hesabın var mı? giriş yap

  • stadlarına degil, tavırlarına hayran oldum. 20 küsur yıllık fenerbahceliyim; ilk defa bugün, onları kıskandım.

  • "bir varlığın hatasını derinlemesine anlayacak, ona maksat ve teşebbüslerinin boşunalığını gösterecek güçteyizdir; fakat içgüdüleri kadar kaşarlanmış, önyargıları kadar eski bir fanatizmi gizleyerek, zamana canla başla sarılmasına nasıl engel olmalı? içimizde, yakışıksız bir inanç ve kesinlikler yığını taşırız – kuşku götürmez bir hazine gibi. bundan kurtulmayı ya da bunları altetmeyi başaran kimse bile, - kendi zihin açıklığının çölünde- hala fanatik kalır: kendinin, kendi varoluşunun fanatiğidir; bütün saplantılarını kurutmuştur, bu saplantıların kabuklarından çıktıkları zemin dışında; bütün sabit noktalarını kaybetmiştir, bağlı oldukları sabitlik dışında. hayatın ilahiyatınkilerden daha değişmez dogmaları vardır; çünkü her varoluş, cinnetin ya da imanın zırvalarının bile dudağını uçuklatan şaşmazlıklar içinde demir atmıştır… şüphelerine aşık olan kuşkucunun bile, kuşkuculuğun fanatiği olduğu ortaya çıkar. insan, tam anlamıyla dogmatik varlıktır; dogmaları onları dile getiremediği, bilmediği ve takib ettiği ölçüde derindir."

  • ilk defa, "bildiklerimi anlatacağım" dediği zaman doğan çocuklar, pazartesi günü ilkokul birinci sınıfta ikinci döneme başlayacak amk. bir anlatamadı gitti.

  • valla kimse bir seyi sevmek, begenmek zorunda degil elbette ama londra'ya balon demek icin ciddi bir suur kaybi olmasi gerektigini dusunuyorum. baska bir yerle filan karsilastirmaya da gerek yok, bence de londra dunyanin en guzel sehri degil ama "balon" demek, e yuh !

    piccadily circus'a gidip dunyanin tiyatro baskentine 100 mt uzakliktayken "magazadan baska birsey yok" diye sayikliyorsaniz, emin olun sorun londra'da degil, sizde.

    bahsi gecen sehir muze dolu, tiyatro dolu, canli muzik yapilan mekan dolu. bugun gezmeye baslasan bir sene icerisinde bitiremezsin, basa dondugunde hersey yenilenmis olur.

    insaf

  • ülkede ne kadar it kopuk, sapık, katil, hırsız, pedofili, tecavüzcü, sadist varsa ipini kopardığı gibi eller cepte islık çalarak ininden çıkmış cirit atıyor. yeni türkiye tam olarak böyle irin dolu bir cehennem çukuru. bunu inkar edenler ise çukurun merkezinde yakaladıklarını içeri çekmek için ağız suyu akıtan gören körler, ve duyan sağırlar.

  • her yıl düzenli olarak alıyorum oldukça rahat ve konforlu. dünyadaki bütün insanlar aynı ayakkabıyı giyse ne olur, kapitalizimin uşağı olmayın dedelerimiz ninelerimiz ayaklarına giyecek lastik ayakkabı bulamazken bugün ayakkabı beğenmez olduk.

  • şunu arda turan yapsa demeyeceğinizi bırakmazsınız. ikiyüzlüsünüz amk.

  • tıp; hastalıkları, sakatlıkları iyileştirmek, hafifletmek ya da önlemek için başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümüdür ve çoğu zaman mucizeler yaratan bir bilim dalıdır.

    louise brown da döneminin mucizelerinden biridir aslında; her zaman olduğu gibi her bir gerçek, bir fikrin toprağa düşmesiyle başlar, bilim insanlarına bu fikri belkide aldous huxley 1932 yayınladığı cesur yeni dünya kitabından geçmişti. kitapta anne karnının dışında seri bir insan üretiminden bahsediyordu ve bokanovski yöntemiyle tek yumurtadan yüze yakın ikiz embriyo oluşturuluyordu.

    atılan bu fikirden beş yıl gibi kısa bir süre sonra harvard üniversitesi genel fizyoloji laboratuvarı'ndan pincus ve enzmann isimli bilim adamları tavşanlar üzerinde yaptıkları çalışmalarında, döllenmemiş bir yumurtayı izole etmeyi başardılar, hatta biraz daha ileri giderek onu bir saat camında döllediler ve onu başka bir dişiye yeniden yerleştirdiler böylece çiftleşmemiş bir hayvanda hamileliği başarılı bir şekilde başlatmış oldular. ardından memeli yumurtalarının in vitro normal gelişim gösterebileceği olasılığını artıran bir makale yayınladılar.

    zaman ve teknoloji ilerlemekteydi 1965 yılına gelindiğinde robert edwards, georgeanna ve howard jones ile birlikte abd'deki johns hopkins hastanesinde insan oositlerini in vitro fertilize etmeye çalıştı.

    artık insan deneyleri başlamış olduğundan bilim insanları bu olasılıklar üzerine yoğunlaşmaya başladı ve zamanın tanrısı konumuna ilk kim varabilecekti yarışına girdiler. dünya 1973'e gelindiğinde ilk in vitro fertilizasyonun hamileliğe dönüştüğü bilgisi damga vurdu, avustralya'nın melbourne kentinde profesörler carl wood ve john leeton'dan oluşan monash araştırma ekibi tarafından bildirilen bu tarihi an ne yazık ki, bu erken düşükle sonuçlandı.

    bu sonuçları dünya dört gözle birden izlemekteydi çünkü dünya ki her 100 çiften yaklaşık 15 tanesi çeşitli nedenlerle çocuk sahibi olamamaktaydı. lesley ve john brown bunlardan biriydi. yapılan çeşitli deneyler sonucunda in vitro fertilizasyonu ile gebelik ya hiç gerçekleşmemişti ya da hamilelik erken sonuçlanıyordu ve bunu bilmeden deneylere katılmaya karar verdiler.

    takvimler 25 temmuz 1978 gösterdiğinde her şeyin doğru bir şekilde gerçekleşmesi sonucunda ilk tüp bebek olan louise brown doğumu ingiltere'nin oldham kentinde gerçekleşti. bu doğum, patrick steptoe ve robert edwards'ın ortak çalışmasının sonucuydu.görsel-1

    bu gün 44 yaşında olan louise brown sayesinde ve yaptıkları öncü çalışmalar neticesinde fizyolog robert g. edwards ve patrick steptoe(öldükten sonra) 2010 yılında bu tedaviyi geliştirdiği için nobel fizyoloji veya tıp ödülü kazandılar.

    kaynak:1,2,3