• bir sehirden baska bir sehire gitme hali. otobusle veya trenle yapilmasiyla unludur. bazen huzunludur birakilan sehirdeki insanlariyla, bazen de gulumsetir yaklastikca sevdiceklere...
    (bkz: siirlerarasi yolculuk)
  • yolculuk ne kadar uzunsa, sizi o kadar düşünceleriniz ile başbaşa bırakacak olan yolculuktur.
  • fazla oturmaktan o güzelim kalça kemiğinin inim inim inlemesine neden olan yolculuktur ayrıca.
  • alınan zevk kullanılan taşıta göre değişir. güzel bir tren yolculuğu ise tadından yenmez, kendi aracınız ise o da öyledir. yorucu olabilir belki ama ipler senin elindedir istediğin zaman durur, istediğin zaman hız yapar ceza yersin. kaliteli bir otobüs firmasıda zevk verir belki uzun süreli bir yolculukta ama oda sıkmaya başlar bir süre sonra..
  • yaz günü buz gibi otobüs,şiş ayaklar, şarjı bitmiş mp3 player, elde sıkıcı olduğu daha önceden tahmin edilememiş bir kitap,yan koltukta ikramları ve çenesiyle sizi bezdirmiş teyze, akılda sevgiliye kavuşulacağı tesellisi ve yolun geçmek bilmediği düşüncesi... işte budur şehirlerarası yolculuk .
  • eğer yıllar boyunca bu yolculukları sürekli yapmışsanız, eviniz dediğiniz yerden uzaklarda yaşamış ve tam olarak hiçbir yere ait olamamışsanız, ömrünüz boyunca bir yol üzerindeki tüm mola yerleri ve tabela ve viyadükleri hatırlayacaksanız, doğduğunuz şehre geri döndüğünüzde yapmaktan en çok korktuğunuz şey olur. tekrar yollara düşüp yeniden bilinmezliğe gitmekten korkar insan. ve nereye olursa olsun hepsi bir kaçışı hatırlatır insana.
  • uzun süren yolculuklarda şöyle bir girdisi de vardır;
    (bkz: şehirler arası koltuk)
  • tek başına yapıldığında kulağındaki müzikten bile rahatsız olmaya başladığı işkence yolu.
  • (bkz: acil iş çıktı ankara'ya geldim)

    büyük konuşmuşum, bonus olarak ta birilerinin ahını almışım anlaşılan. son dakika golü olarak bu haftayı başka bir şehirde geçiriyorum, acil iş çıktı vallahi..!!

    istanbul'da çalışmadığım zaman dilimi ve semt kalmadı, 2 ay önce sahur vakti topkapı otosanayi'de çay içtiğimi de bilirim, yön duygusu zerre kadar gelişmemiş biri olarak gebze diye çıkıp darıca tabelasını gördüğümü de. il sınırı istanbul, bilemedin kocaeli, hadi onu da bilemedin zonguldak sınırını -az gitmedik, o da memleket sayılır artık- aşmaması şartıyla ne saat ne de mekan önemli olmadı hiç bir zaman.

    amma velakin, kazara ankara'da, tokat'ta, van'da, two'da, three'de vs iş çıkınca başkasına kitlemek konusunda ancak bir teflon tava yarışabilir benimle, napayım arkadaş, evde kedim, ocakta yemeğim var..! iki gece kalacak olsan bunun pijamasını, ertesi gün kıyafetini, kozmetiğini, takısını, tukusunu planlamak lazım, ki işten ziyade o geriyor naçizane bünyeyi..

    dedim ya, birilerinin ahını aldık ki dün sabah müdürüm aynen yukardaki entride yazdığıma benzer şekilde "buludi, izmir'de acil bilmemne işi var, kim gidebilecek" diye geldi. normalde mırın kırın eder, bir şekilde başkasını yollardım ama bu kez şeytan dürttü, "ben gidiyorum" diye atlayıverdim.

    gerçi hemen sonrasında "otur oturduğun yerde, ne işin var bok gibi havada izmir'de" diye düşünmedim değil. yolda da kurtlu gibi "kedi özler mi acaba, doğalgaz vanasını kapatmış mıydım, saç maskemi unuttum tüh tüh, vah vah" düşünceleriyle yedim bitirdim kendimi ama şimdi balkonda kahve içerken önümde uzanan körfez manzarasına bakarak "ulan iyi ki gelmişim" diyorum. arada bir uzaklaşmak gerekiyormuş iki gözüm..

    kedi de özlesin anasını satayım, alışık nasıl olsa veteriner amcasına.. gözü ilaçlanırken işer mişer üstüne en fazla..
  • yanlis hatirlamiyorsam bolunmeden hic ara vermeden izledigim en son filmi izlememe sebebimdir. hicbisi dusunmeden onundeki filmlerden birini secmek ve orta uzun surecek bi yolculukta yavasca uykuya dalmaktir. bir zamanlar ozenilen ucakla seyahatin aslinda cok matah bisi olmadini (ama malesef zorunlu) farkettiginde ozlenen ve istenendir.
hesabın var mı? giriş yap