hesabın var mı? giriş yap

  • yer: metrobüs durağı.

    iki sevgili metrobüs bekliyor. metrobüs geliyor. kapı açılınca kız beklemeden içeri atlıyor ama erkek, arkalarındaki boş metrobüsü işaret ederek inmesini istiyor. kız tam inecekken kapı kapanıveriyor. kız "ay ay ay ay ay ay kapıyı açın" diye bağırınca kapı açılıyor. kapı açıldığında kız kendini dışarı atarken aynı anda da erkek içeri atlıyor. daha bunlar ne olduğunu anlamadan kapı tekrar kapanıyor. erkek, şoföre el kol hareketi yapıyor ama "ay ay ay ay ay ay" diye bağıramadığı için metrobüs hareketlenip gözden kayboluyor.

    kavuşabildiler mi bilmiyorum ama zaten hiç anlaşamıyorlardı, kavuşamamışlarsa da hayırlarına olmuştur diye umuyorum.

  • kulak zarını ölçüt alırsak, iç kulak basıncının, dış kulak basıncına eşit olmama ve acı hissetmemize sebep olan hadisedir.

    yukarıdaki havacılıkla alakalı fiziksel entry e ek olarak, bu biyolojik entry de eklenilmesi uygun görülmüştür.

    eğer içkulağınızda valsalva hareketini iki türlü de yapmazsanız, iç kulağınızda son yaptığınız haldeki hava ve basıncı, dış kulağınızda da dışarıda tırmanıyor-alçalıyor olduğunuz havanın basıncı yer alacaktır...
    bu basınçları eşitlemek lazım...

    yukarıda kısmen anlatılmış ama toparlamak adına

    1- tirmanista iken: iç kulağınızda deniz seviyesinin/alçak seviyenin basıncı ve sallayalım 100psi basınç bulunması lakin, tırmanışla basınçsızlaşan dış ortam ve havadan ötürü dış kulaktaki basıncın git gide irtifa arttıkça azalması durumunda:
    + burnumuzu tutup yutkunarak, östaki borumuzda kalmış olan havayı aşağı çekip, kütlesini ve miktarını azaltıp, içkulağa yaptığı basıncı da azaltıyoruz.
    2- alçalmada iken: iç kulağınızda yüksek irtifaların seviyesinin basınçsız ve sallayalım 20psi basınç bulunması, lakin alçalışla basınçlanan dış ortam ve havadan ötürü dış kulaktaki basıncın git gide irtifa azaldıkça artması durumunda:
    + burnumuzu tutup nefes vererek, basıncı az olan östaki borusuna hava yollayıp, kütle ve miktarı arttırıp, içkulakta basınç ortamı oluşturup dengeliyoruz.

    yani kısaca yutkunma ve burnu tutup nefes verme... çok sık tekrarlamayın, baş ağrısı yapar ciddi uyarıyorum! birkaç defa yapılması kafidir.

    __
    kaptanınız tekrar konuştu ve susuyor artık iniş hazırlıklarına geçicek...

  • benim babam bana kızar ve bir şeyi beceremediğimde bana "çöçe" derdi.
    ağzını çok şapırdatırdı. ama bizden ufacık bir ses duysa çok sert tepki verirdi.
    çok sertti babam çok sert.

    salak bir devlet hastanesinde, salak bir asistan bizi başından kovmak için hastanenin kantinine gönderdi. sonra orada beklerken bir kaç kız ile geldi. hemen yanına gittim. babamın filmleri ne oldu diye. canı sıkıldı kızların yanında ona yaklaşmama. birazdan yanıma gel diye bana emir verdi.

    tostunu çayını bitirip kızlarla muhabbetini bitirmesini bekledim ve iki adım arkasından merdivenle yukarı çıkıyoruz. annemle babam orada kantinde sırada oturuyorlar.

    yukarı çıkarken salak doktorun, salak asistanı, babamın beyninde kocaman bir ur olduğunu 3 ay bile yaşamayacağını, maç skoru söyler gibi söyledi. biraz biliyordum durumu ama böyle de söylenmezdi ki.

    neyse filmleri aldım. annemle babamın yanına gittim. hiç çaktırmadım onlara.

    babam durumu anladı ve

    "size ben doyamadım ki" dedi sadece.

    ameliyatlar kötü günler ve ben "çöçe" ellerimle ona biraz da olsa yemek yedirebildiğimde "şapırdatmasından hoşlanırdım". sadece biraz yemek yedi diye. sadece 3 ay sürebildi zaten.

    yani dediği tüm kötü sözleri kızmaları değil de "bize doyamadığını" söylemesini unutmamam.

    budur.

    ----

    edit: doktorlar kızmasın ama salak olan kişi salaktır. salak olmayan salak değildir. doktorluk teferruattır.

  • oynaşırken elimi sertçe ısıran köpeğin, canımın acıdığını fark ederek ısırdığı yeri yalaması ve gözlerimin içine melül melül bakıp kafasını avucuma koyması. ağzını yüzünü parçaladığımın iti.

  • bir yavru geyik doğduğunda doğum kokusunu alan yırtıcılar oraya yöneliyor. izlediğim bi belgeselde anne geyik doğum yaptı hemen yalamaya başladı koku gitsin diye. ama bir çakal kokuyu duyup gelmişti bile. yavru geyiğin kasları daha kasılı, zar zor yürüyebiliyor, koşamaz. anne geyik yavrusundan uzaklaşıyor ve topallama numarasıyla yaralı ve kaçan bir geyikmiş gibi yapıyor. bunu gören çakal ona mı saldırsam buna mı diye düşünürken minik geyik otların arkasında saklanıyor ve eğer rüzgar da onun lehineyse çakal izini kaybediyor, anne de kaçıyor. çakal eli boş dönüyor ve yavru geyik ilk hayatta kalma sınavını atlatıp annesine gidiyor.
    ya sen alt tarafı bi geyiksin. topallayım da dikkatini dağıtayım diyecek kadar zeki olabilir misin? oluyormuşsun demek ki.

  • geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, emniyete gitmiştim. artık pasaport işi miydi, uyuşturucu mu kaçırmıştım bilmiyorum. bahçede duruken bankta oturan bi genç gördüm, herif kardeşmin aynısı neredeyse. gizlice fotosunu çekip yolladım kardeşime.

    -napıyosun lan emniyette? yabancılar şubesine mi getirdiler hehehehe.

    şööle bi cevap geldi...

    +abi insan bi selam verir.

  • 14. dakikadayım içim şişti, üniversitelerden, hocalarından, devletin hantallığından silkeleyen bir konuşma.
    ---------------------------------
    hocaların kendi çabasıyla devletten maaş almadan dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek proje ödenekleri alıyor, bu parayla 30'a yakın doktora öğrencisi alıyor böylece bilimsel olarak ülkesine katkısı oluyor.

    bizim ülkemizde ne oluyor 1-2 öğrenci alıyor, rica minnet.onlarda maaşı devletten bekliyor. kendileri ellerini taşın altına sokup gideyim bir proje yapayım ödenek getireyim diye dertleri yok. bu tembellikten ve memurlaşmaktan oluyor.

  • ben o saatte işe gidip akşam 6’da da eve dönüyorum. ne hayatlar var be! siz kesin kahvaltıda portakal suyu içiyorsunuzdur.

    edit: yalnız olmadığımı bilmek güzel bir şey. hani ekşi burjuva mekanıydı? işçi sınıfı kendini direkt favlarıyla belli etti.

  • bu çıkın dolaşın diyenler herhalde abdde veya bir avrupa ülkesinde yaşadığımızı sanıyor galiba ya da zengin çünkü herkesin gözünde potansiyel bir sapıksın bir selam vermene bakar.

  • bizim mahalle berberinde traş olurken biraz lafladık adamla. belki 15 yıldır aynı yerde traş olurum samimiyetimiz iyidir.

    kirası: 4.000 tl olmuş (2.000'miş %100 zam gelmiş)
    bağ-kur primi: 3.500 tl civarlarına çıkmış (en düşükten ödemiyor)
    elektirik gideri: 1.500,00 tl olmuş
    yemek ücreti öğlen dışarıdan söylüyormuş: 1.500,00 tl olmuş
    dükkan bakım onarım, şampuan, cart curt havlu, bez bunlarda aylık ortalama: 700 tl diyelim diye konuştuk.
    toplam: 11.200,00 tl adamın sabit gideri var.

    pazar günleri kapalı/ 26 gün çalışıyor.
    tıraş başı 100 tl alıyormuş saç sakal. günde en babası 10 kişi geliyormuş.
    hadi hafta sonları fazla gelsin bu adam 35.000,00 tl kazansın.
    11.200,00 tl düş, 23.800,00 tl kalır cebine.

    kötü değil, ama sürekli ayakta, iş yükü olarak ağır. çalışma saatleri olarak yoğun. günde 1 traş neredeyse 50 dakika sürüyor. dışarıdan göründüğü kadar kolay değil bence.
    sanatkar olanlara helali hoş olsun.

    (benden 80 tl alıyor dost indirimi)