hesabın var mı? giriş yap

  • belki de 30 milyon genç izliyor maçı. spiker böyle sadece aleyhimize yapılan hatalarda ağlıyor. diğer pozisyonlarda evet foul yaptık bile diyemiyor. sonra saçma sapan holigan gs fb muhabbeti yapan sıçtığı boktan bile utanmayan özür dilemeyen nesil yetişiyor.
    iki yüzlü maç anlatımı sadece benim mi midemi bulandırıyor.

  • gidenin dübürünü volkan krateri gibi tüttürüp şehir dışına doğru 'yandım allah' diye koşturdukları için olabilir mi acaba?

  • bir metal grubun videosunun altında yazanlar.

    melomanavoraz
    hail from mexico !!!!!

    gotzehammer
    hail from serbia!!!

    j0hnd0e71
    hail from romania !

    guzzistas
    hail from greece!!

    mrmurat
    selamun aleykum from turkey!

  • kahramanımız ve kuzeni 5 yaş grubunda, anasınıfına devam etmektedir, kahramanımızın kendisinden 5 yaş büyük ablası da aynı okulun ilkokuluna. okul, lise, ilköğretim ve anasınıfının birlikte eğitim gördüğü geniş çaplı bir okuldur. 10 kasım törenleri öncesi, abla törende okuyacağı şiiri evde yüksek sesle ezberlerken, kahramanımız ve kuzen de, bir an önce büyüme isteği ve heyecanıyla aynı şiiri ezberlerler. aynı abla, din dersi için sübhaneke'yi de ezberlemiştir, tabii bizimkiler de onunla birlikte...

    10 kasım törenlerinde tüm okul bahçeye dizilip lise ve ilköğretim sınıflarından öğrenciler, dramalarını yapar, şiirlerini okurlar, öğrenciler ayrı ağlar, öğretmenler, veliler ayrı... tören sonunda okul müdürü, anasınıfındaki yavrucakları da taltif etmek ister, "anasınıflarından da şiir okumak isteyen varsa memnun oluruz" tadında bişeyler geveler.

    kahraman ve kuzen, heyecanla el kaldırırlar, sahneye koşarak çıkar ve yanyana dikilirler. mikrofon boylarına göre ayarlanır. bizimkiler aynı anda başlarıyla selam verip başlarlar şiire(!):

    sübhaneke!

    sübhaneke
    allahümme
    ve bihamdik....

    tüm okul kopar, 10 kasım ciddiyeti yalan olur...

  • bazen en olmadık yerde akla gelirler. hiç alakasız, aniden, böyle bir anda bundan beş yıl, on yıl, on beş yıl öncesinden annenizle babanız aranızda geçen bir konuşma aklınıza gelir ve ancak yıllar sonra anlam verirsiniz o konuşmadaki imalara. "çok yorgunum erken yatalım", "ben de yorgunum, yatıyorum, hadi oğlum yerine git sen de". tüylerim diken diken oldu yazarken bile... ne de safmışım. saat 20:00 p.m'de neyin yorgunluğu, neyin uyuması bu acaba günahkar bedenler???

    ya da ofiste (ofis: türkiye'de sözlük yazarlarınının yaşadığı yerlere verilen ad) aniden akla gelen liseden bir kız arkadaşın söylediği şey: "hafta sonu annemler yok. özge ve beril erkek arkadaşlarıyla bize gelecek, sen de gel, patates kızartırım". bakın burdaki genel imayı o zaman anlamamış ve ezgi'nin davetine sınıftaki en yakın arkadaşlarımdan yaşar'la gitmiştim. ama yıllar sonra ofiste anlayınca hayata isyan edesim geldi. ama yine de patates kısmı kafa karıştırıcı geliyor hala. onu niye söyledi lan acaba?

  • 40 yaş üstünden bildiriyorum, hayatımızın hiçbir döneminde artık yaşlandım şunu yapmaya başlayayım, şunu artık yapmayayım veya artık annem/babam gibi davranayım demiyoruz. size çok şaşırtıcı bir şey söyleyeyim, bizim anneanne saçı, anne terliği, babaanne ayakkabısı filan dediğimiz şeyler o insanların gençliğinde kullandığı şeyler. 1950lere ait bir film izlediğimde ilk düşündüğüm şey "neden bütün genç kadınlar nine saçı ile geziyor" olmuştu. sonra anladım ki nineler gençliğinde saçını nasıl yaptı ise yaşlıyken de öyle devam ediyor. yani ben hayatım boyunca kot giydim, 90 yaşında da giyeceğim. yaşlandım deyip tayyör giymeye başlayamam. güzel değil, rahat değil, ben değil. aynı şekilde konuşmayı sevmiyorum, hayatım boyunca hep mesajla iletişim kurdum. bundan sonra da öyle olacak.

  • kimse yazmamış. erkek pantolonlarına konulan fermuar.

    ilk kim akıl etti bilmiyorum, araştırmadım da ama bundan daha düz ve kullanışlı bir kısayol örneği çok az bulunur şu hayatta.

    "hımm şuraya bi delik açalım, çıkarıp işenilir."

  • kelimeleri düzgün seçelim arkadaşlar.

    bir gün uçaktayım, yiyecekler ücretli. hostesin birisi 'bir şey arzu eder misiniz ?' diye yüksek sesle mutlu şekilde tek tek her yolcuya sorarak bizim koltuklara doğru geliyor. yanımdaki kelli felli orta yaşlı göbekli görmemiş herifin biri kızcağazı durdurdu, kızda bir şey istedi diye sevindi hafiften. yüksek sesle kıza; 'siz bu yemek satışından prim alıyorsunuz galiba' diye sordu. kız kem küm etti çok az miktar ekleniyor filan dedi sessizce. adam herkesin duyacağı şekilde; 'belli belli millete bu kadar yalvardığına göre...' dedi. adam aklınca hava yolu şirketine sövmenin gururunu yaşadı, ama şirketin satış politikasını uygulamak durumunda olan bir çalışanı incittiğinin farkında bile değildi. kızcağız çok bozuldu, işi gereği toparlamak zorunda olduğu için ses çıkaramadı.

    o nedenle satışta ısrar olayı vardır. ısrar deyin, müşteriyle fazla diyalog halindeler deyin, bir şeyler satmak zorunda hissediyorlar deyin, ürünü tanıtmak zorunda hissettiriyorlar deyin. binlerce olumlu cümle varken;

    'dilenci' ne demektir ya ? nasıl bir gönül kırmaktır bu. bu nasıl düşüncesizliktir !