hesabın var mı? giriş yap

  • benim de aralarında bulunduğum erkek grubu.

    âşık olduğum muhteşem varlık tamamen kendi isteği ve seçimiyle benim koynumda uyumayı seçiyorsa bundan daha ötesi zaten olamaz. onun o cennet kokusu, bebek mışıldamaları ve inlemeleri, teninin hissi, kalbinin atışı, boynunun altından doladığım koluma* ve elime verdiği uyku kokulu minik öpücükler, beline sardığım elimi okşaması, ayaklarını ayaklarıma sürtmesi, sıcacıklığı... bağrına alıp uyumak için daha nefis ne olabilir? hele bir de uykusuz bir gün geçirmişsem, sıcacık bir banyo ve ardından bu, aynen nasıl yattıysam öyle kalkarım ve çok da dingin, huzur dolu ve dinlenmiş olarak uyanırım.

  • donanimhaber'de hakkinda yapilan yorumla gozumden yas getirtmis bilgisayar:

    --- spoiler ---

    "beyler ciddi anlamda bu durumdan haz alıyorum sipariş iptal olcakmı diye siteye girdiğim an kalp atış hızım artıyor damarlarımdaki kan akışını hissedebiliyorum yoğun bir adrenalin salgılıyorum beni zevke getiyor. bilgisayar umurumda değil siz mezarcı arkadaşlarımla bu anı yaşamak önemli :d"
    --- spoiler ---

  • kurultaya kadar ölür inşallah, ben çok yüzsüz gördüm böylesini görmedim.
    benim için chp zaten fiilen bitmişti, isteyen desteğini devam ettirir ama kör olmaya gerek yok, aklı başında olan bir chp seçmeni asla böyle bir kepazeliğin içinde olmayacaktır, parti artık akp ye, mhp den daha fazla hizmet eden bir oluşum haline geldi, eskiden ironiydi ama şimdi alenen meydanda.

  • bir filmi dram yapmanın en kısa yolu filmin bir yerine aşağıdaki diyaloglardan birini serpiştirmektir.

    çocuk histerik bir şekilde anasıyla konuşur.

    çocuk: danowan babam değil anlıyor musun, hiç bir zaman da olmayacak anne.
    anne: jashua, stop it. (dolu gözler)
    çocuk: babamın ölmesine sen sebep oldun sırf bu adamın damarlı borusunu emmek için.
    anne: joshua enough! (dolu ve kanlı gözler)
    çocuk: ayrıca cümle alem biliyor bu adamın kelebek misali sikip kaçtığını anne.
    anne: çota!

    danowan: joshua, allah senin belanı versin lan.

  • öğle yemeği tabi verilir temizlik tam günse ama sabah kahvaltısı yapmadan da gelinmez. biz işyerine gidince kahvaltı veren var mı? bi zahmet evde yesinler ya da yanlarında getirsinler.

    tam 1 saat kahvaltı faslı sürüyor yardımcıların. kahvaltı yaptınız mı diye nezaketen soruyorum, bir kere de evet yaptım diyen olmadı. e aç mı çalışsın mecbur hazırlıyosun misafire hazırlar gibi, sonra hayat hikayesi anlatma kısmı başlıyo. bir tane de dertsiz eşiyle sorunu olmayan görmedim. benim derdim bana yeter bide bir saat dert dinliyorum. sonra bir saat kahvaltı yapma, yarım saat kahve içme derken, saatim doldu şunlar yetişmedi diye kaçıyorlar.

    almıyorum artık yardımcı filan kafam rahat.

    edit: mesele asla bir kap yemek meselesi değil. herkes verir paylaşır ne varsa ama yarım saatte bir 10dk kahve sigara telefon molası, bir saat kahvaltı molası, bir saat öğle yemeği molası. bi de arkadaş oturmasına gelmiş gibi yayıla yayıla yavaş yavaş yeme olayı var. yahu işimiz var işte ye de kalkalım hayat hikayeni neden dinliyorum? e kaç saat duruyosun ki zaten? ben bu kadına habire yemek hazırlayıp bulaşıkla mı uğraşayım, yoksa temizliğin ucundan köşesinden yardım mı edeyim? -o çalışırken oturamıyorum- sonra o gittikten sonra bir bakıyosun her şey yarım yamalak yapılmış ve resmen kaçmış evden. bu noktada da kendini enayi gibi hissediyosun bide misafir gibi ağırlama salaklığı yapıp kalan işleri gene kendin yapıyosun. ee aç doyurmak mıydı amaç sadece? aman neyse işini hakkıyla yapan bana denk gelmedi size başarılar..

  • akp izmir mitingine katilacaklar icin :
    -saat kulesini görün
    -kemeralti'ni mutlaka ziyaret edin
    -kumru yemeden dönmeyin
    -pasaport'ta cay icin

  • o isikli yildizlar yok mu hala ıstiklal'e gidince bize maziyi hatirlatan o yildizlar. o yildizlarin ustunde de selocanli turkcell reklami olmali tabii, yilbasindan once alisveris yapilmaya gidilmis. kar yagiyor, kalabalik ama insanlar bir birine carpmiyor. arap turistler vara vara diye cocuk kovalamiyor, sonra tramvay agaclarin arasindan yavasca geliyor, farlari acik. daha sonra yukari dogru cikiyorsun, kizilkayalar var, hemen 2 tane islak atiyim diyorsun sonra dolmusa gecerim ya da akm onunden otobuslere... kizilkayalar'a geldiginde bu adamlar gezi'de bize hamburger vermedi demiyorsun, otobuste bu soforler bizi sopayla kovaladi demiyorsun, biniyorsun kirmizi beyaz korukluye geliyorsun eve, yilbasi programinda huysuz virjin varmis, hadi bakalim...

    edit: cadde patates oldu, ne kasmışım yazarken. püü

  • askeri tarih alanında çalışan biri olarak şunu diyebilirim ki bu dönemden döneme farklılık gösterir. sayın yazarların değindikleri ya da adlarını saydıkları isimler kendi dönemlerinde savaş meydanlarından muzaffer ayrılmış ya da meydandaki taktik ve stratejileriyle farklılık göstermiş kişilerdir. benim şahsi düşüncem kesinlikle her dönemi ya da bütün bir dünya tarihini kapsayan yegane komutan olmadığıdır. şüphesiz her döneme ve savaş teknolojisine damgasını vuran bir ya da birkaç komutan olmuştur. eski çağlar için milattan önceki dönemlerde 5. yüzyılda themistokles ve thucydides, 4. yüzyılda büyük iskender, 3. yüzyılda pirus zaferi söylemine adını veren meşhur epirli pirus ve yine 3. ve 2. yüzyıllarda hannibal barca ile mete han -bilindiği gibi mete han ya da motun ya da börü tonga, orduda ondalık sistemi ilk kullanan komutandır ve bu gerçekten askeri bir devrimdir- ve 1. yüzyılda iulius caesar. roma ordusunda ondalık sistem çok geç kullanılmaya başlanmıştır, roma ordusundaki lejyonlar ondalık sistemden ziyade kendine özgü olan bir sistem kullanmıştır. bir lejyonda ilk kohort hariç sonraki 9 kohort 555 piyade ve 66 süvariden oluşmaktadır. tabi ki birçok başka general vardır ancak bu saydıklarım savaş alanında imkansızı başaran ya da yeni taktik strateji üretenlerdir. yoksa lusitannilerin variatus'u, cheruskilerin arminius'u ve icenilerin boudicasını unutmuş değiliz ancak bu isimlerin askeri alandaki başarıları sınırlıdır. tuzak kurma ve akınlar düzenleyerek yıpratma taktiği üzerine kuruludur. bu isimler bu şekilde uzar gider. milattan sonraki dönemde de bu şekilde yüzyıl yüzyıl komutan adlarına değinebiliriz ancak bunu çok lüzumlu görmüyorum o yüzden kendi mühim gördüklerimi yazmak istiyorum.

    m.s. 6. yüzyılın en önemli komutanlarından biri belisarius'tur. doğu roma'nın magister militarium'u olarak sasanilere karşı ülkemiz sınırları içinde bulunan dara'daki(mardin'de antik bir kent) müdafası dillere destandır. daha sonra 1. juatinianus'un romayı yeniden kurma çabası ile kuzey afrika'da ve italya'da da birçok askeri başarı elde etmiştir.

    m.s. 7. yüzyıl için de tartışmasız bu isim halid bin velid'dir. yarmuk ve mute muharebelerindeki başarıları dillere destandır. kalabalık doğu roma orduları karşısındaki başarıları kendisini benim listeme yerleştirmektedir.

    m.s. 8. yüzyıl için de tartışmalı da olsa benim listeme girmeyi başaran isim tarık bin ziyad olmuştur. tartışmalı olmasının sebebi o dönemde ispanya'nın içinde bulunduğu otoritesiz durumdur ancak bu tarık bin ziyad'ın kısıtlı lojistik destek ve asker ikmaliyle kazandığı başarıları gölgede bırakmaya yetmemektedir.

    m.s. 10. ve 11. yüzyıllara damgasını vuran komutan bana göre doğu roma imparatorluğu'nun başına geçen en haşin imparator olan 2. basileios'tur. roma üzerinde baskı kuran ve adeta şamar oğlanına çeviren bulgarları öyle bir hezimete uğratmıştır ki adının önüne “bulgar kıran” lakabı getirilmiştir.

    13. yüzyıl komutanlar bakımından epey kalabalık bir asırdır. adını ilk saymamız gereken kişi tabi ki cengiz han'dır. ancak cengiz han'ın komutanlarından yine bu asra adını altın harflerle yazdıran ve benim de çoğu platformda adını mahlas olarak kullandığım büyük general, ulu noyan subutay'dır. yine bu asra damgasını vuran bir başka komutan da memluk sultanı baybars'tır. kendisi her ne kadar ayn calud muharebesiyle bilinse de aslında o muharebede ordunun başında bulunan isim baybars değil kutuz'dur. baybars öncü kuvvetlerin başındadır ve nitekim memluk öncü kuvvetleri savaşı belirleyen isim olduğu için kendisi listeme girmiştir.

    14. yüzyılın muzaffer komutanlarından olan ve benim listeme adını yazdıran isim osmanlı padişahı 1. murad'dır. kendisini bu listeye sokan özelliği muharebe sahasında müstahkem mevki savunması ya da taarruzu olmamasına rağmen top kullanmasıdır. özellikle kosova muharebesinde düşman piyadesine karşı kullandığı toplar fazlasıyla etkili olmuştur.

    15. yüzyıla gelince timur'u atlamak resmen ihanettir. tez kellesi vurulaa dedirtir. timur tarihin gördüğü ender generallerdendir. üzerine yürüdüğü herkesi yerle yeksan edip geçmeyi başarmıştır. bu hususta tam emin olamıyorum ancak sanırım hiç yenilgisi yok, bu onun en ayırt edici özelliği olmakla beraber benim listeme adını yardıran özelliği bilime verdiği değer ve savaş meydanındaki taktikleridir.

    15. yüzyıldan devam edersek eğer bana göre en iyi komutanlarından biri ve buraya adını yazdırmayı başaran isim ingiliz kral 5. henry'dir. 100 yıl savaşlarının bir parçası olarak 1415 tarihinde avrupa ana karasına geçerek agincourt'ta sayıca az olmasına rağmen süvari cambazı fransızlara karşı kazandığı zafer sonraki süreçte bütün kuzey fransa'nın britanya krallığı egemenliğine girmesine sebep olmuş ve fransa ordusunun devrim yapmasını sağlamıştır.

    15. yüzyılın bir diğer önemli ismi şüphesiz osmanlı padişahı 2. mehmet'tir. kendisini bu listeye sokan unsur şahi topu ve istanbul'un fethi değildir. çünkü yukarıda değindiğim ingiliz fransız savaşında zaten surlara karşı top kullanılmış ve aslında büyük toplar terk edilerek yerine küçük toplar kullanılmaya başlanmıştır. nitekim 1443-47 yılları arasınsa fransa, batısındaki ingiliz hakimiyetini bu yolla kırmıştır. meseleye dönecek olursak fatih'i bu listeye sokan ve benim çok kıymetli bulduğum asıl mesele bir askeri savunma devrimi olan ve italya'da 14. yüzyıl sonunda geliştirilen yıldız şekilli surları hemen kullanmaya başlaması ve istanbul boğazında venedik gemilerine karşı denizin yüzey gerilimini kullanarak uyguladığı gülle sektirme taktiği. bu sayede birçok venedik gemisini bertaraf etmeyi başarmıştır. eşi ve benzeri yoktur.

    17. yüzyıla geldiğimizde en önemli komutanlardan biri tabi ki gustavus adolphus'tur. isveç kralı olan 2. gustav öyle bir askeri devrim yapmıştır ki tüfeğin muharebe alanındaki etkinliğini arttırmış ve savaşlara yeni bir soluk getirmiştir. nitekim kendisi bulduğu yöntemle beraber birçok zafer de kazanmıştır. bulduğu yöntem ise örnek olarak verecek olursak 20 en 8 derinlikli bir hat piyadesi düzeni düşünelim. flintlock tüfekler kullanan bu hat piyadelerinda birinci saf ateş ettikten sonra 2. saf 1. safın önüne geçmiş ve ateş etmiştir. 2. safın ateşi ile birlikte 3. saf 2. safın önüne geçmiş ve ateş etmiştir. bu sayede hat öne doğru hızlı bir şekilde hem ateş etmekte hem de ilerlemektedir. düşmana göz açtırmadan bir anda süngü hücumuyla nihai zafere ulaşmaktadır.

    18. yüzyıla geldiğimizde karşımıza çıkan isim bende yeri ayrı olan ve yine listeme adını atın harflerle yazdıran prusya kralı 2. friedrich'tir, nam-ı diğer friedrich der große. kendisi muharebe sahasına yeni bir soluk getirmiştir. oblique order yani eğik düzen çok eski bir taktik olmasına rağmen ateşli silahların ve özellikle tüfeğin tam olarak etkinlik kazandığı ilk yıllarda askeri bir devrim yaratmıştır. bunu örnekleyerek anlatacak olursak eğer birbirine ateş eden karşılıklı iki hat düşünün, hatlardan biri rezerv kuvvetlerini eşit dağıtırken diğeri sadece bir noktada yoğunlaşıyor, dolayısıyla yoğunlaştığı noktada düşmanı hızlıca bozguna uğratıp arkasına sarkarak sarıp imha ediyor. görselde görüldüğü şekildegörsel.

    18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında ise bu isim hiç ama hiç tartışmasız napoleon bonapart'tır, ta kendisidir. “vive l'empereur” allah allah, aman aman. yani kendisini ne kadar methetsem azdır efenim. inanılmaz bir komutandır. hangi birini saysam bilemedim, say say bitmez. şüphesiz 1805 austerlitz bunlardan biridir, inanılmaz bir zaferdir. avusturya ve rusya yerle yeksan olmuştur.

    19. yüzyılın bir diğer önemli isimlerinden biri de japon mucizesi saigo takamori'dir. takamori'nin buşin savaşlarındaki başarısı dillere destandır.

    19. yüzyıldaki listeme girme hakkı kazanan komutan ise helmuth karl bernhard von moltke'dir. nam-ı diğer baba moltke ya da der große schweiger. kendisi 1839 yılındaki osmanlı devleti ile mısır valisi kavalalı mehmet ali paşa'nın oğlu ibrahim paşa'nın komutasındaki mısır kuvvetleri arasında cereyan eden nizip savaşında da bulunmuştur. ancak moltke'nin bu listeye adını yazdıran özelliği howitzer yani obüs topunu çok çok etkili kullanmasıdır. bana göre bu askeri bir devrimdir, bugün hala aynı taktik kullanılmaktadır. öncelikle yoğun bir obüs atışı ve ardından gelen ani saldırı. bu taktik 1864'teki ikinci schleswig savaşı'nda danimarka ordusunu dehşete sürüklemiştir. ardından savaşlarda siper ve hendek daha da önem kazanmaya başlamıştır.

    20. yüzyıla gelindiğinde yine komutanlar deryası içinde buluruz kendimizi. şüphesiz bizim gönlümüzü fetheden kişi ulu önderimiz mustafa kemal atatürk'tür. büyük taarruzda birden fazla taktiği aynı anda uygulamayı başarmıştır. topyekün bir harp, hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır ve o satıh bütün vatandır sözü ile hat stratejisinin tarihe karışması ancak oblique order olarak adlandırılabilecek bir asker kaydırma ve 1,5 saatlik top atışının ardından gelen ve ağırlık noktasını belli etmeyen taarruz, süvarinin düşmanın gerisine sarkması ve ikmal hatlarıyla birlikte iletişimi kesmesi… ne desem bilemedim, yazarken hayranlığımı nasıl tarif etsem az gelecek. anlatılmaz yaşanır diyorum ve meraklılarını büyük taarruzu incelemeye davet ediyorum.

    20. yüzyıl dediğim gibi komutanlar deryasıdır ve içinde boğulmadan yüzmek gerçekten yetenek gerektirir. birinci dünya savaşında siper yüzünden cephelerin kilitlenmesi ve ardından milli mücadelede hat müdafaasından daha etkili olan satıh müdafaası stratejisinin güdülmesiyle gelen zaferle birlikte blitzkrieg yani yıldırım harbi doktrinine gereken altyapı oluşmuştur. işte o altyapı üzerine heinz guderian öyle bir harekat stratejisi inşa etmiştir ki önünde dağlar tepeler duramamıştır. bu harekatı önemli kılan en önemli özellik motorize ordularda işlevsellik göstermesidir. ayrıca havadan destek almadan bu taktiği uygulamak pek mümkün değildir. hafif ve orta sınıf tanklar, motorize piyade ve stukalar. pike sesleri kulağımda yankılandı resmen, cehennemin yeryüzündeki yansıması olsa gerek.