• gerikafalilarin "kocasinin yanidir.." seklinde tamamlayacagi cumlecik.
  • nazım hikmet'in de vurguladığı üzere soframızdaki yeri bile öküzümüzden sonra. (nazım hikmet'in burada yapmış olduğu şey sadece bir olgunun fotoğrafını çekmektir)
  • /dev/null
  • ayrıca bu başlığı kadılar üzerine yogonlaştırırsak,osmanli devleti zamanında kanuni işlerde son soz bu adamlardaydı.yeri geldiginde padisahi bile yargilama hakkına sahiptiler.
  • sokakta hanimefendi mutfakta asci yatakta orospu
    "öteki"dir kadın her zaman. kazalarda 7 kişi ölür 3'ü kadındır. çünkü kişi olmak,normal olmak, erkek olmaktır zaten. kadın olmaksa belirtilmesi gereken ayrıksı bir durumdur. sofor dediğimizde ne söylediğimiz,kimi kastettiğimiz o kadar açıktır ki kadın sofor diye ayrı bir kategori vardır. erkek yazar demeyiz ama kadın yazar deriz (bkz: kadindan yazar olmaz), kadın şair deriz (bkz: kadindan sair olmaz)
    kadına seçme ve seçilme hakkını "veririz".bahşederiz. zira o zaten kendi kendine alacak konumda değildir bunları. ancak bizler lütfedersek seçilebilir.
    sorarız bir de "efendim tarihte bir tane kadın filozof göster, bilim adamı göster bana" diye. onları tarih boyunca her daim sokaklara saldığımızdan, cadı diye yakmadığımızdan, cariye diye satmadığımızdan, odalara kapatmadığımızdan, ilk günahkar diye lanetlemediğimizden bindokuzyüzlü yıllara kadar çalışmalarına, fabrikalara girmelerine izin verdiğimizden, gemilere girmelerini bilakis uğur saydığımızdan yollarına halı serdiğimizden her yerde fink atan bu dişi bireyler sırf beceriksizliklerinden yapamamıştır bunları imasını doldururuz konuşmamıza.

    cinsellik konusunu açıyorum bile.(ara: orospu*)
    sırf türk toplumu için değildir bunlar tabii. her yerde az çok olan şeylerdir. cosmopolitan dergisi de fhm dergisi de kapağına çıplak kadın resmi koyar.

    ve "kimse kimseye düşman değil.geçmişte insanlar böyle ezilmiş , şimdi en azından birkaç kişi kendi istediği gibi yaşayabiliyor. sadece zaman gerekiyor birtakım şeylerin değişmesi için" denildiğinde de "erkek düşmanı mısın? çirkin misin sen o yüzden mi böyle diyorsun? hayatında hiç mi erkek bulamadın" deriz onlara. diyelim bakalım hayirlisi olsun
  • bu ülkede hiçbir alanda iş tanımı yapılamazken, başarıyla uygulandığı tek alan doğduğumuz andan itibaren beynimize kakalanan kadın-erkek ve bunların bulundukları noktalar, tanımlarıdır. daha cinsiyetimizin farkında olmadığımız dönemlerimizde bile kız çocuk olarak hanım olmayı öğretirler bize. misafir geldiğinde “büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna illa ki, “gelin” cevabı vermeliyiz. allah muhafaza, işkadını falan gibi bir hata yaparsak, “arızalı” ilan ediliriz.

    “hadi hanım ol” dediklerinde sandalyeye tırmanıp, kollarımızı kavuşturarak bacak bacak üstüne atmaya çalışır ve karşımızdakini en itaatkar biçimde dinlemeye başlarız. yetişkin kadın olduğumuzda da bu öğrendiklerimizi aynen uygularız. bacak bacak üstüne atma yerini, kocamıza ve çocuklarımıza hizmet etmeye bırakır. kocamız karşısında yine kollarımızı kavuşturur, yine itaat eder ve ne kadar hanım olduğumuzu ispatlarız. yüklenen misyon budur çünkü. doğal olarak da namus bacak arasında, bekçileri de babamız, ağabeyimiz, kocalarımızdır! biz onların gözünde her daim hanım moronlar olduğumuzdan kendimizi koruyamayız çünkü.

    aldığımız sosyal eğitim doğrultusunda hepimizin öğrendiği, hayatımız boyunca bacaklarımızı kapalı tutmaktır. korumamız gereken yegane varlığımız orada saklıdır çünkü. işte bu yüzden de yurdum cinsellikten hayatları boyunca korkmuşlardır. evlendikten sonra da bu korkunun geçmesi, tabuların yıkılması olası değildir. çünkü bunu yıkacak adam da yoktur. erkeğin misyonu sadece onu korumak ve erkek çevresinde 3 kere, 5 kere ahkamı kesmektir.

    çok konuşmaya gerek yok aslında. kadınlar günü yürüyüşünde tv. muhabiri yürüyüş parkuru kenarında köfte ekmek satan kadına soruyor: “kadınlar günü için ne düşünüyorsunuz? diye. kadıncağızın verdiği cevap aynen şu: “ben anlamam kadın haklarından falan, ben emekçi kadınım”! hala dumur vaziyetteyim...

    ne zaman ki kadın en değerli hazinesinin cinsel organı değil, beyni olduğunu farkedecek, işte o zaman biz 1900’lü yılların erkekegemen toplumunda hak isteyen, alan ve kullanan büyükannelerimizin torunları olmayı hakedeceğiz.
  • istanbul dan ve diger buyuk sehirlerden degisik algilanan yerlerdir.
    kocasi kendisini disarida baska kadinlarla aldatirken, bir gozu saatte bir gozu disarida bekledigi camin onudur kadinin yeri. kocasi, kocasinin akrabalari ayni sofrada yemek yerken degisik bir yerde ikincisi acilan sofradir kadinin yeri. kocasi 'is yok ki' diye kahvede otururken elinin durmadan hasada uzanmasinin zorunlu oldugu tarlalardir kadinin yeri. bir hata yaptiginda, tore diye kardesinin karsisina dikilip kafasina dayadigi silahin ucudur kadinin yeri. aksam vakti sokaga cikti diye layiktir denilerek, zorla sahip olunan ve 'bitti' sozuyle kaderine terkedildigi kuytudur kadinin yeri. turk kadinina bundan baska bir yer bicmek de umuttur sadece. bos bir umut. biliyorum ki, bu yerlerin degistigini goremeyecegim gozumu kapayana dek.
  • bir erkeğe sorulduğunda her ne kadar "başımın üstü" cevabı alınsa da, aslında o puştun ayaklarının altıdır.
    (bkz: sikerim böyle aşkın ızdırabını)
hesabın var mı? giriş yap