hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.

  • bellek ve şablonlarla ilgili bir süreç olduğunu düşündürüyor. hakkında detaylı bilgiye sahip olmadığımız konularda bellek boşlukları dolduruyor; ama elbette genel kanılarla ve yüzeysel bilgilerle dolduruyor. mesela ressamların o tarihlerde yaşamış olduğu fikri bütün ressamlara yapıştırılmış gibi; mevcut şablona, mevcut şemaya uydurulmuş gibi.

    oysa ki picasso fotoğraf çekinmeyi çok seven, hatta her anını kaydetmeye çalışan, çılgın pozlar veren biri. eldeki veriler başlık sahibinin söylediği gibi değil; picasso o tarihlerde yaşamış bir ressam görüntüsünde değil kesinlikle. çünkü bir çok fotoğrafı var :)

    ama bellek yamulmuş ve eksik bilgiyi şablonlarla tamamlayarak hata veriyor. gerçek bilgiyle karşılaştığında kafa kaşındırıyor.

  • -baba para lazım kızla buluşcam
    -hahahahahaha iyi güldürdün dur fazladan para vericem.

    harbi harbi kahkaha atmıştı ya ne içime oturmuştu o gün. canım babam.

  • son derece haklı bir yakarış.

    bir çapulcu olarak artık yaptıklarımın bedelini ödemek istiyorum. benim yerime abimizi türkiye'ye alalım, beni de yerine almanya'ya sürgüne gönderin. suçumu kabul ediyorum, cezama razıyım hakim bey.

  • “kutsal kitaplarda çokça adı geçen ‘şeytan’, gerçek dünyada size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir.” friedrich nietzsche

  • babam mobilyacı babamların bi arkadaşı vardı o da mobilyacı adam bir gün kereste keserken işaret parmağının yarısı kopmuş adama çolak mustafadiyorlardı.
    bi tane de tek gözü doğuştan hiç olmayan bir arkadaşları vardı ona da kör necip diyorlardı
    bi tanesinin karısı kaçmış zamanında ona da gavat suleyman diyorlardı (bkz: oha)

  • "be hey dürzü,
    ne ararsın aşure ile aramda
    sen kimsin ki fasülyeyi sorarsın?
    hakikaten gözün yoksa hamurda
    sütlü tatlıya niye nohut sorarsın?

    nohut, fasülye yiyorsam sana ne.
    yoksa sana bir zararım, yerim.
    ikimiz de gelsek herhangi bir özsüte,
    ben seviyosam aşuremi yer giderim

    tatlı krizinde mümkün müdür seçmek
    yatıp kalkıp aşureye dua et.
    senin gibi dürzülerin yüzünden,
    tatlıdan da soğuyacak bu millet

    tatlı krizindeki hali sakın unutma
    aşureye dil uzatma sebepsiz
    annen yine tatlı yapardı ama
    içinde ne var bilemezdin şerefsiz"

  • ''yıllardır trt1'de yayınlanan, adını kimsenin bilmediği ama herkesin günde on saniye izlediği çin dizisinin konusu ne acaba?''

  • "görüşülen kişi kapattı" filan diyordu sanki.. ara bozmak istermiş gibi gelirdi. "görüşülen kişi suratına kapattı.. valla bilmiyorum.. bana yapacak bu hareketi.."

  • *edit: en basa bu dalga neyin dalgasi onu soyliyelim. einstein'in genel gorelilik teorisinin ozetine gore "madde" ** uzay ve zamana nasil egilip bukulecegini soyler; uzay ve zaman da cisimlere nasil hareket edecegini. yani uzay aslinda boyle gorunur ama bugune kadar boyle goremiyorduk:) iste cisimler, uzay ve zamani bukunce uzayda isik hizinda dagilan kutlecekim dalgalari* olustururlar. bu dalgalar bugune kadar gozlemlenememisti. bu dalgalar gozlemlenemeyince de, bu dalgalardan baska bi sey yaymayan uzay cisimleri de gozlemlenememisti. yani yasasin karadelikler!*edit bitti*

    ligo'nun yaptigi uygulamalı gözlemi basitçe anlatması çok zor:)

    (büyük harfle) "l" şeklinde bir kompleks düşünün. l'nin kolları 2-4 km uzunluğunda. biri diğerinden uzun, l'nin köşesinde bir beam splitter (ışın ayırıcı) var, l'nin alt tarafında yani ışın ayırıcının solunda ışın detektörü var... l'nin iki ucunda da asılı duran dev aynalar var. şöyle bir şey kendisi

    şimdi bir lazerle (ls diye gösterilen) ışın ayırıyıcıya (b diye gösterilen) ışın yolluyos, ayırıcı da iki demeti iki koldan (l'nin kollarından) dev aynalara yolluyor. deva aynalar demetleri gerisin geri ayırıcıya yolluyor. ayırıcı da aynalardan gelen ışınları lazer silahı ve ışın detektörüne (ld diye geçen) yolluyor. böyle bir görüntü hayal edin.
    ortada gravitational wave'in eğip büktüğü uzayzaman yokken, ışın atımları kollardan biri daha uzun olduğundan detektöre farklı, ancak düzenli ritmli zamanlarda geliyor. detektör de pek bi şey detect etmiyor :) (ışık dalgalarının süperimpozisyonuyla* ilgili bir dalga sebebiyle, birbirlerini nötralize ediyor isinlar)

    şimdi kollara gravitational wave atalım, böyle "vocurk vocurk" etsin... animasyonda gördüğünüz üzere sağdan giren gravitational wave, yüzeydeki partikelleri gah uzatıyor gah kısaltıyor... bu durum bizim "l"'de (ki adı interferometre-yani suya attığınız taşların birbirine girişen dalgalarını ölçen nane) iki boyutlu düzlemde şöyle bir görüntü yaratıyor. yani kollar bir uzuyor bir kısalıyor. tabii animasyondaki kadar degil. hidrojen atonu kadar ohom:) artık gelen ışın atımları düzenli ritmde değil. suya atılan taşların birbiriyle girişen (bkz: superimpositon) görüntüsü şeklinde. duzensiz girişen dalgalar da yeni bir dalga yaratıyor (biraz daha basitleştirirsem fizik ilmi çökecek:(( ışığın dalga fonksiyonundan da yararlanan detektör de gravitational wave'den sonra oluşan yeni dalganın ışığını tespit ediyor. böylece ölçüm gerçekleşyor.

    not: gerçeklik yukarıda anlattığımdan çok daha komplike, işbu entry aşırı basitleştirme adına fiziğin de müzğin de ırzına geçmiştir:)

  • ingilizlerin ilk ticari uzun mesafe havayolu firmasıdır. 1924'ten 1939'a kadar hizmet veren kuruluş, avrupa'nın çeşitli yerlerine gitse de ddaha önem verdiği hatlar güney afrika, hindistan, uzakdoğu, malezya, hong kong ve tabii ki avustralya'ydı.
    londra kalkışlı, isviçre yolculuğu 3 saat,
    hindistan 9 gün, avustralya 10 gün sürerdi.
    roma ve kahire başlıca mola yerleriydi.
    avustralya'da qantas (queensland and northern territory aerial services ltd) ve yeni zelanda'da teal (tasman empire airways ltd) ortağı olduğı yerel sivil havacılık şirketleridir.
    1939'da british overseas airways corporation ( boac ) içine karıştı. boac da önce british european airways corporation adını aldı sonra da bugünki british airways markası adı altında günümüze kadar sürerliliğini korudu.

    yalnız tüm bu iştirakların oluşmasından önceki 1924-39 arasında yirmiden fazla kaza gerçekleşti. yani geçmişi anlatıldığı kadar parlak değildi.
    birçok deniz uçağı vardı o zamanlar. (karaya iniş yapmak insanların gözünü korkuturdu.) yalnız bu uçaklara flying boat derler. seaplane diyenine rastlamadım.