1535 entry daha
  • bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak, her zaman hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur...

    charles bukowski
  • kadınlar isimli kitabını okuduğum yazar.

    acaba kadınlar ile ilgili engin bilgilerime yenilerini ekleyebilir miyim diye düşünerek okudum, okumaz olaydım. bu kitaba bakarak vardığım sonuç bukowski'nin sözlük yazarından hallice bir vatandaş olduğu.

    kitap boyunca mütemadiyen giriş-çıkış yapıyor abimiz. sadece birkaç sayfada bir kadının adı değişiyor. bugün lucy ise yarın tammie oluyor, ertesi gün daisy. kadınların çoğu esrarkeş. kafalar yerinde değil. kadınlar bukowski'nin dünyasında yalnızca cinsel obje olarak varlar.

    kadınların kişilikleri ile ilgili bilgi yok. herhangi bir kadının aklınızda kalacak tek özelliği sarışın, kızıl, 1.80 boyunda veya kalın bilekli olması gibi fiziksel nitelikleri.

    yani adam kadınlar diye kitap yazmış ama kitaptan kadına dair hiç ama hiçbir şey öğrenemiyorsunuz.

    e o zaman ne demeye bu kadar ünlü oldu bu yazar? yeraltı edebiyatı desen, çok güzel eserler okudum bu kategoriye ait. ama bu kitapta hiçbir nitelik bulamadım.

    acaba yazar yalnızca kadınlar konusunda mı bilgisiz bunu öğrenmem gerek. bu yüzden ekmek arası isimli kitabına başlayacağım. bu kitapta kendi çocukluğunu anlatıyor imiş. bakalım bir şeyler biliyor musun bukowski. yoksa yalnızca afilli aforizmalarından mı ibaretsin.
  • çükowski.
  • amerikan edebiyatının kabadayı çocuğu, bira şişelerinin şairi. yaşamış, yazmış, içmiş. adamlığın kitabını yazmış belki de. düşünsene adamın hayatı, fakirlik, alkol, at yarışları, kadınlar ve elbette şiddet dolu bir babayla geçen bir çocukluk.

    bukowski'yi okurken hissettiğin o garip huzursuzluk, aslında onun kelimelerinden sızan gerçekliğin ta kendisi. "post office", "women", "ham on rye" gibi kitaplarını okurken, bu kitapların satırları arasında kendi hayatınızdan bir parça bulmanız işten bile değil. çünkü o, insanın en karanlık köşelerine ışık tutuyor, güzelliği ve çirkinliğiyle.

    bir yandan da bu adamın edebiyatına, ahlakına kafa yoranlar var. "ne bu şimdi?" diyorlar, "böyle bir adamı nasıl bu kadar sevebiliyorsunuz?" diye soruyorlar. bukowski okumak, onun dünyasına girmek biraz da mazoşizm gerektiriyor belki. ama unutmayın, bukowski yalnızca bir yazar değil, aynı zamanda bir hayatta kalma sanatçısı.

    ve en nihayetinde, charles bukowski'nin şiirlerinde ve romanlarında gördüğümüz o "sen beni okurken, ben seni yazıyordum" halinin farkına varıyorsunuz. o kadar içten, o kadar samimi ki; acılar, sevinçler, başarısızlıklar ve zaferler hepimizin. belki de bu yüzden, bir kere bukowski'ye başladın mı, peşini bırakmak o kadar da kolay olmuyor.

    şişe şişe hayatı içmiş bir adam. şişe şişe gerçekleri yazmış. cheers, bukowski.
  • durgun sular derin olur
  • çok sevdiğim bir sözü vardır;

    "sizi sevmediğimi düşünüyorsanız muhtemelen sevmiyorumdur. sevdiklerimi şüpheye düşürmem."
  • "mavi kuş" şiirinin grunge rock versiyonu için:

    https://www.youtube.com/watch?v=bg0movsjjgg
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap