• “sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” (yasin 21)

    işte bizlere çok büyük bir ölçü ve gösterge. hakikat ehli insanlara sundukları ilim ve sair yardımlar için ücret talep etmezler; çünkü hiçbir maddi karşılık o ilmin zerresine bedel olamaz. ayrıca hakikat ehli maddiyat düşkünlüğünden kurtulmuşlardır. onlar için lüks bir saray ile fakir kulübesi eştir.

    eğer bir kimse sunduğu ilim karşılığında sizden, her ne surette olursa olsun, maddi karşılık talep ediyorsa, o hakikat ehlinden değildir; belki bir ölü bilgi pazarlayıcısıdır. ölü bilgilerin ise kimseye bir faydası dokunmaz; hatta ölü bilgiler insan zihnini ve kalbini kirletirler ve yaralarlar. hakikat ehlinin sunduğu ilim ise nurdur ve diridir. bu diridir ifadesini sakın teşbih olarak addetmeyin; gerçekten canlıdır o bilgiler ve kalbe hayat verirler. mesela mesnevi böyle bir ilim menbaıdır.

    bakın ayet şüpheye yer bırakmayacak şekilde ölçüyü ortaya koymuş. bir de şu an yaşadığımız ortamı göz önüne getirin!

    herkes öyle veye böyle cilalayıp parlatıp bizlere bir şeyler satma, pazarlama derdinde. pek çokları da çaresizlikten bunlara av olmaktalar maalesef. seans ücreti bilmem ne kadar; kitabı şusu busu bilmem kaç para vs...öncelikle, gözü cüzdanınızda olan adamın şuur seviyesi düşük demektir; niyeti de ona göre şekillenir.

    niyet, negatif ve toprak seviyeli

    şuur, çok düşük

    hayır, hiç yok

    sonuç: hepsi öyle veya böyle dolandırıcılığın bir şubesi hükmünde; kaçınız.
  • bu ayeti bağlamından kopartanlar, bu ayetin anlattığı konuyu tamamen çarpıttıklarını diğer ayetlerle beraber okunduğu zaman net şekilde görmek mümkündür. üstelik isnetus gibi şeyhlerine, hayali kahramanlara tapanlarında hayallerini yıkacak bir ayetler de vardır bu ayetin devamında. hem de kendi sapıklıklarına delik saydıkları bir ayet de “gerçeği” ile vardır. konu 13. ayette başlamaktadır ve 23. ayette düğümün ilk bağı çözülmektedir;

    (yasin 36/13): “şu şehir ahalisini, bir örnek olarak onlara anlat. birgün oraya elçilerimiz gelmişti.”

    (yasin 36/14): “iki elçi göndermiştik, ikisini de yalancı saydılar. o elçilere, üçüncüsü ile destek verdik. “biz, size gönderilen elçileriz.” dediler.”

    resul, “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi “o sözü iletmek için gönderilen elçi” anlamına da gelir (müfredat kur’an terimleri sözlüğü). bu ve sonrası ayetleri bu bilgi ile okunması çok önemlidir. rivayete göre bu ayetler, isa aleyhisselamın antakya’ya gönderdiği elçilerle ilgilidir (taberi 22243). incil’de “resullerin işleri” bölümünde verilen bilgilerle bu ayetler arasında uyum vardır.

    (yasin 36/15): “onların söyledikleri şu oldu: “siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz ki! rahman, bir şey indirmez; siz sadece yalan söylüyorsunuz!”.

    (yasin 36/16): “(elçiler) “rabbimiz (sahibimiz) biliyor, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.” dediler.”

    (yasin 36/17): “görevimiz açık bir tebliğden ibarettir.”

    (yasin 36/18): “halk dedi ki; “sizin yüzünüzden iyice savrulduk. bu işi bırakmazsanız sizi taşa tutarız, fena halde canınız yanar.”

    (yasin 36/19): “elçiler dediler ki, “sizi savuran sizin tavrınızdır. size doğrular hatırlatıldı diye mi böyle oldunuz? hayır, siz aşırı giden bir halksınız.”

    (yasin 36/20): “bir adam, şehrin en uzak yerinden koşa koşa geldi. “ey halkım, uyun şu elçilere!” dedi.”

    (yasin 36/21): “sizden bir karşılık istemeyen şu kişilere uyun! onlar doğru yoldalar!”

    (yasin 36/22): “ben, beni yaratana niye kulluk etmeyeyim ki! zaten o’nun huzuruna çıkarılacaksınız.”

    hem aracılık, hem şefaat kurgusunun insanların birer uydurması olduğunun delillerinden sadece bir tanesidir bu ayet;

    (yasin 36/23): “allah ile arama başka ilahlar koyup onlara tutunur muyum hiç? rahman bir zarar vermek istese onların şefaati benim bir işime yaramaz. onlar beni kurtaramazlar.”

    öyle yapanların kimler olduğunu da ayet bize söylemekte;

    (yasin 36/24): “öyle yaparsam, açık bir sapıklık içinde olurum.”

    (yasin 36/25): “ben sizin rabbinize (sahibinize) inandım, beni dinleyin!” dedi.”

    bu kişi kendi toplumunu uyarıyor. toplumu ilk başta “rahman bir şey indirmez.” diyor. yani allah’ı “rahman” olarak bile bilen dini bilgisi olan bir toplum, resuller ise allah’ın ayetlerini tebliğ ettiğine göre bu ayetteki inanmak “resul’e” yani elçilerin getirdiği ayetlere “iman” etmektir. aynı günümüzde olduğu gibi o günlerde de kitapsız bir din anlayışı olduğunu da buradan anlayabiliriz.

    (yasin 36/26): “(adamı öldürdüler) ona: “cennet’e gir.” dendi. (orayı görünce) “ah, keşke halkım bilseydi!” dedi.”

    bu şahıs, insanları allah'ın yoluna davet ettiği için öldürdüğünden allah yolunda öldürülmüştür. allah teala onlarla ilgili olarak şöyle buyurur:

    (al-i imran 3/157): “allah yolunda öldürülür veya ölürseniz allah’ın bağışlaması ve iyiliği, biriktirebileceğiniz her şeyden hayırlı olur.”

    ama onların diriliği bizim anlayabileceğimiz bir şey değildir. yüce allah, açık bir şekilde “siz anlayamazsınız” der;

    (bakara 2/154): “allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin! onlar diridirler, fakat siz bunu anlayamazsınız.”

    ama ayetleri kendi keyfilerine uydurup, insanları allah yolundan saptırtmak, kendi ceplerini doldurup, dünya’yı ahirete tercih edenler ise “şeyh ölünce, kınından çıkmış kılıç” gibi olur derler.
  • yasin süresi 21. ayette arabın allah'ı şöyle buyurmuştur.
    sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.
    ayet çok açık bir şekilde bütün ilahiyatçılar tarafından böyle çevirilmiştir.
    bağlamı ile de düşünücek olursak bu ayet din adamlarının yanlış yolda olduğunu delilidir.
    bir din görevlisi kıldırdığı namaz,cenaze,vs gibi işler için para talep edemez allah'a göre,
    çünkü mantıklı olarak düşünüldüğünde bir kimse kıldırdığı namaz karşılığı para alıyor ise orda allah rızası dan bahsedemeyiz.

    yukradaki yazar ahlaksızca kendince kutsal saydığı allah'ın sözlerini çarpıtmakta en ufak bir tereddüt yaşamamış.
hesabın var mı? giriş yap