*

  • hikayenin sonunda pencerelerin altın olmadığını, onu öyle gösterenin sadece güneşin yansıması olduğunu anlar.
  • "komsunun tavugu komsuya kaz gorunurmus" ana temalı (daha bilimsel anlamda maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisi ya da iktisat teorisindeki sınırsız ihtiyaçlar vb de olabilir) eğitici çocuk hikayesi; anonim olmakla birlikte sanırım gülten dayıoğlu tarafından uyarlanmıştı
  • zeytinbağı'na giderdik çocukken. murat 124'ün canımdan yolu seyrederdim gidiş gelişte. zeytinlerle dolu tepelerden kıvrım kıvrım kıvrlarak giderdi yol.

    zeytinbağı'na varmak üzereyken denize nazır bir evle karşılaşırdık. bir nokta vardı yolda, o noktadan geçerken evin camları altından yapılmış gibi parlardı.

    o dönemde altın pencereli ev isminde bir öykü okutmuşlardı bize ilkokulda. benimkine benzer bir yanılsamayla başka bir evi pencereleri altından sanan bir çocuk evinden kaçıp altın pencereli evi keşfe gidiyordu. oraya vardığında ise kendi evinin pencerelerinin de altından yapılmış gibi göründüğünü farkediyordu.

    altın pencereli ev kendi eviydi...

    o öyküyü okumaya gerek yoktur, tüm çocuklar, evlerinin altın pencereli olduğunu zaten bilirler.
    acaba büyükler çocukların evlerinin altın pencereli olduğunu bilirler mi? bilmeden mi sökerler o pencereleri?

    hiçbir ebeveyn istemez herhalde çocuklarının pencerelerini sökmek.
    yine de bazı çocuklar penceresiz eve benzeyen bir hayatta yaşarlar büyüyünce.

    kendi evinin altın pencerelerini göremeyen çocuk büyüyünce hiçbir ev altın pencereli olmaz ona...
  • eve dönüş yolunda karanlık bastığı için o çocuğu yolda tilki siker
    hikayenin bu kısmı hiç anlatılmaz, biz de o yüzden hep bir mutlu son zannederiz bu öyküyü
    oysa kazın ayağı başkadır
    komşunun tavuğunun kaz olmadığını anlayıp derin bir oh çekmenin de bir bedeli vardır,
    ama kimse kendi sırrını ifşa etmek istemediğinden diğerine fısıldayamaz:
    "gitme o yoldan, tilki var... sikiyo"
  • gözlerin önündeki ışıltıyı görmek, eldekinin kıymetini hatırlamak için bazı bazı hatırlanması gereken öyküdür.

    --- spoiler ---

    çok seneler önce küçük bir çocuk her akşam bir tepeye çıkar, vadinin öbür ucunda yükselen tepenin zirvesindeki evin altın pencerelerine bakardı. bu pencereler, batan güneşin ışınlarının altında, karanlık basıncaya kadar pırıl pırıl yanarlardı. çocuk, bu altın pencereli evi yakından görmek için yanıp tutuşmaktaydı. bir gün, altın pencereli eve gitmek için babasından izin aldı. koşa koşa vadiyi aştı. altın gibi parıldayan pencereleri yakından görme isteği, onun karanlığın bastığını farketmesini önlüyordu. altın pencereli eve varmak için tırmanması gerektiği tepe pek dikti. çocuk, nefes nefese yarı yola geldiği sırada, yorgunluktan yere çökerek uyuyakaldı. uyanınca, çok vakit kaybettiği için, acele etmes gerektiğini anladı. bu arada gece de olmuştu. çocuk tırmanmaya devam etti. şafak söktüğü ve güneş parlak tepenin üzerinde belirdiği zaman, çocuk çektiği yorgunluğun ve içini kemiren hasretin mükafatını gördü. altın pencereli eve gelmişti... bunca zamandır aradığı evi, garip şekilli çatısından tanıdı. fakat, evin pencereleri bildiğimiz camdandı. hiçbiri parlak ve altından değildi. hatta, toz içinde olduklarından, donuklaşmışlardı. çocuk hayretler içinde kalmıştı. acaba altın pencereli ev bir rüya mıydı diye düşünmeye başladı. bu düşünce ile altın pencereli eve arkasını dönüp vadinin öbür tarafındaki kendi evinin bulunduğu tepeye bakınca, gözlerine inanamadı. altın pencereli ev oradaydı! kendi evinin pencereleri, üzerlerine akseden doğu güneşinin ışınlarıyla altın gibi parlıyordu.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap