hesabın var mı? giriş yap

  • belirtileri çok çok bariz olan hastalıklardandır. eğer diyabetliyseniz şu tarz sorulara alışkın olmak gerekiyor:

    1 - abi ben çok su içiyorum ya. şeker hastası mıyım acaba?

    ne kadar su içiyorsun?

    günde 2 litre içiyorum rahat.

    bak bebişim. ben bu hastalığa ilk yakalandığımda ama henüz yakalandığımı bilmediğim dönemlerde günde 15 litreden fazla su içiyordum. 1996 yılının yazıydı. 16 yaşındayım daha. çocukluğumdan beridir soğuk su içme saplantım var, o yüzden buz dolabında 2.5 litrelik kola petlerinden 6 tane bulunduruyorum. geceleri yaklaşık 20 kere çişe kalkıyorum ve her kalktığımda 1 litre su içiyorum. ve elbette her çişim yaklaşık 1.5 dakika sürüyor. çünkü içtiğim 1 litre suyu vücut hiç kullanamadan dışarıya boşaltıyor (bkz: #15735772). yani öyle 3 litre 5 litre su içmeyle şeker hastası olunmaz. bahsettiğim gibi şeker hastaları insülin kullanmadıkları zaman vücutlarına aldıkları her besin için ancak boru görevi görürler. yediğin içtiğin şey hiç kullanılamadan diğer taraftan akar ya da çıkar gider. bildiğin borusundur. tahliye borusu.

    2- e ama çok fazla yemek yiyorum ve kilo almıyorum.

    bak bu şeker hastalığı belirtisi olabilir ama ne kadar yediğine bağlı. başka bir hastalığın da olabilir. ya da götünde kurt vardır, yediklerinin çoğu ona gidiyordur. o 1996 yazında bir türlü doymak bilmiyorum. babaannemlerin elma bahçesine gittiğimizde 17 tane devasa elma yediğimi hatırlarım mesela. ya da gece evde yiyecek bir bok kalmamıştır, ekmek yoktur, babaannemin buzdolabının tepesine yığdığı kuru yufka ekmekleri buzdolabında bulunan yoğurta oğcalayıp yiyorum mesela. hem de arka arkaya 10 tabak falan. hiç bir yemekte doyduğunu anlamazsın. ancak miden şişer de öyle kalkarsın. ve buna rağmen sürekli kilo verirsin. bak ben 1.90 boyundayım ve şu an 85 kiloyum. görünüş itibariyle zayıf gösteriyorum. ama o dönem boyum yine 190 ve 59 kiloyum. bir deri bir de kemiğim. doyduğunu asla anlamazsın çünkü hücrelere hiçbir besin girmez, beynin sana sürekli açım mesajı yollar. eğer böyleysen, bazen günde abartısız 7-8 ekmek yiyorsan şeker hastası olabilirsin. yok değilse ya başka hastalığı araştır ya da git şu götündeki kurtla konuş.

    3- ama çişimi de tutamıyorum.

    bak sana 2 anımı anlatayım. hem de utanmadan. o 96 yazında yine bulunduğum ilçenin bağlı olduğu ilden (ısparta) ilçeye (sütçüler) dönüyorum. yol yaklaşık 2.5 saat. o kadar çişim gelmiş ki ağlamak üzereyim. ama gerçekten ağlmak üzereyim çünkü hem inanılmaz bir çiş baskısı var hem de hem çişim kaçmasın diye sürekli penisimi sıktırıyorum. penisim mosmor olmuş. ikisinin birden acısını çekiyorum. tam evimin olduğu yere yaklaşmışken artık tutamıyorum ve salıyorum. oluk oluk akıyor bacaklarımdan milyonlarca doğmamış çocuklarım (ne kadar da espritüelim). ben artık iyice boşalmışken otobüs durağa yaklaşıyor. ben hemen yakın olduğum arka kapıya yöneliyorum. şoför sesleniyor, arka kapı bozuk, ön tarafa gel. ağlayacak hale geliyorum. mecburen ön tarafa yöneliyorum ama kimse kıçımdaki ıslaklığı farketmesin diye de hayatımın en soğuk terlerini döküyorum. şoförün yanına gelip kapıya iniyorum, kapı henüz açılmamış. ben kıçımı konsola dayıyorum kimse görmesin diye. ve kapı açılır açılmaz yan yan iniyorum kapıdan. yönümü otobüse doğru dönüp otobüsün kalkmasını bekliyorum. camdan bir kaç kişi gülerek bana bakıyor. ve ben domatese dönüşüyorum. o kadar kırmızıyım ki. utancımla eve koşuyorum.

    aradan bir kaç ay geçiyor. yine o lanet yolu çekmem gerekiyor. 2.5 saatlik yolun yarısı bitmiş, ilçeye daha 1 saatten fazla var ve ben artık dayanamıyorum. penisimi sıkmaktan yine morartmışım. oysaki daha 1 saat önce 3 kez işemişim. otobüs bir kasabadan geçerken bir cami görüyorum. hemen ayağa kalkıp benim inmem lazım diyorum. yanımda babamı ve beni tanıyan bir amca var, ne oldu diyor. ya ıspartada bir şey unutmuşum, onu almam gerekiyor. geri döneceğim, artık yarın dönerim ilçeye. inip camiye koşturuyorum ve gözlerimden yaşlar gelerek zevkle işiyorum caminin tuvaletine. saat akşam 7.5 civarı. işim bittikten sonra oradaki bakkala gidip bir sonraki otobüsü soruyorum. deminki son otobüstü diyor. tekrar gözlerim doluyor. kontörlü telefondan evi arıyorum. babam gelip beni alsın diyorum, ben şu kasabadayım. neden diyor annem, cevap veremiyorum bakkalın yanında. gelsin diyorum işte. ben 15 dk sonra tekrar ararım deyip kapatıyorum telefonu. 15 dk sonra aradığımda annem babamı bulamadığını söylüyor. ne yapacağımı bilemiyorum. bir araba yanaşıyor bakkalın önüne. gideceğim ilçeye doğru gidiyor. soruyorum, abi nereye diye. ilçenin adını söylüyor. beni de götürmesini rica ediyorum ve sağolsun götürüyor. o arabadayken bile tekrar çişim geliyor. eve kadar yine zorla tutuyorum.

    eğer bu denli çiş sorunu çekiyorsan şeker hastası olabilirsin bebişim. ama daha azını yaşıyorsan başka hastalıklara yönelmeni rica edeceğim. o götündeki kurtçuğu da kesin bir kontrol ettir.

    4- bir de çok enerjisizim ben.

    buna çok uzun cevap vermeyeceğim. arkadaşlarla oynadığımız bir futbol maçında o maçın 10. dakikasında o kadar enerjisiz kalıyorum ki bir yerden sonra artık bacaklarımı hissetmiyorum. koşarken dizlerim 45 derece açıyla kıvrılıyor. resmen ördek yürüyüşünde koşuyorum. bir yerden sonra da düşüyorum. eve gidecek mecalim yok. zorla gidiyorum. evden okula giderken 10.000 metre koşmuş kadar yoruluyorum çoğu zaman. eğer bu denli bir enerjisizlikse seninkisi sen de şeker hastası olabilirsin. ama yok sadece sabahları zor uyanıyorum, işte bakkala gitmeye üşeniyorum gibi kıçı kırık şeylerse siktir git gözümün önünden. tembelliğini bu hastalığa bağlama.

    ama o götündeki kurtçuğa dikkat et bak. küçükken hala oğlunun götünden yeminle 20 cm boyunda kurt çıkmıştı. 5-6 yaşlarında falanız ve bahçeye sıçıyoruz o dönem. sonra o kurtu zevkle tavuklara yedirdik oyun oynaya oynaya. o tavuğu da kesin daha sonra yemişiz ve lades kemiğiyle lades oynamışızdır kesin. kurtlar önemli ama bak. dinle sen beni.

  • (bkz: mavi jeans)

    eskiden iyiydi bu. kaliteli şeyler üretirdi ve yıllarca giyilirdi. 2 sene önce bunlardan aldığım kazakların çoğu şu anda çöp durumda. kolları ve yakaları pörsüdü.

    tişörtleri de 2-3 senede soluyor.

  • genel anlamda bir rehber olmasa da rolleri açıklayan ve kendi kullandığım ufak taktikleri rol rol yazarak, yenilere yardımcı bir entry yazmak istedim. 1 sene önce bu oyunu 15-20 arkadaş kendi içimizde oynardık. iti ite kırdıran bir oyundur, çok zevklidir. acayip goygoy yapılır oynarken. tek sıkıntı ilk geceden ölmek çok sıkıcı bir olay.

    oyunda 3 gruba ayrılmış roller bulunmakta. önce kasaba halkından başlayalım

    kasaba halkı
    ****town killing****
    öldürme özelliğine sahip, kasaba halkıdır. 3 adet bulunur

    1) jailor: şüphesiz townun en önemli silahı, babası . her gece anonim olarak, bir kasaba üyesini sorgular, dilerse öldürebilir.

    taktik: favori rolüm olan jailorda, en önemli taktiğim, şüphelendiğim kişiyi hapse atıp rolünü sorduktan sonra inanmamış numarası yaparak adamı öldürme tuşuna basmak. size sakin sakin cevap veren adam, heyecanlanıyor ve saçmalamaya başlıyor. yakayı ele verebiliyorlar.

    2)veteran: 3 alarm hakkı olan, öldürme gücüne sahip bir başka kasaba üyesi. alarmları dikkatli kullanmakta fayda var, sizi ziyaret eden kasaba halkını da istemeden öldürebilirsiniz.

    taktik: genelde rolü en çabuk belli olan karakter veterandır. sizi ziyaret edip ölen biri bunu güncesine yazmışsa bir daha oyun sonuna kadar size kimse uğramaya cesaret edemez. 1. günden alarm verin, rolünüz ve adınız belli olsun. gece ölmeyeceğiniz için kafanız rahat olur, sadece suçluları bulmaya uğraşın. rolünüz belli ve sizin sözünüz güvenilir olduğu için, suçlu birini bulduğunuzda ya da şüphelendiğinizde açık açık söyleyin. oyunu bilen bir kasaba size inanacaktır.

    3)vigilante: veterandan daha aktif, ama daha güçsüzdür. geceleri 3 atış hakkınız var ve kasabalı birine denk gelirse ertesi gün intihar eder. kasabanın tetikçisidir. godfather, serial killer gibi baş kötüler geceleri ölümsüz olduğundan çok etkili olduğu söylenemez. genelde ufak mafyaları ve natural karakterleri avlarlar.

    taktik: hedefiniz mafyadan çok jester ve witch gibi kafa karıştıran natural karakterler olsun.sakın rastgele vuruş yapmayın. bir çok vigilante, oyunu hiç kimseyi vuramadan bitirir. mafya olduğundan emin olduğunuz kişilere ateş edebilirsiniz, eğer öldürürseniz ne ala, ölmezse; hedefiniz godfather ya da serial killer demektir. bunu sabah söylemeyin, güncenize yazın. veteran gibi, bir güvenceniz olmadığından kendinizi mafyanın hedefi haline getirmeyin. + kasabanın size inanmama ihtimali ile her şeyi berbat edebilirsiniz.

    ****town support****`
    oyunda 5 çeşit destek rolü bulunmakta.

    1) mayor: support kategorisinde, kasabanın en büyük silahıdır. başkanlığını açıklama tuşuna bastığınızda, sizin oyunuz 3 oy yerine geçer.

    taktik: oyunun en büyük sorunudur. zeki bir mayor, oyunu kısa sürede kazandırır. ilk geceden sonra 2. günün sabahında reveal tuşuna basın ve herkese rolünü size fısıldamasını isteyin. rolünü söylemek istemeyenleri, yalan söyleyenleri yargılayın, kasabaya liderlik edin.

    2) escort: her gece birinin rolünü kullanmasını engeller.

    taktik: ilk geceler etkisiz, oyun sonunda tam bir canavarsınız. dikkat çekmeyip ölmemeye çalışın. kasaba nüfusu azaldıkça, şüphelendiğiniz kişiyi gece bloklayın. ölümler durursa, aynı kişiyi bloklamaya devam edin. kimi blokladığınızı kesinlikle güncenize yazın. şayet escort, seri katili bloklarsa. escort ölür. eğer seri katil tarafından öldürülürseniz, son blokladığınız kişinin seri katil olma olasılığı çok yüksektir. escort gibi bir destek rolünü feda edip, seri katili bulmak neredeyse oyunu kazandırabilir.

    3)medium: geceleri herkes susarken, ölülerle anonim olarak konuşabilen rol. ayrıca öldükten sonra, 1 kereye mahsus olmak şekilde yaşayan birisi ile iletişim kurabilirsiniz.

    taktik: açık ara oyunun en sıkıcı rollerinden çünkü tüm işi ölülerle ve ölüler genelde oyundan çıkıyor.(ranked oyunlarda bir nebze daha oynanabilir bir rol olduğunuz için öncelikle hor görmeyin. taktiğimiz investigator, sheriff gibi rollerin ölmesiyle onlardan edineceğimiz bilgileri sabah towna satmak. gece sizi trolleyen kötü karakterlere inanmayın.

    4)retributionist: mezarcı karakter, ölen birini bir kereye mahsus hayata getirebilir.

    taktik: o an townun hangi karaktere ihtiyacı olduğunu iyi kavrayın. öldürme hakkını kaybetmiş jailoru, oyunda sadece godfather kalmışken sheriff'i oyuna geri getirmek doğru bir karar olmayabilir. en önemli taktiğimiz ise, oyuna geri getirdiğimiz kişiye sabah olur olmaz fısıldayıp, ben retributionistim hoş geldin gibi bir mesaj atmak. bu sizi aklayacakken, mafya sizi anlasa dahi başka kimseyi hayata döndüremeyecek olmanız ve sadece oy gücünüz kaldığı için öncelikli olarak diğer hededflere kilitlenirler.

    5)transporter: oyunun en beyin yaktıran karakteri, her gece 2 karakterin yerini değiştirir. mafya başkasını vurur, sheriff başkasını kontrol eder, doktor başkasını korur.

    taktik : oyunun başında oyundan çıkan insanlar olacak, sabah zaten ölecekleri için, mafya onları öldürmez. kendinizi oyundan çıkanlarla değiştirirseniz, hayatta kalırsınız.

    ****town ınvestigative****
    4 çeşit bulunmaktadır.

    1)sheriff: düz karakter. her gece birine tıklayın, mafya mı değil mi öğrenin. godfather ve arsonisti bulamıyor bildiğim kadarıyla. oyun sonuna doğru etkisini kaybediyor yani. ama oyun başı en etkili karakter.

    taktik: bir mafya bulun ve bunu towna söyleyin, ikna edici olursanız; rolünüz açığa çıkar ve doktorlar sayesinde uzun süre hayatta kalırsınız. ikna edici olamazsanız, mafyanın ilk hedefi olursunuz. yine de günlüğünüzü iyi kullanırsanız, ölmenize rağmen yanınızda 1-2 mafya götürürsünüzç

    2)ınvestigator: en zevkli karakterlerden bir tanesidir. gece, hedefinizin rolü ile ilgili bir ipucu bulursunuz. genelde bir iyi bir kötü rol arasında kalır ipucunuz. rol listesine en fazla bakması gereken karakterdir.

    taktik: günlüğünüzü iyi kullanın, bunu kasaba halkı için değil daha çok kendiniz için yapacağınız yegane karakter investigatordur. mesela oyunda 1 tane doktor var belli. bir adamın seri katil ya da doktor olduğunu öğreniyorsunuz. o da ne? başka birisi ölmüş ve rolü doktormuş. gibi gibi.

    3)spy: fısıldamaları okuyabilen, mafyanın kime saldırdığını görebilen ve mafyanın konuşmalarını okuyabilen bir eleman.

    taktik: oyunda olmasına en az ihtimal verilen karakter olduğundan, insanlar dikkatsiz davranıp fısıldama yaparak güvende olduğunu düşünüyor. hal böyle olunca , mafya kendini çok çabuk ele verebilir. birisi sizi suçlarsa, spy test yapılmasını önerin. birinin fısıldamasını aktarın, rolünüzü belli edin. asılması imkansız bir karakterdir.

    4)lookout: her gece birinin evini ziyaret edip röntgenleyen eleman. içeride kim var kim yok sabahında öğrenir.
    taktik: mafyanın ya da sk'nın potansiyel hedeflerini gözleyin. townda çok konuşan elemanlar, rolü belli bir jailor, sheriff sizin için iyi bir yemdir. mafya çaresizce bu hedeflere saldırırken, siz de isimlerini öğrenebilirsiniz.

    ****town protective****
    2 çeşit bulunmaktadır.

    1)doctor: basit koruyucu rol. her gece birisini ölümden korur, 1 kereye mahsus kendini koruma hakkı vardır.
    taktik: hedefiniz rolü belli olan town üyeleridir. geceler mafyayla akıl oyunları oynamak zorundasınız. birisini ölümden kurtardığınızda tüm kasaba gibi mafya da ortada bir doktor olduğunun farkına varır. bu durumda aynı hedefi korumak ile korumamak arasında bir seçim yapmanız gerekir, ben farklı bir hedefe yönlenmeyi tercih ederim. mafya bir önceki hedefi koruyacağınızı düşündüğünden ona saldırmaz ve sayenizde 2 kişi geceyi güven içerisinde geçirebilir.

    2)bodyguard:doktor gibidir, bir kişiyi ölümden kurtarır. hatta ona saldıran kimse onu öldürür. ama bunun karşılığında kendi hayatını verir.
    taktik: yarı town protective, yarı town killing sayabiliriz bu rolü. yani sizin öncelikli hedefiniz, birisini korumaktan çok birisini öldürmek olmalı. sk-bg gibi bir takas oyunu kazanırabilir. dikkat çeken elemanları korumaya çalışın.

    mafya üyeleri
    ****mafia killing****
    2 adet bulunmaktadır.

    1)godfather: geceleri ölümsüz, her gece bir kişiyi öldürebiliyor. ve bunu tetikçisine yaptırıyor. veteran korkusu yok, daha ne olsun.

    taktik: mafyayı sizin yönettiğinizi unutmayın, eğer mafiaso sizden daha tecrübeliyse bırakın öldürme tercihini o yapsın. mafyalarda genel olarak tek bir taktik vardır. sabah ya da akşam fark etmez, her zaman iddia edeceğiniz bir rolünüz olsun. pat diye hapse düştüğünüzde ya da role call yapıldığında susmayın.

    2)mafiaso: mafyanın tetikçisi. godfather'ın emrettiği kişiyi öldürüyor, godfather ölürse yerine geçer.

    ****mafia support****
    3 adet bulunmaktadır

    1)consigliere: investigator'un mafya versiyonudur, her gece 1 kişinin rolünü öğrenir.

    taktik: investigator rolü yapıp, sk'yı, arsonisti ele verdiğiniz vakit town size inanmaya başlar. bunu iyi kullanın. jailor, bodyguard ya da lookout'u bulursanız hemen fısıldama moduyla adama senin rolün 'jailor,bg ya da lookout sen kasaba halkındansın bana yardım et gibisinden şeyler söyleyip adamı arkanıza alın.

    2)consort: escort'un mafya versiyonu. her gece birisini bloke eder.

    taktik: yapabilecekleriniz çok geniş, rolü belli kasabalıları bloklamaya çalışın. mesela adam ben doktorum dedi, mafyanın kim olduğunu bildiğinizden yalan söylemiyor olduğu da açık, verin roleblock'u kafasına.

    3)blackmailer: her gece bir kişiyi tehdit eder ve tehdit edilen kişi sabah konuşamaz duruma gelir.

    taktik: hedefiniz investigator, sheriff ve özellikle mayor olsun. eğer bunları bulamazsanız, aynı kişiyi tehdit edip durun ve adam günlerce konuşamasın, bunun sonucunda dikkat çeker ve muhtemelen asılır.

    ****mafia deception****
    4 adet bulunmaktadır.

    1)framer: dosyaları karıştırıp, sheriff ve investigator'u yanıltır.

    taktik: çok konuşan town üyelerini frame'leyin çünkü genelde önce onları araştırırlar.

    2)janitor: mafyanın öldürdüğü kişiyi ve ona ait her şeyi ortadan temizler. ölen kişinin günlüğüne, rolüne ulaşılamaz.

    taktik: 2 temizlik hakkınızı ilk 2 gecede kullanın. 3.sünü saklayın ve oyun sonuna doğru günlüğü açılmaması gereken birini temizleyin. ilk 2 gecede sadece sizin görebilidğiniz rolleri sahiplenin, rolünüzü soran olursa ölen adamın rolünü söyleyin sizin için iyi bir kamuflaj olacaktır.

    3)disguiser: ölen kişinin ismini alır. kafa karıştırır

    taktik: town'un güvendiği veya retribitionist'in geri getirdiği elemanla kendinizi değiştirin ki size güvensinler

    4)forger ölen kişinin günlüğünü değiştirir

    taktik: oyun başı günlükler o kadar da tehlikeli olmadığından haklarınızı 3. geceden sonrasına saklayın.

    tarafsız karakterler
    ****neutral killing****
    3 adet bulunmaktadır.

    1)serial killer: her gece 1 kişiyi öldürür. geceleri ölümsüzdür.

    taktik: mafya-kasabalı oranını iyi tutun. başlarda tüm mafyayı vurmak, size oyunu kaybettirir. oyun sonunda ise fazla mafya kalması size yine oyunu kaybettirir. oranı sabit tutarsanız, şansınız mafyadan daha yüksek olur.

    2)arsonist: her gece 1 kişinin evini benzinler ve bir gecede hepsini ateşe verebilir.

    taktik: tamamen bir oyun sonu karakteri kendisi. dikkat çekmeyen elemanları benzinleyin, dikkat çekenler zaten öldürülecekleri için geceniz boşa gider.

    3)werewolf: çift günlerde kurta dönüşen ve ziyaret ettiği evi yakıp yıkan bir eleman.

    taktik: tam bir taktiğim yok ama genelde kendilerini survivor olarak tanıtır werewolfler ki çok bulaşılmasın. tek günlerde tamamen korumasız olduğundan, dikkat çekmesi pek yararlı olmaz. orta oyuna kadar hayatta kalabilirseniz, kazanması en muhtemel katildir kendisi. çünkü gece koruması dinlemez, seri katili,arsonist, godfatheri tek gecede öldürebilecek tek karakterdir.

    ****neutral evil****
    3 adet bulunmaktadır.
    1)jester: tam anlamıyla şarlatan, oyundaki tek amacınız kendinizi astırmak.

    taktik: en çok uyguladıklarım, towna 'framer karakteri ne işe yarıyor, nasıl ateş ediyoruz' falan diyerek oyunu bilmeyen mafya izlenimi vermek. her şeye muhalefet olup townu sinirlendirmek. asılan mafya elemanlarına innocent verip, ben de mafyayım izlenimi vermek. investigator taklidi yapıp, random birini astırmak ve townu daha çok sinirlendirmek. tam bir roleplay karakteri kendisi.

    2)executioner: jestera benzer ama daha ciddi bir karakter. bu sefer kendinizi değil, oyunun size atadığı hedefi astırıyorsunuz. hedef gece ölürse, jestera dönüşürsünüz.

    taktik: adamı astırmak için acele etmeyin, zaten gece korumanız da var oyun boyu hayattasınız yani neredeyse. sheriff taklidi yapmak akıllıca olur, çünkü investigator sizi kontrol ederse sizi onaylayabilir. hedefinizin mafya olduğunu söyleyin, ve bunun için yalan günlükler yazın çünkü inandırıcı ve ciddi olmanız gerek.

    3)witch: en zevkli ama en dayanıksız karakterlerden bir tanesidir. gece birisini kontrol eder ve rolünü başkası üzerinde kullandırtabilir.

    taktik: öncelikli hedefiniz vigilanteyi bulup, bir townu öldürtmek. 1 gecede 2 can alabilirsiniz. mafya ve seri katili bulursanız işlerine çok karışıp onları sinirlendirmeyin çünkü siz onlarsız kazanamazsınız, ama onlar sizsiz kazanabilir. yani gözden çıkarılabilir bir karaktersiniz. benim 2. hedefim doktoru ya da bodyguardı bulmak ve kendimi korumak olur.

    ****neutral benign****
    2 adet bulunmaktadır.

    1)amnesiac: rolünü unutmuş bir karakterdir. ilerleyen zamanlarda, mezarlıktaki, unique olmayan bir rolü üstlenebilir.

    taktik: eğer mafyalar ilk günlerden dökülmüşse, townu seçin. mafya kazanacak gibiyse mafyayı seçin. eşitlik sağlamayı değil, eşitsizliği artırmayı hedefleyin ki kazanma oranınız artsın. muhtemelen en rahat kazanan rollerden birisi amnesiac.

    2)survivor: tek amacı hayatta kalmak olan bir loner.

    taktik: 3 kendinizi koruma hakkını çarçur etmeyin. ilk sabah, beni rahat bırakın ben survivorum gibi laflar edip ve bunu her gün towna hatırlatıp sizden uzak durmalarını sağlayın. ilk gece sizi kontrol etmek isteyen vigilante, mafya vesaire olabilir o yüzden koruma hakkınızı 1. gece kullanmaktan çekinmeyin. geri kalan 2 hakkınızı ise oyun sonuna saklayın. oylamalara çok katılmayın, ne mafyanın ne townun yararına çalışıyoruz çünkü. ikisiyle de kazanabiliriz. sen kankamı astın tribine girip sizi vurmaya çalışan mafyalar ya da vigilanteler olabilir. çünkü adamların sizi öldürürek kazanacakları bir şey yoksa da kaybedecekleri bir şey de yok.

    herkese iyi oyunlar diliyorum :)

  • önce şu aşağıdaki linkteki fotoğrafa bakalım. dünyadaki bütün suları çekersek dünya nasıl görünür diye merak edenler için görünüm bu şekilde:

    http://water.usgs.gov/…water-volume-fresh-large.jpg

    en yüksek dağ 9 km'ye yakın, okyanustaki en derin yer ise 10 km'nin biraz üzerinde.
    yüzeydeki bu yükseklik ve derinliğe rağmen sular tamamen çekilse bile dünya hala pürüzsüz bir küre olarak görünecektir.
    dünyanın çapı 12.000 km olduğundan 9-10 km'lik pürüzlerin algılanması çok zor. bu 12 metre çapındaki bir küre üzerindeki 1 cm'lik kabartıları görmeye çalışmak gibi.

    fotoğraftaki abd üzerinde görünen büyük mavi küre dünyadaki tüm suyu bir araya topladığımız zaman nasıl görüneceği hakkında. evet okyanusların tamamı dahil dünyadaki su bu kadar!

    çapı 1375 km olan bu mavi küre tüm suları temsil etmektedir: okyanuslar, kutuplardaki ve dağlardaki buzullar, göller, ırmaklar, atmosferdeki su buharı, bulutlar ve hatta canlılardaki sular. dünyanın büyüklüğü ile karşılaştırıldığında aslında çok da fazla suyumuz yok.

    bu mavi kürenin sağında daha küçük bir mavi kürecik görünüyor. çapı 273 km olan bu küre dünya üzerindeki tüm tatlı suları temsil etmektedir: yeraltı suları, göller, ırmaklar vs.
    bu tatlı suların %99'u erişilemez derinlikte yeraltı suları olduğundan bu küçük mavi küreciğin ancak %1'ini kullanma imkanına sahibiz. küçük mavi kürenin hemen altındaki en küçük mavi noktacık bu %1'i göstermektedir. çapı 56.2 km'dir).
    işte o miniminnacık mavi küre kadar su ile yaşıyoruz bu dünyada.

  • gördüğüm bazı yöresel gelenekler :
    italya: dev boyutlu kinder sürpriz yumurta. hakikaten büyük. ben diyim 1.5 siz diyin 2 kilo. bugün aradık taradık bulduk italyan arkadaşlar için.
    roma: italyanlar normalde kahvaltıda sadece tatlı yer, bugün oruç sonrası et içeren bir kahvaltı yaparlarmış. sucuk yumurta yapacağım.
    belçika: sonsuz miktarlarda minik çikolata yumurtalar. her yerde karşınıza çıkabilir. hiç beklemezken. her an. dındındındındın dııııın.
    hollanda: yumurtaya delik açılıp içi boşaltıldıktan sonra üstüne resim çizilip ağaçlara asılıyor.
    almanya: boyalı haşlanmış yumurta. bir de mutlaka aile büyüklerinin yanında olacaksınız. çok çok önemli.
    napoli: fırında kuzu ve bezelye. pek kuzu tüketimi yok normalde, ama bugün için önemli. daha sonra baba elindeki defne yaprağını kutsal suya batırıp herkesi kutsuyor. ciddi ıslanmıştım, beni çift kutsadı herhalde. çok nazik insanlar.
    portekiz: özel bir bacalau yemeği. misket köfte görünümlü. daha sonra evde oturup rahibin sizin eve gelip, evi kutsamasını bekliyorsunuz. şimdilerde "rahip çok ev dolaşıyor, her eve yeterince vakit harcamıyor" diye yakınıyorlar.

  • yemin ediyorum ben bu ülkeden sıkıldım.

    tanım: angela merkel'e kaçacak delik aratan yeni ve milli projemiz. faydasını 283 sene sonra göreceğiz.

  • babam, sabah işe gitmeden önce yapıyordu mercimek çorbasını. o gittikten sonra ben yavaştan hazırlanıyordum okula gitmek için. mavi önlüklü zamanlar...

    tencereden bir kaseye doldurup içine ekmek doğruyordum biraz. sonra elimde tepsiyle annemin yanına gidiyordum. yatağında hasta hâlde yatıyordu. " hadi anne bunu yiyorsun bak! hepsini... " diyordum ve kendime de koyuyordum biraz. sabahları çorba içmeyi o vakitlerden beri severim.

    hep besmele çekerek başlardı babam her işine, hâlâ öyle. " sen şifâ kat içine allah'ım " derdi gözleri dolardı annemin hâline. ben de öyle izlerdim ayağının dibinde ki çok iyi yemek yapıyorum artık ben de.

    öğrendim ki şifâ bazen gerçekten bir kaşık mercimek çorbasında dahi saklı olabilirdi.

    annem iyileşmişti artık. inanılmaz cömert bir kadındır. kapıya gelen dilencilere çorba, yemek vs. verirdi; yanında ekmek ve ayran. neredeyse her zaman yapardı bunu. ben de izlerdim.

    gönüllü refakatçilik diye bir şey vardır duydunuz mu?
    üç beş kez yapmışlığım vardır kimsesi olmayan amcaların yanında. hastaneler sürekli mercimek çorbası veriyor sanırım. " bunu içiyorsun, sonra ameliyat bile olmadan fırlayıp gidiyorsun burdan genco " derdim refakatçisi olduğum hastalara.
    " inşallah " derlerdi hafif bir tebessümle...

    ekim ayı yaklaştı artık ve soğudu istanbul.
    sabahları çorbacıya gidin ara sıra. sokakta yanından öylece geçtiğiniz evsizlere çorba ısmarlayın.
    güzel bir mercimek çorbası, pilav, salata, tavuk falan yapıp yoksul olduğunu bildiğiniz komşularınızı çağırın evinize yemeğe. yoksul değilse bile çağırın. verdikçe artar insanın malı mülkü.
    ayrıca belki de kalbimizin şifası, birinin bizim sayemizde boğazından geçecek bir kaşık mercimek çorbasında gizlidir.
    bunu düşünün.
    " hiç kimseyle işim olmaz " diyorsanız kendinize yapın. sıkın limonu için iki kase.

    rabb'im açlıkla sınamasın kimseyi.

  • 2000'lerin başında artık doğal sınırlarına ulaşmış, dünyanın en güzel metropollerinden biriyken, 2010'larda esenyurt, arnavutköy gibi ilçelerdeki hızlı nüfus artışıyla iyice mexico city karamsarlığına bürünen, 2014'ten sonraki kontrolsüz göçle birlikte hepten mumbai'e dönen, sığınmacı krizi masaya yatırılmayıp, nüfusunu azaltmaya, bağırsaklarını temizlemeye yönelik bir politika izlenmezse de bu gidişle karaçi'den, lahor'dan bile beter hale gelecek olan şehir. zaman daralıyor...

  • damlamış hemen "pahalı değil siz fakirsiniz"ciler. he yarram bir dilim pizza 20 euro roma'da.

    edit: buralarda roma'da bir dilim pizzanın 20 euro olduğunu iddia eden bir sığır vardı. entry'sini silmiş.