hafta geçerliliği olan bileti aynen başkasına versem o da gidip gelebilirdi yani. tramvay, otobüs vs. onlarda da yok kontrol. kesin kırk yılda bir biletçi binip bileti olmayan ya da duraktaki makineye biletini okutmamış olana birkaç yüz chf ceza kesiyordur. o risk göze alınır mı, o karar da sizin.

    sınır komşusu olmasından mıdır bilmem, italyan arabalarına bir sempati var. sokaklarda çok sayıda lüks araç dolaşıyor. hiç tahmin etmezdim ama arabaları böğürterek sürmeye çok meraklılar. bir anda sokaklar araba uğultusuyla çınlıyor. genelde bu böğüren araba maserati oluyor. bilgim yok ama otomobil vergileri düşük müdür nedir, çok yüksek hacimli motorlu araçlar var hep yollarda.

    uzun lafın kısası, bana sevimsiz gelen, hiçbir artısı olmayan, tat alamadığım bir şehir oldu. insanlar ne güzel yerlerde yaşıyorlar diye gidip görmeye gerek yok. elbette tüm yazdıklarımı zevkler ve renkler tartışılmaz parantezine alıyorum. bir kez zürih'e gitmektense on kez belgrad'a gitmeyi yeğlerim. belgrad hiç değilse daha samimi ve ucuz. snob ve pahalı zürih'in yanında kafa dinlemeye gidilecek dost evi gibi.
  • kaos'tan geliyorsanız, gelmeden önce saatlerce kuyruk,sıra beklediyseniz, hava alanındaki gürültüden başınız ağrıdıysa, geldiğinizde huzura,sessizliğe,sakinliğe boğulacağınız şehir.

    şok yaşamamak için aktarmalı gelin.
hesabın var mı? giriş yap