• anlama derdi olmayanların sürekli kulp taktığı felsefeci.

    ki kendisi de söylüyor zaten, size diyor anlayamayacağınız, anlayamayacağınız için de su gibi okuyacağınız dandik metinler lazım. benimkileri zor görmeniz anlaşılır olduğum için. çünkü ancak anlamlı metinler anlaşılabilirdir, ve anlamak da zordur, çaba ister.

    bu adam yüzünden ingilizcesinden okuyorum aynı yazarları falan diyenler, kendinizi kandırıyorsunuz, çünkü sizin anlamadığınız sözcükler değil, onların ima ettiği kavramlar. o kavramları tanımadıktan sonra hangi dilden okursan oku, fark etmez, anlayamazsınız.

    o yüzden şayet anlamayı kendinize gerçekten de dert ediniyorsanız, siz siz olun, a.yardımlı’ya takılın. çünkü o kavramların içeriklerini -ya da kendi ifadesiyle, zorunlu bağıntılarını- ancak anadilinizde ve o kavramları tanıyan kişiden öğrenebilirsiniz.

    naçizane tavsiyem önce ses ve vidyo kayıtlarına bakın.
  • bugün biraz türkçe konuşabiliyorsak bunun nedeni cumhuriyet türkiyesinin dil konusundaki milliyetçi tutumudur; yani arapça, farsça ve fransızca etkilerinin olabildiğince dilden arındırılması çabasıdır. birçok girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır, ama bugün dilimizde bir gezegen, buzdolabı, bilgisayar kelimeleri varsa bu böyle bir girişimin başarısıdır. çabasını takdir ediyorum, ama zorlayıcı ve abartılı buluyorum. daha ortalama bir sayıda türkçeleştirme çabasına girişebilirmiş.
  • hani diyorlar ya kant'ı ingilizce okumak eserlerini daha anlaşılır kılar onu öz dilinde okumayın diye.

    bu abimizi okumaksa her şeyi anlaşılmaz kılıyor. tamam türkçemize sahip çıkalım filan ama bu ne be hocam. zaten idrak etmesi güç şeyler hakkında çeviriler yapıyorsun bari anlama şansımızı imkansızlaştırma.

    latinceye dönelim de herkes rahatlasın.
  • sayesinde marcuse'den soğudum çevirmen.

    (bkz: bu aşkın katili sensin)
  • kendisi bir çok felsefe profesörünün götünün yemediği kitapları tercüme etmiştir. dili ağırdır, anlaşılması zordur vs. denilebilir, ancak birçok felsefeci varlık ve zaman'ı çevirmeyi zaman kaybı olarak görürken aziz yardımlı tercüme etmiştir. kim ne derse desin ben kendisine büyük bir saygı duyuyorum ve başıma bir şey gelmeyecekse varlık ve zaman tercümesinin, kaan h. ökten'in tercümesinden çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.
  • çevirilerini tekrar çevirmek daha uygun olacaktır, çünkü okunandan hiçbir şey anlaşılmaz. devrik cümleleri, yazım hataları, kendisinin türkçeleştirmeye çalıştığı sözcükler insanı okumaktan soğutur. kitabın aslını okusanız daha çok şey anlarsınız. bu yüzden aziz yardımlı okumayın.
    (bkz: aziz yardımlı türkçesi)
  • dikkatsizlik sonucu siparişini verdiğim ve an itibariyle elime geçen "arı us'un eleştirisi"ni muhterem zatın çevirisinden almış bulunmaktayım. ulam(kategori) andırış (analoji) anlak( zihnin anlama süreci)'ni anladıktan sonra aziz yardımlı'yı mı anlamıcam edasındafsjgryofldnj...
  • öztürkçeleştirme derdiyle metinleri anlaşılmaz bir şekilde çevirmesinin yanında, çoğu yerde kafasına göre çeviriler yaptığına, ve hatta orjinal metne sadık kalmak yerine yorum katarak çeviriler yaptığına da şahit oldum.
    kafasına göre yaptığı çevirilerden bir örnek: aynı paragraf içerisinde aynı kelimeyi, hem anlak, hem anlık, hem us diye çevirmişliği vardır (kant, 3.kritik). ve bunu kelimenin farklı bağlamlarda ele alınmasından falan da yapmamıştır. ya da mesela önceki sayfalarda anlık dediği şeye ileriki sayfalarda anlak demiştir.
    türkçeleştirme takıntısında kafasına göre devam edebilir ancak felsefe çevirilerinden acilen elini eteğini çekmesi gerektiğini düşünüyorum.
    özetle, felsefe çevirilerinin katilidir.
  • felsefeden soğumamın sebebi bu adamdır. ben geri zekalıyım herhalde diye felsefe okumalarıma son verdim bunun yüzünden. dil üzerine felsefe yap tamam da abi önce o seviyeye bizi çıkar. biz düz insanlar olarak anlama kapasitemizin bir sınırı var. dil üzerine yapıbozumu bizim felsefeye girişimiz üzerine kurup doğmadan neden öldürüyorsun içimizdeki felsefe sevgisini. bir bu felsefi metinlerde bir de dindarlar ile tartışırken dilin anlam ve önemini bir daha sorgulamak zorunda kalıyor insan. kağıt üzerinde aynı iletişim kanalını kullanıyoruz ama zerre anlaşamıyoruz.

    yalnız olmadığını bilmek güzel. sana da lanet olsun annesine lanet etmiş çevirmen.
  • bir şeyden soğumak için önce ona ısınmak gerekir, o yüzden hemen öyle "bu adam var ya, beni felsefeden soğuttu" dememek lazım.

    bir kere şunu en samimi duygularımla peşin peşin söyleyeyim: burda benim kimseyi kırmak haşa aşağılamak gibi bi amacım yok. mümkün değil. benim tek derdim bende olanları size de aktarabilmek, o kadar.

    inşallah bir gün fırsat bulursam aziz yardımlı türkçesiyle ilgili fikirlerimi de serdedeceğim, ki allah’ın bildiğini kuldan mı saklayayım, ben burdaki arkadaşların öfkelerinin toplamından daha fazla bir öfkeye sahiptim a.yardımlı’ya türkçesinden ötürü. ki bu öfkemi gerekçelendirebilirim de. ama mevzu o değil, mevzu benim önce felsefeye bi aşina olmam lazımdı, ısınmam lazımdı ki bunda da onun çok büyük katkısı oldu, doğruya doğru.

    o yüzden ısınmak için önce aziz yardımlı şart. ne kadar zor olursa olsun, onu takipte ısrarcı olmazsanız, ısrarcı olmamanızla kalırsınız, söylemek istediğim bu.

    yahu ben bunu başardım, daha ne diyeyim.

    tanım: talibi felsefeye ısındıran felsefeci.
hesabın var mı? giriş yap