aynı isimde "baba (dizi)" başlığı da var
  • en sonunda
    anladigim
    adam.
    yine de sevdigim gibi sevdigimi
    yasatamayacagim adam.
    cunku
    hep bastan ogretti korkulari
    evet
    asmis
    ama
    asmama
    yanindayken
    hic izin
    vermemis.
    belki farkli olacakti
    denemeyeyim diye
    cok daha fazlasini
    denememe sebep olmus
    kup.
  • iyelik eki olmadan oyle siradan
    buyuyunce olucam denilen tarzdan
    sanki bir meslek bir gorev gibi
    kimsenin babasi olmamak...
  • hayattayken bol bol uzun uzun anlatırdı, o kadar uzun anlatırdı ki sıkılırdım. nerden bileyim anlattıklarını bilmenin gelecekte faydalı olacağını. şimdi yokluğundan dolayı sıkılıyorum, sonra da özlüyorum. herkesin hayatında sadece bir tanesine sahip olabileceği kişi, sırf bu yüzden önemi yokluğunda farkediliyor.
  • ramazanda her gece usanmadan kalkıp eşşek kadar oğullarına sahur için bir şeyler hazırlayandır. çok fedakardır, bir o kadar da sevilir.
  • hayattaki şans veya şanssızlıktır.
  • sabun köpüğü gibi zamanla yok olup gidebilirler bazıları...
  • dunyanin en mukemmel erkegidir. ayni anda hem superman, hem einstein, hem shakespeare, hem picasso, hem mozart... olabilen yegane erkektir. varligimin sebebidir.
  • tariin bir cilvesi olarak ilginç bir adamdır babam. makedonya’nın bir köyünden gelmiş izmir’e; 7 kardeş, 25 kuzeniyle. sonra ne olduğunu anlamadan, “ben neredeyim” diyemeden, askere gitmiş, muş’a. esnaf olmuş sonra. dört kuşaktır dedelerimin yaptığı işi yapmış. kumaş satmış. türkçe’yi, muş’ta asker arkadaşlarından, izmir’in yaudi esnaflarından öğrenmiş. çok şirin konuşur benim babam. tespi kele yakışır demişler. keldir benim babam. ifla olmaz cumuriyetçidir. eskiden solcuymuş, 12 eylül onu da benzetmiş kendine, yorgunluktan olsa gerek ben bebekken yani 80’de ürriyet gazetesine okur olarak yazılmış. ala da vazgeçmemiştir bundan. doğum tariimi, yaşımı, okuduğum okulların içbirini şimdi sorsan atırlamaz benim babam. ekşi sözlük nedir bilmez, internetten anlamaz, bu satırları eğer biri göstermezse asla okumaz benim babam. belki okursa diye ona itap edeyim bundan sonra.

    atırlar mısın baba, doğum tariim yanlış yazılmış diye makemeye gitmiştik ama geç kalmıştık. sene 1986’ydı ve mübaşir pazartesi gelin demişti. 20 senedir bin pazartesi geçti gitmedik bir daa. gamsız babam benim. kara şimşek’in popüler olduğu yıllar maykıl nayt’ın siya deri montundan istemiştim bir umut, derici arkadaşına yaptırıp getirmiştin. bir dediğimi iki etmedin, arkadaşımda uzaktan kumandalı -kablolu- araba görmüş istemiştim, sen antenlisinden almıştın. belki de kendi yaşamadığın çocukluğunu, benden önceki üç kardeşime yapamadığın babalığı gerçekleştiriyordun. izmir’e mc donalds açıldığında beni oraya götürmüştün, aslında sen merak ediyordun orası nasıl bir yer diye… ilk çizburger yediğim gün o gündü.

    bunu da kesin atırlarsın baba, bir gün kömürlüğü yakmıştım, alevler baçeden balkona yükselip evi biraz aşat etmişti. annem bana çok kızmış, “ben şimdi seni pataklasam da sinirim geçmez, akşam babana söylicem” demişti. akşam oldu korkuyla karşına çıktım, parmağını sallayıp, “çok ayıp bir daa olmasın bak kızarım” demiştin.

    bmx bisikletleri yeni çıkmıştı, alamancı komşularımızda vardı, onlara artık nasıl baktıysam, sen de bunu gördün ki, annemin kolundan çıkarıp verdiği bileziğin üstüne ekleyip bana em de sarı kırmızı bmx bisiklet aldın. yetmedi ben büyüdüm, biançi bisikletleri çıkmıştı, vitesi şimano markaydı, 18 vitesliydi, gittin ondan aldın. ben bunları iç ama iç unutmuyorum baba.

    lise son sınıfta “cemaat dersanesi”nin deneme sınavında birinci olmuştum. dersane ocaları eve gelip, beni ücretsiz kaydedeceklerini söylemişlerdi. 5 nisan krizinin ertesiydi, durumun sıkışıktı ama yine de “ben oğlumu parasıyla bildiğim dersaneye göndericem” demiştin. ama sonra ayatıma iç karışmadın. rejimine aslan, oğluna demokrattın. ilk rakıyı, ilk birayı, ilk likörü ep sen ikram ettin. sigarayı serbest bıraktın. gece eve gelme sınırını orta ikide kaldırdın. biliyorsun baba, şimdi ben ne içki içiyorum, ne de sigara tüttürüyorum. eve ise kuzu kuzu saatinde geliyorum. ne istediysem aldın, nereye istersem gönderdin. ben sana layık olamadım belki ama sen çok şey kazandırdın bana.

    “eskişeir’e okumaya gidiyorum” dedim, “git” dedin. “okulum uzadı kusura bakma” dedim, “canın sağ olsun” dedin. “doğduğum köyü görmelisin” dedin beni memlekete gönderdin. sayende çok şey öğrendim baba.

    bilgisayar dedim aldın, internet dedim bağlattın, dvd dedim getirdin, müzik seti dedim kaptın geldin, “trenle türkiye turuna çıkıcam” dedim destek çıktın. işten ayrılıp bütün param bitince gittiğim askerde bana baktın, askerden geldim, terbiyesizlik edip şansımı zorladım, senden bir de lap top istedim. önce “o ne” dedin, broşürde gösterince “televizyonlu esap makinasını ne yapacaksın” dedin. sonra ondan da aldın.

    vakfettin yani kendini, başıma kakmadan, nasıl baba olmam gerektiğini de öğrettin, zırnık şımartmadan em de.

    (h) arfini söyleyemediğin gibi bazen yazarken de unutuyordun. üseyin dayı’mı aramak için telefon defterinde ü arfine baktığımızı atırlıyorum. bak baba, belki okursun diye “h” arfini kullanmadım içbir kelimede…

    yani diyeceğim, bu satırları okusan da okumasan da bayramın kutlu olsun baba. ellerinden öpüyorum. bu satırları okursan şimdiden söyleyeyim, entri ne demek sorma baba, ayvan ara’da angi ayvanlar aranıyor onu da sorma baba. bu sözlük uzun ikaye baba. uzun ikaye. ne diyordum evet, bayramın kutlu olsun
  • en hediye alamadığım. abime anneme alırım her gittiğim yerden, gözüme onlara dair birşey ilişince. babama alamam, gereksizdir, işlevsizdir, yersizdir, anlamsızdır. en zor konuştuğum. annemin basarım damarına, sonra gıdısına kafamı dayarım, eşek kadar da olsam kucağına otururum. abime lafı sokarım, sonra uçan tekme atarak odasına dalarım, o böbreklerimi yerinden çıkarırken "ne hayvansın, şükret sevdiğimden intikam almıyorum" derim. babama saygılıyımdır. o telefonu hala "iyi akşamlar kızım" diye açar. anlatırım işte güçten, havadan bahsederim. "keyifler nasıl" derim, o hep iyi der. sonra o istemez ben içiyim. o içmez. ben içerim, mektup yazarım ona. tüm mesafeleri silerim, "iyi ki varsın babacım" derim. nasıl herkesi kıyasladığımı onunla, nasıl hep ters düşsem de aslında en çok onun onayına ihtiyaç duyduğumu, nasıl özlediğimi yazarım. haberi gelir annemden, günlerce nasıl okudu babam diye tekrar tekrar. o bişi demez. babam benim, bulmaca gibi babam.
  • şaraplarıma göz dikmiş zat-ı muhterem.

    baba- biliyo musun şarap kalbe iyi geliyomuş?
    kızı- hmmm... evet.
    baba- damarları da açıyomuş.
    kızı- eee yani benim şaraplara mı göz diktin?
    baba- ehi ehi
    kızı- senin damarlar fazla açık, gerek yok baba hehehe.
hesabın var mı? giriş yap