hesabın var mı? giriş yap

  • council of europe ile european council arasında ikisinin de türkçe'ye avrupa konseyi şeklinde çevrilmesinden kaynaklanan eski kafa karışıklığı, avrupa konseyi parlamenterler meclisi'ne 2010 yılı başında mevlüt çavuşoğlu'nun seçilmesi sonrasında bu konsey'e, yani council of europe'a ilginin artmasıyla daha bir içinden çıkılmaz hale gelmiştir. tamam kabul, konu karmaşık ama anlı şanlı ab uzmanlarının bu ikisini birbirine karıştırması cidden biraz ayıp oluyor. hatta ne birazı, çok ayıp oluyor.

    council of europe ile european council farkını bir kez de ben anlatmayı deneyeyim. biraz uzun olacağından, sıkılanlar vakit kaybetmemek için en sondaki özeti okusalar kafi.

    şimdi bir kere bu ikisi farklı mahiyet ve zamanlarda kurulmuştur. şöyle ki:

    1) council of europe denen avrupa konseyi, 9 mayıs 1949'da kurulmuştur ve henüz o zamanlar annesinin karnında bir portakal tanesi olan avrupa birliği projesinin ilk adımıdır. dolayısıyla avrupa birliği ile resmi ve kurumsal anlamda pek bir ilgisi yoktur.

    2) european council denen avrupa konseyi ise doğrudan doğruya avrupa birliği ile ilgilidir ve 1961'de kurulmuştur.

    ha peki madem öyle, ikisine de avrupa konseyi denmesinden mütevellit bu çeviri karışıklığının nedeni ne? sorun, türkçe'den mi kaynaklanıyor? ne yazık ki evet, kısmen türkçe'den kaynaklanıyor. niye kısmen dediğimi birazdan açıklıyacağım. ama önce diğer belli başlı avrupa dillerinde durum ne ona bakalım:

    ingilizce'de ne dendiği belli işte, yukarıda yazdık.
    fransızca'da 1.sine conseil de l’europe , 2.sine conseil européen;
    almanca'da 1.sine europarats, 2.sine europäischer rat;
    italyanca'da 1.sine consiglio d’europa, 2.sine consiglio europeo ve
    ispanyolca'da 1.sine consejo de europa, 2.sine ise consejo europeo deniyor.

    görüldüğü üzere, üç aşağı beş yukarı hepsi aynı yapıyı kullanmış ve of ya da de edatıyla kurumların adında belli bir farklılık yaratmışlar. tabi almanlar hariç: europarats diyerek artık avrupa faresi mi yoksa avrupalı fareleri mi, ne diyorlarsa (şaka lan şaka (bkz: #18112202))

    ne diyorduk...ha edatlarla iki kavram arasındaki farkı sağlamışlar. ancak türkçe'de edat medat hak getire. ikisine de avrupa konseyi deyip çıkmışız işin içinden. daha doğrusu çıkamamışız. merak ediyorum niye 1.sine avrupa'nın konseyi, 2.sine de avrupa konseyi dememişiz. adamların of ile de ile verdiğini biz de nın ile veremez miydik? tamam moda mod çeviri yapmak sıkıntılı ama bir kurumu/kavramı karıştırmak daha büyük bir sıkıntı kaynağı değil mi? yukarıda kısmen türkçe'den kaynaklanıyor derken kastettiğim husus buydu. şimdi de sorunun türkçe'den kaynaklamayan ikinci kısmına gelelim:

    her ne kadar türkçe'deki kadar olmasa da gerek ingilizce, gerek fransızca, gerek italyanca ve gerekse de ispanyol'da, bu iki kavramı kullanan kişi bunlar arasındaki farka haiz biri değilse eğer, öyle veya böyle bu ikisini birbirine karıştırır. hatta almanca da bile durum budur. netice itibariyle europa ile rat arasına bir "äischer" koyarak farklı şeyi kastettiklerini söylemeye çalışıyorlar.

    şu ana kadar olayın linguistik tarafını açıklamaya çalıştık. olayın bu tarafını bir kenara bırakırsak karışıklığa asıl neden olanın memur zihniyetli ab bürokratları olduğunu görürüz. bununla kastettiğimi bir örnekle açıklayayım: diyelim mahmut selim adlı birinci çocuğumuzdan 20 yıl sonra bir çocuğumuz* daha oldu. ee bu yeni bebeye de "selim mahmut" adını koyarsan, bütün akraba-i taallukat ve dahi çocukların arkadaşları isimleri karıştırır. halbuki birine mahmut selim dediysen ötekine de kerim rıza fala de (bu arada örnekteki 20 yıllık süre council of europe'un 1949'da, european council'in ise 1961'de kurulmasına binaen belirlenmiştir. yani, örneğimiz gerçek veriler üzerine bina edilmiştir. lütfen yani).

    işte memur zihniyetli ab bürokratları* dememin nedeni bu. 20 yıl sonra yeni bir kurum ihdas ediyorsun, ama bu yeni kuruma 20 yıl önceki başka bir kurumun adını veriyorsun. ee oldu mu şimdi bu? olmadı tabi. zaten bunlarda farkında bu işin saçma olduğunun. o yüzdendir ki european council'i gayri resmi olarak hükümet ve devlet başkanları konseyi ya da zirve olarak adlandırırlar. hadi hükümet ve devlet hede hödösü uzun, bari resmi olarak buna kısaca zirve/summit deyin. ama yok nerde. işte en son kurucu antlaşmaları tadil ettiler 2007 lizbon antlaşmasıyla, ancak european council lafı yine baki.

    kaldı ki bu iki kurumun birbirine karıştırılmasının bir diğer nedeni daha var şu ana kadar değinmediğim. her ikisi de aynı bayrakları ve aynı marşları kullanırlar! gel buyur bir de burdan yak. isim benzerliği yetmezmiş gibi sen kalk bir de aynı marşı ve bayrağı kullan. gerçi hakkını teslim edelim, ne isim ne marş ne de bayrak benzerliğinde council of europe'un hiçbir suçu günahı yok. adamlar taaa 1949'da bu benim adım, 1955'te bu benim bayrağım ve 1971'de de bu benim marşım demiş mi? evet demiş. taklitçi olan avrupa birliği. tabi şunu da vurgulamak gerekir. ab, council of europe'tan izin alarak onların marşını ve bayrağını kullanıyor. hatta 2004 yılındaki anayasal antlaşmada ab, işi biraz daha abartıp council of europe'ın marşını ve bayrağını ab'nin resmi marşı ve bayrağı haline getirmeye çalıştı. ama hollandalılar ve fransızlar referandumla ab'nin alnının ortasına çakınca, anayasal antlaşmayı tadil eden lizbon antlaşmasında ne marştan ne de bayraktan bahsettiler. oh olsun!

    laf lafı açtı, nerelere geldik. ancak ilave etmemiz gereken bir husus daha kaldı. council of europe ile european council arasındaki kavram kargaşasına neden olan yukarıdaki hususlar yetmezmiş gibi bir diğer sorun da şu: avrupa birliği çatısı altında konsey adı taşıyan bir kurum daha var. resmi adı konsey/council, ancak gayri resmi olarak bakanlar konseyi (council of ministers) ya da avrupa birliği konseyi (council of the european union) de deniyor. hadi bakalım şimdi çıkın işin içinden.

    hadi bir toparlamaya çalışalım. avrupa ile konsey kelimesinin birarada kullanıldığı üç kurum var:

    a) ab ile ilgisi olmayan avrupa konseyi. council of europe
    b) ab ile ilgisi olan avrupa konseyi. european council
    c) abi ile ilgisi olan konsey. council

    bu kadar izaha rağmen hala karıştıranlara son bir ipucu daha vereyim: melih'in en çok sevdiği konsey, council of europe'tur. hah, oldu mu? anladınız mı şimdi? hadi artık dağılabilirsiniz. hadi hadi... dükkanın önünü kalabalık etmeyin.

  • dunyamizdaki hayatin devamliligini saglayan en buyuk etmenlerden birinin de jupiter gezegeninin varliginin olmasi.

    evet jupiter gezegeni; gunes sistemizde deli fisek gibi dolanan kuyruklu yildizlari ve basi bos dolanip adeta dusecek yer arayan astreoidleri devasa boyutunun olusturdugu yuksek cekim gucu ile uzerine ceker. dunya'miz icin bir nevi kalkan islevidir bu.

    bu yuzden, baska bir gezegende hayat olabilmesi icin dunyadakine benzer sartlar olmasi gerekirken (sulfur bile yeterli), hayatin devamliligi icin gunes gibi surekli bir enerji kaynaginin olmasinin yanisira o gezegenin bulundugu gezegenler sisteminde -ayni jupiter'in yaptigi islevi gorebilecek- devasa bir gezegenin olmasi gerekliligi ongorulmustur.

  • venüs'ün gariplikleri.

    güneş'e merkür'den daha uzak olduğu halde, güneş sistemindeki en sıcak gezegen venüs'tür. * bunun nedeni armosferinde bulunan yoğun karbondioksit içeren bulutların sera etkisi sayesinde sıcaklığı tutmasıdır.

    bir venüs günü bir venüs yılından daha uzundur. venüs kendi çevresinde 243 günde, güneş çevresinde ise 224 günde döner. yani eğer dünyamız venüs kadar yavaş dönseydi, güneş'in bir doğup batma süresinde 4 mevsimi yaşayacaktık.

    dünya'da 23 derece olan eksen eğikliği venüs'te 177 derecedir. dolayısıyla kendi ekseni etrafındaki dönüşünü diğer gezegenlerin aksi yönünde yapar. yani venüs'te yaşasaydık güneş'in batıdan doğup doğudan battığını görecektik.

  • havaalanlarında guvenlik kontrol noktasındaki insanların içinden geçtiği dedektörler, uluslararası güvenlik kuralları gereğince her on kişide bir mutlaka alarm veriyormuş.üstünüzde alarm çalmasına neden olacak birşey yokken bile alarm çalıyorsa "ulan ne var üstümde" diye düşünmeyin. açıverin kollarınızı arasınlar sizi. güvenlikçiler de biliyor durumu ama çaktırmıyorlar.

    neden böyle birşey yapılıyor sorusu çok geldi. elimden geldiğince açıklayayım:
    1- cihazların kontrolünü sağlamak: yani cihaz bozuldu diyelim. ne zaman farkına varılabilir. belki 50-100 kişi geçtikten sonra. ama her on kişide otomatik alarm verilirse, en kötü 10 kişiden sonra durum anlaşılır.
    2- uluslararası kurallar demiştim. cihaz alarm versin vermesin rastlantısal olarak 10 kişiden birini arama mecburiyeti getirmiş. bunun nedeni de 1. maddedir diye tahmin ediyorum.
    3-güvenlik görevlilerinin uyuklamalarını önlemek, her an tetikte kalmalarını sağlamaya yönelik olabilir.. gubarrak bildirdi.
    4-her hangi bir planı olan kişiyi de "ahanda bu cihaz çalışıyor, şimdi ananı laciverde boyadım" şeklinde panik yaptırıp kaçırtmak da olabilir. 1000 tb arsivim var benim bildirdi.
    5- bir de sırada bekleyenleri uyarmak için de yapıyorlar bunu. insanlar dalgın bir şekilde cebinde falan bir şey unutup boşu boşuna aranmasın da alarmı duyup "lan ben her şeyi çıkarttım üstümden di mi" diye kontrol etsinler diye öttürüyorlar.. nixolidia bildirdi.

  • türk müzik makamlarının uzun süre dinlendiğinde insanlar üzerindeki psikolojik etkisi. hatta uzun yıllar yapılan çalışmalar sonucunda makamların sadece ruha değil aynı zamanda beden sağlığına da iyi geldiği ortaya çıkmış, bu durum 40'ın üzerinde literatüre geçmiş. 900 sene öncesinden bu yana kullanılan yöntemin en büyük destekleyecilerinden biri de büyük türk bilgini farabi.

    ilginç olan aralarında doğuma yardımcı makam da var, korku giderici olan da, spazm çözücü de var, burun kanamalarını önleyen de.yani türk sanat müziği’nin ‘altın şarkılar’ı her derde devaymış.

    rast makamı: kemik ve beyne etkilidir. fazla uyumayı engellerken nabzın yükselmesine de yardımcı olur. şizofreni gibi akıl hastalıklarına iyi gelir. neşe, iç huzuru ve rahatlık verir. kaslara da tesiri vardır. spazm çözücü özelliği nedeniyle spastik ve otistik hastaların tedavisinde yararlıdır.

    ne dinlemeli?
    adana'nın yolları taşlık
    bağdat yolları (bir bakış baktın)
    eski dostlar

    nihavend makamı: kan dolaşımına, karın bölgesine, kalça, uyluk ve bacaklara etkilidir. kulunç, bel ağrısı ve tansiyon rahatsızlıklarına faydalıdır. kuvvet ve barış duygusu verir. akıl hastalıklarını iyileştirmede önemli rol oynar.

    ne dinlemeli?
    aşka gönül vermem aşka inanmam
    bekledim de gelmedin
    sevil de sevme

    hicaz makamı: kemiklere, beyne ve çocuk hastalıklarına tedavi edici etkisi vardır. üro–genital sisteme ve böbreklere etki gücü fazladır. insana alçakgönüllülük duygusu verir. düşük nabız atımını yükseltir ve göğüs bölgesi diğer önemli etki alanıdır.

    ne dinlemeli?
    nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım,
    nazende sevgilim

    ırak makamı: menenjit, beyin ve akıl hastalıklarına faydalı olarak bilinir. omuz, kol ve ellere etkilidir. başın üst tarafına etkisi vardır. düşünme ve kavrama konusunda önemli rol oynar. korku gidericidir. saldırganlığı önleyicidir, nevrotik hastaları tedavide kullanılır.

    ne dinlemeli?
    derd-i hicrinle bütün avareler avareler

    büzürk makamı: zihni temizler, vesvese ve korkunun atılmasını sağlar. düşünceye yön verir. kulunç ve beyin hasarı ile ortaya çıkaran şiddetli hastalıklara yararlıdır. kişiye güç verir. boyun, boğaz, göğüs, ciğer, kalça ve sağ omuza etkilidir.

    ne dinlemeli?
    hüsnüne serte ser âlem gerçi âşıktır beyim

    ısfahan makamı: ateşli hastalıklardan vücudu korur. ense, boyun, omuzlar ve sol dirsek için etkilidir. güven hissi verir, uyum sağlama, hareket yeteneği, zihin açıklığı, anıları tazeleme özelliği sağlar.

    ne dinlemeli?
    etme beyhude figan vazgeç gönül
    yarab kime feryad edeyim
    sende mi hala esiri zülfü

    hüseyni makamı: güzellik, iyilik, sessizlik, rahatlık verir ve ferahlatıcı özelliğiyle ruhu teskin eder. karaciğer ve kalp için önemlidir. mide hararetini giderir. ateşle nöbetleri engellemeye yarar. sıtma hastalığına iyi gelir.

    ne dinlemeli?
    geçti sevdalarla ömrüm
    havada bulut yok bu ne dumandır,
    zeytin gözlüm sana meylim nedendir

    neva makamı: göğsün sağ tarafına, böbreklere, omurilik, kalça ve uyluk bölgelerine etkisi vardır. üzüntüyü giderir ve lezzet verir.

    neler dinlemeli?
    ben yürürüm yane yane
    hicran gönül belası

    uşşak makamı: kalp ve ayak rahatsızlıklarına iyi gelir. gülme, sevinç, kuvvet ve kahramanlık duyguları verir.

    neler dinlemeli?
    akşam oldu hüzünlendim ben yine,
    gözlerin doğuyor gecelerime,
    yalnız bırakıp gitme bu akşam

    acem-aşiran makamı: kemiklere ve beyne etkilidir. yaratıcılık duygusu ve ilham verir. doğumu kolaşlaştırır. ağrı giderici ve spazm çözücü özelliği vardır.

    neler dinlemeli?
    gel ey denizin nazlı kızı,
    neden kalbim seni sevdi,

    segah makamı: şişmanlık, uykusuzluk, yüksek nabız, kalp, ciğer ve kas rahatsızlıklarına faydalıdır. beyin nöronlarına etkisi vardır. mistik duyguların oluşmasını tetikler.

    ne dinlemeli?
    bak yeşil yeşil,
    dönülmez akşamın ufkundayız,
    izmir’in kavakları

    ve ayrıca pentatonik melodiler: bu müzik çeşidi, asya kökenli türk musıkîsinin en önemli ve karakteristik özelliğidir. kendine güven ve kararlılık verir, rahatlık sağlar. hamilelerin doğuma kadar ayrıca doğumdan sonra da çocuklara, 9–10 yaşına kadar sadece pentatonik müzik dinletilmesi öneriliyor. şurada.

    açıp da bi eski dostlar dinleyeyim. boynum tutulmuş amk.

  • dizüstü bilgisayar alacağınıza, dizaltı çorap alın 300-400 tane. denişik denişik giyersiniz ne güzel.

    yazar olduğum için çok şanslısınız sizi gidi köftehorlar..

  • benim neslim o kadar uzunca bir süre orijinal oyun alamamanın sorunlarıyla boğuştu ki şu anda gerek olsun olmasın, oyunu sevsin sevmesin steam indirim dönemlerinde varını yoğunu koyuyor ortaya.

    crack denilen o allahsız kitapsız dünyanın kahrını hayatımda bir tek sefer daha çekecek tahammülüm yok güzel insanlar. oynamayacak da olsam alırım, exe dosyasına bakar bakar eğlenirim.

    yapanın edenin yedi sülalesine dua ediyorum. büyük karanlıklardan kurtardılar insanlığı. hele son senelerde o cracklerin geldiği hali düşündükçe hepten aklım almıyor. dosyayı kopyala, interneti kopar, kod yaz, bilgisayarın saatini değiştir, balkon penceresini aç, tütsü yak.

    oyun mu oynayacağız, banka mı soyuyoruz.

    beni ve tüm sevdiklerimi bu beladan kurtardı ya yumurta satsın steam üzerinden alırım. kimse korsan ürün kullanmaz aslında şu sistemi her medya için yaygınlaştırsalar. güncel ürünü istediğin fiyattan sat, zaman geçtikçe fiyatı indir, paket yap, kampanya sun, arşiv hizmeti sağla vur gitsin.

    hırsız değiliz lan biz, sadece paramızın karşılığını istiyoruz.

  • kendini sahibinden daha zeki sanan canlı.

    bir süredir kanepede uyuyakalıyorum. uyandıran da olmadığı için, sabaha kadar kanepede uyuyorum haliyle. kanepede uyumayı çok sevmekle birlikte, bir süre yatakta da yatma ihtiyacı duyuyorum. bu nedenle, alarmımı normalden 1 saat erkene kurmaya başladım. alarm çalınca kanepeden kalkıyorum, alarmı bir saat sonraya kuruyorum ve son 1 saat yatakta uyuyorum.

    bu arada, kedim de ben uyandığım için çok ısrarcı bir şekilde mama istiyor diye, onun mamasını da 1 saat önce vermeye başladım. yani kanepeden kalkıp, kediye mama verip, yatağa geçip, 1 saat daha uyuyup, sonra kalkıp işe gitmek üzere hazırlanıyorum artık.

    ilk gün durumu gözlemleyen akıllı(!) kızım, 2. gün, kanepeden kalkıp, mamasını verip, yatakta uyumaya gittiğimde tüm mamayı yemiş, 2. alarmla yataktan kalktığımda, sanki ben yeni uyanmışım, sabah mamasını hiç vermemişim gibi benden yine aynı ısrarcılıkla mama istedi. aklı sıra beni kandıracak.

    tabi ben ne yaptım, bu davranışı yüzünden onu ve zekasını takdir ettim. o gün için tekrar mama verdim.

    artık kanepeden kalkınca sabah yemesi gereken mamanın yarısını veriyorum, yataktan kalkınca da kalan yarısını.

    kimin kimi kandırdığı belli değil kısacası.

  • ulkemizin en kuzeyini hep sinop bilirdik degil mi? senelerdir de boyle ogretilir. oyle degil iste.
    sinop paraleli: 42.0969 http://i.imgur.com/9zkkgmn.png
    kirklareli paraleli: 42.1047 http://i.imgur.com/adqkyr4.png
    0.0078 paralel fark yani 1 paralel 111 km den 865 metreyle kirklareli onde.

    en dogusuna da baktim
    hakkari 44.8137
    igdir 44.8163 yani yaklasik 0.0026 meridyen farki var. o da yaklasik olarak 230 metre (ortalama 38 paraleline gore meridyenler arasi uzaklik) fark ile igdir onde.

  • kabotaj kelimesi dilimize fransızcadan girmiş bir kelimedir.
    fransızcadaki hali "cabotage" olup,
    fransızcaya da ispanyolca "cabo" kelime kökünden geçmiştir.
    "cabo" ispanyolcada "baş" ve coğrafi terim olarak kullanılan "burun" manalarını taşımaktadır.
    aynı kelime latincede "caput" ve "capit" olarak geçer.
    fransızlar bu kelimeye "+age"
    (nesil, yaş, devir) sonekini ekleyerek "cabotage" kelimesini türetmişlerdir.
    kapital ve kapitülasyon kelimeleri de bu kelime kökünden türemiş sözcüklerdir.
    zaten bu üç dil de roman dilleri ailesinden akraba diller.
    fransızlar bu akrabalık ilişkisinden faydalanıp kendilerine filolojik bir kapitülasyon devşirmiş, cabotage kelimesini kavramsallaştırarak dünya dilleri literatürüne kazandırmışlardır.
    naçizane fikrim şudur ki; şayet bütün dünya insanları birgün bütün çıkarları bir köşeye bırakıp, tüm sınırları kaldırarak, özgür bir dünya devleti kurup, bütün insanlığın anlaşabileceği ortak bir dil yaratırsa, kabotaj kelimesi o dünya dili terminolojisinde mutlak suretle yerini alacak sağlamlıkta bir kelimedir.
    cabotage kelimesinin anlamı fransızcada "geminin burunları kerterizleyerek kıyı seyri yapması" ve "kıyı denizciliği" olarak,
    tdk da ise "bir devletin kendi limanları arasında yolcu ve yük taşıma hakkı" olarak geçmektedir.
    "cabo" kelimesinin katettiği yol, geçirdiği evrim, insanlığın nasıl kadim ve saygıyı hakeden bir yolculuk yaptığının açıklaması değil mi aslında?
    yani dilimiz bozulacak diye beyhude korkulara kapılmışız yıllarca!
    halbuki insanın dünyadaki varoluş mücadelesinin doğal akışı bizi evrensel bir dile doğru götürüyor yavaş yavaş sanki.

    neyse konuya dönelim!
    kabotaj diyorduk;
    avrupalıların reform ve rönesans hareketleriyle şaha kalkıp özgürleşmesi bağlamında kendi ticari ve ekonomik kültürünü pozitif anlamda değiştirip geliştirmesi, aynı zamanda osmanlı'nın elinde olan ticaret yollarına (baharat ve ipek) alternatif ticaret yollarını oluşturması sonucu, osmanlı imparatorluğu ekonomisi ve ticari faaliyetleri, durgunlaşmaya, gün be gün gerilemeye başladı.
    avrupalıları ve yabancı yatırımcıyı yeniden iç piyasasına çekip, ekonomisini hareketlendirebilmek için, onlara "kapitülasyonlar" adı altında bazı ekonomik, adli, idari vb ayrıcalıklar vermesiyle birlikte zamanla kendi limanları arasındaki ticarette, kontrolü tamamen kaybeden osmanlı'nın, 19. yy başlarına gelindiğinde, kendi limanları arasında ticaret yapan, hiç denilecek kadar az yerli ticaret adamı kalmıştı.
    denizcilik tamamen bitmiş, ülke bu alanda dışa bağımlı bir konuma düşmüştü.
    1923 lozan antlaşmasıyla kaldırılan kapitülasyonlarla beraber, yeni kurulan türkiye cumhuriyeti kendi limanlarındaki ticaret hakkını, tamamen kendi yurttaşlarına vererek, yabancı yatırımcının bu alandaki hegemonyasına son vermiştir.
    1 temmuz 1926 yılında yürürlüğe giren 815 sayılı kabotaj kanunu ile bu hak türkiye cumhuriyetini oluşturan tüm bireylerin hakkı olarak hukuki olarak tescillenmiştir.
    bu günün yıldönümleri "kabotaj bayramı" olarak kutlanmaktadır.

    kutlu olsun!!!

  • oyun oynaması gereken ekipmanların fahiş fiyatlara satılmasından dolayı hevesini izleyerek gidermek zorunda olan nesildir.

    empatiden yoksun bireyleri rahatsız edebilirler.

  • yurtdışı akıllı telefon kullanan arkadaşlar. toplanın ufkunuzu iki değil dört katına çıkarıyorum.

    diyelim ki 5 yıl önce bir yurtdışı gezinizde iphone x alıp türkiye'ye döndünüz. vergisini ödeyip btk'ya kaydını yaptırdınız. telefonunuz eskidi ve bozuldu. tesadüf bu ya yine yurtdışına işiniz düştü. bir iphone bayisine ya da yetkili satıcıya gidip eski telefonu verip parasıyla yeni bir telefon alıyorsunuz. yeni yurtdışı iphonenunuzu alırken satıcıdan değişim belgesi rica ediyorsunuz. eğer bu belgeyi alırsanız türkiye'ye döndüğünüzde eski iphonedaki imei yeni telefona aktarılıyor ve sizden yeniden kayıt ücreti alınmıyor. 30 bin cepte, telefon sıfır. bir teşekkür alırım.